Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
İndependent Türkçe‘ deki yazım:
Son senelerde modern tıbbın üzerinde en çok araştırma yapılan mevzularından biri de onların tabiri ile “intermittent fasting”. Bu tabiri Türkçeye “aralıklı oruç” diye tercüme edenler olsa da ben “aralıklı açlık” denmesini daha doğru buluyorum. Çünkü oruç, sadece belirli bir süre aç ve susuz kalmak değildir; Allah’ın sağlıklı olan kullarından yerine getirmelerini farz kıldığı bir ibadettir.
Biz Müslümanlar elbette zayıflamak veya daha sağlıklı olmak için değil, Allah’ın emri olduğu için onun rızası için oruç tutuyoruz, ama şimdi bilim dünyasının da araştırmalarla ortaya koyduğu gibi oruç tutmanın diyabetten, kanser ve kalp krizine kadar birçok hastalığı önlediği anlaşıldı.
Açlığın sağlığa müspet tesirleri
Açlığın etkileri, yemekten 10-12 saat sonra enerji sağlamak için kandaki mevcut glikozun tümü kullanıldıktan, karaciğer ile kas hücrelerinde depo edilen glikojen glikoza çevrildikten sonra başlıyor.
Açlık devam ediyorsa bu sefer tedrici olarak vücutta depolanmış yağlar parçalanmaya başlar; karaciğer yağ asitlerinin parçalanmaları sonucu yan ürün olarak ortaya çıkan ‘keton cisimcikleri’ adı verilen küçük moleküller üretir. Bunlar beyin tarafından yakıt olarak kullanılabilir.
Batı tıbbının “intermittent fasting” adıyla tanımladığı “aralıklı açlığın” sağlığımıza olan müspet tesirlerini şöyle sıralayabiliriz:
BİR: İnsülin ve leptin duyarlılığını artırıyor. Obezite ve diyabetten damar sertliği ve kansere kadar nerdeyse tüm kronik hastalıkların altında yatan esas mekanizma ensülin direncidir.
İKİ: Açlık hormonu olarak bilinen grelin seviyeleri azalıyor. Bu sayede yeme isteği azalıyor.
ÜÇ: Büyüme hormonu salgısı (HGH) artıyor. Sağlıklı ve dinç olmada, yaşlanmanın geciktirilmesinde bu hormonun ne kadar önemli olduğu biliniyor.
DÖRT: Oksidatif stres azalıyor. Hücrelerdeki oksijen radikallerinin birikiminin azalması protein, lipit ve nükleik asitlerin oksidasyondan zarar görmesini önlüyor.
BEŞ: Enflamasyon hafifliyor ve serbest oksijen radikallerinin hasarı azalıyor.
ALTI: Yağ yakımı artıyor.
Oruç Parkinson ve Alzheimeri önleyebilir
Yeni araştırmalar, orucun sadece obezite, diyabet ve kalp hastalıklarını değil sinir sisteminin dejeneratif hastalıkları olan Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkları da önleyebileceğini ortaya koyuyor.
Alzheimer benzeri belirtiler geliştirmek üzere tasarlanan farelerde, orta yaşlarda başlanan gün aşırı açlık uygulamasının hafıza problemlerinin başlamasını 6 ay kadar geciktirdiği gösterildi. 6 aylık bir gecikme önemli değilmiş sanılabilir ama farelerdeki bu sürenin insanlarda 20 seneye tekabül ettiği hesaba katıldığında bu gecikmenin önemi daha iyi anlaşılır.
Gün aşırı aç bırakılan ve kalori kısıtlaması uygulanan farelerin beyninde kısa adı BDNF (Brain Derived Neurotrophic Factor=beyin kaynaklı sinir besleme faktörü) olan proteinin üretiminde yüzde 400’e varan artışlar olduğu belirlendi. Öğrenmede ve hafızada rolü olan BDNF, beyin kök hücrelerini aktive ederek bunların yeni ‘nöron’ yani sinir hücrelerine dönüşmesini sağladığı gibi, birçok kimyasal maddeyi de tetikleyerek beyin sağlığına olumlu etki gösterir. Bu protein beyin hücrelerini Alzheimer ve Parkinson’da rastlanan değişikliklere karşı da korur.
Egzersiz ve açlığın her ikisinin de beyin ve kas dokularının yeniden işlemelerini sağlayan ve gençleştiren gen ve büyüme faktörlerini tetiklediği biliniyor. Bu büyüme faktörlerinden biri BDNF, diğeri de kas düzenleyici faktörler veya kısa adıyla MRF (muscle regulatory factors)’ dur. Büyüme faktörleri, beyin kök hücrelerini ve satelit kas hücrelerini yeni nöron ve yeni kas hücrelerine dönüşebilmeleri için uyarır. BDNF’ nin nöro-musküler sistemde de etkisi vardır ve burada nöro-motorları parçalanmaktan korur. Nöro-motor kaslardaki en kritik elemandır; bunlar yoksa kaslar ateşlemesi olmayan bir motor gibidir ve nöro-motor parçalanması, yaşla ilgili kas atrofisi olayının parçasıdır.
Gelelim neticeye;
Allah’a hamdolsun ki bir Ramazan ayına daha ulaşmayı bizlere nasip eyledi. Bu mübarek Ramazan ayının, tüm İslâm alemine ve tüm insanlara hayırlar, iyilik, güzellik, sağlık-afiyet, barış, sevgi ve dostluklar getirmesini niyâz ediyorum.
***
EK 1 (20.4.2022): Intermittent fasting from dawn to sunset for 30 consecutive days is associated with anticancer proteomic signature and upregulates key regulatory proteins of glucose and lipid metabolism, circadian clock, DNA repair, cytoskeleton remodeling, immune system and cognitive function in healthy subjects
• Şafaktan gün batımına kadar 30 günlük aralıklı oruç, kansere karşı koruyucu bir serum proteom ile ilişkilidir. • 30 gün boyunca şafaktan gün batımına kadar aralıklı oruç, obezite, diyabet ve metabolik sendroma karşı koruyucu proteinleri düzenler. • 30 gün boyunca şafaktan gün batımına kadar aralıklı oruç, DNA onarımı ve bağışıklık sisteminin temel düzenleyici proteinlerini indükler • 30 gün boyunca şafaktan gün batımına kadar aralıklı oruç tutmak, Alzheimer hastalığına ve nöropsikiyatrik bozukluklara karşı koruyucu proteinleri düzenler.
Kaynak: https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1874391920300130?#f0025
***
EK 2 (28.4.2022): Prolonged Fasting Reduces IGF-1/PKA to Promote Hematopoietic-Stem-Cell-Based Regeneration and Reverse Immunosuppression.
Immune system defects are at the center of aging and a range of diseases. Here, we show that prolonged fasting reduces circulating IGF-1 levels and PKA activity in various cell populations, leading to signal transduction changes in long-term hematopoietic stem cells (LT-HSCs) and niche cells that promote stress resistance, self-renewal, and lineage-balanced regeneration. Multiple cycles of fasting abated the immunosuppression and mortality caused by chemotherapy and reversed age-dependent myeloid-bias in mice, in agreement with preliminary data on the protection of lymphocytes from chemotoxicity in fasting patients. The proregenerative effects of fasting on stem cells were recapitulated by deficiencies in either IGF-1 or PKA and blunted by exogenous IGF-1. These findings link the reduced levels of IGF-1 caused by fasting to PKA signaling and establish their crucial role in regulating hematopoietic stem cell protection, self-renewal, and regeneration.
Kaynak: https://www.cell.com/cell-stem-cell/fulltext/S1934-5909(14)00151-9
***
EK 3 (10.9.2022): Ramazan orucu sırasında kardiyovasküler olayların ensidansı, oruç tutmama dönemine benzerdi. Ramazan orucu, akut kardiyovasküler hastalık ensidansında herhangi bir değişiklik ile ilişkili bulunmadı.
Kaynaklar:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/10454303
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4859102/
***
EK 4 (22.11.2023): Açlık ve egzersiz otofajiyi tetiklemenin en önemli iki yoludur.
Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41580-019-0149-8
Makale: Decelerating ageing and biological clocks by autophagy
***
EK 5 (5.1.2024): Daily eating/fasting cycles synchronise circadian peripheral clocks, involved in the regulation of the cardiovascular system. However, the associations of daily meal and fasting timing with cardiovascular disease (CVD) incidence remain unclear. We used data from 103,389 adults in the NutriNet-Santé study. Meal timing and number of eating occasions were estimated from repeated 24 h dietary records. We built multivariable Cox proportional-hazards models to examine their association with the risk of CVD, coronary heart disease and cerebrovascular disease. In this study, having a later first meal (later than 9AM compared to earlier than 8AM) and last meal of the day (later than 9PM compared to earlier than 8PM) was associated with a higher risk of cardiovascular outcomes, especially among women. Our results suggest a potential benefit of adopting earlier eating timing patterns, and coupling a longer nighttime fasting period with an early last meal, rather than breakfast skipping, in CVD prevention.
Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41467-023-43444-3
Makale: Dietary circadian rhythms and cardiovascular disease risk in the prospective NutriNet-Santé cohort
***
Rabbim hayırlı ramazanlar nasip etsin
Hocam bundan 8-9 yıl evvel hastalıklarda zirve yapmıştım. Baş ağrısı, dönmesi, çınlama, bel ağrısı, böbrek, karaciğer dalak…. yok yok. Ayda birbuçuk kutu en güçlüsünden ağrı kedici kullanıyordum. Modern tıp nöroloji tarafı için bir kan sulandırıcı ve bir de antidepresif ilaç verdi. Ölene kadar böyle dedi toktor hanım. Hatta bir ortapedist ayak ağrılarım için ayağının çukuru fazla ameliyatla kemikleri düzeltebilitiz demişti… Sonra Rahmetli Dr. Aidin Salih hanımefendiyi tanıdım. yeme içme şeklimi değiştirdim. katkılı her şeyde mümkün mertebe kaçtım. Çiğnemeyi öğrendim. Kabarık reçetemde açlık da vardı. 14 hafta boyunca 2,5 günlük açĺıklar yaptım. Sonra 10,5 gün hiç bir şey yemeden günde bir bardak su… oruç tuttum.
Ne mi oldu modern tıbbın hastalık değil defiği marazlarımdan kurtuldum.
Bu arada ayak ağrılarımın sebebi iç organlardaki sıkıntının yansıması imiş, malum tüm organların sinir uçları orada bitiyor. İç organlar kendine gelince ayak ağrıları da kayboldu. Adam ayak kemikletimi yontacaktı… düşünfükçe Rabbime şükrefiyorum.
7 yıldır ağzıma bir hap atmadım. Grip günlerce beni yatırırdı. Şimdi olunca bir gün rahatsızlik veriyor, o da ayakta, o kadar. Ayda en az bir gün 36 saatlik oruç tutuyorum.
Bağışıklık sistemimin nereden nereye geldiğini de iyi biliyorum.