Beslenme araştırmalarına itimat edilmemesi gerektiğini, sağlıklı beslenme için geleneksel beslenmeye dönülmesi ve endüstrinin gıdalardan elini çekmesinin tek yol olduğunu savunuyorum. Önemli bir analiz de benimle aynı görüşü paylaşıyor: Bugüne kadar yayınlanan on binlerce beslenme araştırması bilim dışıdır, hatalıdır, güvenilemez!

Kalp damar hastalıklarının temelinde yatan damar sertliğinin esas sebebi kan yağları yüksekliği değil insülin direncidir. Bilim dünyası 2018’ de bile daha hâlâ “tam tahıl yiyin” diyerek diyabetin önleneceği iddia ediyor. “Ufak atın da civcivler yesin” demekten başka bir söz gelmiyor insanın aklına.

Sabri Ülker Vakfı’ nın bildirisi diyabetin tüm dünyada neden bir salgın hâlini aldığını ve diyabetteki artışın neden giderek de artacağını gösteriyor. Tam tahılın başlığa çıkarıldığı; yoğurt, peynir, yumurta, et, tereyağı, mayalı gıdaların adının geçmediği; hazır gıdalara tek bir kem söz edilmeyen tavsiyelerden kimseye hayır gelmez.

Çığ gibi artan kronik hastalıkların en önemli sebebi “geleneksel beslenme modelinden hızla uzaklaşmamızdır”. Başkan Erdoğan’ ın da bu son derecede yoğun siyaset gündeminde beslenmeyi gündemine alması son derecede yerindedir. Beslenme meselesi, belediye başkan adaylarının belirlenmesinden çok daha mühimdir.

Tip 2 diyabet aslında bir hastalık değildir. Modern tıbbın yanlış beslenme tavsiyelerinin yarattığı geçici bir rahatsızlıktır ama yanlış beslenme tavsiyeleri ve gereksiz ilaç tedavileri sayesinde “gerçek bir hastalığa” dönüşür. Tip 2 diyabeti “yaşam boyu süren, tamamen iyileştirilmesi imkansız hastalık” olarak tarif edenler diyabeti ne önleyebilir ne tedavi edebilir.