HASTA-HEKİM İLİŞKİSİ HASTA-TETKİK İLİŞKİSİNE DÖNDÜ!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Kamu hastanelerinde muayene süresinin 5 dakikaya düşmesi kabul edilemez. Bu sürede hastanın yüzüne bile bakmaya fırsat olmaz. Kayıt yaparken, adı soyadı, TC numarası… falan derken süre dolar.

Yeni bir hastaya ayrılan sürenin ortalama 15 dakika olması gerekir. Bazı hastalarda yarım saat bile az gelebilir.

Kısa muayene süresi, alışkanlık haline gelmedi; doktorların tercihi de değil, şartlar böyle icap ettiriyor.

***

BİR: Muayene süresinin kısalığının da gereksiz tetkik yapılmasında rolü olmakla berber bu tek faktör değildir. Muayene süresi 1 saat bile olsa “siyasetin kışkırttığı hastaları” herhangi bir tetkik yapmadan memnun ve tatmin etmek mümkün değildir.

İKİ: Gereksiz tetkiklerde tıp eğitiminin yetersizliği ve endüstri tarafından yönlendiriliyor olması, doktorun bilgi ve tecrübe azlığının da rolü vardır.

ÜÇ: Bundan evvel emirde zarar görecek olanlar radyoloji teknisyenleridir. 

DÖRT: Bu gereksiz radyolojik tetkiklerle ilgili yan tesirler (başta kanserler, doğumsal kusurlar olmak üzere) hem hastalarda hem de radyoloji teknisyenlerinde seneler sonra kendini gösterecektir.

BEŞ: Genel olarak bir poliklinikte iyi sorgulanan, adam gibi muayene edilen hastaların yüzde 50′ sine değil bana göre yüzde 90′ a hiçbir tetkike gerek kalmadan teşhis konabilir.

ALTI: Bu tetkiklere harcanan paralar hepimizin ve devletin kesesinden çıkmaktadır.

YEDİ: Gereksiz tetkiklerin önemli bir sebebi de defansif tıptır yani doktorun kendi başına bir iş gelmemesi için teşhise bir katkısı olmayacağını bile bile tetkik istemesidir.

SEKİZ: Aşırı tetkikler radyoloji uzmanlarının hasta başına ayırdığı sürenin kısalmasına, dolayısıyla da hatalı değerlendirmelere de yol açar.

DOKUZ: Gereksiz tetkikleri yarattığı yoğunluk acil hastaların tetkiklerinin gecikmesine sebebiyet verebilir.

ON: Tam bir hasta hikayesi + sorgulama + fizik muayenenin yerini alabilecek bir radyolojik inceleme yoktur.

***

Özlem Yurtçu Karabulut‘ un DHA’ daki haberi:

Türk Radyoloji Derneği (TRD) tarafından düzenlenen “42. Ulusal Radyoloji Kongresi – TÜRKRAD 2021”, 26-31 Ekim 2021 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Dernek ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Tuncay Hazırolan, Demirören Haber Ajansı’na yaptığı değerlendirmelerde, Türkiye’de pandeminin ilk dalgalarında en çok akciğer tomografisi çekilirken, bugün Kovid sonrası etkiyle özellikle kalp görüntüleme tetkiklerinin yoğun olarak yapıldığını söyledi.

Prof. Dr. Hazırolan MR, tomografi gibi görüntüleme tetkiklerinin artık doktor muayenesinin önüne geçtiğini de vurgulayarak, “Hastalar muayene edilmeden tetkike gönderiliyor. Muayene sürelerinin kısalığı buna yol açıyor. Gereksiz radyolojik çekimler ise hem ekonomik maliyeti yükseltiyor hem de topluma düşen ortalama radyasyon yükünü artırıyor” dedi.

Türk Radyoloji Derneği uyarıyor: “Gereksiz radyolojik görüntüleme tetkikleri, toplumsal radyasyon yükünü artırıyor. Doktorla hasta arasındaki muayene ilişkisi ‘randevudan direkt tetkike’ şekline dönüştü. Oysa hastaların yüzde 50’si iyi bir muayene ile tetkike gerek kalmadan doğru teşhis alabilir. Muayene sürelerinin kısalığı fizik muayene kavramını ortadan kaldırdı.

Türk Radyoloji Derneği (TRD) tarafından Antalya’da 26-31 Ekim tarihleri arasında düzenlenen “42. Ulusal Radyoloji Kongresi – TÜRKRAD 2021’de tomografi, MR ultrason, röntgen, doppler görüntüleme gibi radyolojinin tüm alanlarıyla ilgili bilimsel oturumlar düzenlendi. Kongreye yerli ve yabancı binden fazla radyoloji uzmanı ve bilim insanı katıldı. Düzenlenen basın toplantısında konuşan Kongre Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Kamil Karaali, Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Pınar N. Koşar ile Türk Radyoloji Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Tuncay Hazırolan, önemli açıklamalarda bulundu. Basın toplantısında, Türkiye’de 5 bine yakın radyoloğun görev yaptığına işaret edilerek radyolojik yöntemlerin kullanım sıklığının tüm dünyada artış gösterdiği ve teknolojinin getirdiği normal bir süreç olduğuna değinildi. Ülkemizdeki en önemli sıkıntının ise “radyolojik görüntülemenin hasta muayenesinin yerini alması” olduğu ifade edildi.

“HEM ÇOCUKLARDA HEM BÜYÜKLERDE KOVİD’E BAĞLI MİYOKARDİT’TE ARTIŞ VAR”

Demirören Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Dernek ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Tuncay Hazırolan, pandeminin en alevli olduğu dönemde en çok akciğer görüntülemeleri yapıldığını, bugünlerde ise Kovid sonrası etkiyle hastalığı geçirenlerde artan miyokardit (kalp enfeksiyonu) vakalarından dolayı kalp görüntülemelerinde büyük artış olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Hazırolan, “Kovid’in en alevli olduğu dönemlerde aslında total radyolojik tetkik sayısında bir artış olmadı. Ama asimetrik olarak toraks BT yani akciğer tomografilerinde çok fazla artış yaşandı. Normalde bir cihaz günde 10-15 arasında toraks BT çekerken, bir anda günlük 200-250’lere kadar çıktı. Diğer polikliniklerin kapanması, insanların hastaneye gidememesi nedeniyle radyolojik takiplerimiz de aksadı. Hatta o dönemde pek çok hasta kontrole gelemediği için hastalığı ilerledi, özellikle yaşlı hastalarda çok ciddi sıkıntılar ortaya çıktı. Günümüzde ise hala çok sayıda Kovid vakamız var, günlük neredeyse 30 binleri geçen vaka sayıları görüyoruz. Kovid akciğerde özellikle yıpratıcı olabiliyor, kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Kovid deyince aklınıza sadece akciğer geliyor ama aslında vücudun her tarafını tutuyor bu hastalık. Şimdi şöyle bir grup görmeye başladık, özellikle kalpte miyokardit dediğimiz kalp enfeksiyonuna yol açabiliyor bu hastalık. Hem çocuklarda, hem büyüklerde Kovid’e bağlı miyokardit sayısında da bariz artış olduğunu gözlüyoruz. Buna bağlı görüntülemelerde ciddi bir artış var” dedi.

“TOPLUMSAL RADYASYON YÜKÜ ARTIYOR”

Türkiye’nin cihaz başına düşen hasta sayısında hem MR hem de tomografi açısından OECD ülkeleri içinde ilk 3 sırada yer aldığına da dikkat çeken Prof. Dr. Hazırolan, “Bunun toplum sağlığı üzerindeki etkilerinden çekiniyoruz açıkçası. Aşırı görüntüleme tetkiki hem ülkeye ekonomik anlamda yük yaratıyor hem de toplumsal radyasyon oranı artabiliyor. MR çekimlerde de belli koşullarda bazı hastalar için kontrast madde riski var. Bu sayıları azaltmamız gerekiyor. Halkta ve doktorlarda ‘muayene’ alışkanlığı ortadan kalktı. Kısa hasta görme sürüleri ve çok hasta yüzünden hastalar muayene edilmeden, şikayeti dinlenmeden direkt tetkike yönlendiriliyor. Normalde hastanın doktora şikayetini anlatıp doktorun da hastaya fizik muayene yani vücuttaki bulgulara göre tanı koyması gerekirken bizim toplumumuzda doktorlarda hastanın hikayesini bile almadan, hiç muayene yapmadan direkt tetkike göndermek gibi bir alışkanlık meydana geldi. Bu hem tetkik sayısını artırıyor, hem de hastaların çoğu zaman yanlış gereksiz tetkik yaptırmasına sebep oluyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Hazırolan: Kovid sonrası etki yüzünden, kalple ilgili görüntüleme tetkiklerinde büyük artış var
“HER BEL FITIĞI HASTASINA MR GEREKMEZ!”

Bu sorunun muayene sürelerinin çok kısa olmasıyla oluştuğunu belirten Prof. Dr. Hazırolan, şunları söyledi: “Hasta muayenesi yeterli sürede yapılamadığı için doktorlar da hem hastayı, hem malpraktise karşı kendilerini koruyabilmek için radyolojik görüntülemelere çok sık yönlendiriyor hastaları. Burada en önemli basamak doktorlara yeterli muayene süresi tanınması. Bu gereksiz tetkikler, gerçekten görüntülemeye ihtiyacı olan hastalarda da tetkike ulaşma süresini uzatıyor. Yani kısa sürede MR veya tomografi çektirmesi gereken hasta, aşırı çekimler yüzünden zamanında yaptıramıyor. Radyolojik görüntüleme yöntemleri tedavi edici yöntemler değil. Tanı koydurucu ve takip etmede kullanılan yöntemlerdir. Çoğu hastalıkta da aslında görüntüleme yapmanıza gerek bile olmaz. Örneğin fizik muayene ile bel fıtığına çok rahat teşhis koyabilirsiniz. Ama bizim ülkemizde hepsine MR çekiliyor. Bu MR çekiminin de çok acil olarak yapılması gerekmez aslında. Örneğin tümör şüphesiyle bir hastaya radyolojik görüntüleme istendiğinde o hasta için aciliyet vardır. Bir an önce görüntülemesinin yapılıp tedavisinin planlanması gerekir. Hekimlerin hastalarına bu çekimleri isterken acil olup olmadığını belirtmesi önemli bu nedenle.”

Kaynak: https://www.dha.com.tr/yurt/prof-dr-hazirolan-kovid-sonrasi-etki-yuzunden-kalple-ilgili-goruntuleme-tetkiklerinde-buyuk-artis-var/haber-1857299

***

EK 1 (18.4.2022): HALUK VAHABOĞLU “Defansif tıp” diye bir kavram icat etmişiz. Ne kastediyoruz Dünyada doktorlar (özellikle mahkeme ve tazminat korkusu ile) hastası için doğru olanı değil kendi başına gelebilecek şeylere karşı tedbir alarak mesleğini yapmaktadır. Bu çok büyük sağlık sorunları yaratır“.

Konuyu ve nasıl sorunlar yarattığını daha sonra tartışırız. Şu pandemi döneminde bile örneğini gördük. Kendilerini kurtaracak şeyleri yapmak zorunda kaldı doktorlar. Bunun için kızmak yerine konuyu anlamaya çalışmalıyız. Tartışacağız

Kaynak: https://twitter.com/HalukVAHABOLU/status/1515929668993658880?s=20&t=MEisAi6cLW3UyzXN6LEbag

***

EK 2 (3.8.2022): 5 TL muayene ücreti alıp, 5 milyon TL tazminat ile yargılanan bir doktor dünyanın başka bir ülkesinde var mıdır? Kaleme aldığı yazıda hukukun tıp biliminde söz sahibi olmasının yarattığı sorunları ele alan Dr. Dr. Özcan Yılmaz, “İçimize çöken hukuk bilimi, Türk tıbbını çökertmeye başlamıştır. Acil çözüm gereklidir” ifadelerini kullandı.

Dr. Özcan yazısında şunları ifade etti:

“Ülkemizde hukukun tıp bilim dalına bu kadar yakınlaşması ve müdahil olması tehlikeli bir durum almıştır. Bu nedenle tıp uygulamaları ve paradigmaları baskı altına alındığı için ‘’DEFANSİF HEKİMLİK’’ denen patolojik yaklaşım yayılmakta ve ülkemiz tıbbının yeni bir çıkmazı olarak etkili olmaya başlamıştır. Geçerli  tıbbi yaklaşımları uygulamamıza bile bazen hukuk karşı çıkarsa, nasıl ilerleyip tıpta söz sahibi olacağız. Aşağıdaki basit sorular durumu net bir şekilde ortaya koyacaktır.

Bu kadar çok ve bu kadar astronomik tazminat içeren davanın açıldığı başka bir ülke var mıdır? Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası 13 yıldır aynı miktarda koruma sağlıyor. Bu ülkede enflasyon yok mudur? Bu adı geçen sigorta sistemi ne kadar tahsilat yapıyor ve ne kadar ödeme yapmıştır, bilen var mı? Aşağıda adı geçen sözcükler bizim gündelik yaşamımıza girdiği kadar, başka bir bilim dalı mensupların (mühendislik, eğitim vb.) gündelik yaşamına da girmiş midir?

‘’İçtihat’’ ‘’İspat yükümlülüğü’’ ‘’Kusursuz sorumluluk’’ ‘’İhbar edilen’’ ‘’Dava dışı doktor’’ ‘’ Vekalet sözleşmesi’’ ‘’Eser sözleşmesi’ ‘’Hizmet sözleşmesi’ ‘’Bilgilendirme,’’  ‘’ Aydınlatılmış onam, Rıza,’’ ‘’Doğmuş olmaktan dolayı uğranılan zarar’’ ‘’Yerel mahkeme-İstinat mahkemesi-Yargıtay – Yargıtay Genel Kurulu’’ ‘’Rücu’’ vb….

Hiç başka bir bilim dalında ek olarak hukuk eğitimi alan bu kadar çok meslek mensubu var mıdır? Hukukçulardan doktor olan var mı? 5 TL muayene ücreti alıp ,5 000 000 TL tazminat ile yargılanan bir doktor dünyanın başka bir ülkesinde var mıdır? Bizlerden her durumda hesap soran yargının ilk karar organı olan yerel mahkemelerin  verdiği kararların ne kadarı bir üst mahkemeden dönmektedir?

Hukuk biliminin kıskaca aldığı sağlık sisteminin çıkışı olabilecek ‘’Hekim Hakları Yönetmeliği’’ neden çıkarılmaz? Adalet, Sağlık Bakanlıkları ve ulusal tıp yetkililerinin bir araya gelip uygun bir  çözüm üretmesi çok mu zor? Hâkim-Hakem-Hekim üçlüsünün en mağduru kimdir? İçimize çöken Hukuk bilimi, Türk tıbbını çökertmeye başlamıştır. Acil çözüm gereklidir. Saygı ile.”

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/hekim/5-tl-muayene-ucreti-alip-5-milyon-tl-tazminat-ile-yargilanan-bir-doktor-dunyanin-baska-bir-ulkesinde-var-midir-101402

***

EK 3 (10.9.2022): Google’dan araştırmacılar, 42.000’den fazla BT taramasından akciğerlerdeki kötü huylu lezyonları tespit etmek için bir derin öğrenme algoritması geliştirdi. Algoritmalar daha sonra aynı taramaları inceleyen eğitimli radyologlardan %11 daha az yanlış pozitif ve %5 daha az yanlış negatif tespit etti.

Makale: End-to-end lung cancer screening with three-dimensional deep learning on low-dose chest computed tomography

Kaynaklar: https://www.medscape.com/viewarticle/913428?src=soc_tw_190529_mscpedt_news_onc_ai&faf=1

https://www.nature.com/articles/s41591-019-0447-x

***

EK 4 (1.5.2023): GÜLÜMSER HEPER “Tıp Bilimi ağır yıkımda. Özellikle Psikiyatri! İlaç lobisi yıllarca her insanı bir hastalıkla yaftaladı. Şimdilerde ise ağır hastalıklı durumları normalleştirmeye çalışıyorlar. (Yine para!) Misal Pedofili özgürlüğü! Korkarım ki iş cani bir psikopatın özgürlüğüne kadar gider”

Kaynak: https://twitter.com/Gulumser_Heper/status/1652596973353029637?s=20

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: