EKONOMİK KRİZİN KEYFİNİ ÇIKARIN

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
ekonomik kriz

Ekonomi cephesinden birbiri ardına gelen haberler yazın şu sıcak günlerini daha da dayanılmaz yapıyor. Altın önlenemez şekilde yükseliyor, dolar ve Euro’yu fren tutmuyor, borsalar çöküyor, hatta ABD’nin bile kredi notu düşürülüyor…

Ekonominin çıkmaza girdiği, fabrikaların kapandığı, insanların işsiz kaldığı bugünlerde insan sağlığının da bu durumdan etkilenmemesi mantıken kaçınılmaz görünüyor. Gerçekten de araştırmalar ekonomik krizlerin, başta depresyon ve panik atak olmak üzere ruhsal hastalıklar ve intiharları artırdığını gösteriyor.

Meşhur tıp dergisi Lancet’te yeni yayınlanan bir araştırma da küresel finans krizinin Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde intiharları artırdığını ortaya koyuyor. İngiliz bilim adamlarının 2004’ten önce AB’ye giren 6 ülkede (Avusturya, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, Hollanda, Büyük Britanya) ve AB’ye bu tarihten sonra katılan 4 ülkede (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya, Romanya) gerçekleştirdikleri araştırmaya göre Avusturya dışındaki tüm ülkelerde intihar edenlerin sayısı arttı.

Uzmanlar milenyumun başından beri bu ülkelerde azalmakta olan intiharlarda 2007-2009 arasında görülen bu artışı 2008 yazında başlayan ekonomik krize ve işsizlikteki yüzde 2,6’lık artışa bağlıyorlar ve şunları söylüyorlar: “İntiharlar, ruhsal hastalıklarda buzdağının sadece su üzerinde görünen kısmı. İntiharların artmış olduğu durumlarda intihar teşebbüslerinin ve depresyonların da ciddi oranlarda artmış olması beklenir.”

Araştırmacılar bu yorumlarında çok haklılar. İntiharlardaki en büyük artışların krizden en çok etkilenen Yunanistan (yüzde 17) ve İrlanda’da (yüzde 13) olması da bunun en kuvvetli delili.

Bu araştırmanın ilginç bir sonucu da aynı dönemde trafik kazalarının Litvanya’da yüzde 50, İspanya ve İrlanda’da ise yüzde 25 oranında azalmış olması. Kazaların azalması elbette çok olumlu ama organ nakli için trafik kazalarından medet uman hastaların beklentilerinin azalması da olayın ‘traji-komik’ tarafı! Tam da kasap et, koyun can derdinde durumu var.

Karamsarlığa kapılmayın

Ama hemen karamsarlığa kapılmayın, çünkü ekonomik krizlerin ruh sağlığına olumsuz etkileri yanında birçok hastalık, kaza hatta ölüm oranlarının bu dönemlerde azalabileceğini gösteren araştırmalar da var.

Mesela Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada 1929’da Amerika’da Kara Salı adıyla bilinen ve borsaların çökmesine, milyonlarca insanın işsiz kalmasına yol açan ekonomik kriz meğerse Amerikalıların sağlığına adeta ‘ilaç gibi’ gelmiş.

Krizin olduğu sene Amerikalılar için beklenen ortalama hayat süresi 57,1 iken, krizin düzelmeye başladığı 1932 senesinde bu sürenin 63,3’e çıktığı belirlenmiş. 1930’larda en çok ölüme yol açan kanser, grip ve zatürree, kalp-damar hastalıkları, verem, trafik kazaları ve intiharlar içinde ekonomik kriz döneminde sadece intiharlar 100 binde 14’ten 17’ye çıkarken tüm diğer ölümlerde azalmalar olmuş. Bu araştırmanın başı olan Tapia Granados ilk bakışta çelişkili gibi görünen bu durumu şu sözlerle açıklıyor:

“Ekonomik büyüme dönemlerinde firmalar çok yoğun ve meşgul oluyorlar ve çalışanlarından daha fazla iş talep ediyorlar. Çalışma saatleri uzuyor ve çok daha hızlı çalışılması gerekiyor. Uyku ve dinlenme süreleri azalıyor ki bu da strese yol açıyor. İşçiler de stresi yenmek ve rahatlamak için kendilerini sigara ve içkiye veriyorlar. Bunları alacak paralarının olması da önemli bir sebep. Bu yüzden kalp-damar ve akciğer hastalıkları artıyor. Ayrıca bu dönemlerde ihtiyaçtan dolayı tecrübesiz işçi sayısının fazla olması da iş kazalarına bağlı ölümleri artırıyor.”

***

İşsizlik arttıkça ölümler azalmış

North Carolina Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ve Amerika’da 1979-1998 yılları arasında 20 büyük eyalette kalp krizine bağlı ölümlerin makroekonomik parametrelerle ilişkisinin incelendiği araştırmada işsizlikte yüzde bir oranında bir azalmanın kalp krizlerine bağlı ölümleri yüzde 0,75 artırdığı belirlenmişti. Bu, bir senede fazladan 3.900 kişinin ölmesi anlamına geliyor ki hiç de küçümsenecek bir rakam değil. ‘İşsizlik arttıkça, ölümler azalıyor’ diyen araştırmacılar, atmosferdeki partiküller (tanecikler) bir metreküpte 10 mikrogram arttığında kalp krizlerinin yüzde 3.4 oranında artırdığını bildiriyor. Hava kirliliğine yaşlı insanlar daha duyarlı olmakla beraber, bunun kalp-damar hastalığı olan veya yüksek tansiyon, diyabet, sigara içilmesi gibi risk faktörlerine sahip olan daha genç insanlarda da krizleri tetikleyebileceği biliniyor.

***

Kriz bizi teğet geçmese mi yoksa?

Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu tarafından, Amerika da dahil 23 gelişmiş ülkedeki istatistiklerden yararlanılarak yapılan bir araştırmada, çalışanların yüzde 1 oranında artmasının trafik kazalarını yüzde 2,1 oranında artırdığı belirlenmiş.

Ekonomik stresin bazı insanları içkiye daha çok yöneltebileceği düşünülebilirse de, çoğunluğun parasızlığın yarattığı gelecek korkusu ve tasarruf sebebiyle alkollü içeceklerden uzak durdukları ortaya çıkıyor. Ayrıca işsizlik dönemlerinde insanların daha az kavga etmeleri ve daha az risk almalarının; iş stresine, daha az uyumaya ve sosyal ilişkilerin azalmasına bağlı olarak bağışıklığın bozulmasının da önemli olabileceği üzerinde duruluyor.

İnsan bu güzel sonuçları öğrenince içinden “Şu ekonomik kriz bizi acaba teğet geçeceğine birazcık dokunsa da sağlığımız yerine gelse fena olmaz” diye düşünmeden edemiyor. Bir de bu araştırmalarda hiç dikkate alınmayan bence hepsinden de önemli olan bir faktör var. O da, işsizliğin arttığı dönemlerde insanların ister istemez doktor ve hastanelerden uzak kalmaları ve böylece de hem tıbbi yanlışların hem tedavilere bağlı komplikasyonların azalması! Ne dersiniz, haksız mıyım?

Siz de yorumunuzu paylaşın: