Hipokrat Yemini’ ndeki bazı cümleler değiştirilmiş. Bana sorsalardı değişen dünya şartlarında şu cümleleri de eklerdim: BİR: Hastalarıma yabancı biri gibi değil annem, babam, evlat veya torunlarım imiş gibi davranacağım. İKİ: Hastalarımdan “gereksiz” hiçbir tahlil ve tetkik istemeyeceğim, gereksiz hiçbir tedavi yapmayacağım. ÜÇ: Tıbbı ürünler (ilaç, aşı, alet edevat, malzeme) hakkındaki bilgileri propagandistlerden değil bağımsız bilimsel kaynaklardan öğreneceğim.

Kalp krizi, felç, kolit, zatürre, kolon kanseri ve kemik kırığı ve ölüm riskini artırdığı, B12 ve magnezyum eksikliğine yol açtığı bilinen mide koruyucu ilaçların (PPİ) karaciğer hasarı riskini de artırdıkları belirlendi. Bu ilaçlar bizde de gereksiz yere ve çok uzun süre kullanılıyor. Doktor ve hastalara önemle duyurulur.

İyi yetişmiş bir pratisyen doktor hastalarının %50’sinin tanısını onları sadece dikkatle dinleyerek ve sorgulayarak koyabilir. Kalan %40’ının hastalığının ne olduğu ise dikkatli bir muayene ile kesin olarak anlaşılır. %10 hastadan ise kan, idrar tahlilleri, röntgen, ultrason, tomografi vb. incelemeler istemek gerekir.

Dikkat: Yazının sonunda ek var! *** Dr. James Fung‘ un yazısı: Halk doktorlara güvenmiyor çünkü onların özellikle de akademik unvanı olan ve üniversitelerde çalışanların çoğunun rüşvet aldıklarını biliyor . “Financial Conflict of Interest and Academic Influence Among Experts Speaking on Behalf of the Pharmaceutical Industry at the US Food and Drug Administration’s Oncologic Drugs Advisory […]

Tedavi eden tıbbın giderek hasta eden tıp hȃline dönüştüğünü görüyoruz. İnsanlar belki tıp hizmetlerine daha kolay ulaşmaktan çok mutlular ama gereksiz yapılan tetkik ve tedaviler bir Bumerang gibi onları vurmaya başladı. Seneler evvel “tıp tepti bu muhkem bedenimi” diyen Neyzen Tevfik bugün yaşasaydı kim bilir neler döktürürdü.