AĞRI KESİCİ İLAÇLAR EKLEM İLTİHABINI DAHA DA KÖTÜLEŞTİRİYOR
Bizde de tüm dünyada da yaygın olarak kullanılan ibuprofen, naproksen, diklofenak etken maddeli ağrı giderici ilaçların zamanla eklem iltihabını kötüleştirebilecekleri tespit edildi.
Araştırma Radiological Society of North America (RSNA)’ nın yıllık toplantısında sunuldu (1).
Araştırma orta-ağır derecede eklem iltihabı (osteoartrit) olan ve başlangıç ile dört yıllık takip arasında en az bir yıl sürekli non steroid anti-enflamatuar kullanan 277 katılımcı ile bu ilaçları kullanmayan 793 kişinin karşılaştırılmasıyla yapıldı.
Tüm katılımcılara başlangıçta ve 4 sene sonra 3T MR yapıldı ve görüntüler enflamasyonun biyo-belirteçleri için puanlandı.
Kıkırdak kalınlığı, bileşimi ve diğer MR ölçümleri, artrit ilerlemesini değerlendirmek için invazif olmayan biyo-belirteçler olarak kullanıldı.
Analizlerde anti-enflamatuar ilaç kullanımının uzun vadeli bir yararı olmadığı belirlendi.
Eklem iltihabı ve kıkırdak kalitesi, ilaç alanlarda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında başlangıçta daha kötüydü ve dört yıllık takipte de kötüleşti.
Araştırmacılar, bu sonuçların gözlemsel olduğunu ve bu ilaçların kötüleşen artrit enflamasyonuyla nasıl bağlantılı olabileceğini anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini vurguluyorlar.
Bu sonuçlar çeşitli şekilde açıklanabilir.
BİR: Bu ilaçlar sinoviti etkili bir şekilde önlemeyebilir ve bu yıkıcı değişiklikler zamanla ilerleyebilir.
İKİ: Hastalar ağrıları giderildiği için daha aktif olabilirler ve iltihap bundan dolayı ilerleyebilir.
Araştırmacılar ne diyor?
Araştırmacılardan Johanna Luitjens de şunları söylüyor:
“Bu ilaçlar sıklıkla ağrıyı tedavi etmek için kullanılır, ancak bunların osteoartrit hastalarında sonuçları nasıl etkilediği hâlâ tartışmalıdır. Özellikle, ilaçların sinovit veya eklemi kaplayan zarın iltihaplanması üzerindeki etkisi, MR tabanlı yapısal biyo-belirteçler kullanılarak hiçbir zaman analiz edilmemiştir.
Sinovit, osteoartritin gelişmesine ve ilerlemesine aracılık eder ve tedavide bir hedef olabilir. Bundan dolayı çalışmamızın amacı, NSAID tedavisinin sinovit gelişimi veya ilerlemesini etkileyip etkilemediğini analiz etmek ve osteoartritteki değişiklikleri yansıtan kıkırdak görüntüleme biyo-belirteçlerinin tedaviden etkilenip etkilenmediğini araştırmaktı.
Bu ilaçların diz ekleminin osteoartritinin ilerlemesini yavaşlatmadığını veya enflamasyonu azaltmadığını tespit ettik. Osteoartritli hastalarda çok yaygın olarak kullanılan bu ilaçların eklem iltihabı üzerinde olumlu bir etkisi gösterilemediğinden kullanımları tekrar gözden geçirilmelidir.”
Osteoartrit nedir?
Kemik ve eklem iltihabı anlamına gelen osteoartrit bizde halk arasında yanlış bir ifade olmasına rağmen ”eklem kireçlenmesi” adıyla biliniyor.
Sinoviyal membran, eklemleri saran bağ dokusudur ve sinovit de bu zarın tahriş olduğu ve iltihaplandığı manasına gelir.
Bu hastalıkta eklemleri destekleyen kıkırdak yavaş yavaş aşınıyor ve bu sebeple bazen dejeneratif eklem hastalığı olarak da adlandırılıyor. Artrite genellikle ağrılı olabilen eklem iltihabı veya şişmesi eşlik ediyor. Bu hastalığı tamamen iyileştirebilen veya ilerlemesini durduran bir ilaç veya tedavi yöntemi yok.
Tüm dünyada 500 milyon osteoartrit hastası olduğu tahmin ediliyor.
Osteoartrit en çok kalça, diz ve el eklemlerinde görülüyor.
Anti-enflamatuar ilaçlar
Anti-enflamatuar ilaçlar bizde romatizma veya ağrı kesici ilaçlar olarak biliniyor. Bunlara tıp dilinde kısaca NSAİ (non steroid anti-enflamatuar) ilaçlar yani kortizon olmayan iltihap giderici ilaçlar deniyor. Bu grupta yer ilaçların en çok kullanılanları ibuprofen, naproksen, diklofenak, aspirin, indometasin, ketoprofen, meloksikam, nimesulid ve etodolak’ tır.
Bu ilaçların uzun süreli kullanımda kalp krizi, felç, mide-bağırsak yara ve kanamaları, böbrek hasarı ve bilhassa astım ve saman nezlesi olanlarda alerji gibi aksi tesirleri vardır.
Gelelim neticeye
Sadece bu araştırmaya dayanarak kesin bir kanaate varmak elbette doğru olmaz ama bu sonuçların randomize kontrollü çalışmalarla araştırılması da şarttır.
Bu grup ilaçların kalp krizi, felç ve bunlara bağlı ölüm riskini genel olarak artırdıkları da unutulmamalıdır.
İlk çıktıklarında yere göre konamayan ilaçların daha sonra işe yaramadıkları gibi hastanın daha fazla zarar görmesine de sebep olabileceklerine ait sayısız örnek var.
Bunlardan rofekoksib etken maddeli Vioxx isimli ilaç da çok etkili ve emniyetli olduğu iddialarıyla piyasaya verilmiş ve tüm dünyada büyük satış rakamlarına erişilmişti. Daha sonra ilacın kalp krizi ve felçleri artırdığı saklanamaz olmuş ve ilaç kullanımdan kaldırılmıştı. İşin acı tarafı ise bu durumun üretici Merck şirketi tarafından bilinmesine rağmen saklanmasıydı.
Şirket “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” mantığıyla 1 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum edilmişti (2, 3, 4).
Kaynaklar:
1. https://press.rsna.org/timssnet/media/pressreleases/14_pr_target.cfm?id=2379
3. https://ahmetrasimkucukusta.com/2019/11/16/hakkimda/yok-edin-bu-kisileri/
4. https://ahmetrasimkucukusta.com/2011/11/23/haftanin-haberi/merck-1-milyar-dolar-odeyecek/
Medya:
https://newatlas.com/medical/nsaid-anti-inflammatories-linked-to-worse-osteoarthritis-progression/
***
YIL 2011 AYLARDAN KASIM
1950’li yıllar; kronik hastalıkların henüz yaygınlaşmadığı, insanların ilaç kullanılmamış yerli mahsullerden yapılmış besin değeri yüksek tencere yemekleri ile adam gibi beslendiği yıllardı.
1970’li yıllardan sonra ise beslenmede; suni tatlandırıcılar, GDO’lu besinler, katkı maddeleri, tarım ilaçları ile başlayan olumsuz süreç 2000’li yılların başında zirveye çıkmıştı. O yıllarda, asırlardır devam eden doğal beslenme düzeninin değişmesi sonucu, obezite ve kronik hastalıklar patlamış, sonu nereye varacağı kestirilemez bir hale gelmişti.
Böyle umutsuz bir ortamda, 2011 yılının Kasım ayında, bağımsız dört Türk Bilim insanı (Prof. Dr. Ahmet AYDIN, Prof. Dr. Canan EFENDİGİL KARATAY, Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA ve Uz.Biyolog Mevlüt DURMUŞ) bu olumsuz gidişi durdurmak için bir araya gelerek, daha önce hiç bir hekimin cesaret edemediği bir çıkış yapmaya karar verdiler.
Tabii ki medyada karşıt görüşlü hekimler ile bu grup arasında bilimsel tartışmalar da hız kazandı. Tv’lerde günlerce haber programlarına konu oldular.
Bu dört kişinin şöhret olmak için bu yola başvurdukları dile getirildi.
İnsanlar, hastalar o güne kadar böyle tartışmalara hiç tanık olmamışlardı, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı.
2011 yılı Kasım ayında hekimler arasında başlayan bu hararetli tartışmalar, Kasım’ın sonuna doğru doruk seviyesine ulaştı.
Yılın birçok günü sıradan geçer. Başlar ve biter. Birçok günün, hayatın akışına bir etkisi yoktur. Oysa 2 Aralık 2011. O gün dört bilim insanı tarafından düzenlenen “Kolestrolle İlgili Bilimsel Gerçekler” konulu basın toplantısı Türk tıp tarihine damgasını vuran bir milât olmuştur. Bu tarih, bir kilometre taşı, bir dönüm noktasıdır.
Bu tarih, bir farkındalık günü olarak her yıl anımsanmalıdır.
İnsanların bir kısmı bencildirler. Genellikle kendileri için yaşarlar. Ancak bazıları vardır ki diğer insanları da düşünürler ve onlar için zamanlarını harcarlar.
Hekimlerin Piri İbn-i Sina bin yıl önce; “kuramsal ve uygulamalı bilimlerin amacı; nedenler belirlemektir, hekimler; yalnız hastalıkların nedenlerini değil, sağlığı sürdürmenin nedenlerini de gözönüne almalıdırlar.” diyerek koruyucu sağlık hizmetlerine dikkat çekmişti.
Bu dört bilim insanı; bu düstur ile, 2011 yılını takip eden süreç içerisinde, bıkmadan, usanmadan, karşılıksız, çıkarsız bir mücadele vererek; basında, TV’lerde, seminerlerde insanları beslenme yanlışlarından ve tuzaklarından döndürmeye gayret gösterdiler.
Prof.Karatay : “Tüm dejeneratif hastalıklar KRONİK İNFLAMASYON ile başlar ve devam eder. Dejeneratif hastalıklar, önlenebilir, iyileşebilir hastalıklardır. Başlatmamak elimizdedir! Kesinlikle GENETİK değillerdir.” diyerek herkese basitçe durumu açıkladı.
Zaman zaman, alternatif şarlatan tıpçı muamelesi görüp, alaycı aşağılamalara maruz kaldılar, ama bu ifadelere sabırla ve bilimsel açıklamalarla göğüs germeye çalıştılar, asla pes etmediler.
Öğrettikleri ile on binlerce kişiye destek oldular, ama en önemlisi insanlara yaşadıkları sürece daha sağlıklı kalabilmelerinin yolunu gösterdiler.
Bugün artık onların açtığı yoldan yola çıkarak hekimlerce oluşturulan internet siteleri, sosyal medya sayfaları; sağlıklı yaşam prensiplerini takipçilerine aktarıyorlar. Böylece milyonlar sağlıklı yaşam konusunda bilgi sahibi oluyorlar.
Halk sağlığına büyük emekleri ve katkıları olan bu dört değerli bilim insanı, gelecek nesillerde şükranla ve minnetle anılacaktır.
Merhametli, vicdanlı, iyi kalpli hekimler!
Halkımızın iyiliği için, çocuklarımızın geleceğinin daha sağlıklı olması için çabaladınız. Bundan sonra da sizden öğrenilenlerle, sizin izinizde bu mücadele devam edecektir.
Sabahattin Ali’nin, Türk edebiyatının başyapıtlarından biri olan unutulmaz eseri “Kürk Mantolu Madonna” romanından etkileyici bir alıntı şöyledir :
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil… Bana hakikaten yaşamak imkânını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?..”
Bu alıntı değiştirilerek, Prof.Ahmet AYDIN, Prof.Canan EFENDİGİL KARATAY, Prof.Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA, Uz.Biyolog Mevlüt DURMUŞ’a ithaf olunur :
“Tesadüfler sizi önümüze çıkarmasaydı, yine aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektik. Siz bize dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, sağlığın kıymetini, mutlu olmayı, ilaçlara mahkûm olmadığımızı, sağlıklı yaşamayı öğrettiniz. Bunu anlayamayanların kabahati sizin değil. Bizlere sağlıklı yaşama imkânı sağlayan sağlık öğütleri verdiğiniz için size teşekkür ederiz. Bu öğütler birkaç ömür kıymetinde değil midir?..”