BU ÜLKE AŞI FİRMALARININ VE BAZI AKL-I EVVELLERİN ÇİFTLİĞİ DEĞİLDİR!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Prof. Dr. Alişan Yıldıran ‘ ın yazısı:

1-) Gündemde aşıların, kanunda yapılacak değişiklik ile “aile rızası aranmadan” uygulanması konusu var. Bu konuda hakkında genel düşünceniz nedir?

Çocukluk çağında bilhassa hayatın ilk iki yılındaki bir bebeğe aşı uygulandığında nasıl bir immünolojik cevap alınacağı, bu uygulamanın kısa ve uzun vadeli yan etkilerinin ne olacağı, doğumdan sonra gelişimi devam eden immün sistem, sinir sistemi ve mikrobiom üzerine ne gibi etkileri olacağı konusunda hemen hiç bilgimiz yokdur (1). Bunlar hakkında yeterli bilgi olduğu, uygulanmakda olan aşıların maksadı hasıl ederken zarar verip vermediği de meçhuldür (1). Aksini iddia edenler isbat etmek ile mükellefdir. Benim uzmanlık alanlarım arasında hukuk bulunmuyor ancak, “Aile rızası aranmadan” gibi faşizm kokan bir terminolojiyi kullananların tüzel bir kişilik olan devlet mekanizmasının çocuğu korumak için ne zaman devreye girebileceğini evrensel değerlere ters düşmeden ortaya koymaları şarttır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1977’de imzaladığı “Küçüklerin korunması konusunda makamların yetkisine ve uygulanacak kanuna dair sözleşmeye katıldığımıza dair kanunun (2) sekizinci maddesinde “…küçüğün şahsı ve malları ciddî bir tehlikeye maruz kaldığı ölçüde koruyucu tedbirleri alabilirler” denilmekdedir. Yani çıkarılmak istenen kanun öncelikle çocuğun maruz kaldığı veya kalacağı ciddî tehlikeyi tanımlamalıdır, ancak ondan sonra bu tehlikenin ölçeklendirmesi oranında tedbir koyabilir.  Dr. Black’ın 2000’li yıllarda neden ve nerede 10 milyon çocuğun öldüğüne dair araştırmasında, beş yaş altı ölümlerin ana sebebinin açıkça fukaralık ve açlık olduğu görülmekdedir (3). Demokratik bir devletin “Ebeveynin rızasını aramadan” tıbbî müdahale uygulamadan evvel, yeterli ve sıhhatli sosyal destek temin ettiğini isbat ile mükellef olduğu ise sarihdir.

Ayrıca, Biotıp sözleşmesinin 6/2. Maddesine göre “kanuna göre bir müdahaleye muvafakatini verme yeteneği bulunmayan bir küçüğe, sadece temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenen makam, kişi veya kuruluşun izni ile müdahalede bulunulabilir”, buradaki veya kelimesi devletin ebeveynin kararına müdahalesinin ancak ebeveynin olmadığı veya ehliyetinin (farik ve mümeyyiz) olmadığı durumları kapsadığı kolayca anlaşılmakdadır (4). Kaynak gösterdiğim yazısında muhterem Prof. Dr. Hakan Hakeri çocuklara aile muvafakati alınmadan zorla aşı neden yapılamayacağını, böyle bir kanunun demokratik bir toplumda neden çıkarılamayacağını gayet güzel izah etmişdir.

2-)Aşıların zorunlu hale getirilmesi hususunda en temel söylem “aşısız çocukların, toplum sağlığı açısından risk oluşturduğu”dur. Bu konu hakkında görüşünüz nedir?

Bilim ancak mantık ile variddir, bu söyledikleri (söylem ne demek ola ki?) sadece bir iddiadır, isbat edilmedikçe mantıksız olduğu için bir kıymeti yokdur. Neden mantıksız olduğuna gelince, erişkin nüfusun aşısız olması risk yaratmadığına  göre aşısız çocuğun risk yaratması da mümkün değildir. Bilakis, hiç bir değerlendirme yapılmadan tuttuğunu öpen bir anlayışla bütün çocuklar aşılandığına göre; bilinmeyen bir immün yetmezliği olup da canlı aşı ile aşılanan bir çocuğun aşı suşunu olduğu gibi veya; mutant ve daha tehlikeli hale getirip etrafa yayması sık rastlanılan ve tehlikeli bir durumdur. Buna “Vaccine virus shedding” denir ve dünyada polio aşılaması başladıktan sonra görülen salgınlar ve bundan sonra görülen aşıya bağlı (vaccine-induced) polio vakaları tipik örnekdir (5, 6).

3-) 2. Ulusal Aşı Çalıştayına katıldığınızı bir websayfasına yazdığınız yorum aracılığı ile öğrendik. Çalıştaya ve alınan kararlara dair söylemek isteyeceğiniz bir şey olur mu? Yazınızda kanun tasarısının dünyada bi örneği yok demişsiniz. Bunu biraz örneklendirir misiniz?

İkinci Ulusal Aşı Çalıştayı geçen ay Sağlık Bakanlığı ve millî tıp derneklerinin temsilcilerinin katılımı ile yapıldı. Daha önceki toplantıya çağrılmayan Allerji-İmmünoloji Derneği’nden sadece bir temsilci istenmiş, Derneğimiz de beni temsilci olarak göndermeyi uygun görmüşdür. Bu çalıştayın fikir babası, organizatörü, Aşı Bilim kurulu Başkanı, Dr. Profit’in Türkiye temsilcisi Sayın Prof. Dr. Mehmet Ceyhan bizzat telefon ile ve mail ile bendenizi “İmmün yetmezliklerde aşılama” konusunda aktivatör ve diğer dört oturumda tartışmacı olarak davet etti, on dakikalık bir konuşma hazırlamamı istedi.

İlk gün bir oturuma tartışmacı olarak katıldığımda demokratik bir tartışma ortamı olmadığını aşı konusunda genel geçer fikirlerden başka bilgisi olmayan doktor ve profesör ünvanlı bir takım kişilerin cahilce ifade ve tarizlerine maruz kaldım. “İmmün yetmezliklerde aşılama” konusunda konuşmama yapdırılmadığı gibi, aktivatör olarak tartışmayı başlattığımda bir önceki konuşmada Sayın Prof. Dr. Yıldız Camcıoğlu’nun bazı basit bilgileri verdikden sonra kimsenin bu alengirli konuda söz almak istemediğini görünce “Lenfosit sayı ve fonksiyonlarını değerlendirmeden kimseye aşı yapılamayacağını” ifade ettiğim anda Dr. Ceyhan’ın aniden fırlayarak “Bu şekilde konuşamazsın, bu toplantı bu yöne sürüklenemez” mealinde sözleri üzerine toplantıyı terk ettim.

Daha önce de yazdığım gibi çocukluk çağı aşıları enfeksiyoncu, halk sağlığı ve sosyal pediatri uzmanlarının değil bu konuda uzmanlaşmış immünolog/vaksinologların işidir, ülkemizde acilen TÜSEB bünyesinde bir vaksinoloji kürsüsü teşekkül ettirilmelidir. Çalıştay’da bu konuyu gündeme getirdiğimde, kıdemli bir profesörün vaksinolojinin ne olduğunu bilmediğini esefle gördüm.

Tıb camiamızın cehaletini kısa süre önce başımdan geçen bir hadise ile misallendireyim; multipl skleroz immünopatojenezini anlatmak için katıldığım bir toplantıda benden evvel su (bildiğiniz su) ile multipl skleroz oluşabildiği konusunda bir araştırmadan sitayişle bahseden profesörlerin benim otoimmün bir hastalık olan ve en önemli epigenetik otoimmün faktör olan aşılardan kaynaklanabileceğini söylediğimde bu konuyu hiç duymadıkları halde hiç inanmadıklarını hiç şaşırmadan fark ettim.

İnternetten erişebildiğim kadarı ile, dünyanın hiç bir ülkesinde bu derece kapsamlı bir şekilde bütün çocukluk çağı aşılarının ebeveyn rızası alınmaksızın yapılmasına temin edecek bir kanun olduğuna rastlamadım. Sadece bazı ülkelerde bir takım içtimaî müeyyideler uygulanmakdadır. Ancak, tam tersi ise sabittir, Birleşik Devletlerde dinî ve şahsî istisnalar halen bir kaç eyalet hariç uygulanmakdadır (7). Stratejik ve taktik akıla sahip bir devlet (var olduğunu ümid ediyorum) bütün bunları takib etmeli ve vatandaşlarının zarar görmesine izin vermemelidir.

4-)Yurt dışında uygulanan aşılarla ülkemizdeki aşıların içeriği farklı mı?

Bu sualinize aşılar hakkında neden endişelenmeniz gerekdiğini anlamanızı sağlayacak bir cevap vermeye çalışayım;

Mevcut aşı üretim teknolojisi ile üretilen hiç bir aşı viali (ampül de diyebiliriz) ve/veya lotu birbirinin tıpatıp aynısı değildir ve olamaz, bu sebeple yapılan her aşının karekod kaydının tutulması mecburîdir (ülkemizde ikiyıl önce mecburî oldu!). Bunun anlamı şudur kime ne piyango çıkacağı belli değildir! Aşıların otoimmüniteye yol açan en önemli epigenetik faktör olmasının dışında kostimulus görevi yapan ağır metalin yanında beklenmedik virüslerle kontamine olmaları bile ne kadar tehlikeli olabileceklerinin delilidir. Bir diğer tehlike ise dünya üzerinde mevcut beş global aşı üreticisinin kirli geçmişi ve kötü niyetleridir, afrikalı kadınları kısırlaştırmak için difteri aşılarına hcg katmaları kesinlikle unutulmamalıdır. İşte bu sebeble, çocuklarımıza aşı yapılacaksa bu millî bir aşı olmalıdır, aynı savunma sanayiinde olduğu gibi.

5-)Milli aşı projesi hakkında düşünce ve önerileriniz nelerdir? %100 yerli üretim mümkün mü, iyi bir aşı içeriği nasıl olmalı?

Bu sorunuzun cevabı bir önceki soruda verildi. Ancak bir ilave yapmak gerekiyor, aşı konusu kızamık, su çiçeği gibi basit çocukluk çağı hastalıklarını değil, Kırım-Kongo kanamalı humması gibi endemik ve gerçek ölümcül hastalıkları ve biyolojik savaş ile gündeme gelebilecek zikavirüs gibi patentli NBC silahlarına yönelik olarak daha önce de belirttiğim gibi TÜSEB bünyesinde kurulacak, dünyanın en önemli aşı departmanı olan Emory Vaccine Center ayarında ve kat’î surette millî bir müessese tarafından deruhde edilmelidir.

Kaynaklar:

1. https://personel.omu.edu.tr/docs/ders_dokumanlari/5099_40253_534.pdf

2. Resmî gazete 12.1.1977, Sayı: 15817

3. http://www.cfwshops.org/download/child_survival.pdf

4. http://www.medimagazin.com.tr/authors/hakan-hakeri/tr-ulkemizde-zorla-asi-yapilabilir-mi-72-64-3571.html

5. http://insidevaccines.com/wordpress/2008/02/24/secondary-transmission-%EF%BB%BFthe-short-and-sweet-about-live-virus-vaccine-shedding/

6. http://www.westonaprice.org/press/studies-show-that-vaccinated-individuals-spread-disease/

7. http://www.ncsl.org/research/health/school-immunization-exemption-state-laws.aspx

Yazı için 9 yorum yapılmış:

  1. Bir anne dedi ki:

    Ağzınıza kaleminize ilminize sağlık, Allah sizin gibi bir takım çevrelerin adamı olmayan, dürüst gerçek bilim adamlarından razı olsun.

  2. uz dr seyfullah kılıç dedi ki:

    BU ÜLKE AŞI FİRMALARININ VE BAZI AKL-I EVVELLERİN ÇİFTLİĞİ DEĞİLDİR!

    Başlık bu

    Ancak yazının içeriğini okuduğunuzda yanıt EVET dir maalesef. Ülke yönetimleri bunun karşısında duramaz Ancak halk olarak bunun karşısında durabiliriz. Bunun içinde bilgi sahibi (bilgi olmadan fikir olmuyor) bütün bir halk şeklinde( bölünmüş değil) ve kararlı olmak gerekiyor.
    Bizim gibi her konuda devletlülerden eylem tedbir bekleyen bir toplum için ümit varmı? Malesef YOK

  3. Araştırma görevlisi Ali dedi ki:

    sayın Dr. Seyfettin Kılıç olayı çok güzel özetlemiş.
    Aşı bilimsel bir mesele olmaktan çoktan çıkmış devletlerin de üstünde olan ilaç endüstrisinin dayatmasına dönmüştür. Onlar ne diyorsa o olacaktır. Bilimmiş araştırmaymış hepsi boş. Bakanlığın aşı tekellerine karşı çıkabileceğine ihtimal vermiyorum, bizlerin toplum olarak bilinçlenmesi çok daha önemli. Bu sebeple de bu yazıyı çok önemli buluyorum.

  4. Nihat Arslan dedi ki:

    Aşılarını kendi üreten satan bir ülke iken nasıl oldu da tüm aşıları ithal eden bir ülke durumuna düştük?

  5. Emekli doktor dedi ki:

    Bu yazıları doktorların okumadığını veya okuyanların sayısının çok az olduğunu sanıyorum. okusalardı mutlaka olumlu veya olumsuz görüş belirtirlerdi. Yazık!

  6. Doktor Acısöyler dedi ki:

    acı gerçek başlıkta;
    BU ÜLKE AŞI FİRMALARININ VE BAZI AKL-I EVVELLERİN ÇİFTLİĞİ..DİR!

  7. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Olmadığını herkes görecek inşallah!

  8. Dr. Çaresiz dedi ki:

    Profit baba’ nın bir çiftliği var
    Çiftliğinde aşıları var
    Herkese yapılacak, herkese yapılacak diye bağırır
    Çiftliğinde Profit baba’ nın

  9. KARAR VERİCİLER MİLLİ VE YERLİ OLMALI

    Domuz gribi skandalı bize şunu öğretti : Başkasının ipiyle kuyuya inemeyiz. Başkasının ağzına bakarak gideceğimiz yer felakettir. Konuyu çok iyi bilen, küresel sistemle çıkar ilişkileri olmayan milli ve yerli uzmanlara ihtiyaç duyuyoruz. Batının her yaptığını doğru ve güvenilir zanneden yetersizlerin, bilimsel, milli ve yerli olanlarla değiştirilmesi gerekiyor. Nükleerden yazılıma, ilaçtan aşıya ulusal çıkarlarımızı ve geleceğimizi koruyacak bilim insanları yetiştirilmelidir. Başkalarının güdümünde bilimsel ve zihinsel mandacılıkla geldiğimiz yer burası. Bu sistemde küresel anlayışın ve çıkarların dışına çıktığınız an, afaroz edilirsiniz. Konunun yetkin isimlerinden sayın Prof. Dr. Alişan Yıldıran bey ne güzel özetlemiş :

    Aşıların otoimmüniteye yol açan en önemli epigenetik faktör olmasının dışında kostimulus görevi yapan ağır metalin yanında beklenmedik virüslerle kontamine olmaları bile ne kadar tehlikeli olabileceklerinin delilidir. Bir diğer tehlike ise dünya üzerinde mevcut beş global aşı üreticisinin kirli geçmişi ve kötü niyetleridir, afrikalı kadınları kısırlaştırmak için difteri aşılarına hcg katmaları kesinlikle unutulmamalıdır. İşte bu sebeble, çocuklarımıza aşı yapılacaksa bu millî bir aşı olmalıdır, aynı savunma sanayiinde olduğu gibi.

    TÜSEB bünyesinde bir vaksinoloji kürsüsü teşekkül ettirilmelidir. TÜSEB bünyesinde kurulacak MİLLİ AŞI MERKEZİ, dünyanın en önemli aşı departmanı olan Emory Vaccine Center ayarında ve kat’î surette millî bir müessese tarafından deruhde edilmelidir.

Siz de yorumunuzu paylaşın: