İşlenmiş/aşırı işlenmiş gıdalar sadece obezite, diyabet, kanserler gibi… mikrobik olmayan kronik hastalıkların değil pandemideki ağır tablo ve ölümlerin de bir numaralı müsebbibidir. Bizi hasta eden gıdaları görmemek için “göz maskesi” takılmalı, marketlere 200 metreden fazla yaklaşılmamalı ve kazara bu gıdalara temas edildiğinde eller “dezenfekte” edilmelidir.

Sabahları dar bir zaman aralığında yoğun miktarda sütlü çikolata yemenin vücudun yağ yakılmasına ve kan şekeri seviyelerini düşürmesine yardımcı olabileceği bildirildi. Yiyeceklerin türleri gibi yeme zamanının da vücut ağırlığının düzenlenmesinde yer alan fizyolojik mekanizmaları etkileyebileceği anlaşılıyor.

İspanya obezite salgınına karşı çocuklara şekerli yiyecek, çikolata, unlu mamuller ve meşrubat reklâmlarını yasaklıyormuş. Yasaklamaların, para cezalarının bir yere kadar faydası olabilir. Asıl mesele, toplumun sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesidir. Bu iş endüstri ile iş ve menfaat birliği içinde olanlara bırakılmamalıdır.

Dev gıda marketlerine kesilen cezaların dev ilaç şirketlerine kesilen cezalardan bir farkı yoktur.  Bu ceza iki tarafa da vız gelir tırıs gider. Onlar bu cezaları çoktan “satın almışlardır”. Milyar dolarlık cezalar onlar için leblebi-çekirdek parasıdır. Ünlü bir CEO dev ilaç şirketleri için diyor ki: ” Bu cezalar çok azdır. Bunları kapatmak gerekir ama bunlar kapatılamayacak kadar büyüktür.”

Obeziteden diyabete, kanserlerden damar sertliğine (kalp krizi, felç), depresyondan bunamaya kadar tüm mikropsuz enflamatuar hastalıkların altında hayat tarzındaki yanlışlar yatıyor. Bunun başta gelen unsuru da beslenme hatalarıdır. İşlenmiş/aşırı işlenmiş gıdalardan zengin Batı Diyeti de bu hataların ne mühimidir. Adam gibi beslenin adam gibi yaşayın!