HARVARD TIP FAKÜLTESİ DE İLAÇ DEĞİL ADAM GİBİ BESLENMEYİ TAVSİYE EDİYOR
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Harvard Tıp Fakültesi’nin web sayfasında “Enflamasyonla savaşan yiyecekler” başlıklı makale:
Doktorlar enflamasyonu (iltihap) azaltmanın en iyi yollarından birinin ilaç dolabında değil buzdolabında olduğunu öğreniyor. Anti-enflamatuar bir diyet uygulayarak, enflamasyonla sonsuza dek savaşabilirsiniz.
Enflamasyon nedir?
Bağışıklık sistemi, vücudunuz istilacı bir mikrop, bir kimyasal veya polenle karşılaştığında aktive olur ve “enflamasyon” adı verilen bir süreci tetikler.
Gerçekten tehdit edici işgalcilere yönelik aralıklı iltihap atakları sağlığınızı korur ama bazen yabancı bir istilacı tarafından tehdit edilmese bile, iltihap her geçen gün devam eder. Bu durumda enflamasyon düşmanınız olabilir.
Kanser, kalp hastalığı, diyabet, artrit, depresyon ve Alzheimer dahil olmak üzere bizi rahatsız eden birçok önemli hastalık kronik enflamasyonla ilişkilendirilmiştir.
Enflamasyonla mücadele için en güçlü araçlardan biri eczaneden değil pazardan, marketten geliyor.
Birçok deneysel çalışmada, yiyecek veya içecek bileşenlerinin anti-enflamatuar etkilere sahip olabileceği gösterilmiştir.
Doğru anti-enflamatuar yiyecekleri seçerek hastalık riskinizi azaltabilirsiniz.
Buna karşılık sürekli olarak yanlış olanları seçmek enflamatuar hastalık sürecini hızlandırabilir.
Enflamasyona sebep olan yiyecekler
Enflamasyona sebep olan yiyeceklerden mümkün olduğunca kaçınmaya veya onları sınırlamaya çalışın:
* Beyaz ekmek ve hamur işleri gibi rafine karbonhidratlar
* Patates kızartması ve diğer kızarmış yiyecekler
* Meşrubat ve diğer şekerli içecekler
* Kırmızı et (hamburger, biftek) ve işlenmiş et (sosisli sandviç, sosis)
* Margarin, katı yağlar ve domuz yağı
Bu gıdalar kilo alınmasına da yol açar ve bu da enflamasyon için bir risk faktörüdür. Bununla beraber bu yiyecekler kilo alımına sebep olmasalar bile bazı gıda bileşenleri doğrudan enflamasyonu tetikleyebilir.
Anti-enflamatuar yiyecekler
*Domates
*Zeytinyağı
*Ispanak, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler
*Ceviz ve badem gibi kabuklu kuru yemişler
*Somon, uskumru, ton ve sardalye gibi balıklar
* Çilek, yaban mersini, elma ve portakal gibi meyveler
*Kahve
Sebze, meyve, tam tahıllar, balık ve sağlıklı yağlardan zengin Akdeniz Diyeti enflamasyonu azaltan iyi bir beslenme modelidir.
Enflamasyonu azaltmanın yanı sıra, daha doğal, daha az işlenmiş bir diyetin fiziksel ve duygusal sağlık üzerinde de belirgin etkileri olabilir.
Sağlıklı bir diyet sadece kronik hastalık riskini azaltmak için değil, aynı zamanda ruh halini ve genel yaşam kalitesini iyileştirmek için de faydalıdır.
Gelelim neticeye
Dünyanın en önemli tıp merkezlerinden biri olan Harvard’ ın enflamasyonun ve enflamasyon zemininde gelişen kronik hastalıkların önlenmesinde ilaçları değil sağlıklı beslenmeyi tavsiye etmesi tıpta bir devrimdir.
Yakında Harvard’ ın sayfalarında “kelle-paça çorbası tarifi” ve benim “Tıptan Uzak Sağlık Hayat” kitabımın tavsiye edildiğini görürseniz şaşırmayın.
Kaynak: https://www.health.harvard.edu/staying-healthy/foods-that-fight-inflammation
***
NOT: Harvard dünyanın bir numaralı tıp fakültesidir.
***
EK 1 (26.9.2020): Cleveland Klinik beyin ve vücut sağlığı için közlenmiş patlıcan ve domates tavsiye ediyor. Kaynak: https://health.clevelandclinic.org/recipe-roasted-eggplant-and-tomatoes/
***
EK 2 (5.12.2022): 40 yaş ve üzerindeki ABD’li yetişkinlerde hem öğün sıklığını hem de öğünler arasındaki aralıkları inceleyen büyük, yeni bir prospektif çalışmaya göre, öğünler arasında 4,5 saat veya daha kısa bir zaman aralığı, daha uzun aralıklara kıyasla tüm sebeplere bağlı ölüm riskinin artmasıyla ilişkili bulundu.
Çalışma ayrıca, günde bir öğün yemek yemenin – üç öğüne kıyasla – hem kardiyovasküler hastalık (KVH) ile ilişkili hem de tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarında daha yüksek mortalite ile ilişkili olduğunu gösteriyor, ancak başlangıçta KVH ve kanser teşhisi konan katılımcılar hariç tutulduğunda istatistiksel anlamlılık ortadan kalktı.
Kaynak: https://www.medscape.com/viewarticle/984849
***
EK 3 (11.3.2023): The study enrolled a total of 30,627 individuals from the United States. In the regression model with full confounding variables adjusted, the OR (95 % CI) for the association between DII and depression was 1.05 (1.04, 1.06). A J-shaped association was found between DII and depression, with a turning point of 2.74. After the turning point, the OR (95 % CI) was 1.60 (1.51, 1.69). Only the interaction in the cardiovascular disease (CVD) analysis was statistically significant.
Our study highlighted a J-shaped association between DII and depression in a nationally representative sample of adults from the United States.
Kaynak: https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0165032722013106
Makale: A J-shaped association between Dietary Inflammatory Index (DII) and depression: A cross-sectional study from NHANES 2007–2018
***
EK 4 (29.11.2023): Virginia Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar, fermente gıdalarda ve yoğurtta bulunan bir bakteri olan Lactobacillus’un stres yönetimi ve olası depresyon ve anksiyetenin önlenmesindeki rolünü deşifre ederek önemli bir atılım gerçekleştirdi. Bu bulgu, Lactobacillus’un rolünü, insan vücudunun içinde ve üzerinde yaşayan çok sayıda mikroorganizmayı içeren diğer mikrobiyotadan ayırması bakımından dikkat çekiciydi. Bu mikrobiyota bağışıklık fonksiyonu, sağlık ve zihinsel refah için büyük önem taşıyor.
Alban Gaultier ve ekibi tarafından yürütülen çalışma, bağırsakta yaşayan Lactobacillus’un bağışıklık sistemini modüle ederek ruh hali bozukluklarını nasıl etkilediğini vurguluyor. Bağırsaklar, sağlık ve hastalıkta önemli rol oynayan bakteriler, mantarlar ve virüsler de dahil olmak üzere trilyonlarca mikroorganizmaya ev sahipliği yapmaktadır. Hastalık veya kötü beslenme gibi faktörlerin neden olduğu bu mikrobiyotadaki bozulmalar, kanser de dahil olmak üzere çeşitli hastalıklarla ilişkilendirilmiştir.
Eksikliği depresyonu şiddetlendiriyor
Araştırma, hastalıklarla savaşmak için bağırsak florasını, özellikle de Lactobacillus’u manipüle etme potansiyelini vurguladı. Gaultier’in laboratuvarı tarafından yapılan önceki çalışmalar, Lactobacillus’un laboratuvar farelerinde depresyonu tersine çevirebileceğini göstermişti, ancak altta yatan mekanizmalar belirsizdi.
Son bulgular, Lactobacilli’nin davranışı nasıl etkilediğini açıklığa kavuşturuyor ve bu bakterilerin eksikliğinin depresyon ve anksiyeteyi şiddetlendirebileceğini gösteriyor. Stres tepkisini düzenleyen ve depresyonu önlemeye yardımcı olan interferon gama adlı bir bağışıklık aracısının seviyelerini korurlar. Bu içgörü, Lactobacillus seviyelerini optimize etmek için özel olarak formüle edilmiş probiyotik takviyeler yoluyla ruh sağlığı koşullarını önlemek ve tedavi etmek için yeni yöntemler geliştirmek için bir temel sunuyor.
Yeni tedavi çalışmalarını hızlandıracak
Araştırmacı Andrea R. Merchak’a göre, bu sonuçlar probiyotiklerin geliştirilmesini ilerletmek için yeni araçlar sağlayarak yeni tedavilerin keşfini hızlandırıyor. Şimdi odak noktası, sağlıklı Lactobacillus ve interferon gama seviyelerinin korunmasının anksiyete ve depresyonu önlemek ve tedavi etmek için nasıl kullanılabileceğine kayıyor.
***
Harvard’ da muayeneden çıkan hasta eczaneye değil manava, pazara gidiyor.
Canan hocama çamur atıp dalga geçip onu aşağılayan bilim adamı kılıklı tipler nereye kaçtı acaba?