ARAŞTIRMA MERKEZLERİ AÇILMASI İYİ AMA YETERLİ Mİ
ARK “Doçentlik kriterlerine şunlar da eklenmelidir: -Tivittırda mavi tık -Feysbukta en az 10 bin takipçi -Bin defa layklanmış instagram paylaşımı -500 yorum yapılmış yutup videosu YÖK’e duyurulur.” Kaynak: https://twitter.com/drahmetrasim/status/1445822417067073537?s=20
ARK “İyi “doktor” başka bir şeydir… İyi “hoca” yani “iyi öğretim üyesi” başka bir şeydir… İyi “bilim adamı” bambaşka bir şeydir! Üçü bir arada asla olmaz. Nescafe değil bu, üçü bir torbaya girmez.”
Kaynak: https://twitter.com/drahmetrasim/status/1445816015615500296?s=20
***
Benim senelerdir kurulmasını “olmazsa olmaz” gördüğüm araştırma merkezlerinin hayata geçeceği haberinden büyük mutluluk duydum.
Dilerim ki bu söylenenler gerçekleşir çünkü bundan 9 sene evvel de o zamanki YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan şunları söylemişti:
“Bilimsel yayın artışında üçüncü ülke durumundayız. Geçen yıl 17’nci sıradaydık. Bu yıl sırada yükselme olacak. Layık olduğumuz seviyeye ulaşacağız. Layıkıyla yapamadığımız tek konu ise elimizdeki bilgileri teknolojiye çevirememek. Bizde 27 bin makale basılıyor. Bunlardan patent alınan makale sayısı 85 civarında. İsrail’de 4 bin civarında makale basılıyor. Bin 500’üne patent alınıyor.”
Değişen fazla bir şey olmadı o zamandan beri hatta durum giderek daha da kötüleşiyor.
Ben bunu tıpkı dünyada arılar azalırken bal üretiminin anormal derecede artmasına ve balın ucuzlamasına benzetiyorum.
“Bilim adamı” diyebileceğimiz kişilerin sayısı bir elin parmaklarını ya geçer ya geçmezken “bilimsel araştırmaların” sayısı anormal derecede artıyor.
Şimdiki YÖK Başkanı Yekta Saraç‘ ın da dediği gibi “Her üniversitemiz aynı konularda ayrı ayrı çalışmakta, kamu kaynakları planlı ve hedef odaklı harcanamamakta, ortaya on binlerce bilimsel araştırma projesi çıkmakta fakat ülkemiz için bunların somut çıktıları az olmaktadır“.
YÖK Başkanı, vazifesi icabı çok kibar ifadeler kullanmış; somut çıktıları az olmaktadır derken aslında “bunların hiçbir işe yaramadığını; zaman, emek ve para kaybından başka bir şey olmadıklarını” kastetmektedir.
Kimse kusura bakmasın bizde birçok akademisyenin “sayıları” ile övündükleri yayınların çoğunun bilim dünyasında hiçbir değeri yoktur, bunlar akademik yükseltmelerde gerekli olan evraklar grubundadır.
Bilim adamlığı, bilimsel araştırma ile akademide öğretim üyeliği (doktor, uzman yetiştirmek), hekimlik (icra-i tababet) birbirine karıştırılmamalıdır.
İşin acı tarafı konunun öznelerinin bunun farkında olmamalarıdır.
Bakın, bizde dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan çok iyi “doktorlar”; literatürü saati saatine takip eden, çok iyi ders anlatan, ağzı çok iyi laf yapan “akademisyenler” vardır ama bilim adamı denebileceklerin sayısı üçü beşi geçmez.
Çünkü bizde “araştırma” sistemi ve iklimi yoktur, buradan bilim adamı çıkmaaaaaaz.
Gelelim neticeye
Araştırma merkezleri kurulması doğru ama yetersizdir, bu bohçanın yama tutacak yeri kalmamıştır.
Mesele sistem meselesidir.
Doktor gibi doktor, uzman gibi uzman, bilim adamı gibi bilim adamı, öğretim üyesi gibi öğretim üyelerine sahip olabilmek için… tıp eğitimi, tıpta uzmanlık, akademisyenlik, araştırmacılık… müesseselerinin hepsinin mutlaka yeniden düzenlenmesi şarttır.
İyi “doktor” başka bir şeydir, iyi “hoca” başka bir şeydir, iyi “bilim adamı” bambaşka bir şeydir!
Kaynaklar:
5.http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/10/31/misafir-yazar/turkiye-saglik-arastirmalari-enstitusu/
6.http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/12/15/misafir-yazar/turk-saglik-enstitusu-projesi-tusent/
***
YÖK Başkanı Yekta Saraç‘ ın açıklaması:
Yeni YÖK olarak önem verdikleri bir konunun da Türk yükseköğretim sistemine birlikte iş yapma modelini kazandırmak olduğunu vurgulayan Saraç, şöyle devam etti:
“Bu noktada da önemli bir adım atılıyor. YÖK, ilaç, aşı, tohum gibi stratejik projelerde birden fazla üniversitenin katılımıyla ortak araştırma merkezi kurabilecek. Stratejik önem taşıyan bu projelerin desteklenmesi için alanında temayüz etmiş birden daha fazla üniversitenin güç, bilgi ve tecrübelerini birleştirebilecekleri ortak araştırma merkezleri kurulması öngörüldü.
Bu model Türkiye için ilk defa uygulanacak. Bilindiği üzere önümüzde başta aşı, ilaç ve tohum gelmek üzere akademide yapmamız gerekenler, atmamız gereken adımlar var. Her üniversitemiz aynı konularda ayrı ayrı çalışmakta, kamu kaynakları planlı ve hedef odaklı harcanamamakta, ortaya on binlerce bilimsel araştırma projesi çıkmakta fakat ülkemiz için bunların somut çıktıları az olmaktadır.
Artık ulusal ölçekte belli bir konuda temayüz eden üniversitelerimizin birlikte iş yapacakları, birden fazla üniversitemizin insan kaynaklarını, laboratuvarlarını, ekipmanlarını birlikte kullanabilecekleri bir modeli Türkiye’ye kazandırıyoruz inşallah.”
Kaynak: https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/04/16/yok-baskanindan-son-dakika-aciklamasi
Muhterem YÖK Başkanı’nın tesbiti doğru fakat çok acıdır.
Ülkemizde maalesef hatalı reformlar (dil devrimi, Fulbright gibi) yapıldığı için zeki insanlarımız heba edilmişdir. X jenerasyonunun ingilizce öğrenememesi köklerimiz ile ve bugün PUT haline getirilmiş ‘bilim’ ile bağlantıyı koparmışdır.
Z kuşağının yabancı dil problmi yokdur, yurtdışına gidip bilim üretebilmekdedir ama vatanseverlik, milliyetperverlik duyguları fevkalade zayıfdır.
Bakanlığın teşkil etdiği COVID ‘Bilim’ kurulu değil ‘İhtisas’ kurumudur. Azaları da görebildiğim kadarı ile uzmandır, bilim adamı değil!
Vay benim köse sakalım.