BAĞIŞIKLAMA ADI ALTINDA MİLYARLARI GENLERLE ENFEKTE ETMEK…
Kaan Arslanoğlu‘ nun Odatv.com‘ daki “Tıpta bilimsel tartışmayı faşistçe engellemek… Virüsleri sal, taşları bağla… Bağışıklama adı altında milyarları genlerle enfekte etmek…” başlıklı yazısı:
Tıpta bilimsel verilerle hareket edenlere karşı son tezgah onların hepsini “aşı karşıtlığıyla” suçlamak.
Bilimin bugünkü emperyal keşişlerinin son numarası medya ortaklarının yoğun desteğiyle birlikte güzel iş görüyor. Oysa bilimsel çevrelerde aşı karşıtlığı diye bir şey yok. Kimse durağan ve belli virüslere ya da bakterilere karşı on yıllar içinde denenip olumlu sonuçlar veren aşılara karşı değil. Çocukluk çağı aşılarına, kuduz aşısına, tetanos aşısına karşı değil. Tartışma, grip yapan virüslere karşı aşı gerekli midir ve gerekiyorsa nasıl kullanılmalıdır sorusu etrafındadır.
Grip virüsleri her yıl çeşidi değişen ve her bir çeşidi bir yıl içinde tekrar değişen virüslerdir. Bunlara karşı hızla geliştirilen aşılar doğaldır ki gereken deneme süresi beklenmeden piyasaya sürülür. Yan etkileri mi ön plandadır yoksa koruyucu etkileri mi? Bu henüz bilimsel anlamda kanıtlanmış bir gerçek değildir. Süreç devam etmektedir, ucu açık bir sorudur.
Geçenlerde bir TV kanalına çıkan ünlü bilim adamımız Gökhan Hotamışlıgil, son plandemi iğnelerinin ciddi yan etkileri olmuş mudur sorusuna mealen şöyle cevap verdi: Tüm aşıların ciddi yan etkileri olabilir. Bunlar getirdiği götürdüğünden fazla olduğu için uygulanmaya devam eder. Son aşıların bu bakımdan eskilerinden daha fazla yan etkisi, öldürücü etkisi yok.” Oysa ciddi bir bilim insanı, madem eski aşılarla yenilerini kıyaslıyor… Eski grip aşılarının zorunlu tutulmadığını ve o yüzden her yıl ancak birkaç yüz milyon kişiye bir kez uygulandığını; ancak bu son aşıların milyarlarca insana 4-5 kez uygulandığını göz önünde tutması gerekirdi. Doğaldır ki eskiden az da olsa gerçekleşen bu öldürücü yan etkilerin çok daha büyük oranda görülmesini gerektiğini…
Geçtiğimiz haftalarda enfeksiyon hastalıkları, göğüs hastalıkları ve kardiyoloji gibi dalların önemli bazı bilim insanları bir metni imzaya açtı. Haluk Vahaboğlu, Fatih Ali Canlı, Ahmet Rasim Küçükusta, Korcan Ayata, Gülümser Heper, Özcan Yücel, Neva Çiftçioğlu Banes… ve başkaları… Konu klasik grip aşılarından çok daha büyük tehlike olan gen aşılarıyla ilgilidir. Kısaca şöyle diyorlar:
“Aşı olarak lanse edilen bu uygulama, SARS2 virüsüne ait spike proteinini kodlayan genetik yapının insan hücrelerine sokulmasıdır. Yani aslında bir gen transfeksiyonudur. LNP-spike-mRNA transfeksiyonu güvenlik testleri yapılmadan ve etkinliği kanıtlanmadan acil kullanım onayı (AKO) denilen daha önce görülmemiş, güvenlik ve etkinlik testleri tamamlanmadan verilen bir onayla birçok ülkede insanlara yaygın olarak uygulandı.
LNP-spike-mRNA transfeksiyonu insanların kanında haftalarca yabancı genetik elemanların dolaşmasına ve bu genetik materyallerin tüm vücuda dağılmasına sebep olmaktadır. Vücuda dağılan spike-mRNA transfekte ettiği dokularda aylarca toksik spike/spike-like proteinlerin üretilmesine sebep olmaktadır. Sağlıklı insanlara gen transfeksiyonu yapılmasının anayasa ve yasalarımızda dayanağı yoktur (…) İnsan sağlığı için çok büyük sakıncaları olan LNP-spike-mRNA transfeksiyonu YASAKLANMALIDIR.”
Son plandemiyle ilgili yapılan ve genellikle hasır ardı edilen çok sayıda araştırma bir kez daha şunu gösteriyor: Her türlü enfeksiyona karşı ve hatta her türlü hastalığa karşı direnci bozan, hastalığın ağır seyretmesine ve sıklıkla ölümle sonuçlanmasına neden olan etmenler gayet bellidir… İnsülin direnci, metabolik sendrom, gizli ve kötü kontrollü diyabet… Bunlar da sıklıkla hareketsizlik, uygunsuz beslenme, doğamıza aykırı sıkışık yaşam sonucudur. D vitamini eksikliği de hem hastalanmada ve hem de hastalığın ölümle sonuçlanmasında başat etmenlerden biridir.
Bunların ciddiyetle tartışıldığını ve virüse karşı asıl taşlar olan o silahların öne çıkarıldığını hiç gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü bu önlemleri almak hem kişiler açısından hem de devletler açısından zordur. Para getirmez para götürür. Bu kadar basit. Her türlü hastalıktan her yıl yüz milyonların ölmesinin asıl sebebi işte bu bilim dışı organize aymazlıktır.
Bunları tartışmayı bastırınca geriye ne kalıyor? Aşı… İlaç da değil, bakın. İlaç buluyorlar ama dünyanın parasını kazandıktan sonra etkin olmadığı görülüyor, çok kişiyi öldürüyor, ısrar edemiyorlar. O zaman gelsin milyarları iğneleyerek para kazanmak ve bir iş yapıyor görüntüsü vermek. Buna karşı çıkanı faşistçe bastırmak… Nasıl olsa bu vurdukları iğnelerin neyi ne kadar önlediği bu ortamda belli olmuyor. Yıllar sonra kötü sonuçları ayyuka çıkarsa bir kez daha “pardon” derler ve ticaretlerine devam ederler. Kör kuyuya taş at ve kazan kazan…
Odatv.com
***
Gökhan Hotamışlıgil’ i değerli bir bilim adamı, araştırmacı olarak görüyordum. Nitekim de öyleydi ama Yıldız Holding’ den aldığı bağış sonrasında endüstri adına çalışan sıradan bir bilim adamına döndü. Bilim adamı mı evet. Çalışmaları değerli mi, evet. İnsanlık için çalışan bir bilim adamı mı, hayır!. Obeziteden, metenflamasyondan bahsediyor, obeziteye aşı bulmaya çalışıyor ama trans yağların, şekerin, işlenmiş tahılların, binlerce katkı maddesinin, hazır gıdaların adını bir kere bile anmıyor. Sponsorunu üzmemek için bunlara değmez.
Tıp çoktandır bilim değildir ticari bir sektördür.
TUS KAÇKINI ABD LABORATUAR MEŞHURLARI
Adı geçen zat gibi tıp doktoru olup, ülkemizde tıpda uzmanlık sınavını (TUS) kazanamadığı için kapağı ABD’ye atıp benzincide çalışarak evvela amerikanca öğrenip sonra da bir mentora kapağı atıp bugün laboratuar üstadı geçinen allameler var.
Umûmî tababet nosyonları kalmamış olsa ne yazar?!
Hiç olmazsa bir baltaya sap olmuşlar, aferin!
Önce bitkilerin genetiği ile oynadılar, değiştirdiler. GDO’lu bitkilerle donatıldık.
Ziraat mühendisliğiymiş, adı da.
Sonra hayvanların genetiği ile oynadılar. Miyavlamayan kediler, havlamayan köpekler üretildi laboratuvarlarda.
GDO’lu evcil hayvanlarını ürettiler.Kedi, köpeklerin suratları bakarsanız hep aynı!
Şimdi de GDO’lu insan türlerini üretiyorlar ve de ürettiler. Sıvıları kollarına 5-6 kez yaptıran GDO’lu insanlarla dolu çevremiz! Hayatta kalabilenler tabii ki…
Asıl mesele bu!!!!
Bir soru:
Ben de imzalamıştım, yukarıdaki bildiriyi değerli meslektaşlarımla birlikte ama neden adım yok listede merak ettim, doğrusu.