EKRAN ŞÖHRETİ
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Soner Yalçın‘ ın Sözcü’ deki yazısı:
Geçen pazartesi…
Kanallar arasında dolaşırken Cnntürk‘te Ahmet Hakan‘ın “Tarafsız Bölge” programında, Prof. Mehmet Ceyhan‘ın sözlerine denk geldim:
-“Ahmet Bey, salgın gerçek mi, değil mi; önlemler gerekli mi, gereksiz mi? Bunu yayında bulunan arkadaşlarınıza sorar mısınız; böyle düşünen var mı?”
Konukların şaşırdığını tahmin ediyorum; her daim olduğu gibi Prof. Ceyhan alınganlık gösteriyordu…
Hakan Bayrakçı, “Hocam sizi dinlemeyeceğiz de kimi dinleyeceğiz” dedi.
Ahmet Hakan, “ben şahsen salgın başladığından beri Mehmet Hoca’nın dediklerine kulak kesiliyorum. Onun dedikleri doğru çıktı…”
Gazeteci Murat Çelik, iltifatlara katıldı.
Gazeteci Şaban Sevinç, “bilim adamı doğruları söyleyince tepki çekiyor; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dedi.
Lokantacılar – Pastacılar başkanıAykut Yenice aşırı övgüye “ellerinizden öperim” diye devam etti…
İlgi bu kadar yoğun olunca Prof. Ceyhan şunu dedi:
-“Salgınla mücadeleye zarar verecek ifadeler kullanan yayın organları kapatılmalıdır!”
Ahmet Hakan araya girdi: “Adam derse; ‘Korona’ya inanmıyorum bu benim ifade özgürlüğüm’…”
Prof. Ceyhan meseleyi şuraya taşıdı; “Bir ülkeyle savaşa girdik, askerlere savaşa giderken ‘gitmeyin, bu savaş bizim savaşımız değil, bu savaş yalandır’ demekten daha da kötüdür bu durum! Buna ne laf yakıştırırsınız?”
Hakan Bayrakçı yanıtı verdi: “Vatan haini!”
Konuşmaları şaşkınlıkla takip ettim…
HATIRLATIRIM
“Bilim” sözcüğünü ağzından düşürmeyen tıp insanlarının, hiç kuşku duymayan kendinden emin olma hali beni hep şaşırtıyor. Prof. Ceyhan pandemide bunun prototipi oldu!
Bu kadar mı toplumsal belleği zayıf/ hafızasız toplum olduk?
“Prof. Ceyhan” deyince aklıma gelen, geçen yıl martta çıktığı NTVekranındaki sözleri geliyor:
-“Sağlıklı kişinin maske takmasına gerek yok” dedi.
-“Maske güvenilir değildir” dedi.
-“Maskenin ömrü sadece 2 saattir” dedi.
Bugün… “maskesiz sokağa aman adım atmayın” diyor; “evde bile kullanın!”
Bugün… Ekranda hukukçulara soruyor:
–“Sosyal medyada kimlikleri belli olup, insanları kışkırtan, ‘maske takmayın, maske zararlı, tedbir almanıza gerek yok’ diyen gruplar var. Bunlara karşı bir yaptırım ya da cezai müeyyide olabilir mi?”
Dün dündür…
Bugün bugündür…
Prof. Ceyhan meydanı boş buldu konuşuyor.
Bitmedi…
AYIPTIR AYIP
Prof. Ceyhan’ın önceleri aşıdan hiç umudu yoktu.
-“Oldukça zor iştir aşı. Benim düşündüğüm; aşının uygulanabilir hale gelip uygulanması yüzde 5 olasılık!”
Aşı bulununca “tünelin ucundaki ışık göründü” dedi…
Sonra…
Sinovac aşısıyla ilgili, “60 yaşın üzerinde etkisi olduğuna dair veri yok. Bu gruba aşı yapmak açıkçası tamamen kumar” dedi…
Çok geçmedi; “Aşı olalım mı olmayalım mı diye bir tartışmaya gerek yok” diye konuştu…
Hangisini yazayım?
Bir örnek daha vereyim:
Önce, “mutasyon” diyenlere dudak büktü.
Sonra, “mutasyonu” dilinden düşürmez oldu.
“COV 19 mutasyona uğrarsa ne olacak” sorusuna şu yanıtı verdi:
-“Kötü bir mutasyon da olabilir mi, düşüncesi olabilir. Bu tabii binlerce kat daha düşük bir ihtimal. Virüsün özelliğini kaybedip daha az bulaşır hale gelmesi için o dikensi yapısında herhangi değişiklik yeterli olabilir. Ama daha kötü hale gelmesi için çok özel değişiklik olması lazım, o çok daha düşük bir ihtimal…”
Şunu da söyledi:
-“Eğer gerçekten orijinal virüsten daha hızlı yayılıyor ise, salgının bitmesi için beklediğimiz mutasyonun başlangıcı olabilir.”
Dediklerinin tam tersi çıktı!
Bugün diyor ki:
-“Tam kapanma şart… Buna karşı çıkanlar vatan hainidir!”
Karşımızda böyle “bilim insanı” var!
Ekrana ilk çıktığı günlerde alt yazılarda adının önünde “Bilim Kurulu Üyesi”yazılıyordu; hiç sesini çıkarmadı. Sonra, olmadığı ortaya çıktı…
Yine bir Ahmet Hakan programında, “Allah neden virüsleri yaratmış? Çünkü insanların belli bir sayının üzerinde çoğalmaması gerekir. Yoksa insanlar yiyecek ekmek bulamaz” dedi…
Prof. Ceyhan’ın ekrana çıkmasının yasaklanmasını isteyecek değilim. Aksine. Daha da çok çıksın ki, “bilim dünyamızın” ibretlik hali görülsün.
Ekranda daha neler söyleniyor neler… Susuyorsam bir avuç kalmış hekimlere saygımdan susuyorum…
Keşke denk gelmeseydim ekranda, o “vatan haini” sözlerine, ayıptır!
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/soner-yalcin/ekran-sohreti-6403720/
***
EK 1 (3.5.2021): Hilal Kaplan:
Pandemi, doktorlarımız dahil canla başla, fedakârca çalışan tüm sağlık çalışanlarımızın kıymetini bizlere bir kez daha gösterdi. Ancak bazı isimler var ki gerçekten mesleğin saygınlığını taşıyabiliyorlar mı; hiç emin değilim.
Bunlardan birisi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan.
Titrini yazmaya bile iki satır yetmeyen Ceyhan, pandemi başından bu yana “o ekran benim, şu ekran da benim” şeklinde koşturuyor ve tüm çelişkilerine rağmen el üstünde tutuluyor.
Ceyhan, pandeminin ilk aylarında “Sağlıklı kişinin maske takmasına gerek yok” diyordu; bugünse nerdeyse maske takmayana “vatan haini” diyecek noktaya geldi.
Koronavirüsün mutasyonlu halinin daha da kötü olması ihtimaliyle ilgili olarak önce, “binlerce kat daha düşük bir ihtimal” dedi. Bugünlerdeyse hem çocuklarda hem de hamile kadınlarda mutant virüsün ölümcül etkileri üzerinden halka korku salmakla meşgul.
Bu arada pandeminin ilk döneminde kendisine yanlışlıkla “Bilim Kurulu Üyesi” titri yazılmıştı ve itiraz etmemişti. Biz, kendisinin Bilim Kurulu Üyesi olmadığını hatırlatarak devam edelim.
Sosyal medya hesabına girin bakın, ya “bugün falanca kanaldayım” duyuruları ya da “bugün röportaj verdiğim gazeteler” diye kupür paylaşımları var. Kovid üzerine akademik bir yayını oldu mu bu süreçte bilmiyorum ama dört koldan devam ettirdiği “korku yayınına” biraz ara verse fena olmayacak. En azından kendisiyle daha az çelişir…
Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hilalkaplan/2021/05/03/ekran-duskunu-doktorlar
***
EK 2 (3.5.2021): Prof. Dr. Mehmet Ceyhan mevcut aşılama hızı ve önlemlerle Covid-19 vakalarının azalamayacağını söyledi. Ceyhan, “Vaka sayısı azalırsa bunu bilimle izah etmek mümkün değil” dedi.
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, korona virüsü (Covid-19) salgınına karşı yürütülen mücadeledeki yanlışlara dikkat çekerken, mevcut durumda vaka sayılarının düşmesinin mümkün olamayacağını dile getirdi. Ceyhan, il il önlem almanın bir anlamı kalmadığını, tüm Türkiye’de eşit uygulamalara geçilmesi gerektiğini de söyledi.
Ceyhan, Habertürk canlı yayınında, günlük vaka sayılarına değil haftalık verilere bakılması gerektiğini belirterek, “Salgını henüz kontrol altına alamadık. Vaka sayısı azalırsa bunu bilimle izah etmek mümkün değil. Buna bir bilim adamı olarak izah getirmemiz mümkün değil. Bu aşılama hızıyla, aldığımız önlemlerle vaka sayısını azaltmak mümkün değil. Günlük vaka sayısındaki değişimlere bakmasınlar” diye konuştu.
‘EN BÜYÜK YANLIŞLARDAN BİRİ 65 YAŞ ÜZERİ VE 18 YAŞ ALTINI EVE KAPATMAK’
“Yaptığımız en büyük yanlışlardan bir tanesi 65 yaş üzeri ve 18 yaş altını eve kapatmak” diyen Ceyhan, bunun vaka sayısını artırdığını ifade etti. Ceyhan, “Evden en az 1 kişi, evin geçimini sağlamak için dışarı çıkmak zorunda. Metroya da otobüse de biniyor. Ve geliyor işyerinde de mesafe yok, maskeyi düzgün takmayanlar var. Oradan virüsü alıp eve getiriyor. Ve biz buna diyoruz ki, ‘hafta sonu evden dışarıya çıkmayacaksın.’ Biz bunları zorla kapalı bir ortamda tutup ‘virüsü birbirinize bulaştırın’ diyoruz” diye konuştu.
‘ÖNLEMLER EŞİT ŞEKİLDE UYGULANMALI’
Prof. Dr. Ceyhan, il il vaka sayısı açıklamanın hiçbir anlamı kalmadığını da söyledi. Ceyhan, “İstanbul’a ayrı, Kırşehir’e ayrı bir önlem almanın hiçbir önemi yok. Kararlar merkezi otorite tarafından alınmalı ve Türkiye’nin her yerinde eşit bir şekilde uygulanmalı” dedi. Ceyhan ayrıca, “‘Yaz başı rahatlarız’ diyorsak bu işi bilmiyoruzdur. Böyle bir şey olamaz” ifadesini kullandı.
***
Bu zat bir malthusian misyonerdir.
Ta 1984’den beri bu görevi üstlenmişdir.
https://vitamingiller.com/teke-tekde-asi-lobisi/
https://vitamingiller.com/ulkemizde-asilamanin-patronu-kimdir/
https://vitamingiller.com/pnomokok-asisindaki-keramet/
Çocukluk çağı aşı takviminden sorumlu Malthusian misyoner!
12 milyon sakat, On binlerce diyabetli ve kronik böbrekli insan….,
Çok bilimsel değil mi?
JAMA’dan.
ORIGINAL INVESTIGATION
1.US Case Reports of Cerebral Venous Sinus Thrombosis With Thrombocytopenia After Ad26.COV2.S Vaccination, March 2 to April 21, 2021
Isaac See, MD; John R. Su, MD, PhD, MPH; Allison Lale, MD, MPH; et al.
Editorial: Assessing a Rare and Serious Adverse Event Following Administration of the Ad26.COV2.S Vaccine ; Ruth A. Karron, MD; Nigel S. Key, MD; Joshua M. Sharfstein, MD
2. EDITORIAL
Assessing a Rare and Serious Adverse Event Following Administration of the Ad26.COV2.S Vaccine
Ruth A. Karron, MD; Nigel S. Key, MD; Joshua M. Sharfstein, MD
Ahmet Hocam Canan Hocam siz de bir zamanlar ekran şöhreti idiniz. Şimdi indirdiler sizi aşağıya siz de bunu kabullenemiyorsunuz, gerçek budur. Alişan Hocam ise televizyona çıkmaya korkan bir gariban
Şöhretle falan ilgisi yok kardeşim. Bu yaşta şöhrete mi ihtiyacımız var?
Gerçekleri söyleyenleri, doğruları söyleyenleri, gerçek hekimleri halkın görmesini, duymasını istemiyorlar, olay bu kadar basit.
Temmuz 2020 tarihinde, TBMM’den Karatay Kanunu çıkardıklarını duydunuz mu?
78 yaşında tek bir yaşlı kadın hekim için bu ülkede yasaklama kanunu çıkıyor. Acaba neden.
Bu olaylar bizim ne kadar haklı olduğumuzu ve de ne kadar bizlerden korktuklarını gösteriyor.
‘N’olaydı yar, n’olaydı
Yar bade dolduraydı,
Şu garip gönlüm için
Kanun icat olaydı’
Hafız Osman Öge, Harput, Elazığ
Nurlar içinde yatsın.
Kesinlikle korkuyor çıkar çevreleri. Siz var olun Canan hocam, Allah sizi başımızdan eksik etmesin 🙂
Sayın Çağla, Canan hocanın bu yaşta TV’lere çıkmamasının zararı kendisine değil, hastalıkların pençesine düşmüş, yok mu derdime bir çare diye derman arayan milyonlaradır.
Serbestzâde Ahmed Hamdî bir beyitinde diyor ki:
Bilmezem kim yok mudur âyâ bu derdin çâresi
Sîne-i gamnâkime koydun bir âteş pâresi
Alişan hoca için gariban nitelemesinde bulunmanız ise kendisi için bir onurdur. Çünkü gariban insan aynı zamanda mütevazı insandır. Bu da çok güzel bir haslettir.
Bu arada paylaşım konusu devam ediyor.
https://odatv4.com/hadi-kaba-uslubunuzu-birakalim-bagli-oldugu-otcular-kim-01052117.html
Mustafa nam beyefendinin linkini verdiği yazıdır.
Gazeteci – yazar Soner Yalçın, Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde “Ekran şöhreti” başlığıyla dün Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın pandemi dönemindeki çelişkili açıklamalarını gündeme getirdi.
KOMPLOCU TEPKİ
Maske, aşı ve mutasyon konusundaki birbirinden tamamen farklı açıklamalarını köşesinde hatırlatan Yalçın’a Ceyhan’dan tuhaf bir “komplocu” tepki geldi.
ŞENOL NE DEDİ
Yaşananlar şöyle…
Yalçın’ın “Bilim’ sözcüğünü ağzından düşürmeyen tıp insanlarının, hiç kuşku duymayan kendinden emin olma hali beni hep şaşırtıyor. Prof. Ceyhan pandemide bunun prototipi oldu! Bu kadar mı toplumsal belleği zayıf/ hafızasız toplum olduk?” ifadelerini alıntılayan Profesör Esin Davutoğlu Şenol şu tepkiyi verdi:
“Mehmet Hoca’nın savunulmaya ihtiyacı olmadığını düşünüyorum O yüzden , Hoca’nın ,dünyanın bir salgını izlerken yeni keşfettikleri ile geçen ilk 3 aya denk gelen sözlerinin bu şekilde çarpıtılması ne adil ne de gazetecilik diyeceğim Çok etkili bir gazetenin baş köşesi Olmamış!”
KABA İFADELER
Şenol’un paylaşımını alıntılayarak tepki gösteren Ceyhan, Soner Yalçın’ı garip ifadelerle hedef aldı. Yalçın’ı komplo teorisyenliği suçlarken ne olduğu belirsiz bir “otçular komplo teorisi”ne imza attı.
Ceyhan’ın kaba bir üslüpla yazdıkları şöyle:
“Esin Hocam Mevlanayı hatırlarım bu durumlarda. Bir söz duyduğumda söze bakarım söz müdür diye, söyleyene bakarım adam mı diye. Bunlar yırtık çoraptaki kirli ayak. Komplo teorilerine İlgi azalınca, bağlı oldukları otçulardan fırça yiyorlar. yırtıktan kafa çıkarmaya çalışıyorlar.”
GAZETECİLİK GÖREVİ
Yalnız şunu da hatırlatalım; Mevlana’nın öyle sözü yok… Alınganlık gösteren ve “incinen” hocamıza gazetecilerin görevinin “Toplum önündeki birinin sözlerinde çelişki varsa bunu yazmak olduğunu” belirterek Soner Yalçın’ın yazısını hatırlatıyoruz:
Hekimlere saygı duymak için çok sebebimiz var. Hekimlik; uzun süreli eğitim, fedakârlık ve emek isteyen bir meslek. Hele uzun yıllar zorlu mesailer sonucu ulaşılan profesörlük ünvanları binbir emekle kazanılıyor. O yüzden hekimlere her fırsat doğduğunda hücum etmemeliyiz. Örneğin, Mehmet Ceyhan hoca da, Osman Müftüoğlu hoca da değerli tıp insanlarıdır. Onlar da insanlarımızın sağlığı iyi olsun diye çabalıyorlar. Canan Karatay hocaya da her fırsatta hücum ediliyor. Her hekim görüşlerini ortaya koyar, karşı olanlar ellerindeki bilgi ve belgeler ile karşı tezlerini öne sürerler. Hocalar kendi aralarında tartışabilirler. Ama tıp dışından topa girmemek gerekir. Bilimsel fikir tartışmaları çok faydalıdır. Bu da bizim doğru sonuca ulaşmamıza yardımcı olur. Makro sorunları mikro düzeye indirip kişiselleştirilen konular, çekişme halinde uzatılmamalıdır. Zaten zaman kimin haklı olduğunu ortaya çıkarır.
Değerli hocalarımıza çamur at izi kalsın mantığı ile güneşi balçıkla sıvayamazsınız Çağla hanım…