YENİDEN KOLESTEROL TARTIŞMASI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
Hasan Bülent Kahraman küçükusta

Sabah gazetesinde Hasan Bülent Kahraman‘ ın yazısı:

İki hafta önce anti-kolesterol ilaçlarının (statinlerin) kullanımı hakkında başlayan tartışmadan hareketle, kendi öykümü kapsayacak biçimde birkaç değerlendirme yazısı yazdım, bu köşede. Hekim değilim ama metodoloji meseleleriyle çok yakından ilgilenen bir öğretim üyesiyim, o nedenle tartışma dikkatimi çekiyor, dedim. İlgisiz kalınacak gibi de değildi devam eden münazara; bir taraf statinlerin koruyucu olarak kullanımının yararı olmadığını söylerken diğer kesim tersi görüşü savunuyordu. Yaygın uygulama budur ama bunu tam manasıyla doğrulayacak yeni araştırmaları zikretmiyor ve yeterince inandırıcı olamıyor dedim.

Bu yazılarıma birçok yanıt geldi. Bazıları okurlardan. Onları bir tarafa bırakıyorum. İçlerinde sadece biri önemliydi. Kendisi de uzman hekim olan bir kişiye göğüs kanseri teşhisi koyuluyor ve izlemesi gereken yöntem belirleniyor, kemo, radyo, ek ameliyatlar vs. Fakat o kendi hekimlik bilgisiyle onları kabul etmiyor. Sonunda dediği çıkıyor. Daha ileri bir yayılım vs gerçekleşmiyor ve o da almadığı tedavinin yararını görüyor ama o sırada da hayatını radikal bir biçimde değiştiriyor. İlk öngörüsü doğru çıkarken keşke öyle yapmasaydım diyor.

Bu da benim niçin statinler konusuna eğildiğimi açıklayan güçlü bir gösterge. Metodoloji farklılıkları ve onların sübjektif boyutu bir hastayı derinden etkiliyor.

Nitekim bana gönderilen yanıtlar içinde en güçlü olmasını beklediğim Kardiyoloji Vakfı‘nın yanıtını, üzülerek söyleyeyim, çok zayıf buldum.
Bir defa yazı genel sekreter tarafından “resmen”, şöyle tarihli, numaralı falan Vakıf başkanına niyabeten gönderilmişti. Sayın Vakıf Başkanı da, yazılarını izlediğim, kim olduğunu öğrendiğim, yeteneği, birikimi ve ciddiyetiyle temayüz etmiş, benim de izlediğim Dr. Murat Tuzcu‘nun Milliyet gazetesindeki köşe yazılarını okumamı öneriyordu (!) ve çok yüzeysel “bizler önce hekim sonra bilim insanıyız”, “spekülasyona, reklama girmeyiz” falan gibi, anlayamadığım bazı şeyler söylüyordu. (Bu arada Dr. Tuzcu’nun yazıları olmasa o cenah ne yapacak diye düşündüm, herkes bana onları iletiyor…) Bilimsel olarak sadece Avrupa Kılavuzu‘nu anıyor ve kötü kolesterolün düşürülmesiyle şu kadar ölüm engellenir görüşüne yer veriyordu. Ben çok daha bilimsel bir yanıt beklerdim. Mektup çok hazindi.

Kardiyoloji Vakfı’nın bu tür yakınmaları bırakıp çok güçlü yanıtlar, kanıtlar, desteklerle görüşlerini, daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, açıklaması gerekir. Çünkü karşı taraf bu söylenenleri ele alıyor, doğru olmadığını, en azından yanlışlandığını bilimsel bir taban üstünde açıklıyor.

Statinlerin kullanılması gerektiğini savunan Gazi Üniversitesi Kardiyoloji Bölümü’nden bir profesör hekim çok değerli bir yazı göndermiş ve adının açıklanmasını istemiyor. O yazı keşke daha açık bir biçimde tartışılsa. O yaklaşımın mantığını, yöntemini önemli buldum. Tartışma eğer statinlerin koruyucu olarak kullanılmasındaki yanlışlıksa bu bilim insanı kardiyolog bunu kabul ediyor ama belli protokoller çerçevesinde gene de kullanılabileceğini belirtiyor. Ama çok önemli bir noktayla birlikte: diyor ki, bu değerli hoca, bunları bazı hekimler bilmiyor. Dolaysıyla statinlerin alelusul verilmesinin yanlışlığını kabul ediyor ve çok daha dikkatli bir kullanım öneriyor.

Prof. Vedat Davutoğlu da bir mektupla görüşlerini açıklamış. Zaten gazetelerde belirtmiş düşüncelerini. Aynı çizgide şeyler söylüyor ve kolesterol düzeyinin düşürülmesinin kalp krizi riskini azalttığını vurgulamış. Şimdi Gazi hocasıyla mukayese ettiğimde ortaya bir kavşak çıkıyor: 1. Her koruyucu kullanım doğru değildir; 2. Bunun bir protokolünün olması gerekiyor.

Bütün bunlardan sonra şu son yazıda ben (kendisi de bir kolesterol ve kolesterol hapı-zede olarak) vardığım sonuçları özetleyeyim.

Kolesterol düşürülmelidir diyenler gördüğüm kadarıyla eski alışkanlıklarını terk etmiş ve bu ilaçların kullanımının ancak belli bir protokol çerçevesinde yani belli hastalara belli bir yöntemle verilmesi düşüncesine erişmiş durumda. Eskiden olduğu gibi önüne gelene yazalım faydasını görürler yaklaşımının yanlışlığı ortada. Bunu öteki kanadın bir başarısı sayıyorum. Kolesterolün belli bir düzeyin üstünde bir savunma mekanizması olmadığı ve zararı açık. Ama ne kadar bir “yüksekliğin” ne ölçüde düşürülmesi gerektiği şu anda yeterince aydınlık değil.

Öte yandan kuvvetli yağdan korkmayalım, kırmızı eti istediğimiz kadar yiyelim şeklindeki bir kolesterolcü tavır bana yeterince doğru gelmiyor. Hâlâ ılımlılık en önemli husus. Buna karşılık tek başına kolesterolün düşürülmesi pek bir işe yaramıyor eğer mesele kalp hastalığından korunmaksa. Öteki faktörler (genetik, sigara, spor) gene çok etkili.

Sonucun sonucu şu: fazla kolesterol zararlı ama ne kadarı fazla, nereye kadar düşürülecek, henüz kalp krizi geçirmemiş hastalar arasında kim ne kadar ilaç kullanmalı sorusu bundan böyle çok daha ince bir ayar bekliyor.

Dememiş miydim, iyidir kafa karışıklığı diye?

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. ky dedi ki:

    BİLİMSEL DEĞERLENDİRME UZMANLIK İSTER

    Sayın yazar, içtenlikle duygu ve düşüncelerini ifade etmiş. Herkesin sayın Tuzcu’nun yazılarını okuma önerisini de yadırgamış. Bilimsel kanıtlar ve yanıtlar beklediğini ifade etmiş. Tabii bu arada beslenme, kolesterol ve ilaçları konusunda bazı yorumlar yapmış.

    Ülkemizde ‘bilimsel değerlendirme’ konusu ders olarak okutulmadığı için halkımız bilimsel değerlendirme yapamaz. Tabii ki sayın yazarın yapması da beklenemez. İnsanlar heves edebilir ancak bu iş hevesle olmaz. Önce konunun uzmanı olmak gerekir. Sadece konunun uzmanı olmak yetmez, bu konuda deneyim gerekir. Bu da yetmez, son araştırmaları da bilmek gerekir. Hevesli olanların yapacağı en iyi iş, bilimsel sonuçları halk dilinde özetleyen sayın Tuzcu gibi otoritelerin yazılarını anlamaya çalışmak olmalıdır. Hastalar ise doktoruna güvenecek ve tavsiyelerine uyacaktır.

    Doktorlar arasındaki farklılıkları en aza indirmek için, dünyanın bilim dernekleri hazırladıkları bilimsel rehberleri her yıl, yeni araştırma sonuçlarına göre zaten hazırlayıp sunmaktadır. Buna rağmen doktorlar arasındaki farklılıklar olabilir. Okudukları veya uyguladıkları rehberlerin yılı, ülke ve hasta nitelikleri gibi nedenlerle farklı fikirler olabilir. Ayrıca bilimin henüz çözemediği veya şüphe içinde olduğu gri alanlar da bu karışıklığa neden olabilir. Bu gri alanların çözüm yeri ise medya olamaz. Medya bu konuların daha da karışmasına yol açar, çünkü medya bilimsel arena değildir. Bu yüzden ancak ve ancak tartışmasız kabul edilen gerçekler medyada halka sunulmalıdır. Bunu da sağlık haberciliği yapanların bilmesi gerekir.

    Eğer bu kuralları bilmez veya buna uygun davranmazsak ne olur? Sayın yazar gibi, medyada esen rüzgarın bilim adamlarını ve uzmanları sürüklediğini zannederiz. Bilimsel gerçekler, bunların sunulduğu rehberler ve bunlara göre davrananların görüşleri medya rüzgarından etkilenmez. Etkileniyorsa yanlış yoldayız demektir. Zaten bu savrulmayı engellemek için bilimsel rehberlere sıkısıkıya bağlanıyoruz.

    Sayın yazarın bilimsel gerçeği arama çabaları takdire şayan olsa bile, bilimsel değerlendirme konusunda bilgi sahibi olması halinde bu çabalar yarar sağlayabilir. Konunun uzmanı olmasa bile bir uzman rehberliğinde kardiyoloji derneği sitesindeki bilimsel sunulara ulaşıp izleyebilir, bilimsel literatürü takip edebilir ve değerlendirebilir. Yaptığı yorumlar belki o zaman dikkate alınabilir. Aksi takdirde yorumları, sadece bir hastanın düşünce ve endişeleri olarak kalır.

Siz de yorumunuzu paylaşın: