DR. ÖZ KANSER OLURSA BİZE NE DÜŞER?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
can ataklı

Can Ataklı‘ nın Vatan’ daki yazısı:

İşe bakın, dünyanın en sağlıklı yaşayan adamı kanser olmuş. Vakti zamanında da “kalp krizi riskini önlemek için jogging tavsiye eden” doktor da kalp krizinden gidivermişti.
Demek ki neymiş, birincisi; dünyanın adaleti yok, ikincisi; sağlıklı yaşamak için her şeyi yapmak bazen para etmiyormuş.
Tabii ki sağlıklı yaşamak için olağanüstü çaba gösterenler kanser olamaz gibisinden bir kayıt falan yok, ama sağlığına dikkat etmeyen herkes çabuk ölür de o kadar gerçek değil.
Sigaranın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama hangimizin ailesinde 90 yaşına kadar sigara içip de bana mısın demeyen bir büyük amcası yoktur?
Bu iş galiba biraz da kader kısmetten geçiyor.
O halde biraz da tevekküllü olmayı seçmek lazım belki de. Tamam fast food denilen, hani şu hamburgerdi, patates kızartmasıydı gibi yiyecekler çok zararlı, ama bir o kadar da lezzetli. Üstelik hem açlığı çabuk bastırıyor hem de insanda garip bir haz bırakıyor yerken.

Gerçi bu tür şeyleri yedikten sonra hep “nedamet” getiririm ama, yerken hiç sesim çıkmaz. Dr. Öz’ün durumunu öğrenince kendimi hemen fast food dükkanına atmadım tabii de, ara sıra yaptığım “korsan eylemlerden” sonra pişmanlık duymamaya karar verdim. Hem atalarımız ne demiş “azı karar çoğu zarar”. Fast foodu çok yemedikten sonra belki de öyle ahım şahım bir zararı da yoktur.

Şu yaşıma kadar gözlediğim kadarıyla eğer bir konuda çok hassas davranıyor, kılı kırk yarıyorsanız, mutlaka istenmedik bir durumla karşılaşıyorsunuz. “Şu yaşıma” deyince ister istemez yaş konusu önem kazanıyor, özellikle sağlık konusunda kılı kırk yaranlardan “iflah” olanını da pek görmedim desem yalan olmaz.

Daha sağlıklı yaşamak için doktor doktor koşan, sağlıklı olmak adına ne öneriliyorsa yapan, hatta bunun için dünyanın parasını harcayanların başına mutlaka bir şeyler geliyor.

Diyorum ki hayatın akışını biraz da kendi haline bırakmak gerek belki de. Adam sağlığına çok dikkat eder, zararlı hiçbir şey yemez, düzenli spor yapar, düzenli bir hayat yaşarmış. Bir gün gazetede ölüm ilanı yayınlanmış. Trafik kazası geçirmiş meğer. Yani çok uzun yaşamanın yolu sadece çok sağlıklı olmaktan geçmiyor. Trafik canavarından da korunmak gerek örneğin.

Haydi lafı toparlayalım; kadın dinine çok bağlı, ibadetlerini sürekli yerine getiren örnek bir insanmış. Tam cennetlik. Torunu ise haylaz mı haylaz, dolandırıcı, hırsız, daleveracı, kavgacı. O da cehenmelik. Gün gelmiş savaş çıkmış, oğlanı askere almışlar, savaşta da şehit düşmüş. Bu acıya dayanamayan büyükanne de göçmüş öteki dünyaya.

Kadın gelmiş cennetin kapısına, ortalık ana baba günü, kimseye derdini anlatamıyor, ne kadar iyi bir insan olduğunu, dini ibadetlerini yerine getirdiğini söyleyemiyor. Derken uzaktan bir toz bulutu görünmüş, bir de bakmış ki, torunuyla birlikte şehit olan alayın tamamı cennetin kapısından içeri giriyor. Torun büyükanneyi görünce “hayrola?” demiş. Büyükanne dertli biçimde “cenetlik olduğumu anlatamıyorum” diye yakınmış. Torun “atla arkama” demiş.

Cennetin kapısında şehitleri güleryüzle karşılayan meleklerden biri sormuş “Bu arkandaki de kim?” diye. Torun çaresiz “O da alayın o….su” deyivermiş. Melek “İyi, o da cennetlik sayılır” deyip yol vermiş.

Yani diyeceğim, her konuda bu kadar hassas olmanın bazen yararı olmayabilir. Serseri torun şehit olup cennete girerken, gerçekten cennetlik kadın da alayıN bilmemnesi olarak girer cennete.

Dünyanın hali bu işte.

Siz de yorumunuzu paylaşın: