AŞI RAHATININ RAHATSIZLIĞI…
Muharrem Sarıkaya‘ nın yazısı:
TÜRKİYE, aşıya en çabuk ve fazla sayıda ulaşan ülkelerin başında geliyor.
Aşıda dün itibarıyla 100 milyon doz geçildi…
Sağlık Bakanlığı’nın dün öğle saatlerindeki verisine göre 50 milyon 833 bin 409 kişi birinci, 39 milyon 500 bin 672 kişi ikinci, 9 milyon 208 bin 878 kişi de rapel diye de isimlendirilen, destek aşısını oldu.
Hatta Mart ayında rapel dozunu yaptıranlar, aradan 6 ay geçtiği için dördüncü doz aşılarını da yaptırmaya başladı.
Türkiye’nin bu rakamları ilk doz aşılar baz alındığında, Avrupa’nın birçok ülkesinin önünde…
Almanya ile neredeyse başa baş giderken, diğer aşı üreticisi İngiltere’nin 8-9 milyon kadar önünde görünüyor…
Tüm aşıların yapılması açısından bakıldığında ise durum biraz farklı; Almanya’nın ve İngiltere’nin oldukça gerisinde…
Ancak bu hızla devam edilmesi durumunda 4 hafta sonra durumun eşitleneceği de bir gerçek.
Dolayısıyla aşıya ulaşma ve aşı olma konusunda dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sağlık Bakanı Koca’nın da vurguladığı gibi önemli bir başarı öyküsü var…
ÖLÜM VE VAKA ORANI ÇELİŞKİSİ
Ancak vaka ve ölüm oranı açısından durum hiç iç açıcı değil.
Eğer ölüm sayıları bu seyirde devam ederse, ki edecek gibi görünüyor, bu ay sonuna varmaz Koronavirüsten ölümlerin en yüksek rakamına ulaşılır.
Konu üzerinde çalışmaları ile bilinen Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cahit Işık Yavuz’un hazırladığı, yazının içinde de yer alan tabloya bakıldığında aslında ciddi bir sorunun baş gösterdiği açık.
Bugüne kadar en fazla ölüm, Nisan ayında 8 bin 594 ile gerçekleşti.
Onun dışında bu yılın Mayıs ayında 7 bin 396 ve geçen yılın Aralık ayında 7 bin 135 ölümle en yüksek rakamlara ulaşıldı.
Ancak bu ayın ilk 7 gününde Koronavirüsten ölen kişi sayısı 2 bin 203…
Bu da gösteriyor ki ay sonuna kadar 10 bin rakamına ulaşmamak için neden yok.
Dikkat çeken, vaka sayısı ile ölüm sayısının oranlarının son dönem yüksek artış göstermesi.
GRAFİKLERİN GÖSTERDİĞİ
Doç. Dr. Yavuz’un hazırladığı ikinci grafik de bu durumu açıkça gösteriyor; ölüm eğrisinin yükselişi, vaka eğrisinin çok üzerinde ve aradaki senkronizasyon bozulmuş…
Geçmişte 50- 60 bin bandındaki vakada ulaşıldığında ölüm sayısına, bu günlerde 22-25 bin bandında varılmış.
Bu denli yüksek ölümün nedenini Halk Sağlığı Uzmanları Prof. Dr. Levent Akın, Prof. Dr. Pınar Okyay ve Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’a dün sordum.
Her üçü verilerin kendileri açısından endişe verici olduğunu kayda geçirdi, ellerinde veri olmadan bir yorumda bulunmaktan kaçındı.
Burada aradıkları ölenlerin kaçının birinci doz, kaçının ikinci doz aşısını yaptıranlar olduğu.
Veya ölenlerin kaçının aşısızlar arasından çıktığı ve yaş grupları…
Bütün bunlar elde edildikten sonra bir değerlendirme yapma olanağına kavuşacaklarını belirttiler.
AŞI ETKİSİ BİTTİ
Konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın etkin ve yetkin isimlerine de sordum, daha önce de belirttim, rakamlara herhangi bir müdahalenin olmadığını özellikle kayda geçirdiler.
Ortaya çıkan duruma ilişkin öngörüleri 65 yaş üstündeki yurttaşların olduğu ilk iki doz aşıların süresinin dolmuş olması ve üçüncü doz destek aşılarını yaptırmamaları.
İnaktif aşının koronavirüse karşı etkisinin mRNA’ya göre düşük olduğu biliniyor.
Bir de üzerinden 7-8 ay geçince hızını ve etkisini daha da arttırmış olan yeni varyantlara karşı direnci daha da düşüyor.
Ağırlaşan hastaların ağırlıklı bölümünün evinde karantinada iken bir anda hastalığı zirveye ulaşanlar arasından çıkması da bunu açıklıyor.
Aşının getirdiği rahatlığın yarattığı rahatsızlık durumu yaşanıyor.
Dolayısıyla kaç doz aşının yapıldığına değil, hangi sürede yapıldığı ve bugün kaç ölüm olduğu daha önem arz ediyor.
Yoksa dünyanın en fazla aşısını yapmış olsanız da Koronavirüsten ölen sayısı ile vaka sayısında bir patlama yaşanıyorsa, geçmişte Şili’de de karşımıza çıktığı gibi aşının etkisini de silip süpürüyor.
ÇOKLU VARYANT
Ancak Doç. Dr. Yavuz’un bir öngörüsü daha var; kendi söylemiyle “öngörü” diyorum çünkü buna ilişkin elde veri yok.
O da bu denli yüksek seyreden vakalar karşısında Türkiye’de aynı anda birden fazla varyantın bir bedende bulunma ihtimali.
Yani hem Delta, hem de Mu ya da hem Güney Afrika hem de Delta varyantına bir bedende rastlanılması.
Bunun olabilirliğinin bulunduğunu belirten Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, “Bunu anlayabilmek için PCR testlerinin detaylı hale getirilmesi gerekir” dedi.
Sahadaki filyasyon ekiplerinden aldığı bilgiler ışığında bu değerlendirmeye vardığını da sözlerine ekledi.
Ne olursa olsun grafikler de açık gösteriyor ki bir şeyler oluyor, ama ne olduğu konusunda hiç kimsenin bir fikri yok…
Tanıdık bir durum…
Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3187166-asi-rahatinin-rahatsizligi