FIRÇALAMAYA EVET MACUNA HAYIR
Fatih Altaylı’ nın da diş macunu mevzuunda tıpkı tüketiciler gibi endüstrinin tuzağına düşmüş olduğu görülüyor (1).
Hele de yazısındaki resim tam da macun üreticilerinin istedikleri türdendir (resmi editörün seçmiş olması bir şey ifade etmez, köşenin mesulü kendisidir).
Diş çürümelerinin esas sebebi şeker ve bakterilerdir
Diş macunlarının diş çürümelerini önlemede bana göre rolü yoktur veya olsa bile çok sınırlıdır ve bu etki de muhtemelen fırçalamanın yaptığı mekanik temizlikle ilgilidir.
Şeker yeniyorsa florürlü macunlar işe yaramaz.
1005 çocuğun 6 yaşından 18 yaşına kadar takip edildikleri araştırma şeker tüketimi arttıkça diş çürükleri riskinin de arttığını, az miktarda şeker tüketiminin bile çürük riskini yükselttiğini ve florürün bu risk artışına etkisi olmadığını gösteriyor (2).
Şeker endüstrinin USA’ da hükümet tarafından yapılan tıbbi araştırmaları ve bu araştırmalara dayanılarak hazırlanan kılavuzları kendi menfaati için nasıl etkilediğinin ibret verici bir hikâyesi vardır (3, 4).
Dişlerdeki erozyonu ve diş hassasiyetini önledikleri iddiasıyla satılan pahalı diş macunlarının da işe yaramadıkları gösterilmiştir (5).
Bol kepçe macun görseli
Tıpkı yazıdaki resimde olduğu gibi fırçanın üzerine üç santim uzunluğunda macun sıkılmasından maksat “bol kepçe” macun algısını şuur altına kazımaktır.
Doğru doz resimlerdeki gibi olmalıdır.
Diş macunu tüplerinin üzerinde kullanıcıları “macunu yutmamaları” ve sadece “bezelye kadar” kullanmaları uyarısı varsa da reklâmlarda fırçanın üzerine “bir parmak macun” konmaya devam ediliyor ve Altaylı gibileri de bilerek veya bilmeden (ikisi de ayıp!) bu tuzağa düşüyor.
American Academy of Pediatric Dentistry (AAPD)’ nin resmi web sayfasında “Florürlü diş macunları 3 yaşından küçük çocuklarda sürüntüden veya pirinç büyüklüğünden, 2-5 yaş arasında ise bezelyeden fazla olmamalıdır” deniyor (6).
Diş macunları kimya fabrikası gibidir
Diş macunlarında sadece florür değil sağlık için riskli olan birçok kimyasal bulunur.
Triclosan, sodium lauryl sulfate (SLS), sun’ i tatlandırıcılar, fluoride, diethanolamine (DEA) gibi kanserojen etkileri de olan birçok kimyasal vardır.
Bunlardan triklosan FDA tarafından günlük temizlik ürünlerinde bile yasaklanmışken diş macunlarında elan bulunmaktadır (7).
Çok satan bir çocuk diş macununun muhtevası bile şöyledir: hydrated silica, glycerin, xylitol, propylene glycol, xanthan gum, titanium dioxide, aroma, sodium lauroyl sarcosinate, disodium EDTA, sodium chloride”.
Bunlardan titanyum da hazır gıdalardan kaldırılmaktadır (8).
Gelelim neticeye
BİR: Ağız ve diş sağlığında temel unsurlar dişlerin düzenli olarak ve doğru şekilde fırçalanması, diş ipi ile diş aralıklarının temizlenmesi ve ev yapımı tabii gargaralarla ağzın çalkalanmasıdır.
İKİ: Piyasada çok satan “ünlü” diş macunlarının ağız ve diş sağlığına faydası en azından çok şüpheli olmakla beraber çok riskli oldukları şüphesizdir.
ÜÇ: Diş macunu tüketiminde son üç senede görülen azalmadan mutlu oldum, bunda yazılarımın ve konuşmalarımın etkisi varsa daha da mutlu olurum.
DÖRT: “Biz daha çok birbirimizi fırçalamayı seviyoruz“ sözüne gönülden katılıyorum; hatta aynen onun gibi sevmek bir tarafa “fırçalamaya bayılırız” diyorum.
BEŞ: Bu vesileyle diş macunu reklâmlarına çıkan diş hekimlerini de kınıyorum ve Türk Dişhekimleri Birliği’ ni halkı yanlış yönlerden reklamlar mevzuunda açıklama yapmanın ötesinde eyleme davet ediyorum (9).
ALTI: Fatih Bey keşke Fuat Sezgin hakkında olduğu gibi bu mevzu için de bir bilenden görüş alsaydı daha iyi olurdu.
Onu daha önce de uyarmıştım (10).
YEDİ: Bu tür belirli bir ticari ürünün satışını teşvik edecek yazı kaleme alan yazarların endüstri ile tamamen kanunlar çerçevesindeki çıkar ilişkilerini de bildirmeleri gerekir.
Mesela Fatih Bey, yakın bir zamanda diş macunları üretimiyle ilgili bir şirketten veya bunun dolaylı bir ortağından seyahat daveti almış mıdır (Dünya Kupası olabilir?) açıklarsa memnun olurum.
SEKİZ: Altaylı’ nın “araştırma” dediği şeyler aslında birer “anket” tir; bunlara bilerek mi araştırma diyor bilmeden mi, emin olamadım.
Bu anketler çoğu zaman üretici şirketler tarafından yapılır/yaptırılır ve sonuçlarıyla da oynanır, bunların nasıl maniple edilebileceğini geçtiğimiz günlerde Hakan Bayrakçı örneğinde olduğu üzere gördük.
Oranlar olabildiği kadar kötü gösterilmeye çalışılır, “Ay ne kadar az diş macunu tüketiyoruz”, “Ay diş fırçası aylarca kullanılır mı” algısı yaratarak bu ürünlerin satışı pompalanır.
DOKUZ: Bu anketlerin amacı, bu tür ürünlerin tüketimini artırmak için yönetimlere baskı yapabilmek ve gazetecilerin yeteri kadar fırça ve macun kullanılmadığı ile ilgili yazı yazmalarını, haber yapmalarını sağlamaktır.
Endüstrinin hedefinin ağız ve diş sağlığı farkındalığının artırılması olduğunu sananlar yanılıyorlar; esas gaye macun ve fırça satışlarının satışların artmasıdır.
ON: Ne zaman adam oluruz: Halkı doğru bilgilendirdiğimiz ve yönlendirdiğimiz zaman!
Kaynaklar:
1. http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2039545-dis-fircalamak-uzerine
2. http://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/0022034515625907
4. http://journals.plos.org/plosmedicine/article?id=10.1371/journal.pmed.1001798
5. https://www.nature.com/articles/s41598-017-18154-8
6. http://www.aapd.org/media/policies_guidelines/g_fluoridetherapy.pdf
Bu fırçalama üzerine Fatih Altaylı bir sene dişlerini fırçalamasa da olur.
Macunsuz bir fırçalama olmuş.
Hocam teşekkürler bigilendirme için ben de bir dişhekimiyim.söylediklerinize katılmakla beraber eklemek istediğim birkaç husus var
-ağız bakımında esas olan mekanik temizliktir.Dolayısıyla macun içeriği olarak hangi markanın ürününün kullanılacağının çok ta bir önemi kalmıyor.
-evet flor çok önemli bir element çürük profilaksisinde yeri mühim fakat bu profesyonel anlamda kullanıldığında daha etkili oluyor yani bir diş macunundaki flor diş sağlığı açısından etkin kullanım sağlamıyor.Bununla beraber sistemik olarak vücut için toksik! Çünkü bulduğu dokuya bağlanabiliyor oldukça elektronegatif olduğu için herşeyle bileşik yapmak istiyor(bilhassa kemik-saç-tırnak)
-yani diş macunları ideal sıklıkta kullanıldığında az da olsa flor sayesinde koruyuculuk sağlıyor ama genel kullanım hataları(miktar-sıklık-kullanım şekli) gözönüne alındığında faydadan çok zarar getiriyor
-biraz çerez bilgi ama bir diş macunu tüpünde 1500ppm var iken 100 gr kuru çayda 54600 ppm flor olduğu benim çok ilgincime gelir;) yani bir şekilde zaten sık alıyoruz.hatta çayın şekersiz olarak tüketiminin antikaryojenik yani çürük önleyici olmasının bir nedeni de bu:) ama biz bunu iyilik zannıyla da olsa kimyasal yollarla almaya kalkıştığımızda maalesef faydadan çok ekstra zararlar görüyoruz
Sevgiler saygılar..
Bir de söylemeyi unutmuşum tdb aktif olarak meslekte olan dişhekimlerine zaten reklam izni vermiyor bu konuda sıkı.ama yeterli değil. sonuç olarak yanlış yönlendirme var ve bu yüzden dediğiniz gibi yine bu işe el atması gerekir??Ama…
Fatih Altaylı’ yı çok fena köşeye sıkıştırmışsınız. Bu yazının altından kalkabilir mi yoksa görmezden mi gelir??
En iyimser yorum şöyle olmalıdır: Fatih Bey farkında olmadan macuncu ve fırçacıların reklamına alet olmuştur. Onun gibi bir kurt gazetecinin bu şekilde tufaya gelmiş olması hayli düşündücüdür.
Dürüst bir gazeteci, köşesine sizin bu koyduğunuz resimleri koyarak bir de açıklama yapar. Evet, kimse enayi değil!
Fatih Altaylı’nın yazısını da okudum, sizinkini de. Altaylı diş macunu reklamı yapmamış ki. Endüstrinin satış artırma emellerine alet de olmamış. Yılda ortalama bir fırça satılmasını eleştirmiş ki bu da son derece doğal ve halk eğitimi açısından faydalı. Asıl siz doğru ve faydalı bir bilginin (2×2=4 tarzı) yanına anlamsız yorumlar yazarak kendi reklamınızı yapmışsınız.
Bu sayın Ak bey hangi macunun propopagandisti acaba!
Gazeteciler uyanık kişilerdir ve Fatih Altaylı da bunların en uyanıklarındandır. Bu resim ondan habersiz konmuş olmaz ve onun da bu resmin neyi anlatmak istediğini bilmemesi olası değil. Ahmet Rasim Bey bana göre çok haklı. Burada çok vahşi bir reklam örneği görüyorum. Kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın. Şurada kaç kişiyiz ve hepimiz birbirimizi biliriz.
Kara bey’e: ben macun propagandisti değilim. Tıp profesörüyüm. Ama şarlatan olmayanından.
Tıp profesörüymüş. Yazsaydınız ünvanınızı bilirdik, müneccimmiyiz biz?
Zaten normal doktor kalmadı memlekette, herkes prof oldu. Adını yazmaya korkan ordünaryüs olsa ne yazar. Önce adınızı soyadınız yazmayı öğrenin Ak beyefendi. Tek beğendiğim tarafınız ise tıp profesörlerinden bazılarının şarlatan olduğunu kabul etmeniz. tebrikler tebrikler tebrikler
Kara rumuzuyla yazan ama her nasılsa Ahmet Rasim beyin şifresini kullanan zat:
– Ben polemik yapma, adımı reklam etme peşinde değilim. Çünkü şarlatan değilim. Aldığım maaş ve mesleki tatmin bana yeter. Şarlatan profesör aramak için uzağa gitmeniz de gerekmiyor.
– Evet, biraz Doçent-Profesör enflasyonu var, ama emin olun ben bu ünvanı sonuna kadar hakedenlerden biriyim.
-Size ticari faaliyetlerinizde başarılar diliyor ve bu sayfaya dönmemek üzere ayrılıyorum.
..
Ben ne doçent nede prof değillim ama bir yazının bilimselliği camur sıvazlayarak değil ancak altında kaynak göstererek olur yazıyı elestıren prof. Da kaynak belirterek yazsaydı daha ınandırıcı olurdu .güneş balçıkla sıvanmaz .Hakkatten bunu bılmeden eleştırı yapmak sadece sokak kavgası olur. Sizide bilimselliğe davet ediyorum ….