SAĞLIĞIMIZ O RÜŞVETLERE KURBAN MI GİDİYOR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Gülümser Heper’ in yazısı:

Şekerli içecekler tüm dünyada obezite ve diyabet salgınının en ciddi nedeni olarak kabul ediliyor. Şekerli içeceklerin tek başına öldürücü etkisi bilimsel çalışmalarla gösterildi. Çalışmalar şekerli içeceklerin her yıl 183. 000 kişinin ölümden doğrudan sorumlu olduğunu; buna 133. 000 diyabet ve 44. 000 kalp kaynaklı ölümlerin dahil olduğunu ortaya koydu. Bilimsel verilerin ışığında artık birçok toplumsal sağlık örgütü bu içeceklerin karşısında konumlanmaya başladı. Bunlardan birisi olan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) satışları azaltmak için şekerli içeceklerde vergi artımı öneriyor.

WHO bir tasarı hazırlayarak dünya ülkelerinin şekerli içeceklerde vergi artırımına gitmesini istedi. Bu verginin boyutu ve amacı, şekerli içeceklerin fiyatını yüzde 20 artırarak satışlarını mümkün olduğu kadar azaltmak olarak ifade ediliyor. WHO’nun bu raporunu temel alan ICBA (International Council of BeveragesAssociations),  bir açıklama yaparak vergi artırımının haksızlık olduğunu, bu yöntemin halk sağlığını düzeltici etkisinin ispatlanmadığını öne sürdü.

Ancak Meksika’da ocak 2014’de başlatılan uygulamayla yüzde 10 vergi artırımınınbir yıl içinde satışları yüzde 12 azalttığı gösterildi. Yine Berkeley, California’da ilk kola vergilendirmesi uyguladığında 2 yıl içerisinde satışların yüzde 21 düştüğü; San Francisco’da ise seçim döneminde kola vergileri düşürüldüğünde satışların yüzde 4 arttığı gösterildi. Bu arada, sigarayla mücadelede bazı ülkelerin etkin bir şekilde uyguladıkları vergi artırımının sigaranın bırakılmasında caydırıcı yönü olduğu kanıtlandı. Şekerli içeceklerde vergi artırımının önündeki en büyük engel şekerli içecek lobilerini gücüdür.

Büyük kola firmaları artık AHA, ADA ve WHO gibi sağlık örgütlerinin gücünü biliyorlar. Ancak bu firmalar boş durmayarak sağlık örgütlerinin tavsiyelerini boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Kullandıkları en etkili yöntem ise RÜŞVET. Clinton’ın basına sızdırılan mailleri bu rüşvetin küçük de olsa bir boyutunu sergiliyor ve Kola endüstrisinin nerelere ulaştığını resmediyor.

YAKLAŞIK 60 YILDIR RÜŞVET, ŞEKERİN ZARALARINI GÖSTEREN BİLİMSEL VERİLERİN ÖNÜNE GEÇTİ

Yıllardır şeker ve sağlık kaybı arasındaki ilişkinin açıklanması rüşvetlerle engellendi ve gıda bilimi halk sağlığını göz ardı ederek endüstrinin istediği şekilde yönetildi.

Tarihi analizlere göre 1950’li yıllarda şeker ve koroner arter hastalığı arasındaki  ilişki tespit edilmiş. Ancak endüstri bu verileri tabir caizse toprağın altına gömmüş. Bunu yaparken toplumun ilgisini şeker dışında bir alana, diyetteki yağlara yönlendirmiş.

Koroner Arter Hastalığı ile şeker (Sukroz) arasındaki ilişki ilk kez 1950’de kanıtlanmış. İncelenen SRF’nin (Sugar Research Foundation) iç belgeleri bu verilerin nasıl iç edildiğini gösteriyor. Şeker endüstrisi 1960 da ve 1970’de sukrozun zararları hakkında şüpheyi ortadan kaldırmak için diyetteki yağı ön plana çıkaran araştırmalara sponsorluk yapmış.

Daha geçen yıl Coca Cola firması Global Energy Balance Network isimli ve kazanç gütmediğini iddia eden bir grubu ekonomik olarak desteklemiş. Karşılığında obezitenin çözümünde sadece egzersiz öne çıkarılarak, diyet ve şekerli içeceklerin etkisini küçümseyen söylemler üretilmiş.

2011-2015 arasında Coca-Cola ve Pepsi Kola firmasının 96 sağlık örgütüne sponsorluk yaptığı biliniyor. Bu örgütlerin çoğunluğu obeziteyle mücadele için yapılandırılmış. Bu firmaların yüzde 97 oranında başarılı lobi faaliyetleri yürüttüğü biliniyor.

Halk sağlığını korumak için kurulduğunu iddia eden kurumların, kola firmalarından rüşvet aldıktan sonra kolada vergilendirme konusunda görüşlerini nasıl değiştirdiklerine ilişkin örnekler:

1.  SavetheChildren adlı bir kuruluş kolada vergiyi desteklerken Pepsi firmasından 5 milyon dolar bağış aldıktan sonra fikrini değiştirmiş.

2.  NAACP isimli azınlık haklarına sahip çıktığını savlayan bir örgüt 1. 6 milyon dolar bağış sonrası kolada vergiye karşı çıkmış.

COCA-COLA’NIN HİLLARY CLİNTON İLE BAĞLANTILARI

Yakın zaman önce Hillary Clinton’un ortaya saçılan gizli mailleri de kolada vergi artırımına karşı firmanın mücadelesini sergiliyor.

Hikâyelerden birisi oldukça ilginç. Clinton’ın da desteklediği Philadelpia Belediye Başkanı Jim Kenney, okul öncesi çocukları ekonomik bakımdan desteklemek için kolada vergi sistemini savunmaya başlamış. İşte o an Koka Kola üst seviye idarecisi ClydeTuggle iki anahtar konumda Clinton kampanyası direktörüne (Capricia Marshall ve Sara Latham) mail atmış.

Bu mailde aynen şöyle yazıyor: “Ne????, Bütün bu yaptıklarımızdan sonra mı? Umarım yanlış bir bilgidir.” Firma bu maillerle Nisan ayından itibaren Clinton’u kola vergileriyle ilgili düşüncelerinde geri adım atmaya zorlamış.

Kola firması, kesenin ağzını açarak karşılığında itaat istemiş ve daha o günün sonunda kola firması temsilcileri ağır bir tehdit savurmuş. Verilen cevapta kolada vergi konusunun Clinton’ın politik ajandasında olmadığı söylenmiş. Clinton da o tarihten itibaren kola da vergi artırımı konusunda tek bir laf söylememiş.

Clinton Vakfı’nın Coca-Cola firmasından 10 milyon dolar üstünde bağış aldığı bilinmekte. Coca-Cola firmasının pazarlama müdürü Wendy Clark’a, Clinton’ın kampanyasına destek için 4 ay ücretli izin verildiği de biliniyor. Wikileaks belgeleri Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent’le olan bağlantıları da ortaya çıkarmış durumda.

Sızıntı mailler, Clinton kampanyasında üst seviyede yönetici olan Capricia Marshall’ın aynı zamanda Coca-Cola iletişim ekibinde çalıştığını ve firmadan ayda 7.000 dolar konsültasyon ücreti aldığını da gösteriyor. Marshall’ın Clinton’la ilişkisi 1993’e kadar uzanıyor. Marshall Beyaz Saray’ın Sosyal Sekreterliğini de yapmış.

Hillary’nin baş danışmanlarından Sara Latham da 2015 yılına kadar Coca-Cola firması için çalışmış.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Türkiye’de meşrubat sektörünün yüzde 80 alıcısı düşük ekonomik gelir grubunda olanlar. İçecek sektöründe meşrubatlar ayrı bir yere konulmamış ve vergi yüzde 8 e kadar bilinçli olarak düşürülmüş. Düşük vergi tüketimin önünü açmış. Düşük ekonomik gelir grubunda olanların aynı zamanda düşük sosyokültürel  düzeyde olması aşırı tüketimin en büyük kaynağı.

Bu gruplarda görülen spesifik obezite, diyabet ve kalp hastalığı yükünün bir tesadüf olmadığı böylece anlaşılıyor. Rafine şekerlerin zararlı etkilerinin tartışıldığı bir dünyada yüksek fruktozlu mısır şurubundan sağlanan şekerlerin glukozdan daha zararlı etkileri toplumun hastalık yükünü çığ gibi artırmış durumda. Daha yirmili yaşlarda koroner arter hastası çocuklar otuzlu yaşlarda kalbi iflas etmiş insanların görüldüğü bir toplumuz.

Toplumsal hastalık yükünde şekerli içeceklerin tartışılması şöyle dursun; reklam sektöründe doğrudan çocuklar ve düşük sosyoekonomik seviyeli insanlar hedef alınmakta. Kola reklamlarında orucunu kola içerek açan insanların ön plana çıkarılması hedeflenen kitlenin resmi gibi.

İnsanlarımızın, çocuklarımızın, geleceğimizin bu acımasız sektörce yok edilmesi, hasta, sakat bırakılması, sağlık alanında faaliyet gösteren TTB, TKD gibi örgütlerin tartışma alanına dahi girememiş; tek bir toplumsal bazlı örgütlü mücadele yok.

Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye’de durum vahim.

Sağlık Bakanlığı’nın ve Gıda ve Tarım Bakanlığı’nın acilen toplumsal şeker mücadelesi başlatması gereklidir. Önerilerimiz:

1.  Yüksek fruktozlu mısır şurupları piyasadan çekilmesi sürecine girilmeli; ilk planda kota yüzde 2-3 e düşürülmeli; bu tür şekerle üretim yapan firmalardan yüksek vergiler alınmalıdır.

2.  Meşrubat sektöründe vergi artırılmalıdır.

3.  Şeker pancarı üretimi teşvik edilmelidir.

4.  Şekerli ürünlerde sağlıklı ürün talimatnamesi yapılmalı ve uygun gıdalara sağlıklı ürün logosu verilmelidir.

5.  Sağlıklı ürün üretmeyen, dağıtımını sağlamayan firmalara ciddi hukuksal ve ekonomik yaptırımlar uygulanmalıdır.

6.  Öğrencilere ve fakir ailelere sosyal destek programları gereği olarak meyve dağıtılmalıdır.

Gülümser Heper

Odatv.com

Kaynaklar:

World HealthOrganization, October 2016, WHO Urges Global Action toCurtailConsumptionandHealthImpacts of SugaryDrinks

University of California San Francisco, June 2009, Sugar is a Poison, Says UCSF ObesityExpert

JAMA InternalMedicineSeptember 12, 2016. doi:10. 1001/jamainternmed. 2016. 5394

The New York Times October 11, 2016

PoliticoOctober 14, 2016

Newsweek October 19, 2016

Kaynak: http://odatv.com/sagligimiz-o-rusvetlere-kurban-mi-gidiyor-3010161200.html

Siz de yorumunuzu paylaşın: