SİYASETİN GÜNDEMİNDE NİYE BİLİM YOK!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Milliyet’ te Abbas Güçlü‘ nün yazısı:

Bilim olmadan bir ülkenin kalkınması mümkün değil.

Dünyanın en iyi üniversitelerine ve en iyi araştırma merkezlerine sahip olan yani dünya bilimine en fazla katkıda bulunan ülkeler, aynı zamanda, hemen her alanda en iyi ülkeler arasında yer alıyor.

Refah düzeyi, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, fırsat eşitliği, vergi adaleti, işsizlik ya da hangi kriteri alırsanız alın, eğitim ve bilim her şeyi beraberinde getiriyor.

Eğer bilim toplumu olamadıysanız, petrol ya da doğal gaz zengini de olsanız, bir yere kadar!..

İşte bu yüzden, Atatürk’ün 80 yıl önce altını kalın çizgilerle çizdiği şu sözlere bir kez daha kulak vermeliyiz:

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!

İstemek yetmiyor

Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne, iktidara gelen tüm partiler, eğitime de, bilime de fazlasıyla önem verdiler.

Kat ettiğimiz yol müthiş ama ona rağmen hâlâ dünya sıralamalarında çok gerilerdeyiz.

Bunun nedeni de bilim toplumu olmayı bir türlü içselleştiremiyoruz.

Okul, üniversite, teknopark açmakla bilim yarışında ön sıralarda yer alacağımızı sanıyoruz.

Oysa, içine düştüğümüz hataların en büyüğü bu!

Bir ülkede bilim insanına verilen değer ne ise bilimin geldiği nokta odur!

Öne çıkan kaç bilim insanımız var?

Kaçının ismini caddelere, üniversitelere, araştırma merkezlerine, parklara ya da başka yerlere verdik?

İçlerinde bunu hak edenler hiç mi olmadı?

Düzeyleri diğer meslek mensuplarına göre çok daha mı düşük?

Hiç sanmıyoruz.

Çok donanımlı bilim insanlarımız var.

Ama nedense bir türlü hak ettikleri değeri bulamıyorlar…

Seçim vaatleri

Partiler seçim beyannamelerini tek tek açıklıyorlar.

Şu ana kadar ilime, bilime, bilim insanına, inovasyon çağına değinen yok.

Biraz olsun gençleri hatırladılar o kadar.

YÖK kaldırılacakmış!

Kaldırılsın!

Varlığı ne işe yaradı ki, kaldırılması işe yarasın!

Yıllarca Bilim Bakanlığı kurulsun dedik.

Kuruldu ve tam bir hayal kırıklığı!

Diğer tüm konularda olduğu gibi, yasa çıkarıp, bir de bakanlık kurduk mu her şeyin hallolduğunu sanıyoruz. Sonuç ortada…

Bilim toplumu olmadan bugün bulunduğumuz noktadan bir adım dahi ileri gidemeyiz.

İşte bu yüzden artık bilimin yoğun olarak konuşulmasının, tartışılmasının zamanı geldi de geçiyor.

Hodri meydan, hangi parti bilim adına ne yapacak, koysunlar ortaya, en büyük destekçileri biz olalım.

Örneğin, işe bilime kafa yoranları teşvik ederek başlayabiliriz:

“Benim gibi yüksek lisans yapan memurlar dertli bu işlerden. Devlet kaliteli hizmet, yetişmiş, donanımlı memur istiyorsa, mastırı, doktorayı teşvik etmeli.

Sosyal yardımlaşma vakfında çalışan bir arkadaşım (sınıf öğretmeni) yüksek lisansa başvuracaktı, kaymakam bey izin vermedi.

Başvurma, başvurursan üniversiteleri tanıyorum, engellerim dedi. O başvuramadı.

Düşünebiliyor musunuz, adam kaymakam olmuş, üst mevkilere gelmiş. Ekstra hiçbir eğitim almadan vali-müsteşar-genel müdür vs. olacak ama zatıâlileri altındaki personelin kendisini geliştirmesini istemiyor.

Bu örneği, amirin izni olmadan yüksek lisans yapabilmenin güçlüğünü anlatmak için verdim. Bununla ilgili yazı yazsanız, belki birilerinin dikkatini çeker-insafa gelir yasal düzenleme yapılır…

Ben de iyi bir bilim insanı olmak istiyorum.

Hatta insanlık için çok iyi şeyler yapmak istiyorum, (Biyokimya ya da farmasötik kimya alanında ilerlemek istiyorum) fakat şartlar buna izin vermiyor. Kurumumdan bir gün dahi izin alamıyorum. Konuyu lütfen dile getirin!”

Özetin özeti:Mastırı, doktorayı öğretmenlere adeta yasaklayan Milli Eğitim bakanlarımız oldu. Artık o dönemler geride kalsın ki refah düzeyi yüksek, demokratik bir hukuk devleti olalım…

Kaynakhttp://www.milliyet.com.tr/siyasetin-gundeminde-niye-bilim/gundem/ydetay/2126507/default.htm

Siz de yorumunuzu paylaşın: