Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın hastalıklar ve virüslerle ilgili Tanı, Sınıflandırma ve Değerlendirme Bölüm Başkanlığı görevini uzun yıllar yürüten “psikiyatri” mütehassısı Prof. Dr. Bedirhan Üstün “Kıyamete kadar Kovid ile yaşayacağız” demiş. Keşke kıyametin tarihini de verseymiş.

Düşük vitamin D seviyelerinin koronavirüse yakalanmayı 2.7 misli, ağır KOVİD riskini %90 ve ölüm riskini 3 misli artırdığı gösterildi. Vitamin D’ nin çok ucuz, toksisitesi çok düşük bir besin desteği olduğu da dikkate alındığında tüm yaşlılara vitamin D desteği sağlanmasının faydalı olabileceği kanaatindeyim.

Sigaranın KOVİD’e yakalanmayı önlediğini iddia eden makale, bazı yazarlarının tütün endüstrisiyle finansal bağlantıları olduğu gerekçesiyle geri çekildi. Geri çekme meseleyi halletmiyor. Bu tür her olay tıbbın bağrında kapanmaz yaralar açıyor. Tıbbın ticaret ve siyasetle olan bağlantısının sıfırlanması gerekiyor, bunun başka yolu yok.

Beyindeki insülin direncinin beyin-damar hastalıkları ve özellikle de enfarktüslerle ilişkili olabileceği ve kısır polikistik over sendromlu kadınlarda insülin duyarlılığının iyileştirilmesinin gebelik oranını artırabileceği gösterildi. İnsülin direncini kırmanın yolu temel olarak beslenmeden geçer. Adam gibi beslenenlerde insülin direnci olmaz.

Gece vardiyası çalışanlarında KOVİD riskinin %85 yüksek olduğu bildirildi. Aşı yapılma saati ve uyku süresinin de aşıların antikor cevabını etkilediği biliniyor. Yeterli sürede kaliteli uykunun KOVİD’ den korunmada etkisi olması akıl ve mantığın gereğidir. Bilim dünyasının neden derin bir uykuda olduğunu da umarım anlamışsınızdır.