AŞI PATENTİNDE MESELE KEŞKE SADECE ŞIKLIK OLSAYDI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Ayşe Özek Karasu‘ nun Habertürk’ teki yazısı:

Biden’ın aşı patent haklarının kaldırılmasına yanaşması dünyaya popülist bir mesaj olarak şüpheli görünüyor. Çünkü; Dünya Ticaret Örgütü’nün bu konuda uzlaşmaya varabileceği en yakın tarih aralık ayı. Uzmanlara göre aşı üretimi için özel tesis, malzeme ve ekspertiz yıllar alır. Kaldı ki, Avrupa Birliği mRNA teknolojisinin transferine yanaşacak gibi değil. Daha doğrusu geleceğin teknolojisi Rusya ve Çin’in eline geçsin istemiyor. İlaç sektörü de patent haklarını kaptırmamak için bıçakları bilemeye başladı. Oysa pandemide global durum vahim, aşı ihtiyacı acil. Bu nedenle patent tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine üretim ve tedarik zincirinin geliştirilmesi için daha fazla yatırım gerekiyor…

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yerli aşının ikinci faz çalışmasında gönüllü ikinci dozunu yaptırırken konuştu; “Aşımızı bütün insanlıkla paylaşmaya hazırız. Burada patent tartışması var. Salgının olduğu dönemde patent tartışmasını çok şık bulmuyoruz, insanlıkla bağdaşmadığını düşünüyoruz” dedi.

Kovid-19 aşılarının patent haklarından geçici feragat için baskı altında olan ABD Başkanı Biden uzunca bir tereddütten sonra insaniyet namına şık davranmaya karar vermiş olmalı ki, Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) bu yöndeki tasarıyı desteklediğini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü Direktörü Tedros’tan “etik liderlik” gösterdiği için övgü aldı. AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen de “Kriz ile ilgili herhangi bir teklifi görüşmeye hazırız” dedi.

Von der Leyen’in sözleri “AB patent haklarının kaldırılmasını destekliyor” gibi algılandı, ancak Porto’daki AB zirvesinde yaptığı açıklama bambaşka bir hikaye anlatıyor ve aşı ihracatını yasaklayan ABD’ye isim vermeden eleştiri içeriyor.

Von der Leyen’in dediği şu: “Patent haklarının kaldırılması için fazla umutlanmamak gerek. Çünkü kısa ve orta vadede sorunlar bu yolla çözülmez, tek doz fazla aşı üretilemez. Esas ihtiyaç, ülkelerin ihracata sınırlama getirmeyip aşıları dağıtması ve üretimin artırılması için yatırım yapılması. Patent hakları ancak 360 derece gözlem altında ve üretimin her adımı dikkate alınarak verilebilir. Avrupa elindeki aşı stoklarını dağıtıyor, dünyada geniş çaplı ihracat yapan tek demokratik bölge. Avrupa Birliği’nde üretilen aşıların yarısı ihraç edildi. Diğer ülkelere de örnek olmalı.”

Ursula von der Leyen

BioNTech aşısının eş mucidi Dr. Özlem Türeci’nin CNN Int.’e söylediği de aynı kapıya çıkıyor. Kimilerinin içerlediği o açıklamada Türeci, fikri mülkiyetin kaldırılmasını kötü bir fikir diye niteledi, çünkü yeni teknoloji ürünü mRNA aşısı en az 50 bin adımda üretiliyor ve aşının koruma oranını garanti altına almak için her adımı doğru uygulayacak deneyimli personel gerektiriyordu, patentin askıya alınması kaosa neden olabilirdi. Personelin yanı sıra özel tesisler ve hammaddeye erişim de gerekiyordu. Yani mesele patent hakkı değildi.

UĞUR ŞAHİN’İN ÇİN SEFERİ

BioNTech’in CEO’su Uğur Şahin de Der Spiegel’e aynı sözleri tekrarlıyor: “Üretim ve tedariki sınırlandıran faktör patent değil, kaldırılması kısa ve orta vadede dünya çapında üretimin artmasını sağlamaz. Darboğaz, aşının formülünde değil, esas belirleyici olan hammadde, tesis ve teradik zinciri. Yoksul ülkelere aşı tedarikinde süreklilik istiyoruz. Sanayileşmiş ülkelerde şu bilincin oluşması gerekir, tek seferlik yardım yetmez. Bu nedenle hükümetlerle üreticiler ve dünya örgütleri yoksul ülkeleri desteklemelidir. BioNTech bu ülkelerde kâr amacı gütmeyen bir fiyat uyguluyor.”

Alman Hükümeti de patent hakkının kaldırılmasına soğuk. “İnovasyonun kaynağı fikri mülkiyettir ve gelecekte de korunmalıdır” diyor. Neticede mRNA tabanlı her iki aşı da, yani BioNTech ve Curevac “Made in Germany” imzalı. Başbakan Merkel ve Uğur Şahin, geçen perşembe konuyu telefonda görüşmüşler. İki önemli sorunun cevabı aranmış: Bütün dünyaya yetecek miktarda aşı nasıl temin edilebilir? Geleceğin teknolojisi nasıl güvence altına alınabilir.

Özlem Türeci, Merkel ve Uğur Şahin

Uğur Şahin, Mainz merkezli tesis dışında üretim kapasitesini artırmak için hayli ileri adımlar attı. Önce Novartis’in Marburg’daki fabrikasını satın aldı, uzman kadrosunu da ekibine kattı. Yılda 1 milyar doz üretim planlanan bu tesis geçen haftalarda işlemeye başladı. Amaç sadece bu yaz aylarını kurtarmak değil, ileride mevsimsel Kovid dalgaları için de potansiyeli hazır bulundurmak. Uzmanlara göre 2030’a kadar yılda 10 milyar doz aşıya ihtiyaç olacak.

BioNTech ABD’li ortağı Pfizer’la birlikte Avrupa ve ABD’ye dağılmış altı tesiste üretim yapıyor. Şimdi Avrupa ve Asya’da kendi tesislerini geliştirmeye çalışıyor. Uğur Şahin geçen ay Çin’e gitti; mRNA tabanlı “BNT162” aşının üretimi için ortaklık kurduğu Şanghay merkezli Fosun Pharma klinik testlere başladı. Bu yıl sonunda Çin menşeli 100 milyon BioNTech aşısının hazır olması bekleniyor. Uğur Şahin ayrıca hammadde ikmali için Alman kimya şirketleriyle anlaşmalar yapıyor. “İlaç ve kimya şirketleri Kovid aşılarının uzun vadeli bir iş olduğunu anladığı için üretim temposunun artırılması amacıyla yeni yatırımlara hevesli” diyor.

Ayrıca mRNA teknolojisiyle kanser, HIV, tüberküloz ve grip aşıları projeleri var. Şahin’e göre sıtma aşısı da üretimin ağırlık noktasını oluşturabilir. Ancak ABD’nin patent planları bütün bu süreci, yatırımları tehlikeye düşürebilir. Kovid aşısının ardındaki yoğun ar-ge kanser ilaçlarında kullanılacak, onun patenti de serbest kalmış olur.

Endüstrinin bu görüşü AB nezdinde de kabul görüyor. Brüksel, mRNA aşılarında Avrupa’nın öncülüğünü kaptırmaktan korkuyor. BioNTech’in yanı sıra Alman Curevac 20 yıldır mRNA teknolojisi üzerinde çalışıyor. Ancak ortak bulamadığı ve devletten sadece 300 milyon Euro destek aldığı için Kovid aşısında geride kaldı. Şimdi Bayer ile ortaklığa gitti. Bayer, Wuppertal’deki tesisini mRNA teknolojisine göre dönüştüyor, seneye 1 milyar dozluk üretim planlanıyor.

Bu teknolojiyle tek rakip Amerikan Moderna. AB Komisyonu, fikri mülkiyetin serbest bırakılmasıyla patentin Rusya ve Çin’in eline geçmesini istemiyor. Hakim görüşe göre patent haklarından feragat edilmesi en çok Pekin’in işine yarar, Çinli ilaç şirketleri mRNA teknolojisini tepe tepe kullanır. AB’nin bu ay sonunda Roma’da toplanacak Dünya Sağlık Zirvesi’nde tavrını ortaya koyacağı söyleniyor. ABD’nin hammadde ve aşı stoklarının satışında taviz vermesi halinde fikri mülkiyet konusunu görüşebilecekleri belirtiliyor. Brüksel’e göre ABD milliyetçi bir tavırla uluslararası aşı dayanışmasını engelledi ve şimdi patent açılımıyla etik dışı bir çifte standart uyguluyor.

“PATENTLE ÜRETİM YILLAR ALIR”

Amerikan cephesine gelince; fikri mülkiyetin serbest bırakılmasının küresel aşı darlığına çözüm getireceğini düşünen tek bir otorite yok. Şu sıra aşılayacak vatandaş arayan ve sadece bu yaz 300 milyon doz fazla vermesi bekleyen Biden yönetimi dünyaya cömertlik gösterisi yapmaya çalışıyor, o kadar.

Nobel Ekonomi Ödüllü Joseph Stiglitz, geçenlerde aşı patentlerinin kaldırılmasını savunan bir yazı kaleme aldı. Stiglitz’e göre pandemi küresel adaletsizliği iyice azdırdığı için patent paylaşımı tek çare. Ancak meseleye hakim uzmanlar bunu çözüm yolu olarak görmüyor. İleri sürülen argümanlar, Avrupa’da dillendirilen tehlikelerle aynı.

Amerikan ilaç endüstrisi Biden’a ani reaksiyon verdi, patent hakkı kaldırıldığı takdirde inovasyona yönelik yatırımların duracağı ve pandemiyle mücadeleye sekte vurulacağı uyarısında bulundular. Fakat Dünya Ticaret Örgütü’nde uzun soluklu bir savaşa hazırlandıkları için milyarlarca dolarlık kazançlarını ve ürünleri üzerindeki kontrolü şimdiden kaybettiklerini düşünmüyorlar. Biyoteknoloji şirketlerinin tepe örgütünün başkanı Michelle McMurry-Heath, “ABD maalesef tehlikeli bir yola girdi. Fakat DTÖ görüşmelerinde alacağımız pozisyon, bu kararın ne kadar dar görüşlü olduğunu ve dünyadaki hastaları nasıl etkileyeceğini ortaya koyacaktır” diyor.

Düşünce kuruluşu Küresel Kalkınma Merkezi’nin siyasi analisti Rachel Silverman, Biden’ın çıkışını “marjinal” diye yorumluyor ve “Patentin kaldırılması Brezilya ve Hindistan’da yaşanan felakete acil çözüm bulamaz. Bu yolla üretim hızı artmaz, ancak yine de gelişmekle olan ülkelerin aşı sorununa ilgi göstermesi bakımından değerli” diyor. Özetle, işlevsel değil!

Hindistan ve Güney Afrika’nın başını çektiği bir grup ülke, yoksullar için aşı üretimini artırmak amacıyla DTÖ’nün “Ticaret Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması” (TRIPS) kurallarından geçici olarak feragat etmesini istiyor. Ancak büyük ilaç endüstrisine sahip zengin ülkeler “Patentin kaldırılması inovasyona zarar verir” gerekçesiyle karşı çıkıyordu. En başta da ABD. Fakat sivil toplum kuruluşlarıyla Kongre’nin Demokrat kanadından gelen baskı karşısında Biden feragat tasarısını destekleme kararı aldı.

Biden’ın ön ayak olması halinde diğer ülkelerin de takipçi olacağı yönünde bir görüş vardı. Ancak AB’nin tavrı ortada. Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala ise üye ülkelerin uzlaşmaya varması için baskı yapacağını söylüyor; verdiği nihai tarih 3 Aralık 2021. “Uzlaşma olup olmayacağını tahmin etmek zor ama herkesi memnun edecek pragmatik bir anlaşmaya varacağımızı düşünüyorum” diyor. DTÖ’de kararlar 164 üyenin oy birliğiyle alınıyor, tek bir üyenin itirazı sonucu torpillemek için yeterli.

Velev ki aylarca pazarlıktan sonra uzlaştılar, patent hakkı bir gecede üretime dönüşecek değil. Uzmanlara göre özel tesislerin inşası, malzemenin temini ve aşı üretimi için gerekli ekspertiz yıllar alacak. Moderna’nın CEO’su Stephane Bancel de şirket açısından bir değişiklik olmayacağını söylüyor. Kendi deyişiyle dayanağı da şu: “Dünyada mRNA üretim kapasitesi mevcut değil. Çıkıp mRNA yapmayı bilen insanları bulamazsınız, çünkü yoklar. Diyelim ki koşullar müsait, mRNA aşısı yapmak isteyen önce makineleri alacak, bütün üretim ve etik süreçlerini geliştirecek, sonra klinik deneylere girişecek, verileri elde edecek, ürününe onay alacak ve seri üretime geçecek. Bunun 12 ya da 18 ayda olması mümkün değil…”

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/ayse-ozek-karasu/3065677-asi-patentinde-mesele-keske-sadece-siklik-olsaydi

Siz de yorumunuzu paylaşın: