2020 TOP 10: TÜRKİYE’ DEN SESLER

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Merve Bayrakçı‘ nın İndependent Türkçe’ deki haberi:

“Sağlık, mutluluk, huzur” gibi güzel temennilerle veda ettiğimiz 2020 yılına damgasını vuran, kuşkusuz, yaşanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını oldu. 

2020, art arda yaşanan beklenmedik olaylar; doğal afetler, siyaset sahnesinde yaşanan gelişmeler ve hepsinden de önemlisi sağlık ve ekonomi alanında derin izler bırakan Kovid-19’un hüküm sürdüğü bir seneydi.

Şüphesiz, hepimizin hayatını bir biçimde etkileyen ve tam olarak ne zaman son bulacağı henüz öngörülemeyen Kovid-19 pandemisinin, yazın dünyasına etkisi de kaçınılmazdı. 

Türkiye toplumunun farklı kesimlerinde kabul görmüş uzman isim ve yazarların, görüş ve makalelerine yer verdiğimiz Türkiye’ den Sesler bölümümüzde en çok okunan makalemizde de Kovid-19 belirleyici oldu.

Bugüne kadar 130’dan fazla yazar ve uzmanın, görüş, yorum ve makalelerini yayımladığımız Türkiye’den Sesler, 2020 yılı süresince de okurlarımızdan oldukça ilgi gördü. 

2020 yılının en çok okunanlarının zirvesine yerleşen, “Magnezyum, vitamin D ve B12 üçlüsü ağır KOVİD’i önlüyor!” başlıklı makalesi ile Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta oldu.

Listenin ikinci sırasında ise “Gelecekte bizi nasıl bir dünya bekliyor: Aslında biliyoruz!” başlıklı makalesi ile madalyonun öteki yüzüne; koronavirüs pandemisi sonrasında yaşanması muhtemel “geleceğe” değinen Nurettin Akçay yer aldı.

En çok okunanların üçüncü sırasına ise Yrd. Doç. Dr. Neslihan Aktaş, “Saç dökülmesini önleyen besinler” başlıklı yazısı ile yerleşti.

2020 yılı boyunca okurlarımızın ilgisi ile belirlen “Top 10” Türkiye’den Sesler listesinin ilk 10 sıralaması ise şu şekilde:

10- Faik Bulut: Ağrı İsyanı’ndaki kadın ve çocuklara ne oldu?
 

10.jpg
 

Independent Türkçe‘de kaleme aldığı araştırma makaleleri, her pazar günü yayımlanan gazeteci ve yazar Faik Bulut“Ağrı İsyanı’ndaki kadın ve çocuklara ne oldu?” başlıklı yazısı ile 2020 yılı en çok okunanları listesinde 10’uncu sırada yer aldı. 

Bulut, bu makalesinde, Ağrı bölgesi ve çevresinde başlatılan isyanın, diğer Kürt ayaklanma veya direnişlerinden ayıran en önemli özelliklerinden birinin, “isyancıların kadın-çocuk demeden aileleriyle birlikte Ağrı Dağı’nın yükseltilerindeki karargâh ve cephelerde yer almaları” olduğunu vurguluyor. 

“Yenilgiden sonra o kadar kadın ve çocuğun başlarına ne gelmiştir?” sorusunun yanıtını irdeleyen Bulut, makalesinde isyan sırası ve sonrasında kendilerinden çokça bahsedilen ve “trajedinin bir yanı” olarak tanımladığı; Yaşar Hanım, Mirdêsi Hanım, Rabiya Hanım, Besra Hanım, Zarife Hanım, Vahide Hanım, Hedê (Emine) Hanım, Dilşa, Zeyno Hanım, Gulnaz Hanım ve Gulçin ile Zeytun Hanım’ın hikâyelerini özetliyor.

“Yenilgi sırasında bir şekilde isyan mıntıkası içinde bulunan sivil insanların katledilmesine” de makalesinde geniş yer veren Bulut, 12 Temmuz 1930 tarihli Zilan Deresi Katliamı’ndaki tanıklık anlatımlarını aktarıyor.

“Bir bölük Zilanlı kadın ve çocuk, henüz direnmeye devam eden Ağrı’daki karargâha giderler; bazıları da aileleriyle birlikte İran’a geçerler” diyen Bulut, makalesinde şu ifadelere yer veriyor:

Aradan yıllar geçer. Bir gün her şeyin unutulduğu bir zamanda, bir Kürt aşireti, bilmeden kıl çadırlarını katliam düzlüğüne yakın bir yerde açar. Oyun oynayan çocuklardan biri, yerde bir boncuk bulur. Toprağı eşeler, başka boncuklar, elbise parçaları, kırık tarak, eldivenler ortaya çıkar. Bulduklarını herkesten gizler, bir heybede biriktirir. Bir gün annesi heybeyi açar: İçi tıklım tıklım doludur. Çok geçmeden ne olduğu anlaşılır, aşiret toplanır, ağlar, ağlar, ağlaşırlar… Sanki katliam şimdi olmuş gibidir!

“Esasen bu makaleyi yazmaktaki maksadımız siyaset ve tarih tartışmak veya geçmişin yaralarını deşmek değildir” diyen Bulut, makalesini şu sözlerle sonlandırıyor:

Ağrı direnişi sonrasında yaşanan trajedilere ve özellikle sivillerin maruz kaldıkları insanlık dışı musibetlere, yerel kaynaklardan yararlanarak ışık tutmak ve yaşanan bu acıların tekrarlanmamasına bir nebze olsun katkıda bulunmaktır. Güzel bir gelecek için yüzleşmeler tarihine bir dipnot düşmektir.

9- Samet Altıntaş: Ankara’nın gezilecek yerlerine bak!

9.jpg

Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin telkinidir; Ankara, bana daima dasitanî ve muharip göründü.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir‘indeki bu cümlelerle başlıyor Samet Altıntaş“Ankara’nın gezilecek yerlerine bak!” başlıklı yazısına.

Türkiye’den Sesler Top 10 listesinin 9’uncu sırasında kendine yer bulan bu makalenin yayımlandığı 23 Şubat 2020 Pazar günü, Türkiye’de henüz Kovid-19 vakasına rastlanmamıştı. 

Altıntaş, bir pazar okuması ile seyahat planlamaları yapan okura, “Tanpınar’ın zamanın oyuklarından çıkarıp kelimeleriyle boyadığı bu eski Hitit Güneşi’ni seyretmeye ne dersiniz? Cevabınız ‘evet’se buyurun geziye…” diye sesleniyor.

Öncelikli ziyaret yeri olarak Hacı Bayram-ı Veli’yi anlatan Altıntaş, “Hacı Bayram, dergâhını neden Augustus Tapınağı’nın yanına kurdu?” sorusunun yanıtını okurla paylaşıyor. 

Ardından Türkiye’nin ‘Birinci Meclis’i ve Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ni anlatan Altıntaş, bu durakların siyasi tarihteki önemi vurguladıktan sonra “Ankara evlerini görmek için Hamamönü’ne…” doğru yolculuğu sürdürüyor.

“Sana bir kaleden baktım şanlı Ankara!” dedirtecek bir Ankara simgesine dek süren bu yolculuğu “Her daim hüzünlü ve coşkulu” Anıtkabir’de tamamlayan Altıntaş, yazısını şu sözlerle sonlandırıyor:

Anıtkabir, her millî bayramda yurdun dört tarafından gelen vatandaşların Ata’larına ve onun kurduğu Cumhuriyet’e bağlılıklarını ifade yeri oluyor ki bu tavır, son yıllarda bilhassa daha görünür hâle geldi.

8- Benan Kepsutlu: “Çılgına dönen” İtalyan Belediye Başkanı Gianfilippo Bancheri: Hep beraber kazanmalıyız. Hepimiz bir millet, bir dünyayız

2020 yılına damgasını vuran Kovid-19’un en çok etkilediği ülkelerden biri şüphesiz ki İtalya oldu.

Mart sonu ve nisan başında tüm dünya, İtalya’dan gelen görüntülere şahit oldu.

Şu ana kadar en fazla can kaybı da İtalya’da yaşandı. Çünkü İtalyanlar Kovid-19’u başta hafife aldılar ve bulaşıcılık hız kazandı.

Durumla başa çıkamaz hale gelen siyasetçiler de, halka karşı öfkelerini sosyal medya hesaplarından gösterdiler.

Öyle ki, kızgınlıktan adeta çılgına döndüler. Onların başını Delia Belediye Başkanı Gianfilippo Bancheri çekti.

Benan Kepsutlu‘nun, bu sözlerle özetlediği İtalyan Belediye Başkanı Bancheri’nin görüntüleri, 2020 Mart sonunda sosyal medyada viral olmuştu.

“Çılgına dönen” İtalyan Belediye Başkanı Gianfilippo Bancheri ile yaptığı online video röportajı köşesine taşıyan Benan Kepsutlu, bu yazısı ile en çok okunanlar listesinin 8’inci sırasına yerleşti.

7- Yusuf Tosun: Akif’in oğlu Emin Ersoy’un hazin ölümü!..

2020’ye veda etmeye hazırlanılan günlerde, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenlemeyle 2021 yılının “İstiklal Marşı Yılı” olması kararlaştırıldı.

2021 yılı boyunca bütün kamu kurum ve kuruluşları tarafından İstiklal Marşı’nın anlamını ve Kurtuluş Savaşı’nın önemini anlatmak amacıyla halkın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy‘u anma etkinlikleri düzenlenecek.

İstiklal Marşı’nın anlamı ve öneminin gelecek nesillere aktarılmasının önemsendiği şu günlerde, en çok okunanlar listemizin 7’nci sırasında kendisine yer bulan Yusuf Tosun, bu makalesinde Mehmet Akif Ersoy’un acı dolu hayatının bir kesitini okura aktarıyor.

Mehmet Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy‘un hazin hayat hikayesi ve ölümünü konu edinen Anadolu Yazarlar Birliği Genel Başkanı Yusuf Tosun, Emin Ersoy’un 1934’te, askerlik vazifesi sırasında Kur’an’ı Kerim’i ve anlamını arkadaşlarına öğretmek istemesi gerekçesiyle Divan-ı Harb’e (Askeri Mahkeme) verildiğini anlatıyor.

Askeri Mahkeme’ye verilen Emin Akif’in, birlikte tutuklandığı çavuşu ile beraber cezaevinden firar ettiğini aktaran Tosun, “Zaten Emin Akif’in bundan sonraki hayatı da darmadağın ve derbeder bir halde geçmiştir. Ömrünün sonuna kadar perişan bir hayat peşini bırakmamıştır. İçki, esrar, eroin, hapishane, tımarhane ve bir kamyon karoserinde dünyaya elveda!..” diye yazıyor.

Emin Ersoy’un, 24 Ocak 1967 tarihinde hazin ölümünü aktaran Tosun, “Bu ümmetin ayrılmaz bir cüzü olan Mehmet Akif’in oğlu Emin Akif, Çetin Altan’ın ifadesiyle ‘bir çöp bidonunda’, bazı rivayetlere göre ise ‘bir kamyon karoserinde’ ölü bulunuyor” diyor.

İstiklal Marşı Şairi Akif’in oğlunun vefatı için “Ne kadar da yürek burkan, insanın burnunu titretip tüylerini diken diken eden hüzünlü bir hikaye değil mi?” ifadelerini kullanan Tosun, şunları kaydediyor:

Son on yılını perişanlık içerisinde Mısır’da geçiren bu memleketin vicdanı Mehmet Akif, iyi ki de bu satırları okumadı. İyi ki bu tabloyu görmedi, duymadı, yaşamadı. Bunca acının üstüne bir de böyle katmerli bir acı!.. 

6- Özgür Kaya: İşçi alacaklarında zamanaşımı süresi… Ne kadar, kimleri kapsar, başlangıcı ne zaman, faiz oranı nedir?

6.jpg

İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür KayaIndependent Türkçe‘de her hafta pazartesi günü yayımlanan yazılarında okurlar tarafından en çok merak edilen soruları yanıtlıyor.

Emek dünyasının sorunları, kazanılan haklar, yapılan sosyal yardımlar ve işçi ve işverenin merak ettiği konulara cevap veren yazılarıyla okurdan oldukça ilgi gören Kaya, “İşçi alacaklarında zamanaşımı süresi” başlıklı bu yazısıyla listenin 6’ncı sırasına yerleşti. 

Kaya, bu yazısında “İşçi alacaklarında zamanaşımı süresi ne kadardır?”, “İşçi alacaklarında zamanaşımı süresi başlangıcı ne zamandır?”, “Zamanaşımı süreleri kimleri kapsamaktadır?”, “5 yıl geçtikten sonra işçi alacaklarını alabilir mi?” ve “Ev hizmetlerinde çalışanların ücret alacaklarında zamanaşımı var mıdır?” sorularının ayrıntılı cevaplarına yer veriyor.

5- Özgecan Sırma: Korona günlerinde af beklentisi

5.jpg
 
Avukat Özgecan Sırma, 14 Mart 2020 tarihinde yayımlanan bu yazısında, “Yakın zamanda gelmesi beklenen af yasası ile infaz indirimine koronavirüs rüzgarı etki eder mi?” sorusunun cevabını irdeliyor.

Avukat Sırma, makalesinde şu ifadelere yer veriyor:

Küresel salgın haline dönüşen ve ülkemiz sınırlarına giren koronavirüs tedbirleri son derece hassasiyet ile alınmış ve profesyonel olarak süreç ilgili kurumlarca son derece başarılı yönetilir iken af kapsamında bir değerlendirme yapılması ile özellikle hasta, hamile, yaşlı mahkumların durumu açısından hayati önem taşımaktadır.

Ayrıca, alternatif infaz yöntemlerini de makalesinde aktaran Sırma, denetimli serbestliğin kapsadığı suçları da sıralıyor. 

4- Sinan Baykent: Dağlık Karabağ, neo-Sevr ve Türk asrına davet

4.jpg
 

“Türkiye’nin çembere alınmaya gayret edildiği zamanlardan geçiyoruz” sözleriyle başladığı bu makalesiyle siyaset bilimci Sinan Baykent, en çok okunanlar listesinin 4’üncü sırasında yer aldı. 

23 Temmuz’da yayımlanan “Lozan Antlaşması’nın 97’nci yaşında Türkiye’nin iradesi” başlıklı makalesine atıf yaptığı yazısında Baykent, “Türkiye’nin dört bir yandan kıskaca alınmak istenildiğine, bir ‘neo-Sevr’ komplosuyla karşı karşıya olunduğuna ve bu fesat programına karşı ‘irade’ gösterilmesi gerektiğine” yaptığı vurguyu hatırlatıyor.

Söz konusu makalede yer alan “Piyon-devlet Ermenistan’ın son (Tovuz) saldırısıyla birlikte ‘neo-Sevr’ tahayyülünün son boyutu da vücuda gelmek için artık gün sayar oldu” ifadesini anımsatan Baykent, 27 Eylül 2020’de başlayan Ermenistan-Azerbaycan savaşının tarihsel kökenlerine değiniyor.

“Bugün Azerbaycan’ın yapması gereken, uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün haklarını fethetmek ve vatan toprağını geri kazanmaktır” diyen Baykent, Türkiye’nin Azerbaycan’ın istediği biçimde yanında yer almasının kimi çevrelerce iddia edildiği gibi “savaşperestlik” ihtiva etmediğini; bilakis bunun çok-boyutlu ve hakkaniyetli bir barış politikasının tezahürü olduğunu kaydediyor.

Baykent, yazısında “Merhum Alparslan Türkeş’ten merhum Bülent Ecevit’e devlet adamlarımız vaktiyle Karabağ ile Nahçıvan arasında bir “koridor” açılması adına resmî/gayrı-resmî diplomatik pek çok kıymetli uğraşlar vermişlerdi örneğin. Bu istikamette inisiyatiflerin bugün de devam ettirilmesi şarttır” ifadelerine yer veriyor.

Henüz Nahçıvan koridoru açılmadan evvel, 29 Eylül 2020’de yayımlanan bu makalesinde Baykent, Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı Nahçıvan’ın özgürlüğüne kavuşmuş bir Dağlık Karabağ’la bağlanmasının, “bütün dünyada zamanın ruhunu birinci elden yoğuracak bir kudretin serbest bırakılması demek” olduğunu ifade ediyor.

Baykent, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Neo-Sevr’cilere Dağlık Karabağ meselesi üzerinden bir şamar indirilebilir mi? İndirilebilir. ‘Büyük Ermenistan’ ile ‘Büyük Kürdistan’ hülyaları yerle yeksan edilebilir mi? Edilebilir. Hülasa bir taşla birkaç kuş vurulur ve bu noktadan hareketle bir ‘Türk asrının’ işaret fişeği atılır mı? Hepsi olur.

Olur olmasına ama önce şu kavrayışa erişmeliyiz: Her halükârda Kafkasya’daki son gelişmeleri Türkiye’den bağımsız ve Türkiye’yi saran gerçeklikten soyutlayarak anlamlandırmak imkânsızdır. ‘Neo-Sevr’ teşebbüsü artık zehirli bir olgudur, bir vakıadır. “Türk asrı” ise Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e değin söz konusu zehrin panzehridir.

İçeride “vatan” derdi olanların, dışarıya karşı “vatanseverlik” müşterek zemini kuvvetlendirmek gibi son derece büyük bir görevleri olduğunu vurgulayan Baykent, yazısını şu sözlerle tamamlıyor:

Başka bir deyişle vatanseverlerin birbirilerine ‘el uzatmaları’ artık vatanî bir yükümlülüktür. El uzatmayanın da uzatılan eli tutmayanın vebali büyük olur…

3- Yrd. Doç. Dr. Neslihan Aktaş: Saç dökülmesini önleyen besinler

3.jpg
Her ne kadar kadınların daha çok dikkat ettiği dile getirilse de, aslında hem kadın hem erkekler için önemli konuların başında geliyor beden güzelliği ve sağlığı.

Zira 2020 Top 10 listemizin 3’üncü sırasına yerleşen Doktor Neslihan Aktaş‘ın “Saç dökülmesini önleyen besinler” başlıklı makalesi de bunu kanıtlar nitelikte.

Saç dökülmesinin nedenlerine de yazısında geniş yer veren Doktor Aktaş, mevsimsel değişikliklerin, stres, uyku düzensizlikleri, hormonal bozukluklar, tek tip beslenmek, uzun süre aç kalmak ve karbonhidrat içeriği yüksek beslenmenin saç dökülmelerinin sadece birkaç nedeni olduğunu kaydediyor.

Ayrıca Aktaş, “Yetersiz beslenme sonucunda kanda saç için gerekli olan B12, D vitamini, folik asit, biotin, çinko, demir gibi vitamin ve mineraller düşükse saç beslenemez ve dökülür” ifadelerini kullanıyor.

“Saçınız için kullandığınız doğru şampuan, maske ya da saç kremleri ne kadar işe yarıyor gibi gözükse de saç kaliteniz için yedikleriniz büyük rol oynuyor” diyen Aktaş, saç dökülmesini önleyen besinlerden mantar, balık, yumurta, badem, ceviz, yoğurt, kabak çekirdeği, avokado, pancar suyu, meyveler ve yeşil yapraklı sebzeler ile ilgili bilgileri ayrıntılarıyla aktarıyor.

2- Nurettin Akçay: Gelecekte bizi nasıl bir dünya bekliyor: Aslında biliyoruz!

Takvimler 1 Ocak 2020 Çarşamba’yı gösterdiğinde, tüm Türkiye yeni “gizemli bir salgın hastalığı” bu başlıkla yer alan haber ile duydu.

Söz konusu haberde, “Çin’de sağlık birimleri, 2003’teki yaklaşık 800 kişinin yaşamını yitirdiği SARS’a benzetilen bir solunum yolu hastalığı salgınını araştırıyor” ifadeleri yer alıyordu.

Sonraları o “gizemli salgın hastalığın” yeni tip koronavirüs olduğu anlaşıldı ve tüm dünyaya yayılmaya başladı.

Kovid-19 adı verilen bu salgın hastalık, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 11 Mart 2020’de “pandemi” (küresel salgın) ilan edildi.

Tüm bu yaşananlar boyunca bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gözler Çin‘den gelen ve gelecek haberlerdeydi. Zira Kovid-19, Çin’in Vuhan eyaletinde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya yayılmıştı.

Independent Türkçe‘nin yazarlarından akademisyen Nurettin Akçay ise tüm bu süreçlerde Çin’de bulunuyordu. 

Koronavirüs pandemisinin endişe ve meraka söz konusu olan yayılımında, her hafta kaleme aldığı makaleleriyle Kovid-19’un merkezi Çin’den bilgiler paylaşan Akçay’ın makaleleri, okurdan oldukça ilgi gördü.

Türkiye’den Sesler Top 10 listesinin ikinci sırasına yerleşen “Gelecekte bizi nasıl bir dünya bekliyor: Aslında biliyoruz!” makalesiyle Akçay, madalyonun öteki yüzüne, yani Kovid-19 pandemisi sonrasında yaşanması muhtemel “geleceğe” değiniyor.  

“Size iyi bir tablo çizmek isterdim fakat gelecek daha çok toplumun nasıl kontrol edilebileceği üzerine kurgulanıyor” diyen Akçay, pandemi ile birlikte Çin’de kullanılmaya başlanan “çok yeni teknolojilere” dikkat çekiyor.

Çin yönetiminin, pandeminin ilk 3 aylık döneminde 2000 yeni teknolojiden faydalandığına dikkat çeken Akçay, şu ifadeleri kullanıyor:

Fakat Çin aslında uzun süredir çok farklı teknolojileri kullanıyor. Üstelik yakın bir gelecekte bunları dünyanın diğer şehirlerinde de görmemiz oldukça olası…

Çin’de uygulanan Sosyal Kredi Sistemi’ni detaylıca aktaran Akçay, yapay zekaya sahip kameralar ile sistemin tüm vatandaşları ne şekilde izlediğini şu sözlerle anlatıyor:

Sistem herkesi izliyor, tanıştıkları diğer kişileri belirliyor ve iki hafta boyunca takipte kalabiliyor. Üstelik sistem sadece yüzünü gördüğü kişileri değil, arkası dönük ve çok uzakta bulunan kişileri de tanımlayabiliyor. Bunu da şahsın hareketlerinden anlıyor. 

Herkesin yürüme şekli, kol ve bacak koordinasyonunun farklı olduğu bilgisi üzerinden hareket eden sistem, gün içerisinde herkesten topladığı bilgileri bir havuzda topluyor.

Daha sonra sadece arkadan görülen bir şahıs tespit edilmek istendiğinde, hedef kişi havuzda bulunan örneklerle karşılaştırılıyor ve eşleştirme başlıyor. Şu an Çin’de kullanılan bu teknoloji de çok yakın zamanda tüm dünyaya yayılacak.

Bugün yaşanan salgının, demokrasi ve insan hakları gibi itirazlarla bu sisteme karşı çıkanları da susturacağa benzediğini söyleyen Akçay, “Çünkü hepimiz bunların gerekli olduğuna inandırılacağız” diyor.

Akçay, yazısına George Orwell’in kült romanı 1984’de geçen bir pasajla son veriyor:

Biz, zorla boyun eğilmesinden hoşlanmayız. Bize kendi isteğinle uymalısın. Biz bize başkaldıranları yok etmeyiz. Akıllarını ele geçirip değiştirir, yeniden biçimlendiririz. Ondaki tüm kötülüğü yok eder, onu yalnız görünüşte değil, tüm gönlü ve tüm ruhuyla kendi tarafımıza çeker, sonra öldürürüz.

1- Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta: Magnezyum, vitamin D ve B12 üçlüsü ağır KOVİD’i önlüyor!

1. AP.jpg
 
Başta da söylediğimiz gibi, hepimizin hayatını etkileyen ve ne zaman tam olarak son bulacağı henüz öngörülemeyen Kovid-19’un yazın dünyasında da etkisi elbette kaçınılmazdı.

2020 Top 10 listemizin zirvesine yerleşen makale “Magnezyum, vitamin D ve B12 üçlüsü ağır KOVİD’i önlüyor!” oldu.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana tıp dünyasındaki araştırma ve gelişmeleri köşesine taşıyor. 

Umut verici gelişmeleri kaleme alan Prof. Dr. Küçükusta’nın makaleleri okurdan oldukça ilgi görüyor.

Söz konusu makalesine ise Prof. Dr. Küçükusta, yeni tip koronavirüsün hafif atlatılmasında ve ölümlerin önlenmesinde beslenmenin ve besin desteklerinin ne kadar önemli olduğu vurgusu ile başlıyor.

“Kısa süre önce, kanda D vitamini seviyeleri düşük olanlarda KOVİD riskinin yüksek olduğu gösterilmişti” diyen Prof. Dr. Küçükusta, Singapur’da yapılan bir çalışmayla ortaya konan magnezyum, vitamin D ve B12 üçlüsünün KOVİD’in seyri üzerine olan etkilerini detaylıca aktarıyor.

Vitamin ve minerallerin önemine vurgu yaptığı makalesinde Prof. Dr. Küçükusta, bilim dünyasının beslenmenin önemini anlamaya başladığından söz ediyor.

KOVİD’i önlemek için tabii ki korunma tedbirlerine devam edilmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Küçükusta, yazısını şu sözlerle sonlandırıyor:

Virüsü kapanların hastalığı hafif atlatmaları için beslenmenin de maske, mesafe, musluk ve moral kadar önemli olduğunu unutmayalım. 

Bilim dünyasının sadece KOVİD için değil tüm hastalıklar için beslenmenin ne kadar önemli olduğunu kavramakta daha fazla geç kalmamasını temenni ediyorum.

Kaynak: https://www.indyturk.com/node/293211/2020-top-10-t%C3%BCrkiyeden-sesler

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: