AŞI TARTIŞMASINDAN NE SONUÇ ÇIKTI?
Yeni doğan ikiz bebeklerine aşı yaptırmadığı için Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından mahkemeye verilen cumhuriyet savcısı Hüseyin Ayyayla’nın hukuk zaferi, tıp dünyasında yeni bir tartışma başlattı (1).
Sağlık ve hastalıkla ilgili her türlü problemin her zaman, kapalı kapılar arkasında değil, toplumun gözü önünde tartışılmasından yanayım.
Bu vesile ile bazı tespitlerimi sunmak istiyorum.
Tıp dünyası toplumu tatmin edemedi
Tıp dünyasından savcı beyin mühim olduğuna ve mutlaka tartışılması gerektiğine inandığım iddialarını çürütecek doyurucu açıklamalar gelmedi veya ben duymadım, görmedim.
Konunun uzmanları iddiaları doğrudan cevaplamak yerine, “Aşılar hayat kurtarır”, “Aşılara karşı çıkanlar hasta olanlardan ve ölenlerden sorumludur ha!” gibi ucuz popülist ifadelerle minder dışına kaçtılar.
Savunma olarak “Savcı bey ne anlar, kendi işine baksın”, “Zaten savcılar doktorlara gıcıktır” benzeri sözleri dile getiren meslekdaşlarımız bile oldu.
Hele de bu tartışmayla hiç alâkası olmaması bir tarafa sanki tüm aşılar aynı kefeye konabilirmiş gibi çiçek, çocuk felci, kuduzu örnek göstererek adeta aşı reklâmına soyunan uzmanlarımız bile oldu.
Esas mesele yani aşılarla ilgili tüm dünyada tartışılan “yan etkiler ve riskler” ve bu yüzden zarar görenler üzerinde hiç durulmadı; tıbbın “Önce zarar verme” ilkesi dikkate alınmadı.
Netice şu ki, savcı beyin iddia ve savunmasını profesör unvanlı uzmanlarımızın açıklama ve yazılarından çok daha mantıklı ve bilimsel buldum.
Aşıları savunanların, bunların etkinliği ve güvenilirliği ilgili tatmin edici bilgiler yanında kendi araştırma sonuçlarını sunmalarını da beklerdim, bu da hiç olmadı.
Aşılar %100 koruyucu ve %100 emniyetli değildir
Elbette enfeksiyon hastalıklarının önlenmesinde aşıların da yeri vardır ve aşılardan da istifade edilebilir ama bu, her çıkan aşıya herkesin sesini çıkarmadan kolunu uzatması gerektiği manasına gelmez.
Hiçbir aşı yüzde 100 etkili ve/veya yüzde 100 emniyetli değildir (2).
Mutlaka yapılması gerekir diye dayatılan grip aşılarının geçen seneki koruyuculuğu “yüzde sıfır” bulundu ama aşı taraftarları bu “ticari aşıyı” savunmaya hâlâ devam ediyor (3).
Domuz gribi aşısıyla ilgili oyunlar hafızalarımızda capcanlı duruyor (4).
Türk Jinekoloji ve Onkoloji Derneği (TJOD), okul aşı programına alınmasını istediği HPV aşısıyla ilgili hiçbir soruma cevap veremedi (5).
Aşıların artık sadece “tıbbi uygulama” olmayıp çok kâr getiren birer “ticari ürün” olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Enfeksiyonlar sadece aşılarla önlenemez
Enfeksiyon hastalıklarını sadece aşılarla önlemeye kalkışmak abesle iştigaldir.
Bu durumda herkese yüzlerce hatta binlerce aşı yapılması gerekir.
Enfeksiyonların önlenmesinde temel mantık, çevre sağlığı ve vücut bağışıklığının yerinde olmasının sağlanması ve genel temizlik kurallarının doğru uygulanması olmalıdır.
Kimseye zorla aşı yapılamaz
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 5/1-d maddesi: “Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz”.
Aynı yönetmeliğin 22/1 maddesi: “Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.”
Biyotıp Sözleşmesi’nin 6/2. maddesi: “Kanuna göre bir müdahaleye muvafakatini verme yeteneği bulunmayan bir küçüğe, sadece temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenen makam, kişi veya kuruluşun izni ile müdahalede bulunulabilir.”
Prof. Dr. Hakan Hakeri de diyor ki (6):
“Zorla müdahale, anayasal zorunluluk nedeni ile ancak bir kanun hükmüne dayanılarak yapılabilir. Biyotıp Sözleşmesi’nin 26. maddesine göre de, böyle bir düzenleme ancak kanun hükmüyle getirilebilir.
Koruyucu da olsa, aşı bir tıbbi müdahaledir ve bu nedenle tıbbi müdahalenin genel şartlarına ve bu arada da “rıza” şartına tabidir. Bu şartın aranmaması için açık yasal bir düzenlemeye gereksinim vardır. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda çiçek aşısı gibi açık bir şekilde zorunlu olduğu belirtilenler dışında hiçbir aşı zorunlu değildir.
Aşının birçok yan etkisi ve yol açtığı başka hastalıklar nedeni ile tam tersine kişileri hasta yapması da söz konusu olabilmektedir.
O nedenle, sağlığa acil bir müdahale gerekmedikçe bu madde aşı gibi önleyici tıbbi müdahaleler bakımından yasal dayanak olarak kabul edilemez.
Aşılara en büyük zararı aşı taraftarları veriyor
Aşılara en büyük zararı aslında, her çıkan aşı için mutlaka yapılmalıdır diye “yaygara yapan” ve bunları yüzde 100 zararsızmış gibi sunan aşı meftunları veriyor.
Bu durum halkta güvensizlik yaratıyor ve bunların itibar edilmesi gereken uyarıları da sözleri de “yalancı çoban misali” kaale alınmaz oluyor.
Doğrusu, aşıların halkı tam ve doğru bilgilendirilerek “tavsiye” niteliğinde takdim edilmesidir.
Toplumu tehdit eden, bulaşıcı salgın hastalıklar ve bunu hakikaten önleyen aşıların varlığı dışında kimse aşı yaptırmaya “zorlanamaz”.
Halkın ne aşı yaptırılmamasının bir felâket olacağı, ne de aşıların yüzde 100 zararlı olduğu iddialarıyla “korkutulması” doğru değildir.
Tam ve doğru bilgi ile aydınlatılan insanlar mutlaka doğru kararı da vereceklerdir.
Gelelim neticeye
Ne aşı karşıtı ne de aşı meftunuyum. Aşıların bilinçsizce uygulanmasına, suiistimal edilmesine karşıyım.
Şunları not edelim:
BİR: Hiçbir aşı yüzde 100 etkili ve yüzde 100 emniyetli değildir.
İKİ: Hiçbir aşı diğeriyle kıyaslanamaz, birbirine örnek gösterilemez; hepsi kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
ÜÇ: Körü körüne “aşı taraftarlığı” da “aşı karşıtlığı” da yanlıştır.
DÖRT: Kanunlarımıza göre hiç kimseye özel durumlar dışında kendi veya velisinin “rızası dışında” aşı yapılması hukuken mümkün değildir.
BEŞ: Aşılar halkın tam ve doğru bilgilendirilmesiyle “tavsiye niteliğinde” sunulmalı, tüm diğer tıbbi müdahalelerde olduğu gibi aşılar için de “aydınlatılmış onam” şartı yerine getirilmelidir.
ALTI: Aşı yaptırmak istemeyenlerin kararına saygı duyulmalı ama bu karar mutlaka kayıt altına alınmalıdır.
YEDİ: Aşıların artık çok kâr getiren birer “ticari ürün” olduğu gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır.
SEKİZ: Sağlık Bakanlığı’ nın aşılar ile ilgili kararları alan “bilim danışma kurulu üyelerinin” endüstriyle hiçbir çıkar ilişkisi olmayan uzmanlardan seçilmesi şarttır.
Kaynaklar
1. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/23/bir-tavsiye/hekimler-gercegi-soylemiyor/
4. http://ahmetrasimkucukusta.com/kategoriler/yazilar/tip-yazilari/domuz-gribi/
6. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/22/misafir-yazar/ulkemizde-zorla-asi-yapilabilir-mi/
Muhterem hocam,
Millet ve memleketimizin âlî menfaatlerini çok yakından ilgilendiren bu son derece mühim konuyu özetlemeniz çok iyi oldu, elinize sağlık.
Konuyu gündeme getiren fakirin yazılarına sütunlarınızda yer vermek lütfunda bulunmuş olduğunuz için şükranlarımı arz ediyor ancak hemen, bu yazınızda refere etmediğiniz için sitemlerimi de iletiyorum.
Bu minval üzere izninizle bazı tesbitlerde bulunmak istiyorum;
1. Derhal millî bir aşı bilim kurulu ihdas edilmelidir (1, 2).
2. Derhal öncelik difteri, tetanoz ve kuduz aşısı üretimine verilmek üzere millî aşı üretimi ve çocukluk çağı aşı takviminde bunların kullanılması ve ithalatın durdurulması temin edilmelidir (3, 4).
3.
a. Çocukluk çağı aşı takvimi iki yaşdan sonraya çekilmeli (5).
b. Suçiçeği, oral polio, boğmaca, pnömokok, hepatit A hemofilus B aşıları takvimden çıkarılmalı,
c. Çoklu aşı preparatları yerine tekli olanları tercih edilmeli (karma aşılar ve KKK),
d. Tavsiye niteliğinde uygulamaya geçilmeli,
e. Kan ürünlerinde olduğu gibi aşı takip ve kayıt sistemi oluşturulmalı (geçen sene kurulduğunu okuduğumu hatırlıyorum fakat internette sistemi bulamadım), yani aşı yapılan her çocuğa hangi aşı preparatının yapıldığı, kimin yapdığı resmî kayıtlara geçilmeli
f. Bütün hekimlerin kullanabileceği etkin bir web tabanlı aşı yan etki takip sistemi kurulmalı,
g. Aşı yan etki takip sistemine bilhassa febril konvülziyon, ITP, HSP, nefrotik sendrom, inek sütü alerjisi, Wheezy infant (hani sizin İstanbul bronşiti tesmiye ettiğiniz, çocuk doktorlarının bir türlü teşhis koyup da tedavi edemediği meşum hastalık), diğer alerjiler bilhassa belirtilmelidir.
4. Çocukluk çağı aşı takvimi oluşturulurken başka ülkelerin, bilhassa fevkalade sorunlu bir sağlık sistemi olan ABD gibi ülkelerin aşı takvimlerinin kopyalanması değil, İngiltere ve Japonya’da olduğu gibi ilmî kriterlere uygun makul bir takvim belirlenmelidir (6).
5. Son derece şüpheli MMR aşısı yerine coğrafyamızı ilgilendiren tekli kızamık suşu ihtiva eden preparatlar hazırlanmalı (7).
6. WHO, UNICEF gibi muhataralı kuruluşların son derece güvenilmez verileri (ülkemizde kızamıkdan ölümün %1 olduğunu hangi araştırma ile tesbit etmiş, hiçbir yerde bulamadım) (8) değil kendi kuruluşlarımızın güncel epidemiyolojik verilerini dikkate almalıyız, böyle çalışmalar yapılmış ise güncellenmeli, yapılmamış ise derhal yapılmasını sağlanmalıdır.
7. Gündeme gelen hukukî vakaların Sağlık Bakanlığı değil de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açdığı davalar olduğunu görüyoruz (9). İlgili bakanlıkları aslî görevlerine çekilmeye, engizisyonculuk oynamakdan vazgeçmeye davet ediyorum.
(1) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/04/23/misafir-yazar/sihirli-degnek-asi-efsanesi/
(2) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/04/etibba-diyor-ki/derhal-milli-bir-asi-bilim-kurulu-ihdas-edilmelidir/
(3) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/22/misafir-yazar/asilar-yuzde-yuz-etkili-ve-guvenli-degildir-2/
(4) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/04/etibba-diyor-ki/derhal-milli-bir-asi-bilim-kurulu-ihdas-edilmelidir/
(5) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/21/misafir-yazar/yeni-dogan-bebegin-tek-ihtiyaci-anne-sutudur-asi-degil/
(6) http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15297064
(7) http://www.memurlar.net/haber/484489/
(8) http://www.unicef.org/turkey/ir/_ec11.html
(9) http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/21/bir-tavsiye/ikiz-bebeklerine-asi-yaptirmayan-savcinin-hukuk-zaferi/ (ikinci yorumuma bkz).
Yazınızda gelelim neticeye dedikten sonra hiçbir aşı Hiçbir aşı yüzde 10 etkili ve yüzde 100 emniyetli değildir. diyorsunuz. Oradaki %10 dediğiniz kısım, bir yazım hatası mıdır, yoksa doğru bir tanım mıdır? Sanki %100 yazacakken %10 yazmışsınız gibi.
Degerli Alisan Bey,”Wheezy infant (hani sizin İstanbul bronşiti tesmiye ettiğiniz, çocuk doktorlarının bir türlü teşhis koyup da tedavi edemediği meşum hastalık)” COK KUSTAHCA BIR YORUM OLMUS,SIZE YAKISMAMIS!
Ayrica wheezy infant ile Rasim Hoca’nin Istanbul bronsiti nin ayni antite olmadigini da belirtmek isterim.
Değerli meslekdaşım, dikkatiniz, yerinde ikazınız ve konuyu ele alma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Kuru öksürüğü ve/veya hırıltısı olan beş yaş altı çocuklara hemen astım teşhisi konulduğu, evlerinden halıların kaldırıldığı, özel süpürgelerin, buhar makinelerinin alıdığı, aylarca (iki yıl lansor kullandırılan bebekler gördüm) gereksiz ilaçlar kullandırılan, kolayca kanda spesifik IgE bakılması ile alerjisi olup olmadığı halde defalarca çocuk ve ailesini perişan edecek şekilde deri testi yapılan, çoğu zaman negatif çıkdığı halde sadece total IgE’si yüksek olduğu için (IgE aşı gibi immünolojik reaksiyonlarda da yükselir) alerjisi olduğu söylenilen, çuval dolusu ilaç kullandığı halde bir türlü düzelmeyen hastalarla sık karşılaşmakdayım. Bunları tanımlamak için “wheezy (hırıltılı-hıkırtılı) çocuk” tabirini kullandım.
Ahmet Rasim hoca İstanbul bronşitini “en önemli belirtisi inatçı, kuru öksürük olan bir solunum yolları hastalığıdır. Bu hastalık İngilizce literatürde ‘cough variant asthma’ Türkçe literatürde ‘öksürükle seyreden astım’ isimleriyle biliniyor, ancak bu tanımlamalar hem yanlış hem yanıltıcıdır. Çünkü bu hastalarda hırıltı, nefes darlığı, alerji gibi astımın karakteristik özelliklerinden hiçbiri yoktur (1) şeklinde tanımlamakdadır. Kendisi çocuk doktoru olmadığı halde çok sayıda böyle hastasının olması ve sayfasındaki yorumlar (2) konunun ehemmiyetine işaret etmekdedir.
Ancak yine hoca başka bir yazısında “İstanbul Bronşiti’ nin sebebi, bronşların aşırı duyarlı olması, yani bronş hiperreaktivitesidir” (3) diyor yani en öenmli bulgusu wheezing olan tabloyu tarif ediyor.
Bu çocukların çoğunda dikkatli bir anamnez ve muayene ile hırıltının en azından intermittan olarak varlığına rastlanacakdır. Teşhis ve tedavi, GINA rehberine müracaat (4) ve uygun tetkikler ile kolaydır.
İstanbul’da değil deniz kenarında olan, havadaki nem oranının yüksek olduğu Samsun gibi şehirlerde daha sık ancak, Ankara’da çalışdığım dönemde de oldukça sık gördüğüm bir hastalıkdır.
Aşı yapılmamış çocuklarda şimdiye kadar bu tabloya hiç rastlamadım. Aşı tartışmasında gördüğünüz gibi böyle bir tabloyu aşılanmış ve aşılanmamış çocuklarda karşılaştıran bir çalışmayı yapmak da (etik kurul izni almak, aşılanmamış çocuk bulmak), yayınlatmak da çok zor olduğu için, ayrıca araştırma teşebbüsünde bulunmadım, sadece kanaâtimi belirtebilirim.
(1) http://ahmetrasimkucukusta.com/2010/02/25/yazilar/tip-yazilari/istanbul-bronsiti/istanbul-bronsiti-nedir/
(2) http://ahmetrasimkucukusta.com/2011/01/03/yazilar/tip-yazilari/istanbul-bronsiti/istanbul-bronsiti-cocuklarin-gecmeyen-oksurugu/
(3) http://ahmetrasimkucukusta.com/2010/02/25/yazilar/tip-yazilari/istanbul-bronsiti-teshis-ve-tedavisi/
(4) http://www.ginasthma.org/local/uploads/files/GINA_PediatricPocket_2015.pdf
Bronsial duyarliligin ayri bir ICD kodu olmasi icin alerji hocalarimin cabasini biliyorum.Ayrica cocukluk cagi astimi tabiri daha dogru olur ve ailere eriskin astim dan farkli oldugunu anlatmak bir cok fenotipi oldugunu belirtmek buyuk olasilikla gecici oldugunu ifade etmek de.Emin olun bir cok cocuk hekimi cocukluk cagi astim inin ve son 2014 GINA nin farkinda.Yeni nesil cocuk uzmanlarina guvenin yeter ki,Istanbul da ismini vermeyecegim eriskin gogus hastaliklari bir prof un cocukluk cagi astimi tedavi ediyorum diye cocuklara oldukca yuksek doz kortizon verdigini Ahmet Rasim hoca miz da biliyordur.Sonucta genelleme yaparak hekim dusmanligi yaparsk bir yere varamayiz.Cocuklarimizin sagligi gelecegi icin tartismaliyiz ki asi konusu bunlsrdan sadece biri.Saygilar
Gina 2015 update ini de yapmis bu arada:)
Hocam selamlar,
RotaVirüs aşısı hakkında düşünceleriniz nelerdir,internette araştırdım yaptıranda yaptırmayadan sizin fikriniz nedir teşk.