SİZE AKILSIZ OLMAYI EMREDİYORUM: BAŞ ÜSTÜNE!
Can Kemal Özer‘ in yazısı:
Adı: What The Health – Sağlık nedir?
Konusu: Dünyaya yön veren dev şirketler ve hükümetlerin, ‘hastalıkların önlenmesi’ adı altında insanlığı nasıl sömürdüğünü anlatıyor.
Türü: Belgesel
Cowspiracy adlı ödüle layık görülen çalışma, artık kimsenin yabancı olmadığı, fakat ‘keyfim bozulur‘ diye ilgi göstermediği, insanın insanlıktan çıkarılmasını konu ediniyor.
Satanizmin dünya çapında yayılması için mücadele eden, kadınları feministleştirip aile düzenini yıkan (bu arada Müslüman kızların ve örtülü yazarların pek çoğu da ne yazık ki feministleşti), daha körpe denilebilecek kız çocuklarına tecavüz eden, medya ve diğer araçlar üzerinden açık veya gizli mesajlar ile bu alçaklığı telkin eden, insanları inanç, yerel kültür ve medeniyet değerlerinden uzaklaştırmak isteyen, yönetebilmek için toplumların hasta tutulması gerektiğini düşünen, bu nedenle de sürekli şeytanî uygulamalara girişen düzenin, kısmî ifşası sayılabilecek belgesel, batıda yapılan bazı iyi örneklerden biri.
Bundan sonrasını belgeselde geçen metinlerden anladığımız şekliyle aktaralım…
Her yıl insanlardan trilyonlarca dolar koparan batılı deccalî yapılar, insanlığı sürekli hasta kılabilmek için çalışıyor.
ABD’de hastane ölümlerinin yüzde 75-80’ni sağlık personeli hatası yüzünden meydana geliyor. Modern tıp endüstrisinde bu en iyi yüzde 40-50’lerde. Buradan hareketle modern tıbbın bir ölüm makinesi gibi çalıştığını söylemek haksız sayılmaz.
Zira belgesel, sağlık endüstrisinin insanoğlunun hayatını nasıl hiçe saydığını ve onu öldürmek için üstüne para aldığını tüm yönleriyle ortaya koyuyor.
Dünyaya yön veren dev şirketlerin ve onların emirlerinin uygulayıcısı konumundaki hükümetlerin, elbirliğiyle insanoğlunun sürekli olarak hasta kalabilmesini ve böylece sürekli bir gelir sağlamayı amaçladıklarını ortaya koyuyor.
Üstelik sağlık hizmeti (healthcare) adı altında insanlardan trilyonlarca doların alındığı ve bunların ilaç sektöründen zirai alanlara kadar her alanda hastalığı yaymak için kullanıldığı da belgelerle dile getiriliyor.
Belgesel yapımcıları ‘daha karanlık ve daha büyük aldatma/hile ile dolu bir konuya el attıkları ve sağlık adı altında yapılan devasa yolsuzluğu gözler önüne serdikleri için‘ Cowspiracy tarafından ödüle layık görülüyor.
Yakın bir gelecekte tüm ölüm sebeplerinin yüzde 70’ini;
a) Kalp/damar hastalıkları,
b) Şeker (diyabet),
c) Alzheimer türü bunama gibi hastalıkların oluşturacağını belirten belgesel, hali hazırda çocukların yüzde 18’inin morbid obeziteye (ölümcül obezite) yakalandığını belirtiyor.
Morbid obezitenin yanı sıra endüstriyel yani işlenmiş tütünden elde edilen sigara, alkol, gıda katkı maddeleri, kozmetik ve sözde temizlik ürünleri, temiz kır hayatından alınıp şehirlerde asgari ücret adıyla köleleştirilen insanların şehirlerdeki apartmanlara tıkılarak, insanlarla iletişim kuramayan yabanî varlıklar haline dönüştürülmesi, insanlığı felakete sürükleyen düşmanlıklardan sadece bir kaçı…
HER ŞEY DAHA KARMAŞIKLATIRILMALI
Önlenebilir her şeyi daha karmaşık hâle getirerek sömürü aracına dönüştüren endüstri, bunu bir program çerçevesinde, bazen de gözümüzün içine sokarak yapıyor. Hocası şeytan olmasına rağmen, çoğu kez şeytana bile parmak ısırtıyor. İnsanı yoldan çıkarmanın, tevhidi parçalamak olduğunu çok iyi biliyor.
Mesela ülkemizde bonzai türü uyuşturucular sürekli gündemde. Ama hiç kimse bunun nedenleri ile ilgilenmiyor. Uyuşturucudan koruma çalışması yapan sosyal yapılar bile konunun nedenlerini bilmiyor. Zira onlarda sadece failin serbest bıraktığı ya da pompaladığı kadarıyla ilgili…
Parçalanan aile düzeni, bunlara zemin hazırlayan sevgisizlik, gıdalara eklenen ve uyuşturucu kullanımına zemin hazırlayan katkı maddeleri umurlarında bile değil. Kolaya, sigaraya, enerji içeceklerine eklenen kokain kimsenin umurunda bile değil. Faille savaşmak yerine hayaletle/karanlıkla savaşmak işlerine geliyor.
Bugün dünyada her 5 kişiden biri diyabet. Gelecek 25 yıl içinde her üç insandan biri daha diyabete yakalanacak. Ülkemizde bu nispetler daha da yüksek. Bu durum bir ‘felaket’ değil, insan eliyle kıyamet… Ama kimsenin umurunda değil.
DEVLET BUNU NEDEN ENGELLEMİYOR?
Hep soru şu: Devlet bunu neden engellemiyor?
Devleti oluşturan bürokrasi ve siyasetçileri, kimin hangi şeytanî bilgilerle mücehhez hale getirdiği sorusunu soran yok. Siyasetçileri çembere alan bürokrasinin, hangi kirli odaklarla işbirliği içinde olduğunu kimse konuşmuyor.
Artık tek konu, ‘yerli ve milli.’ Oysa yerli görünümlü gayri millilerin istilası altındayız. Milli görünümlü küffarın hizmetkârlarını görmek için, kalbin içindeki fuad / yürek / gönül diriliğine ihtiyaç var. Tamam, o yok da basiretten de mi yoksunuz?
ENDÜSTRİ, MİLYONLARIN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU
Belgesele yine dönersek, deniliyor ki; sağlık endüstrisi milyonlarca insanın ölümünden sorumlu. Fakat sorumluluk sahipleri suçunu itiraf korkusuyla konuşmaktan kaçınıyor, suçlamalara cevap bile vermiyor.
‘Bugün asıl sorun, sağlık endüstrisinin insanların parasına göz dikmiş olması’ diyen bazı cesurlar, ‘endüstriyi ayakta tutan en önemli gelir kaynaklarından birinin farmakoloji’ olduğunu belirtiyor ve yalnızca statin ilaçlarından her yıl milyarlarca dolar gelir elde edildiğini bildiriyor.
Statinler, kandaki kolesterol ve trigliserid denilen yağların (lipidler) düzeyini azaltmak için kullanılan ilaçlardır ve kalp damar hastalığı olanlar, diyabetikler, LDL kolesterolü yüksek olanlar, kalp damar hastası olmasa da bu hastalığın adayları üzerinde kullanılıyor. Üstelik tümüyle gereksiz bir biçimde…
SOYGUNU HÜKÜMETLER DESTEKLİYOR
‘Hükümetler kendilerine para kazandıracak herkesle yatağa girer’ diyen uzmanlar, hükümetin yürütülen sağlık programları hakkında vatandaşları bilgilendirmediğini ve soyguna komisyon karşılığı göz yumduğunu söylüyor.
‘İnsanlar içtikleri ilaçların ve yapılan ameliyatların nelere yol açabileceği konusunda tamamen bilgisiz’ diyen bazı vicdan sahibi sağlık çalışanları, acil önlem alıp durdurulmazsa sonuçların facia olacağını belirtiyor.
AH TÜRKİYEM AH!
Bizde böyle belgeseller çekilmez. Çünkü bunu finanse edecek bir müessese bulmak kolay değil. Finansını bulsanız, sektörün içindeki hiç kimse konuşmaz. Gerçekte konuşmak istese de hiçbir şey bilmez. Üç beş bilen bulup konuştursanız, bunu yayınlayacak mecra bulamazsınız. Konuşan da ‘deli’ muamelesi çekilip, itibarsızlaştırılır.
Açıkça söylemek gerekir ki, ‘herkes’ müesses nizamdan yana. ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ şeklindeki insanî olmayan şer felsefesi, hepimizin hayat biçimi olmuş. Ama o endüstri ve bürokrasi yılanının dokunmadığı kimse yok. Sadece bize değil, gelecek nesillerimize bile daha şimdiden dokunmuş durumda.
Görüldüğü gibi, Amerika böyle değil. Şeytanî düzene kafa tutan binlerce tıpçı, hukukçu, gazeteci, mimar, mühendis, sosyal bilimci, vs. bulabilirsiniz. Üstelik onları tavır almaya iten şey, bildikleri ve vicdanları…
Bir örnek vermek gerekirse, İsrail yani MOSSAD ve ABD yani CIA’in ortak operasyonu ile öldürülen Kennedy devrinde yayınlanan ve bu kitap yüzünden öldürülen ‘Sessiz Bahar‘ kitabının yazarı Rachel Carson, 70 yıl önce değil de bugün yaşasaydı, galiba batılı yönetici, zengin ve elitlerin bir türlü insan olmayı beceremediklerini, zira buna niyetlerinin bile olmadığını yazardı.
Şeytan bize akılsız olmayı emrediyor. İnsana düşen baş üstüne dememek…
Allah (c.c.) bizleri; akıl ve inancını, nefsine, şeytana, şeytanîlere tepeletenlerden eylemesin!
Kaynak: http://www.yenisoz.com.tr/size-akilsiz-olmayi-emrediyorum-bas-ustune-makale-23192
kalsiyum magnezyum d vitamini haplarinin zarari var mi 55yasindayim kas ve kemik agrilarim var faydasi olur mu