TIBBIN UYDURMA HASTALIKLARI VAR MI?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
sisi

Metin Münir Milliyet’ teki köşesinde “Psikiyatrinin uydurma hastalıkları” başlıklı yazısında “Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından yayınlanan ve bütün dünyada kabul gören kitabın 1968 baskısında 182 hastalık varken bu sayının 1980’ de 265’ e ve 2000’ de ise 365’ e çıktığını belirterek birçok psikiyatrik hastalığın uydurma olduğunu” ileri sürüyor.

Bu yazıyı okuyunca “Biri Bizi Hasta Ediyor” isimli kitabımda yer alan “Uydurma Hastalıklar” başlıklı yazımı hatırladım.

 ***

Uydurma hastalıklar

İlaç firmalarının daha fazla ilaç satmak için hastalık icat etmek, kendiliğinden geçecek tedavi edilmesi gerekmeyen, önemi olmayan bazı şikâyetleri ciddi hastalık haline getirmek, hayatın âdet görme, hamilelik, yaşlanma, menopoz gibi tabiî dönemlerini ilaç kullanılması gereken hastalık dönemlerine dönüştürmek gibi türlü-çeşitli ‘numaraları’ vardır.

Ruhsal ve nörolojik hastalıklar başta geliyor

İlaç firmalarının bu amaçlar için kullandıkları hastalıkların başında da ruhsal ve nörolojik olanlar geliyor. Özellikle de erkeklerde sertleşme problemleri, kadınlarda cinsel isteksizlikler gibi ‘seksüel fonksiyon bozuklukları’ ilaç firmalarının gözdesi olan hastalıklar.

Her alanda olmayan hastalıklar yaratılarak, doktorlar ve toplum çeşitli reklâm ve kampanyalarla bunların çok yaygın olduğuna ve mutlaka tedavi edilmeleri gerektiğine inandırılmaya çalışılıyor.

Amaç, herkesin mutlaka şöyle veya böyle bir hastalığının olması ve bu hastalık için mutlaka ilaç kullanılmasının sağlanması.

Sisi sendromu

İlk defa 1998 yılında bir ilaç firmasının tam sayfa reklâmıyla adı duyulan ‘Si-si Sendromu’ bu uydurma hastalıklardan biri.

Depresyonun özel bir türü olduğu iddiasıyla gündeme getirilen bu yeni hastalığa, Sisi Sendromu ismi verilerek adeta bir ‘asalet’ de katılmaya çalışılmış. Çünkü Sisi, Avusturya İmparatoriçesi Elizabet’in kısa ismi, yoksa bizim transseksüel Sisi’ miz değil. İmparatoriçe Sisi, halk arasında çok sevilen, çok sayılan bir kişi.

Adı depresyon olan ‘sevimsiz’ bir hastalık yerine, çok sevilen, soylu bir kraliçenin adını taşıyan hastalığına yakalanmayı kim istemez ki? Hatta yazılanlar doğru ise, bu hastalığa önce Prenses Diana’ nın ismi verilmek istenmiş, ama vazgeçmişler.  Allah bizi korumuş, çünkü aksi takdirde bugün dünyada belki de birkaç yüz milyon insan Prenses Diana Sendromu’ na tutulmuş olacaktı.

Birçok psikiyatr, böyle bir hastalığın varlığını kabul etmese de,  hastalık özellikle Almanya’ da o kadar çok tanınmış ve benimsenmiş ki, firmadan sebeplenen doktorlar bugün 3 milyon Alman’da Sisi Sendromu olduğunu ileri sürüyorlar.

Buna karşılık dünyanın Almanca konuşulmayan ülkelerinde ise Sisi Sendromu çok görülmüyor. Zaten, bir Alman soylusunun hastalığının diğer ırklarda görülmesini kimse de beklemiyor.

Sisi sendromu için o reklâmı veren firmanın çıkardığı, uzun süre kullanılması gereken pahalı bir ilacın olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

Saç dökülmesi hastalık mı?

Hayatın sıradan bir süreci olan erkeklerde saç dökülmesi de bir hastalık hâline dönüştürülmek isteniyor. Çünkü saç dökülmesi tüm dünyada çok yaygın olarak rastlanan bir problem ve üstelik de ‘saçı olmayan, ama parası olan’ milyonlarca insan var yer yüzünde.

Erkeklerin bugüne kadar önemsemediği, hatta ‘maden olan dağda ot bitmez’ sözüyle iftihar bile ettiği kellik, ilaç şirketlerine göre erkeklerin üçte birinde panik ve duygusal bozukluklara yol açan, ruhsal dengeleri bozan ve hatta iş bulmalarını zorlaştıran çok ciddi bir hastalıkmış. Slogan da ‘Saçın mı dökülüyor, doktora koş’.

Bir başka firma ise Amerika’daki kadınların %43’ ünde ‘seksüel disfonksiyon’  yani cinsel fonksiyon bozukluğu olduğunu yaymaya çalışıyor. Çünkü, onun da bu amaçla kullanılan ‘müthiş’ bir ilacı var.

Azıcık bağırsak gazının, şişkinliğin İrritabl Bağırsak Sendromu adı ile çok ciddi bir hastalık haline dönüştürülmesinin de nedeni, bu hastalık için artık pahalı bir ilacın olması.

Osteoporoz gibi kemik kırıkları için ‘risk faktörü’ yaratan durum da, mutlaka ilaçla tedavi edilmesi gereken anlı-şanlı bir hastalık oluverdi. Kemik kaybının yavaşlatılması, elbette kırık riskini azaltır, ancak sağlıklı insanların çoğunda kırık riski çok düşüktür ve uzun süreli ilaç tedavisi riskte sadece küçük bir azalma sağlayabilmektedir. Tedavinin ancak, küçük ve özel bir grupta yeri vardır. 

Bu konuyu başka bir zaman ayrıntılı olarak ele almak üzere, şimdilik osteoporozun tanımın, Dünya Sağlık Örgütü’ nün belirlediği tanı kriterlerinin ve kemik dansitesi ile kırık riski arasındaki ilişkinin bile tartışmalı olduğunu belirtmekle yetinelim.

KAYNAKLAR

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2010/02/03/kitaplar/yeni-kitaplar/biri-bizi-hasta-ediyor/

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12966819

http://www.sissi.de/historisch/elisabeth_sisi_syndrom.php

http://www.springermedizin.at/artikel/9384-sissi-syndrom-tanorexie

Yazı için 14 yorum yapılmış:

  1. Prof Dr Sefa Saygılı – 15.09.2011 00:42

    Hocam her zaman olduğu gibi harikasın. Diline sağlık

  2. Dr.M.Zeki Aba dedi ki:

    Sevgili Ahmet çim aynen senin gibi düşünmekten mutluluk duymaktayım.
    Düşüncelerimi dile getirdiğin için ayrıca teşekkür eder,sevgi ve saygılarımı sunarım.

  3. Sayın Hocam,

    Yazınızın içeriğine elbette katılıyorum. İlaç firmalarının tıptaki rolünü hepimiz biliyoruz. Zaman zaman etik dışı müdaheleleri, ilaç satmak uğruna tıbbın gidişatını etkileyecek aktiviteleri olabileceğini kabul ediyorum. Hepimiz ediyoruz. Ancak konunuzu metin münir’in yazıları ile birleştirmeniz, doğru bir eleştiriyi haksız hale getiriyor.

    Metin Münir’in seri yazıları Türk Basını için bir utanç noktasıdır. Orhan Bursalı’nın onu niyeti iyi diye savunduğu gibi niyeti iyidir, sizin de söylemek istediğinizi söylemil olabilir. Ancak bunu söyleyiş biçimi “psikiyatrinin hastalıklarının çoğu uydurmadır”, “DEHB, düzmecedir” gibi cehalet numunesi yazıları toplumda akademide, psikiyatri dünyasındaki bilim insanları tarafından üzüntüyle karşılanmıştır.

    Burada sizin de yaptığınız doğru bir şeyle yanlış bir şeyi birbirine karıştırıyorsunuz. Psikiyatri uzmanı olmayanlar Metin Münir’in ne yazdığını nereden bilsin? Hekimlerin önemli bir kısmı da psikiyatrik yaklaşımları derinlemesine bilmemektedir, bizler ABD’de bile bunlarla karşılaşıyoruz, Türkiye bu konuda en az 50 yıl geridedir.

    Sizler hocalarımız olarak, bir tıp branşına yapılan bu saldırıyı, ilaç firmalarının uydurduğu hastalıklar başlığında tartışmamalısınız. Çok büyük bir yanlış yapıyorsunuz. Metin Münir denen sorumsuz ve cahil köşe yazarının yazdıklarına destek çıkarak, onun yazılarını “misafir yazar” kısmında yayınlayarak, bu meslek dernedği olan Türk Psikiyatri Derneği’nin tepki yazısını “ıvır zıvır” kısmında yayınlayarak doğru yapmıyorsunuz Hocam. Bugün psikiyatriye saldıranlar, yarın sizin branşınıza saldırırlar, bunlar gericiliktir, yobazlıktır, tarikat destekli eylemlerdir, ABD’de bunların başını “scientology” çeker. Onların akıl aldığı kişi yine bir psikiyatri profesörüdür, Türkiye’de Metin Münir gibi eğitimsiz zavallı bir köşe yazarıdır. Bu kadar yerlere yapışmayalım, bilimi koruyalım hocam.

    Sayın Hocam, sitenizin her tarafında yaptığınız psikiyatri aleyhtarlığına bir son veriniz. Ehliyetsiz kişileri (psikolog) psikiyatrik hastalıklar konusunda konuşturuyor, psikiyatriye saldıranları misafir yazar yapıyor, Türk Psikiyatri Derneği’ni ıvır zıvır köşesine koyuyor, sonra da “tıbbın uydurma hastalıkları” başlığı yapıp buna Metin Münir’in hezeyanlarından bahsederek giriyorsunuz.

    Hocam, size özel de yazdım, bu yapılanları psikiyatri, bilim ezer geçer, olup biten bizim halkımıza, bu yazıları okuyanlara oluyor, 50 yıl geriye gittik, daha da gidiyoruz. Hocam ben Türkiye’de okudum, sizler beni doktor yaptınız, ABD’de psikiyatri uzmanlığı yaptım, sizlerin Türk hocalarımın öğrettikleri ile ABD’de gururla en iyi kurumlarda çalıştım, eğitim aldım. Şimdi sizden bir öğrenciniz olarak rica, istirham ediyorum. ir tıp branşına yapılan bu bilim dışı, karanlık saldırılara alet olmayınız, buna bir son veriniz. İzzet Güllü isimli kişiyi sitenizden kaldırınız, Bunlar bir bumerang gibi geri tepecektir. Bilimden, aydınlıktan ayrılmayınız. Psikiyatri konusunda bir uzman görüşüne ihtiyacınız varsa bu Metin Münir ya da İzzet Güllü olmasın. Türkiye’de sayısız değerli psikiyatrist vardır, onlar size yardım etmiyorsa bizler ABD’de yetişiriz.

    Saygılarımla
    Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.

    Dr.Ulaş Çamsarı
    Fellow, Psychosomatic Medicine Program
    Psychiatrist, Division of Consultation-Liaison Psychiatry
    Department of Psychiatry – University of Maryland Medical Center
    University of Maryland School of Medicine – Baltimore, Maryland, ABD
    http://blog.ulascamsari.com
    http://usmle.ulascamsari.com

  4. etiket doktoru dedi ki:

    Dr.Ulaş Çamsarı

    (Fellow, Psychosomatic Medicine Program
    Psychiatrist, Division of Consultation-Liaison Psychiatry
    Department of Psychiatry – University of Maryland Medical Center
    University of Maryland School of Medicine – Baltimore, Maryland, ABD)

    Çırpındıkça batıyorsun. Sitelerinin reytingi düşüyor.

    Bak istersen: http://website.informer.com/ulascamsari.com+Private+Registrant+A+Happy+DreamHost+Customer.html

  5. Etiketler arkasına saklanmak zorunda olan doktor/hekim arkadaşım, meslektaşım,

    Teşekkür ederim, sitelerim konusundaki hassasiyetlerinize.
    Sitelerimin “reyting” konuları ile ilgilenecek vaktim olmadığından verdiğiniz “link” ten faydalandım. Bu konuda boş vakit buldukça beni bilgilendirirseniz sevinirim.

    Camdan aşağı tükürüp saklanmak kolaydır, tükürdükten sonra kafayı dışarda tutabilmek zor iştir, herkesin harcı değildir.

    Şimdi yapamamışsınız, olabilir, ama bir dahaki sefere doğru olanı yapınız.

    Saygılarımla

    Dr Ulaş Çamsarı

  6. Dr.Ali Kahraman dedi ki:

    İzzet Güllü denilen vatandaşin yazilarini okuyunca tüylerim diken diken oldu, bu kadar antipsikiyatri savunmasinin altinda bir eziklik ruh hali olduğu açik…adam bir de psikiyatri kliniğinde calistigini iddia ediyor psikiyatri hekimleri ile birlikte calisiyormus vs.vs. Cahilin önde gideni, hukuki yaptirim neden yok bu ülkede bu tip insanlara karsi???

  7. Nilüfer dedi ki:

    İzzet Güllü beyin yazısını okudum. Bana çok iyi geldi. Allah razı olsun.

  8. ftma dedi ki:

    arkada ariyorum

  9. Çağrı dedi ki:

    Öncelikle yukarıda ismi zikredilen bir Doktora değinmek istiyorum. İZZET GÜLLÜ.

    Bu adamın amacı ne? Yazdıklarından nasıl bir kazanç/gelir/statü elde ediyor? Tek kurul bile almadığının, art niyetli olmadığının, emin olmadığı bir şeyi söylemediğine kalıbımı basarım? İnsanın sahip olduğu en değerli uzuv ” Beyin” dir. Benim yazılarıdan anladığım, İzzet Hoca’nın bir derdi var. O da insanların en küçük bir rahatsızlıkta kimyasalları bobibon gibi yutarak beyinlere zarar vermemesi. Yanlış mı diyor ? Bence çok doğru.

    Baş ağrısına bile antidepresan yazılan bir ülkedeyiz. 10 dakikada tanı koyup sende ” Depresyon, Psikoz, panik atak, anksiyete bozukluğu” deyip kutu kutu ilaçlar yazıp hastaları gönderen/onları bulunmuş olduğu durumdan daha bir kötü duruma sokan bir ülkedeyiz.

    Annen öldü, baban öldü, sevgilin aldattı, iflas ettin, Ruh halin kötü ise bu ülkede ” HASTASIN “. Gelişen olaylar önemli değil, sonuç önemli. Psikiyatristlere göre ilaç almaman için sürekli ” mutlu ” olman lazım. Gerçi ona da mani diyorlar.

    10 yaşında bir çocuk uyuyamıyor diye antidepresan aldığını bilirim, sebepsiz morali bozuk olan bir insan ” Depresyon başlangıcı ” diye tedavi görüp gerçekten hayattan koptuğunu bilirim. İnsan içindeki heyecana ” Panik atak ” deyip ilaçlarla o durumun daha da arttığını bilirim. Ön sezisi olduğu eden bir insana ” a tipik psikoz” teşhisi konup kutu kutu antidepresanlar verildiğini bilirim. İnsanın bin bin türlü haline ” HASTA ” deyip, insanları ilaçla yaşamaya, sorunlardan kaçmaya, mücadele azmini kırıp, bağımlı hale getiren sistemin acımasızlığını da bilirim.

    Panik atak için 5 sene ilaç kullanıp bir fayda görmeyen, 6 aylık düzenli nefes egzersizleri/spor/sağlıklı beslenme ile bu rahatsızlıktan kurtulan insanları bilirim.

    Hiç bir şey olmadığı halde bir danışmana ” SENİN RUHUN HASTA ” ilaç içmesen atlatamazsın diyenleri bilirim.

    Doktor tarafından verilen cevaplar mantıksız olduğunda, danışan tekrar soru sormak istediğinde ” SENDE EVHAM HASTALIĞI VAR ” diyen doktorları bilirim. Çalışma hayatına bağlı sıkıntılar, alınan sorumluluklar, maddi durumun yetmediği zamanlarda doktora danışan, ileriye dönük kaygılarım var diyen danışmana ” SENDE ANKSİYETE BOZUKLUĞU AL ” al sana antidepresan diyenleri de bilirim.

    Kültürel ve toplumsal bir inanış gereği ” Mehdinin geleceğini iddia edenlere ” Psikoza yakın bir tanı koyanları da bilirim.

    Ya hocam ben depresyonda değilim, antidepresan içmek istemiyorum diyen bir hastaya ” Bunu içmek istememen senin hasta olduğunu gösterir, ilaçsız atlatamazsın bu durumu ” diyen Uzman Psikiyatristleri de bilirim. Sayfalar dolusu buna benzer şey yazabilirim.

    İzzet Hoca’nın yazılarını okumadınız sanırım ? Her yazısına ilaca karşı değil ” GEREKSİZ YAZILAN İLACA KARŞI ” olduğunu vurgular. İzzet Hoca’nın derdi, Bir çok psikiyatristin bilinçli/bilinçsiz ” İNSANLARI ETİKETLEMESİ, En doğal durumlarda, tepkimelerde bile onlara HASTA yaftasını yapıştıran ve antidepresanlar ile beyinlerini uyuşturan doktorlar “.

    Yeryüzündeki en kutsal davalardan biri ” insanlığa hizmettir ” sizin doktor olarak izzet Hoca’nın yanında olacağınıza, ona köstek olmanız gerçekten üzücü. Sahi Dr. Ulaş Hocam, kaç tane antidepresan kullandınız ? Hiç bir şeyin olmadığınız halde, kaç kez antidepresan kullanıp yan etkilerinden dolayı bunalıma, ağlama krizlerine, intiharın eşiğine geldiniz?

    Doktorlara güvenip onların yanına gittiğinizde kaç kez size ilaç yazabilmek için” SEN HASTASIN ” dediler size ? Antidepresan kullandığınız için kaç kez insanlar size ” Akıl sağlığı yerinde değil ” gibi baktılar? Hiç duygularınız köreldimi ? Sadece içinizde ufak bir heyecan olduğunuz için gittiğiniz doktor size ” SENDE ANKSİYETE, EVHAM, DEPRESYON, Atipik Psikoz var deyip, Antidepresanları verip, ” EN VERİMLİ OLDUĞUNUZ ZAMANDA” Hayatınız kaç kez zindan oldu..

    Antidepresanı bırakmamak için kaç kez üstü kapalı resmen sağlığınız ile tehdit edildiniz. Oturduğunuz yerden konuşmak Kolay, bir de antidepresan konusunu hastalardan dinleyin. Sizin bir doktor olarak İZZET GÜLLÜ ve Aynı konuyu savunan insanların yanında olmanız gerekir. Türkiye’de yıllık antidepresan kullanımına ve yol açtığı rahatsızlıklara, ölümlere bakın lütfen! Allah bunun hesabını sorar..

  10. sevilay dedi ki:

    Merhabalar hocam; Taman andidepresan kullanmayayım, çünki ben de memnun değilim fakat yıllardır iyileşmeyen depresyon ve anksiyete rahatsızlığımın düzelmesi için başka ne yapabilirim onuda söylerseniz memnun olacağım.Gerçi antidepresan kısmen iyi geliyor ve yan etkileri var fakat hiç içmesem daha kötüyüm. Antidepresan sakinleştiriyor fakat keyifsizlik ve isteksizliğe fayda etmiyor. Bu hayattan bıktım, kaldıramıyorum intihar etsem ona da hakkım yok böyle zombi gibi yaşıyorum işte…

  11. faik dedi ki:

    Kelime kökenine bakarsak, heralde hastalıkların hepsi uydurmadır.

    Sorunu tanımlarken temele değil katlara bakıldığına göre, yine uydurmadır.

    Edebiyat, felsefe yapılıyorsa, uydurmadır.

    Kelime kökeni bilinmiyorsa, uydurmadır.

    Kelime kökü ile evrimi uymuyorsa, uydurmadır.

    Kelime anlamı başka, söylenen başkaysa, uydurmadır.

    Doktor/hoca dediğini yapmıyorsa, uydurmadır.

    Kelimeler insanların anlamadığı şekilde ise, uydurmadır.

    Anlatmaktan kaçılıyorsa, uydurmadır.

    Anlatılmıyorsa, uydurmadır.

    Konuşulmuyorsa, uydurmadır.

    Sorular cevapsız ise, uydurmadır.

    Konu aydın değilse, uydurmadır.

    Din alet oluyorsa, uydurmadır.

    Görünmez duyulmaz işitilmez deniyorsa, uydurmadır.

    Anlayamazsın deniyorsa, uydurmadır.

    Konu gereksizce uzatılıyorsa, uydurmadır.

    Doktor yazısını okuyamıyorsan, uydurmadır.

    Aslında kelimeyi okuma yazma bilmeyen biri bile anlayabilecekken, ingilizce/fransızca/…. kullanılıyorsa, uydurmadır.

    Uluslar arası kelime anlam farkı varsa, uydurmadır.

    Uluslar arası başka farklar varsa, uydurmadır.

    ………..

    O zaman, tüm tıbbi hastalıklar uydurmadır.

  12. Emel Akin dedi ki:

    Izzet beyin yazılarını okuyorum zihnimi açtığını hissediyorum okurken keyif aldığınız sikilmadiginiz şeyler akla mantığa ve kalbe doğrudur duygusu uyandırıyor bende..hastalık varsa hasta var ama ilgilenen bir doktor yok..yeteri kadar yani..birakinda herkes kendini ruhsal olarak iyi hissetsin zaten yaşamımızın sonlarına doğru bir hastalık kaza musibet gelmeyecekmi başımıza…yoksa su an herkes azraille ugrasirdi..ama görüyorum ki bazıları psikiyatri ile bazıları psikolog ile bazıları başka şeylerle uğraşmak zorunda…eğer bu insanların iyiliği güzelliği içinse uğraşsın ne var bunda…buda bir bilgidir..ızzet bey güzel.bilgiler paylaşıyor..ben alacağımı alıyorum almak istemedigimide almıyorum…hoşçakalın…

  13. İlker dedi ki:

    İzzet beyi eleştiren arkadaş.izzet gullu babamın oglu değil tanımıyorumda kişilik olarak belkide tanısam sevmiyeceğım biri bilemiyorm ama dogru diyor.panik atağı besleyen kaygıdır.neden mi insan kalbi soguktada nedensiz oturdugu yerde çarpar sebebi vucudu sıcak tutmak olsa gerek.ama bunu bir bu algıyla karşılamak var bide kalp sorunu olarak algılamak var.bence burda cozum kaygı ve korku algısı bir insan ilk silahla karşılaştıgında sebepsizde olsa tepki verir taki silaha alışana kadar bu silah algımızdır korkudur ama insan korktugunu bağzen anlamaz.izzet gullu benım gorusum bunu acıklamaya calısıyor.sen korkuyu ilacla nasıl tedavı edebılırsın.sen hic ilaçla yetisen asker gördun mu askerde marslar calar hoparlorde egıtımde bile hep marş vardır.tedavi telkim bilinc altı.

  14. İlker s dedi ki:

    İzzet güllü beyfendi.doğru dediği kadar.yanlış dedikleride bir okadar fazla.dogru dedikleri psikiyatrinin insanlari tedavi edememsi.herşeye antidepresan vermesi vs.ama yanlış söyledikleri panik atak okb anksiyete her ne isimde olursa olsun böyle bir hastalıklar var ve önemsemeden geçecek bir durumda değil.hatta histerik nevrozlara sebep olup fiziksel nedenler olmamasina rağmen ciddi belirtiler veren hastalıklar.malesef psikiyatri bunlari tedavi edemiyor geçiştirmeye çalişiyor.izzet beyde takma kafana diyor.kafaya takmayla ne hasta olursun nede takmaayla iyi olursun.

Siz de yorumunuzu paylaşın: