Dünya Sağlık Örgütü’ nün trans yağların senede 540 bin kişinin ölümüne yol açtığını açıklamasının ardından bilim dünyamız da sıkı bir trans yağ düşmanı oluverdi. Oysa bunların ateroskleroza yol açtıkları 60 seneden beri biliniyordu. Ne oldu da bugüne kadar trans yağın adını ağzına almayanlar birden trans yağ karşıtı oldular acaba?

Probiyotikler sağlıklı yaşamanın olmazsa olmazıdır. Başta obezite, diyabet, kanserler, kalp krizi ve felçler olmak üzere tüm kronik hastalıkların adeta bir salgın gibi artmasının önemli sebeplerinden biri, insanların her geçen gün daha fazla hazır gıdalara yönelmesi ve fermente yani mayalı yiyecek ve içeceklerin diyetimizde giderek azalmasıdır.

Sağlıklı yaşamak için mayalı gıdaları yani probiyotik ve prebiyotik ihtiva eden yiyecek ve içecekleri sofranızdan eksik etmeyin. Geleneksel gıdalarda bulunan probiyotiklerin hapları da var. Bunlara “para-biyotik” diyorum. Adam gibi beslenin, probiyotik ve prebiyotik besinleri yiyin, parabiyotiklere “para” kaptırmayın!

Günde 2-3 kutu diyet meşrubat içen kadınlarda pıhtı ile ilgili hastalık riskinin yüzde 31, kalp hastalığı riskinin yüzde 29 ve erken ölüm riskinin de yüzde 16 yüksek olduğu hesaplandı. Hastalar için çıkardığı dergide tam sayfa diyet meşrubat reklâmına müsaade eden Türk Diyabet Cemiyeti bu mevzuda ne düşünüyor acaba?

Bağırsak florası ile zihinsel sağlık arasında doğrudan bağlantı olduğu gösterildi. Araştırmaya göre, bağırsaktaki bazı bakterilerin eksik olması, insan davranışlarını etkiliyor ve depresyona yol açıyor. Yakın bir gelecekte depresyon tedavisinde ilaçların yerini probiyotikler alırsa şaşırmamak lâzım.