Gıda sistemlerinin gelişimi, geçen asırda insan sağlığını önemli ölçüde geliştirdi ama şimdi paradoksal olarak, aynı sistemler, kronik hastalıkların küresel salgınlarına önemli katkıda bulunuyor. Tüketicilerin biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik açıkları, endüstri tarafından istismar ediliyor.

Nişasta bazlı şeker kotasının indirilmesi vatandaş için çok önemli bir ikazdır. Hükumetlerin bağlı olduğu birçok uluslararası antlaşmalar vardır ve bir hükumet bunları yok sayarak NBŞ kotasını sıfırlayamaz. Vatandaş NBŞ’ li ürünlere tepki gösterip bunların yüzüne bakmazsa, kota indirimi amacına ulaşmış olur.

“Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı” kapsamında “Ulusal Beslenme Konseyi” kuruluyormuş . Bize tabii ki “Hayırlara vesile olsun” demek düşer ama yiyecek ve içecekten kazanç sağlayan kuruluşların bulunduğu bir konseyden kimin hayrına kararlar çıkacağını çok iyi düşünmek gerekir.

Kemik suyundaki kollajen ve hemoglobinin parçalanmasıyla ortaya çıkan peptitlerin kalp-damar hastalıklarında önemli rolleri olan enzimleri baskıladıkları bildirildi. Kalp ve beyin damarlarını tıkadığı iddia edilen kemik suyu meğerse tam aksine damarların dostu imiş. Atalarımız gibi yani “adam gibi” besleniyor, bu araştırmaları gülerek okuyoruz.

Yeni bir araştırmaya göre haftada bir porsiyon kızarmış tavuk yiyenlerin ölüm riski %13 artıyormuş. Beslenme araştırmalarına harcanan zaman ve paraya acıyorum. Sağlıklı beslenmenin nasıl olacağına beslenme araştırmalarına göre karar vereceksek, vay hâlimize! Sağlıklı beslenme atalarımız gibi beslenmedir, hazır gıdaların zerresi bile ağza alınmamalıdır.