VİRÜS YAPAY DA OLSA TEK ÇARE AŞI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Tunca Bengin’ in köşesinden:

Sürekli mutasyon geçiren Kovid-19 dünyayı kasıp kavururken, bir yanda da aşı tartışmasının yanı sıra virüsün doğal mı yoksa insan yapımı mı olduğuna dönük kafa karışıklığı da devam ediyor. Çünkü bilim insanları ağırlıkla “Virüsün yapısını bildiğimiz için, yüzde 90 insan yapımı olmadığını söyleyebiliriz” görüşünde olmasına rağmen yine bazı bilim insanlarınca dile getirilen karşı tezler de var.

Hatta Biden’ın talimatıyla bu konuda araştırma yapan ABD istihbarat örgütlerinin merkezi kurumu Milli İstihbarat Direktörlüğü Ofisi’nin raporu dahi Kovid-19’un çıkış kaynağı konusunda “bir laboratuvardan sızdığı ya da doğada geliştiği” yönünde iki farklı görüş ortaya koydu. Yani dünyanın en iyi istihbarat ağlarından birine sahip olan ABD daha başlarda Çin’den gelecek tehlikeyi kestiremediği gibi koronavirüsün kökenini saptama konusunda da net bir bilgiye ulaşamadı ve ikiye bölünmüş durumda.

Biden’ın Kovid-19’un kökeni bulunana kadar rahat uyku uyumayacaklarına dönük kuşkuyu derinleştiren sözleri de malum. Dahası, bir de virüs doğal başlamışsa bile belki daha sonraki mutasyonlarda bir insan parmağının değdiği manipülasyonlar da olabilir diyen bilim insanları da var. Onlara göre de virüsteki gelişmeler sıra dışı. Dolayısıyla, Kovid-19’un kökeni, çıkışı konusundaki kafa bulandıran noktalarla ilgili sürekli yeni tezler gelişiyor ve yeni arayışlar oluyor. Hem dünyada hem de ülkemizde.

Mesela, 14 Ekim’de ülkemizde “Kovid-19’un kökeni: Geleceği aydınlatmak, geleceğe ışık tutmak” başlıklı uluslararası online bir panel gerçekleşecek. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi KBRN (Kimyasal-Biyolojik-Radyoaktif-Nükleer) Tehdit Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Savunma Politikaları Geliştirme Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Levent Kenar’ın organize ettiği ve moderatörlüğünü yapacağı panelde aralarında ABD’lilerin de bulunduğu yabancı ve yerli bilim insanları virüsün kökeni, çıkışı hakkındaki tezleri gerekçeleriyle birlikte savunacaklar. Bu panelin sonunda “En azından şüpheleri azaltacağız ya da daha da artıracağız” diyen Prof. Kenar, anlatıyor:

“Kendi görüşüm, ben bunun bu kadar doğal olduğunu düşünmüyorum. Şundan dolayı: Mikrobiyolojiye göre, bu mikroorganizmalar belli bir coğrafyada, belli bir iklimde, belli bir meteorolojik şartta etkili olurlar fakat şimdi bakıyorsunuz nanometrik bir mikroorganizma dünyanın her yerinde. Kastettiğimiz değişik coğrafyalar var dağ, tepe var, değişik meteorolojik şartlar var… Bunları düşününce bunun çok doğal bir şey olmadığı aklınıza geliyor. Sanki bütün bu şartlara karşı dirençli bir manipülasyon yapılmış gibi ama tabii bu açığa kolay kolay çıkmaz. Bu yıllar sonra itiraf edilebilecekse bile edilir, şimdi bunun için böyle bir şey söylemek için çok erken. Artı silah olarak üretilmişse bile bunun kanıtları ortadan kaldırılmıştır. Siz böyle bir şey yapsanız kanıtını saklar mısınız? Hangi ülke yaparsa yapsın bunu.”

Bunlar elbette ki olasılıklar, iddialar ama Prof. Kenar’ın somut olarak söylediği şeyler de var. O da koranavirüs doğal ya da yapay her ne şekilde gelişse de buna karşı tek çarenin aşı olması. Şu an başka bir seçeneğin olmadığını, özellikle mRNA aşıları genetik yapıyı etkiler iddialarının da gerçeği yansıtmadığını belirten Kenar devam ediyor:

“Yok böyle bir şey. Genetik yapıya mRNA’dan girilmez zaten o farklı bir olay. Öyle bir şey yok. O şehir efsanesi. Bilimsel bir tarafı yok yani. Genetiğe girilse ne olacak onu da anlamış değilim. Zaten genetiğimize giren bir sürü şey alıyoruz normal zamanda. GDO’lu besinler alıyorsunuz, radyasyon alıyorsunuz. Asıl genetik oynamaları bunlar yapıyor. Konuştuğumuz cep telefonları, Wi-Fi sistemleri sanki bunlar etkilemiyor mu? En basitinden, tomografiye giriyorsunuz. Tomografide normalin 600 katı radyasyon alıyorsunuz. Ona gelene kadar genetiği etkileyecek bir sürü şey var.”

– mRNA aşıları riskli değil yani?

“Yok, sonuçta bir protein aldığımız. Bize zerk edilen bir protein. O protein de belirli bir süre, eğer ileride bir spike protein (virüsün hücre içine girmesinde rol alıyor) alırsak, yani buna maruz kalırsak ona karşı koruyuculuk geliştiriyor. Bu mekanizma salgından önce de uygulanan, kanser aşısı dedikleri şey. Tabii çok yaygın olmadığı için fazla bir şey bilmiyoruz. mRNA aşıları veya protein takviyesi diyelim, bu koronavirüsle gündeme oturdu. Yani söylenenler spekülasyon, bilimsel anlamda bir şey değil.”

– Tomografi etkiler dediniz?

“Radyasyon, biliyorsunuz, hücre çekirdeğini etkiler ve sonuçta insanın genetik yapısını da etkiler. En basitinden, Çernobil sonrası yaşananlara dikkat edin. Çernobil’in olduğu yerlere yakın ki bu İtalya’ya kadar iniyor, buralarda mesela kanser olaylarında artış var. Kanserin zaten birçok şeyin kökeni genetiğe bağlı. Genetik değişimler bu tür kanserleşmelere yol açıyor, bunun bir sonucu var. mRNA aşılarının genetik yapıları bozduğuna dair bilimsel kanıt falan yok.”

Özetle, şu andaki veriler ve olasılıklar böyle ama önümüzde de yoğun bakımdakilerin vefat etmesi gibi bir gerçek var. Dolayısıyla, iki seçenek söz konusu: Bulaştığı zaman ölebilirsin ya da aşıyı olursun.”

 

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. CANAN KARATAY dedi ki:

    Pandemi süreci devam ediyor iken, eğer gerçek pandemi ise tabii ki aşı yapılmaz, çünkü hiç bir aşı pandemiyi önlemez. Dünya kadar gerçek bilimsel kanıtlar bulunuyor bu konuda.

    Ateşle seyreden bir viral enfeksiyon devam ediyorken aşının faydası olur mu?

    Neden sorgulanmıyor.

    Aşı araştırma grubunun başında kimler var acaba?

    Hıfzısıhhayı bu araştırma grubu mu kapattırdı acaba? Aklıma böyle şeytani sorular ve şüpheler geliyor da!

    Çocuk hekimleri, neden yetişkinlere aşı da, aşı diye tutturuyorlar? Suç işlemiyorlar mı?

    Çocuk hekimlerinin yetişkenlere ilaç yazmaları bile suç değil mi?

    Mal practice değil mi?

Siz de yorumunuzu paylaşın: