KANSERİ ÖNLEMEK DURURKEN ERKEN TEŞHİS GEÇ TEŞHİSTİR
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Geç gelen teşhis geç gelen adalet gibidir.
İşe yaramaz.
Peki ya erken teşhis?
Uzaktan gelen davul sesi gibidir.
Kulağa hoş gelir, türlü-çeşitli sıkıntılara sebep olabilir.
***
Ekim ayı biliyorsunuz Meme Kanseri Farkındalık Ayı.
Medyada bu ay vesilesiyle haberler yapılmaya devam ediliyor.
Bugün de Hürriyet gazetesinde “Korkma korktukça sıra sana gelecek” başlıklı “mamografiden korkmanın teşhisi geciktirdiği ve can aldığını” anlatmaya çalışan bir haber vardı (1).
Haberde, mamografiden kaçanları korkutmak için CAN ALIYOR ifadesinin büyük harflerle yazılması ve sonuna da bir ünlem konması “karşı korkutma” taktiğinin benimsendiğini gösteriyor.
Bunlar güzel şeyler
Haberde aslında bugüne kadar duymaya hiç de alışık olmadığımız türden “itiraflar” olduğunu belirtmek isterim:
BİR: Eskiden mamografilerin kanser riskini artırabileceği külliyen reddedilirken bu haberde “100 bin kadına 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çektirilirse, ancak 86 kadında radyasyona bağlı kanser ortaya çıkma ihtimali var” denerek “mamografilerin kanser riski” kabul ediliyor.
İKİ: “Mamografi ile gereksiz biyopsiler, tedaviler, kaygılar artıyor” sözleriyle de “gereksiz teşhis” (overdiagnosis) ve “gereksiz tedavi” (overtreatment) gerçeği itiraf ediliyor.
Bunlar az şey değil çünkü daha önce mamografinin “selfie” çektirmekten farklı olmadığı iddia edilir gereksiz teşhis ve gereksiz tedavinin adı ağza bile alınmazdı.
Varsa yoksa erken teşhis!
Haberde, meme kanserinin 20 senede 2 kattan fazla arttığı bildiriliyor ama hastalığın neden arttığına, meme kanserine sebep olabilecek kanserojenlere ve risk faktörlerine, kanserin nasıl önlenebileceğine dair tek bir kelime yok.
Varsa yoksa erken teşhis!
Erken teşhismiş, peh!
Erken teşhis de “kanser olmamak dururken geç teşhistir”.
Geniş kapsamlı uzun vadeli birçok araştırma meme kanserinin erken teşhisinin kanserden ölümleri azaltmadığını veya bu etkisinin çok sınırlı olduğunu ortaya koyuyor (2, 3, 4, 5).
İsviçre Tıp Kurulu, yeni mamografi programının başlatılmaması ve devam etmekte olanların da sınırlandırılması tavsiyesinde bulunuyor (6).
Bu verilere göre kadınlara mamografinin zorunlu tutulması doğru değildir; tetkikin fayda ve riskleri tam ve doğru olarak anlatılmalı ve onay verenler tarama kapsamına alınmalıdır.
Sağlık muhabirinin sormadığı sorular
Haberde meme kanserinin son 20 senede 2 mislinden fazla arttığı bildiriliyor.
Bu korkunç bir rakam!
Böyle bir durumda kendisi de bir kadın olan sağlık muhabirinin mutlaka gereken bir soru var:
“Bir hastalık bu kadar kısa zamanda nasıl olur da bu kadar hızlı bir artış gösterir?”
Arkasından da devam etmesi icap eder:
Bu hastalığa yol açan etkenler nelerdir?
Risk faktörleri var mıdır, bunlar ortadan kaldırılabilir mi?
Tamam, erken teşhis iyi güzel ama bu hastalığı önlemek daha doğru değil midir, bu konuda neler yapılmalıdır?
Bu soruların hiç sorulmadığını, sorulduysa cevaplanmadığını, cevaplandıysa gazete yer almadığını görüyoruz.
Bu, Hürriyet’ in ilk vukuatı değil, daha önce de böyle münasebetsiz bir mamografi haberi vardı (7).
Meme kanserinin sebebi çevreseldir
Bir hastalık bu kadar sürede 2-3 kat artmışsa bu genetik faktörlere bağlı olamaz, bunun sebebi “çevresel” dir.
Meme kanseri ihtimalini artıran cinsiyet, yaş, ırk, ailede kanser, genetik, yoğun meme dokusu gibi bazı faktörleri ortadan kaldırmak mümkün olmasa da kanser riskini azaltmak pek âlâ mümkündür.
Sağlıklı çevre ve doğru hayat tarzı kanserden de başka hastalıklardan da uzak kalmanın olmazsa olmazlarıdır.
Kanser riskini artıran faktörler
Medikal onkolog, radyoloji onkoloğu ve meme cerrahları tarafından dile getirilmeyen meme kanseri riskini artıran ve önlenmesi mümkün olan pek çok faktör var:
Beslenme hataları (8, 9)
İlaçlar (doğum kontrol hapları, menopozda hormon tedavisi, antibiyotikler, kolesterol ilaçları) (10, 11, 12)
Obezite (13)
Sigara-alkol
Emzirmeme
Fizik aktivite azlığı (14)
Gece uyumamak (15)
Çevresel kanserojenler (16, 17, 18, 19)
Gelelim neticeye
Koruyucu hekimliğin adını bile ağzına almayan, hastalıkların önlenmesini hiç umursamayan, kafasında erken teşhis ve tedaviden başka bir şey olmayan modern tıptan utanıyorum.
Meme kanseri farkındalık ayında kanserin sebepleri, risk faktörleri ve korunma yolları hakkında tek bir kelime edilmeyen bu haber tam da “ticari tıbbın” istediği gibi bir haberdir.
Yapanı da yaptıranı da yayımlayanı da tebrik etmek gerekir.
Hanımlar, kanser kader değildir, kanser önlenebilir hastalıktır.
Unutmayın ki kanseri önlemek dururken erken teşhis züğürt tesellisidir.
Kaynaklar:
1. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/30250921.asp
2. http://archinte.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2363025
3. http://www.bmj.com/content/348/bmj.g366
4. http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1206809?query=featured_home
7. http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/06/23/genel/hurriyet-gazetesinden-bir-saglik-haberi-skandali/
14. http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/06/18/yazilar/tip-yazilari/modern-hayat/oturmak-kanser-ediyor/
***
EK 1 (6.6.2022): Stanford Üniversitesi’nde kendi laboratuvarında çalışmalarını yürüten Doçent Doktor Gözde Durmuş, geliştirdiği manyetik çiple, kandaki kanserli hücreleri hızlı ve ucuz bir şekilde tespit edebiliyor.
“Stüdyo VOA” yayında bu teknolojinin ayrıntılarını paylaşan Durmuş, “Bizim kanser araştırmaları üzerine yaptığımız çalışmalar, hastaların kanında gezen ve kanserin bir noktadan, bir organdan öteki organa yayılmasına, taşınmasına neden olan, nadir de olsa görülen hücreleri, kandan ayıklamak üzerine. Bu hücrelerin aslında varlığı 1900’lü yılların başından beri biliniyordu, tıp dünyasında. Ama teknolojik bazı sorunlar vardı” diye konuştu. İnsan kanında milyarlarca hücre olduğunu ancak bir kanser hastasının kanında bu hücrelerden sadece bir ya da bin hücre arasında bulunduğunu vurgulayan Gözde Durmuş, kandan bu hücreleri seçmenin teknolojik olarak çok zor olduğunu ancak geliştirdikleri teknolojik yenilikle bunun hızlı ve çabuk yapılabildiğini söyledi.
Doçent Doktor Gözde Durmuş, “Bu hücreleri iki mıknatıs arasında, sandviç denen mıknatıslar arasında uçurarak kanı görüntüleyebiliyoruz ve bu küçük alet ne yapacak, neyi ölçüyor diye soracak olursak, hücrelerin hem manyetik özelliklerini hem de yoğunluklarını çok hassas bir şekilde ölçebildiğimizi göstermişti bize, 2014 senesinde. Hepimizin bildiği gibi hücrelerin ya da bir maddenin yoğunluğu en temel özelliğidir ve kan hücrelerine baktığımızda kanser hücreleri, sağlıklı beyaz kan ve kırmızı kan hücrelerine göre çok daha hafif. Böylelikle bu iki mıknatısın arasında yarattığımız yerçekimsiz ortamda çok daha yüksek bir pozisyona uçabiliyorlar. Bizler buradaki kullandığımız aynalar sayesinde bu hücreleri kanda çok kolay bir şekilde görüntüleyebiliyoruz. Böylelikle de hastaların kanında olmaması gereken sağlıksız kanser hücreleri var mı yok mu bunu rahatça anlayabiliyoruz” dedi.
2010 yılından beri dünyanın önde gelen kanser araştırma merkezlerinde denenen cihaz, 2017 yılında kurulan bir girişimle piyasaya sunulmaya hazır hale getirildi. Durmuş, “Hem benim kendi laboratuvarımda hem de bu kanser merkezlerinde çıkan sonuçlar, heyecan verici. Özellikle araştırmacılar ya da araştırma merkezleri şu anda kullanabilirler, erişebilirler ama hastaların evde kullanmasını açıkçası tabii ki önermiyoruz. Çünkü bir teşhis yapılması için ilk başta hastane ortamında kullanılması gerekiyor. Ama benim ileride yapmak istediğim çalışmalar, bu teknolojileri evimizde kullanabileceğimiz hale getirmek üzerine yoğunlaşıyor” diye konuştu.
Erken teşhisin önemine de vurgu yapan Doçent Doktor Gözde Durmuş, “Kanser bildiğiniz gibi çok fazla aileyi etkileyen bir hastalık. Benim de kendi ailemde de ne yazık ki tecrübe ettiğimiz bir hastalık ama kanser erken yakalandığında, erken teşhis edildiğinde, tedavi edilebilir bir hastalık ve o yüzden erken teşhis önemli. Özellikle ailenizde böyle bir hastalık tarihçesi varsa ya da genetik bir bozukluk varsa teşhis edilmiş, o tarz bireylerin kendilerini daha çok kontrol etmeleri gerekiyor ama erken yakalanabilen kanser ya da diğer hastalıklar, şu andaki tıbbi yeniliklerle çok kolay bir şekilde belki tedavi edilebilecek bir yola girecek. O yüzden erken teşhisin önemine çok inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Kanser teşhisi ve tedavisinin pahalı olduğu günümüzde, Durmuş söz konusu çipin maliyetinin oldukça düşük olduğunu belirtti. Doçent Doktor Durmuş, “Bu cihazı biz laboratuvarda lego halinde bile yapabiliyoruz. İki tane mıknatısımız var. Bunlar buzdolabı üstünde kullandığımız mıknatıslar kadar güçsüz. Ama biz bu kadar güçsüz manyetik alanı değişik bir fiziksel konfigürasyonla çok daha güçlü hale getirebiliyoruz. Bu iki mıknatısı da plastik parçalarla birleştiriyoruz. Aslında bizim laboratuvardaki bize maliyeti, 1 tane çipin yapımı 5 dolar. O yüzden de aslında çok ucuza mal edebildiğimiz için ilerde ev ortamında bile kullanılabileceğine inanıyorum” dedi.
Kaynak: https://medimagazin.com.tr/hekim/turk-doktordan-5-dolarlik-ciple-kanseri-teshisi-100812
***
EK 2 (20.8.2023): Oslo Üniversitesi tarafından yürütülen kapsamlı bir çalışmanın son bulguları, yaygın olarak kullanılan kanser tarama testlerinin gerçek faydaları konusunda bir tartışma başlattı. JAMA Internal Medicine dergisinde yayınlanan araştırma, sağlık alanındaki popüler slogan olan “tarama hayat kurtarır” sözünü mercek altına alarak, taramaların çoğu kanser türünde yaşam süresini uzatmayabileceğini ortaya koydu. Çalışma, 18 uzun vadeli randomize klinik çalışmanın ve 2,1 milyondan fazla katılımcının kapsamlı bir incelemesini içeriyor.
“Tarama gerçekten hayat kurtarıyor mu?”
Profesör Michael Bretthauer ve ekibi, yaygın olarak kullanılan 6 kanser tarama testinin etkisini değerlendirmek için 18 uzun vadeli klinik çalışmadan elde edilen verileri derledi. Bunlar arasında meme kanseri için mamogramlar, kolonoskopi ve sigmoidoskopi gibi kolorektal kanser tespiti için farklı yöntemler, akciğer kanseri için BT taramaları ve prostat kanseri için PSA testleri yer alıyordu. Çalışma katılımcıları en az 9 yıl boyunca takip edildi.
Sonuçlar, sigmoidoskopi yoluyla kolorektal kanser taramasının ömrü yaklaşık üç ay uzatabileceği olası istisnası dışında, bu tarama testlerinin yaşam süresini uzattığını iddia etmek için yeterli kanıt olmadığını ortaya koydu.
Sağlık hizmetleri mesajları ve politikaları için çıkarımlar
Çalışmanın bulguları, kanser tarama testlerini aktif olarak teşvik eden sağlık kuruluşları, kurumlar ve politika yapıcılar için sonuçlar doğurmaktadır. Bretthauer, “Kanser tarama testlerini hayat kurtarıcı olarak tanıtan kuruluşların gelecekte bu mesaj konusunda biraz daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jamainternalmedicine/article-abstract/2808646
Makale: Testing Whether Cancer Screening Saves Lives Implications for Randomized Clinical Trials of Multicancer Screening
***
EK 3 /11.10.2023): Tam 2 yıl önce bugün bu köşeden, her ne kadar benim için yüzleşmesi ve yüksek sesle söylemesi çok zor olsa da meme kanserine yakalandığımı duyurmuştum. Niyetim benimle aynı yoldaki kadınlar ile dayanışmak ama en önemlisi de kanser ve meme kanseri konusunda farkındalık yaratmaktı. Zira meme kanseri bugün tüm kanser çeşitleri arasında görülme sıklığı en yüksek- akciğer kanserinden de fazla- kanser türü. Her 8 kadından biri ve oran bu kadar yüksek olmasa da erkekler de meme kanserine yakalanıyor. Farkındalığa dikkat çekmek içinse her yıl ekim ayında etkinlikler yapılıyor. Bu yıl Türkiye ve dünyanın alanında en başarılı cerrah, tıbbi ve radyasyon onkologları, psikolog, fizyoterapist, hemşire ve ‘survivor’ları Genç Birikim Derneği’nin Muş’ta düzenlediği 10. Onkoloji Günlerinde buluştu. Ben de oradaydım.
Siz aykırı bir doktorusunuz ama olumlu bir aykırılık bu. Keşke sizin gibi düşünenlerin sayısı artsa.
Akraba evlilikleri azaldığına göre, her doğumda genetik risk yarıya düşer,bir kaç kuşak sonra sıfırlanmaya yaklaşır. Kronik hastalıkları genetiğe bağlama yalanı insanı teslim alır, çare yokmuş dedirtir. O insan artık ömür boyu ilaç kullanmaya hazırdır,artık o da ilaç sektörünün iyi müşterisi olur.
Göğüs kanserinde farklılık ayını kanser ilacı üreten Astra Zeneca yaratmış. Mamografi propogandaaı ayına dönüşmüş.
Es gibt viele nach Menschen aussehenden Wesen in allen Fachbereichen,die als Untauglichen veranlagt sind,gaukeln sie den ahnungslosen und ehrlichen Menschen vor,fachkundig und erfolgreich zu sein,indem sie sich hinter akademischen Titeln verschanzen und fachberufliche Immunitäten geniessen.sie presentieren sich in Medien als Retter,-innen,Heiler,-innen und Erlöser,-innen in unberechtigter Weise.Jeder hat sich seinen Beruf als heiliges Dogma ins Gehirn eingeprägt,den er niemals für falsch hält.In Anlehnung an seine falschen Dogmen führt er sich selbst und Mithörenden total irre.Wer kann ihn entgöttlichen,der sich vergötlicht hat.Jeder ist fast bereit mit dem Teufel zu kooperieren, um sich am Eigentum in irgendeiner Weise unter staatlichem Schutz zu bereichen . Wie kan sich ein Land entwickeln,das geistig-medizinisch-technisch-wissenschaftlich-kulturel auf altertümlichem und mittelalterlichem Niveau vorliegt.Turkey gilt noch als altertümliches Land mit vielen Instituten und antiken Pseudowissenschaftlern,die aber als Genies schauspielern.Ich schliesse normales Volk und ehrlichen Fachkundigen davon aus.Ca.25 millionen Menschen sind chronisch erkrankt.Mediziner versagen gegen fast allen chronischen Krankheiten,die aber fachlich einwandfrei und besserwisserisch erscheinen.Ihre Behandlungsverfahren sind üwerwiegend tödlich.Erfolglosigkeit der Pseudowissenschaftler , Pseudomediziner und anderer Pseudoexperten gegenüber den Patienten ist Beweissmittel,dass sie Urinologie,Kotologie,Furzologie und Märchenologie studiert haben.Das Volk ist traditionell und schulisch verpflichtet, Pseudoexperten zu befolgen,als ob sie göttlich ,engelartig und prophetisch gewesen wären.Um kurz zu sagen, leidet Turkey unter einem ewiegen Unheil wegen Pseudoexperten,die das Volk verwirrt aber selbst überwiegend im Luxus leben. Mit freundlichen Grüssen!
Ne bu gazete gazete ne de bu muhabirler muhabir. Al birini vur ötekine.