Hürriyet’ in Kelebek ekinde sosyetik kadınların kıyafetlerini eleştiren Melis Alphan “Sağlıklı olacağım diye sağlığınızdan olmayın” başlıklı bilimsel bir yazı kaleme almış. Esas alanı, mini etek, dekolte, çorap, jartiyer, büstiyer, şal, tül, gül, kombinezon olan magazin “başyazarının” sağlık üzerine ahkâm kesmesi yakışık almamış.

Beynimizin aç olmasak bile fiziksel olarak gece yarısı abur cubur gıdalar aramaya programlanmış olabileceği belirlendi. Geç saatlerde yenen gıdaların görsel olarak tatmin edici olmadığı ve bunun da doymak için daha fazla yemeye yol açabileceği anlaşılıyor. Gece yarısı buzdolabında yiyecek aramamak için erken saatlerde yemek gerekiyor.

Çocukların yoğun şekilde, yüksek kalorili, beslenme değeri düşük ürünleri teşvik eden gıda pazarlamasına maruz kaldıkları belirlendi. Sağlıklı gıdalar için kılavuzlar var ama endüstri kendi düzenlemelerini kendi yapmak istiyor. Gıda güvenliği, esas amacı daha çok kazanmak olan endüstriye bırakılamaz. Kedinin boynuna ciğer asılır mı?

“Şişmanlayan Türkiye’ yi fırtına bekliyor” diyen ama çare olarak “diyabet ve kalp aşısından” başka bir tavsiyesi olmayan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil bizi sükûtu hayale uğrattı. Obezite, diyabet ve kalp hastalıkları yanlış hayat tarzından kaynaklanan hastalıklardır ve bunlara çare diye de “aşıyı” göstermek akıl ve mantık dışıdır.

Prof. Dr. G. Hotamışlıgil, “Şişmanlayan Türkiye’ yi fırtına bekliyor” diyor ama çare olarak sadece aşıdan bahsediyor. Obezitenin sebebi “yanlış hayat tarzıdır” ve yapılması gereken de Hoca’ nın sıraladığı yanlışların ortadan kaldırılmasıdır. Obeziteye “aşı” ile çözüm beklemek New York’ da Yedikule otobüsü beklemekten farksızdır.