HANİ KIRMIZI ET ZARARLIYDI?
Prof. Dr. Murat Tuzcu “Çok et yiyenin ömrü az oluyor başlıklı” haberde “Kırmızı et miktarı arttıkça kalp ve kanserden ölümler de artıyor” diyor ve ekliyor (1):
“Çok et yiyenlerde kalp hastalığından ölüm riski, az yiyenler veya hiç yemeyenlere göre yüzde 40 daha fazla bulundu. Aslında bu bilimsel çalışma, benzer sonuçlar veren bir dizi başka araştırmadan sadece biri. Buna karşılık çok et yiyenlerin uzun dönemde daha sağlıklı olduğunu destekleyen benzer büyük, bir tek bilimsel araştırma yok”.
Murat Tuzcu geçen sene yayınladığı bir yazısında “Kırmızı etin kalp sağlığına olan bu zararlarının kırmızı ette bulunan karnitin isimli bir maddeden kaynaklandığını” ileri sürüyor (2).
Murat Tuzcu başka bir yazısında da “ABD’de yapılan bu araştırmanın Türkiye’ye uyarlanamayacağı, dana etinin yanı sıra, koyun ve keçi etinin çok tüketildiği ülkemizde etin farklı pişirildiği söylenebilir” diyor ve devam ediyor (3):
“Lakin elimizde bu görüşü destekleyen bilimsel bir veri yok. Üstelik, büyük araştırmadaki veriler, dana eti ile koyun veya domuz eti arasında, biftek ile ya da kuşbaşı ile hamburger eti arasında yol açtıkları tehlike açısından bir fark olmadığını gösterdi”.
Zararlı olan kırmızı et mi işlenmiş et mi?
Gerçekler pek de Murat Tuzcu’ nun dediği gibi değil çünkü hem “kırmızı etin kalp dostu” olduğunu hem esas zararlı olanın kırmızı et değil “işlenmiş et” olduğunu gösteren araştırmalar var.
Şimdi, bu araştırmaları konu aldığım ve daha önce yayınladığım iki yazımı sunuyorum:
Kalp krizi geçirenleri mangala davet ediyorum (4)
“L-Carnitine in the Secondary Prevention of Cardiovascular Disease: Systematic Review and Meta-analysis” (5) başlıklı makaleyi okuyucularıma “Kalp krizi geçirenleri mangala davet ediyorum” diyerek duyurmuştum:
“3 bin 629 hasta üzerinde gerçekleştirilen 13 kontrollü çalışmanın meta-analizinde bu kişilerin 250’ sinin öldüğü, 220’ sine yeni kalp yetersizliği geliştiği, 28’ inde tekrarlayan kalp krizleri olduğu belirlendi.
Karnitin kullananlarda tüm sebeplere bağlı ölümlerin yüzde 27, ölümcül bir ritim bozukluğu olan ventriküler aritmilerin yüzde 65, kalp ağrılarının yüzde 40 azaldığı ve enfarktüs alanının küçüldüğü görüldü.
Araştırmanın başı olan DiNicolantonio “Bu, kalp krizi geçirdikten sonra karnitin verilen hastaların daha uzun yaşadıklarını gösteren ilk meta-analizdir” diyor ve ekliyor:
“Akut koroner sendrom için uygulanan perkutan koroner girişimler, ikili antiplatelet tedavi, beta-blokerler, statinler, ACE-inhibitörleri, omega-3 yağ asitleri ve kardiyak rehabilitasyon gibi klinik neticeleri çok iyileştiren tedaviler olmasına rağmen gene de sıklıkla kötü sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Kalp sağlığını düzeltmek için umut veren tedavilerden biri de serbest yağ asitleri düzeyleri ve glikoz oksidasyonunu düzelten karnitin kullanımıdır.
Yüksek riskli hastalarda veya kalp krizi sonrasında da ağrıları devam eden ve ACE-inhibitörleri veya beta-bloker tedavisini tolere edemeyenlerde maliyeti düşük ve çok emniyetli olan karnitin tedavisi düşünülebilir.”
Karnitin nedir?
L-karnitin, başta kırmızı et olmak üzere bazı besinlerde bulunan ve enerji ve atletik performansı artırmak için de besin desteği olarak tavsiye edilen bir “tri-metil-amin”dir.
Karnitinin kalp hastalıkları tedavisindeki yeri ilk kez 1970’ te bildirilmiştir.
L-karnitinin, kalp kasında enerji üretiminde önemli bir rolü vardır ve serbest yağ asitlerini mitokondrilerin içine taşıdığı gösterilmiştir; böylece kalpteki oksidatif metabolizma için gereken substratın artması sağlanmış olur.
L-karnitin ayrıca iskemik olaylarda görülen ve öldürücü ventriküler ritim bozukluklarına sebep olan yağ asitleri esterlerinin birikmesine de engel olur.
İskemik bir olay sırasında kalp kasında karnitin seviyeleri azalması durumunda, dışarıdan L-karnitin verilmesiyle kalbin metabolik ve sol ventrikül fonksiyonlarının düzeldiği de gösterilmiştir.
Bir meta-analizde de kalp krizinden sonra ilk sene içinde L-karnitin kullanılmasının sol ventrikül dilatasyonunu plaseboya göre anlamlı olarak azalttığı tespit edilmiştir.
Sol ventrikül genişlemesi kötü bir prognoz işareti olduğu için kalp krizinden sonra bunun önlenmesi ve kalp fonksiyonlarının korunması çok önemlidir.
İşlenmiş et kalp hastalığı ve diyabet yapıyor (6)
“İşlenmiş et kalp hastalığı ve diyabet yapıyor” başlıklı yazımda da işlenmiş etin kalp hastalıkları ve diyabet riskini artırdığını ama işlemden geçmeyen sığır, koyu, kuzu veya domuz etlerinin bu tür bir risk taşımadığını ortaya koyan ve Circulation isimli dergide yayınlanan bir araştırmayı aktarmıştım (7):
“Circulation isimli ünlü tıp dergisinde yeni yayınlanan bir araştırmaya göre, sosis, salam, jambon gibi işlenmiş etler kalp hastalıkları ve diyabet riskini artırıyor.
Daha önce 10 farklı ülkede bir milyondan fazla insanın katıldığı 1600 araştırmanın meta-analizini yapan Harvard’ lı uzmanlar günde 50 gram işlenmiş et yiyenlerde kalp hastalıkları riskinin yüzde 42, diyabet riskinin ise yüzde 19 oranında arttığı belirlediler.
İşlenmiş et terimi ile tütsülenmiş, tuzlanmış veya bozulmaması için nitrat veya nitrit ilave edilmiş salam, sosis, jambon gibi etler anlaşılıyor.
Araştırmadan ortaya çıkan bir başka önemli bulgu da bir işlemden geçmeyen sığır, koyu, kuzu veya domuz etlerinin bu tür bir risk taşımaması.
İşlenmiş ve işlenmemiş etlerin doymuş yağ ve kolesterol bakımından bir farkları olmadığını vurgulayan araştırmacılar, kalp hastalığı ve diyabet riskinin artmış olmasını işlenmiş etlerde 4 misli fazla bulunan sodyum ve bu tür besinlere eklenen nitrat ve nitritlerden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.
Bugünkü Amerikan beslenme kılavuzları kırmızı et, süt, tere yağ ve peynir gibi besinlerde bulunan doymuş yağların kısıtlanmasını ve bunların günlük kalori ihtiyacının yüzde 10’ undan fazlasını oluşturmamasını; toplam yağların da günlük kalorinin yüzde 30’ unu aşmamasını tavsiye ediyor.
Buna sebep olarak da doymuş yağların kanda kolesterol seviyesini yükseltmesi gösteriliyor.
Bundan bir iki ay kadar önce yayınlanan meta-analizde de doymuş yağlarla kalp-damar hastalıkları ve inme arasında anlamlı bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştı.
Harvard’ lı uzmanlar bu iki araştırmayı delil göstererek sağlığımız için yediğimiz besinlerin değil bunların hazırlanış şekilleri ve ihtiva etikleri katkı maddelerinin daha önemli olduğunun altını çiziyorlar.
Kalori kontrolü ile sebze, meyve, balık ve tam tahıllardan zengin beslenmeye özen gösterilmesi gerektiği, et yemek isteyenlerin de işlenmiş et değil biftek, bonfile gibi işlemden geçmemiş olanları tercih etmelerini tavsiye ediyorlar.”
Gelelim neticeye
Murat Tuzcu’ nun bu meta-analizler hakkında söyleyecek sözü var mı yoksa “Benim adım Hıdır bildiğim budur” mu diyor?
KAYNAK
1. http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/27658231.asp
3. http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/03/20/etibba-diyor-ki/kirmizi-etin-fazlasi-zarar/
5. hthttp://www.medpagetoday.com/upload/2013/4/12/jmcp_ft88_4_2.pdf
6. http://ahmetrasimkucukusta.com/2013/12/07/kitaplar/yeni-kitaplar/hasta-etmeyin-adami-2/
7. http://circ.ahajournals.org/cgi/content/abstract/CIRCULATIONAHA.109.924977v1
Hocam Murat kınıkoğlu ısrarla etin diyabet kanser ve kalp krizine yol açtığını söylüyor. Ama siz araştırmada sığır koyun kuzu eti bu hastalıklara yol açmaz araştırmaya göye diyorsunuz.sizce kendileri bunun farkında. Değil mi yani yazdığı makalede ama et koyun kuzu eti diyabet yapmaz neden demiyor