TÜRKİYE BİTKİSEL DROG CENNETİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Yeni Sözde Dr. Muammer Yıldız’ ın yazısı:

çıkarmış. Hatta bazılarını infaz bile etmiş. Uygulamaları “şeytan işi” ilan etmiş. Çünkü “şifayı sadece kilise verebilir. Diğerleri yalancıdır”, deniyor. “Her kim klişe dışında tedavi olursa, tedavi edeni saklarsa, korursa o da cezalandırılacaktır” deniyor.

İşlerimizi çok kez öyle değil mi? “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden uygulamalar, ‘mış’ gibi yapan mevzuatlar!

Artık bu iş merdiven altından kurtuldu” gibi haberler görseniz de bunlar sadece bu işe inanan ve olmasını isteyen kişilerin gazını alma operasyonudur. Bezm-i Âlem Üniversitesi’nde fitoterapi bölümü kuruldu! Artık ruhsatlar buradan alınacak” türünden haberler gırla. Sevinip koşanların sevinci kursağında kalıyor. Çünkü hiçbir firmadan henüz dosya kabul edilmiyor. Bu konuda üniversitenin kadrosu yok, laboratuvarı yeterli değil, ekip yok, gelenlere “BEKLE” denip gönderiliyor. “Dosyaları gelecek yıl kabul edeceğiz efendim” vs vs.

‘Kabulünüzden sonra ne zaman istenen çalışmalar biter’ diye soranlara, “ee birkaç yıl sürer” deniyor! Yani aslında ‘Tayyip Erdoğan’ın görev süresinin bitmesini bekliyoruz’ deseler daha samimi olacak! Çünkü dosyaları biten firmalar Sağlık Bakanlığı’nın kapısından son 3 seçimdir, “seçimden sonra dosyalar incelenecek değerlendirilecek” denip uğurlanıyor. Ama öte yandan kimyasal ürünlerin ruhsatlandırmaları seçim vs gibi sebeplerle ertelenmiyor.

Geleneksel tıbbi ürünlerde geçimsizlikler soruluyor. Yani başka ilaç vs ile uygulandığında olması muhtemel olan binde bir ihtimaller için sizden her çeşit ve testler isteniyor. Ama yan etkisi yüzde yüz olan ve her durumda insana mutlaka yen etki yapan kanser eder, MS eder, tüberkloz eder, şeker yapar denilen ürünler yan etkisini prospektüse yazmak kaydı ile serbest! Yani kimyasal için tüm yollar açık, transit geçiş serbest. Bitkiseller için her kapıda dur, dur ve geri dön! Sentetik olanlar için masum veya etik yeterli kabul ediliyor ve “ilaç”lar rahatlık ile ruhsat alabiliyor.big-pharma

AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFET ÖYLE GEL

Hz Âdem’den bu yana yediğimiz kekiğe klinik çalışma isteniyor! Şaka değil, maydanoz içinde öyle, papatya içinde. Daha doğrusu bitkisel olan, zararsız olan, yan etkisi olmayan herkes şeyden…

Hangi dağdan topladın‘, ‘o dağın toprak analizleri,‘ ‘tohumu nerden buldun‘ ve ‘hangi gübreyi kullandın‘ analiz, yani ‘iyi tarım’ uygulaması adı altında bu mevzuatı yazanlar Allah’a inanmasalar sırf oyalamak ve engellemek için “bu bitkiyi kim yarattı ispat ve belge isteyecekler” ki keşke isteseler! Lafa gelince şu kadar endemik 12 bin Anadolu bitkisi, hem de Avrupa’nın toplamından fazla’ edebiyatı yapanlar, Ağrı dağında kendiliğinden yetişen herhangi bir endemik bitkinin ‘tohumunu nereden buldun’ diye soruyor. Asıl meselenin zorlaştırmak ruhsat vermemek için bahaneler ileri sürmek olduğu açık değil mi? Ben Hz Âdem’den bu yana insanın tükettiği bitkileri, ‘hayvan, fare üzerinde deneme’ adı altında bilim dünyasının istedikleri hapları insanlara yutturmak için uydurduğu yönteme sizi mecbur ederek zorlaştırmaya başka ne ad verebilirsiniz?

Siz kimyasalları, insanı öldürebilecek kadar zararlı ilaçlarınızı hayvanda deneyin bu elbette bir zorunluluk. Peki, binlerce yıldır yenilen tıbbi bitkileri neden hayvan deneyi insan ve faz çalışmalarına insanları neden mecbur ediyorsunuz? Üstelik insan ve faz çalışmalarını size yapacak üniversitelerimizin olmadığını bile bile bunu mecbur koşuyorsunuz, neden? Bizim ülkede faz çalışmaları yapan üniversite yok ama kanunda bunun size dayatılması nasıl bir zihnini ürünü, nasıl bir kasıt ve BIG FARMA dışında kime hizmet eder?

İlaç ürettiniz ve Sağlık Bakanlığı’nın İlaç Ruhsatlandırma Daire Başkanlığı’ndan ‘ilaç ruhsatlandırması yağmak için bana ülkemizden sizinde kabul edeceğiniz çalışmaları yapan bir üniversite veya kuruluş ismi verebilir misiniz’ şeklinde yardım isteyin bakayım size hangi olmayan kuruluşun veya üniversitenin adını verecekler. Bir zaman önce Sağlık Bakanlığında bir üst düzey bürokrata sordum, “siz ne iş yapıyorsunuz ki bu ülkenin hiçbir evladı bugüne kadar ruhsat alamamış Türklere, Müslümanlara ait bir molekül – ilaç yok!”Yok mu hakikaten” dedi! Anladım ki o da hiçbir şeyin farkında değil! İşte ağlanacak ama aylayanın ile olmadığı hal-i pür melalimiz bu!

HASTALIKLAR NİÇİN TEDAVİ EDİLEMİYOR?

İlaç silahtır! Sadece silah mı, hayır üstelik en etkili silah! Hayati bir meseleye temas etmek şart. Artık insanların gen haritaları çıkartıldı. Artık ilaç silahtı artık mutlak bir ilaha dönüştü.

İlaç biyolojik silahtır. En sessiz ve en derinden, nokta hedefi vuran bir savaş aleti. Bu işi bugün ileri teknoloji sahibi büyük ülkeler yapar ve saklar. Küçük ülkeler de sadece biyolojik silahların ARGE denemeleri yapılır ya da büyükler küçükleri kobay olarak kullanır o kadar!

Büyük ülkelerin tamamında biyolojik silah var. Rusya 5-6 yıl önce Avrupa’dan ilaç girişini yasakladı ve tüm ilaçları kendi üniversitelerine yapma emri verildi. Birkaç yıl sonra yapılamayanları 1-2 büyük laboratuvar ile anlaştı ve çok büyük yaptırımlar sözleşmeler imzalatarak olası biyolojik silah saldırısında o laboratuvarı veya şirkete milyarlarca dolar cezai müeyyide şartları konarak ithal ediliyor. Firmalar Rusya için özel ilaç üretiyor. Bizde ülkeye giren ilaçlarda bu böyle bir hassasiyet neden yok? Devletin milletin korunması bir yana, ilaç firmaları koruma altında ve imtiyazlı konumdalar sanki. Misafirin ev sahibine galebe çalma ve yavuz hırsızın ev sahibi koyması hali.

Maddi kazanç uğruna, dünya devleri kendi güçlerini devam ettirmek için hastaların iyileşmemesi gerekiyor. Dahası yaşatmak için üretilen ilaçlar, öldürmek için bir mermiye da dönüştürülmesi gerekir! İlaç mı dediniz! İlaç…ilac-denizi

‘Tedavi’ ettiğiniz hasta sistemin dışına çıkarsa, onun bağımlı olması gerekmekte. Dahası hem insanları hasta etmeli, sonra da ilaç satmalısınız. İlaçlarınız da yeni hastalıklar üretmeli, ona da yeni ilaçlar satmalısınız.

İlaç kartelleri, artık müşterilerinin hangi saati, hangi telefonu, hangi ilacı, hangi gıdaları tüketiyor şeklinde bir istatistik peşindeler. Her alete kendi programlarını ekleyerek onları izliyorlar. Medya üzerinden manipüle ediyorlar. Herkes ile ilgili her türlü bilgiyi topluyorlar. İnsanların kan değerleri, genetik bilgileri artık hayati anlamda kozmik bilgi değeri taşıyor.

İlaç sektörünün tedavide çok zayıf kaldığı hatta tedavi etmediği veya edemediği kanserin, şeker, kalp damar hastalıkları tansiyon, sedef, kireçlenme, romatizma, guatr gibi ciddi hastalıklarda insanları arayışlara alternatif yöntemlere sevk etmiş ve toplumdaki ihtiyaç daha derinden hissedilir olmuştur. Hastalıkların artışına, ülkemizdeki sağlık harcamalarının katlanarak artmasına hiçbir katkısı olmayan kimi İl Sağlık Müdürlükleri, Tabipler Odası, İlaç ve Eczacılık Kurumu tek görevleri bu piyasaya giren, girmeye çalışan yerlileri elemek, cezaya boğmak, zan altında bırakmak, toplum nezdinde kendilerini ve iddialarını hafifleterek yok etmek için adeta yarışıyor.

Bunu hep başardılar! Ziya Özer’ e bunun için “sahtekâr” dendi, “Zakkumcu” diye ismi yöntemi formülü zan altında bırakıldı!

Ömer Coşkun bitki tavsiye ediyor diye Tabipler Odası her hafta ‘siz bilimsel olmayan yöntemler kullanıyorsunuz’ deyip 3-5 ceza kestikten sonra diplomasına doktorluğuna men cezası verildi. Adam bunalıma girdi ve sonrası ehlinin malumu!

Sadece alternatif beslenme önerdiği için benzerleri Canan Karatay‘a da uygulandı, uygulanıyor!

Kimyasal ekmeği yeme‘ dediği için teşekkür etmek yerine Tarım Bakanlığı bile suç duyurusunda bulundu! Onların istemediği alana giren herkese aynı numaralar çekiliyor Yıldırma operasyonlarının ardı arkası kesilmiyor!

!İlacın ilaç olarak ruhsatlı değil, yöntemin bilimsel değil,’ deyip bazı Tabipler Odaları ceza kesip duruyor doktorlara! Bazı il sağlık müdürlükleri yıldırmak için sürekli taciz ve şantaj yapıyor! Saraçoğlu da Sevgili Reis-i Cumhurumuza  sığınmamış olsa belki de 1-2 ay sonra ona açılan davalar ile oda pasif hale getirilecekti. Bu işle uğraşan herkese bir şeyler yapılıyor ve sistem ‘ya benim için çalışacaksın ya da icabına bakarım’ diyor!

Siz hiç Lokman Hekim’in, İbn-i Sina’nın, Akşemseddin’in Razi’nin tedavisinden ilaçlarından zarar görev gördünüz mü, duydunuz mu? Peki, bilimsel olduğu, faz deneyleri yapıldı, gerekçesiyle ruhsatlandırılıp inşalara verilen ilaçlar için aynını söyleyebilecek olan var mı? Sahi varsa çıksın ortaya! Varsa propektüsüne yazsınlar veya yazdırsınlar!

Geçmişte kilise Lokman Hekim vb hekimler için bugünkünün aynını yapmış.  Kilise gerçek hekimler için “ölüm emri” çıkarmış. Hatta bazılarını infaz bile etmiş. Uygulamaları “şeytan işi” ilan etmiş. Çünkü “şifayı sadece kilise verebilir. Diğerleri yalancıdır”, deniyor. “Her kim klişe dışında tedavi olursa, tedavi edeni saklarsa, korursa o da cezalandırılacaktır” deniyor. Batının klişesi dünde böyleydi bugünde aynı şekilde sürdürülüyor. Yahu bir bakın Allah aşkına! Bu gün ne değişti!

TABİBLER ODASI VE İL SAĞLIK MÜDÜRÜLÜKLERİ KİMİN SOPASI, CEZALAR CABASI!

Sektördeki birçok kişi kadim/geleneksel tıp alanı “Tabipler Odası’nın ve Sağlık müdürlüklerindeki ve bir takım bürokratların baskınlarından bıktık” diyor.

Bu projelerde çalışan kişi ve kuruluşlar “kişinin izzeti, çalışanları oraya gelip bu konuda yardım talep eden hastalara uygulanan baskı izzet ve şeref yaralayıcı üsluplar yüzünden rahatsız… Sanki bir caydırma, yıldırma, bastırma operasyonu uygulanıyor.

Sektörde birçok kişi, “bir milli mesele” olarak gördükleri bu iş ile ilgili olarak artık, “bu zulme dur diyecek, Allah aşkına bu ülke ve insanlık için bu oyunu bozacak yok mu?” diyor.

Bitkisel ilaçlarla ilgili basın bir tek yanlış teşhis ve tedavi üzerinden ülkeyi ayağa kaldırıyor, oysa kimyasal, modern ilaçlarının yan etkilerinden ölüm oranı tüm dünyada ve Türkiye de 3. sırada yer alırken yani ülkemizde yüzbinlerce kişi ilaçların yan etkilerinden ölüyor ama kimsenin sesi çıkmıyor.

Kadim/Geleneksel Tıp alanındaki çalışmalar, üretimler, üvey evlat muamelesi bile görmüyor. Öz yurdumuzda garip, öz vatanımızda adeta parya muamelesi!

Şimdilik yapılabilecek tek şey kaldı: O da ‘Medet ya Rap’ diye beklemek! Devlet-i Ali Türkiye’ye duyurulur!

Kaynak:

http://www.yenisoz.com.tr/milli-ilac-uretimini-kim-nasil-ve-neden-engelliyor-3-haber-12459

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Emekli doktor dedi ki:

    Ömer Coşkun Saraçoğlu Maranki bunlar bilim hasta iyileştirme derdinde olan değil para peşinde kişilerdir.

    Oysa yazıyı bugüne kadar beğenerek okumuştum.

    Bugün yazdıklarınızla her şeyi mahvetmişsiniz.

    Bu şahıslar da bizim memleketin BIG FARMA’ sıdır, onlardan bir farkı yoktur, hele de Canan Hocayı da onlarla aynı kategoride değerlendirmeniz çok ama çok üzücü ve ayıptır.

Siz de yorumunuzu paylaşın: