ASIL SUÇLU DR. MUZAFFER KUŞHAN MI?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dila Kurt’un ölümünde asıl suçlunun Dr. Muzaffer Kuşhan olduğunu düşünmüyorum.

Dr. Kuşhan bence sadece bir günah keçisidir.

Hem Dila’ nın hem de onun gibi obezitenin yarattığı diyabet, kalp krizi, kanser ve başka pek çok hastalıktan ölümlerin esas suçlusu, obeziteye karşı gerekli tedbirleri almayan, gerekli uyarıları yapmayan, gerekli tavsiyelerde bulunmayan hatta kimi bilinçli kimi bilinçsiz beslenme yanlışlarını teşvik edenlerdir.

Dr. Kuşhan içeride yatarken her gün binlerce yeni Dila’ lar ortaya çıkmasına sebep olanların vicdanları rahat mı, sokakta rahat dolaşabiliyorlar mı, geceleri rahat uyuyabiliyorlar mı merak ediyorum.

Zamanlarını gebelikte şeker yüklemesi yapılmasına çok haklı bilimsel gerekçelerle karşı çıkan Canan Karatay’ la uğraşarak geçirenlerin asıl vazifesi obezitenin önlenmesi değil midir?

Siz bu ülkede mısır şurubuna, hazır yiyecek ve içeceklere karşı sesini yükselten bir bilim adamı veya dernek gördünüz mü?

Güçleri sadece Kuşhan’ a ve Karatay’a mı yetiyor?

Biri içeri girdi, diğeri 15 gün meslekten men aldı, obezite ve gebelik diyabeti ortadan kalktı, öyle mi?

Biraz düşünün bakalım, esas suçlu kim, kim cezayı hak ediyor?

***

İstanbul Polonezköy’de zayıflama kliniğinde 19 yaşındaki Dila Kurt’un ölümüyle ilgili “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezasını alan doktor Muzaffer Kuşhan cezaevine girdi. Cezası iş ve özel durumu nedeniyle 2 kez erteleten Kuşhan, 9 Haziran’da infaz savcılığına teslim oldu. Kartal Cezaevi’ne konulan ünlü doktor, 18 Eylül 2018 tarihine kadar cezaevinde yattıktan sonra bir yıllık şartlı tahliye sürecinin ardından cezasını tamamlamış olacak. Kuşhan bu tarihten sonra da verilen meslekten men cezası nedeniyle 2 yıl doktorluk yapamayacak.

Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencisi Dila Kurt (19), 2008’de Dr. Kuşhan’ın Polonezköy’deki zayıflama kliniğine gitmiş, 45 günde 14 kilo vermişti. Kurt, uygulanan diyete dayanamamış ve 7 Eylül 2008’de klinikteki havuz başında hayatını kaybetmişti.

Kaynakhttp://www.haberturk.com/gundem/haber/1265861-doktor-muzaffer-kushan-cezaevinde

Yazı için 10 yorum yapılmış:

  1. dr seyfullah kılıç dedi ki:

    Ahmet hocanın mantık silsilesi bir garip değerler dizgeside genelden farklı. Canan hocayla bir genç kızın ölümüne taksirlede olsa sebep olan ve bunu maddi amaçlarla yapan birini aynı kategoriye sokmak Canan hocayı ilgilendirmiyor olabilir ancak beni çok rahatsız etti Protesto ediyorum:(

  2. Nuh Mehmet dedi ki:

    Ahmet hocanın amacının ne olduğu kimleri kast ettiği açık olarak ortada. İsteyen istediği gibi düşünebilir.

  3. faik dedi ki:

    Eğer muzaffer kuşhan vahşi tıbbı okumuşsa/biliyorsa suçludur, ki bilmemesi çok zor.

    Bu kadar ölümün üstüne hala bişeyler uygulalamak/denemek bile bile katil olmak olur.

    Obezlerle boşuna uğraşılıyor. Onların çözümü olmayabilir. Obezite, ne hastalık, ne tercih. Yanlış anlamayında eşcinsel muamelesine benziyor bu durum. Kaç tane eşcinsel zulme, ölüme uğradı. Psikiyatri eşcinsel hasta dedi, kim bilir kaç kişi nelere maruz kaldı, öldü. Şimdilerde kaldırdı ama sadece amerika da. Burada, bazı avrupa da ve doğuda çalışmıyor.

    Ülkeye göre hekimlik/bilimlik olmaz.

    Obez diğer insandan fazla yiyor, yanlış beslenmesini konuşabilirsiniz, ama çok yemesini konuşamazsınız.

    Ayrıca cinselliği/besini çözemedende insana tanı koyamazsınız. Bir tarafta kalabalık hetero çılgınlaşırken, onu görmeyip, diğer tarafta sakin ve üç beş eşcinsele karışmak, hekimlik değil.

    Besin çılgınlığı içinde aynı. Üç beş obezle meşgul olacağınıza, kalabalık besin çılgınlığıyla uğraşın.

    Bu ölümde herkes suçlu. Sen, ben, o… herkes.

  4. Derya Turgay dedi ki:

    Gençler hızlı kilo vererek iç zehirlenmeden ölüyorlar.

  5. faik dedi ki:

    -“Hipokrat yemini iş ola yapılmış bir yemin değildir. Tıp alanında en başta gelen vicdandır, gerisi ondan sonra gelir. Hiçbir doktorun da cüzdanını vicdanının önüne çıkarmaması gerekir” : Mustafa Akıncı

    -Hindistan’ın orta kesiminde nüfus kontrol programı çerçevesinde kısırlaştırıldıktan sonra ölen 13 kadının ameliyatını yapan doktorun yakalandığı bildirildi.

    -Kürtaj zamanı geçmiş bebekleri kürtajla alan kadın doğum doktorunun çocuk ceninlerini eşiyle birlikte Girne bölgesindeki ormanlık alana gömdükleri tespit edildi.

    -Güney Kıbrıs’ta özel işitme merkezleriyle rüşvet karşılığı anlaşma yaptıkları ortaya çıkan…

    -İnsan kaçakçılığı yapan uluslararası bir çeteye mensup olduğu düşünülen, aralarında bir de doktorun bulunduğu dört kişinin Güney Kıbrıs’ta tutuklandığı belirtildi.

    -10 yıllık sahte doktor yakalandı.

    -Psikiyatri Uzmanı intihar etti.

    -Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler – Türk Tabipleri Birliği

    -Yelda Kahvecioğlu.

    -3 gün arayla aynı tıp fakültesinden 2 öğrenci intihar etti.

    -“Bir bebeğin bağışıklık sistemi 10,000 aşıyı birden kaldırabilir.” — Aşı yobazı, Paul Offit

    -Provokatör doktor gerçeği itiraf etti.

    -Bosna kasabı.

    -Meksika’da 23 yaşındaki psikolog Tania Trinidad Paredes, seks fantezisi sırasında boğularak can verdi.

    -Kar Maskeli Cinayette 2 Avukat Bir Psikolog Gözaltında.

    -Bugüne dek her saldırıyı, her ölümü yetkililer saldırganın ruhi durumunun bozukluğuyla açıklamaya gayret ettiler.

    -Marketten aldıkları tavuk ve mantar öldürdü.

    -ex olmak.

    -Yanlış iğneden ölüm’de hastane suçsuz bulundu.

    ………………………………………

  6. ismet badem dedi ki:

    Derya hanımın görüşüne bir katkı; açlıktan insan ölür mü, ya da birden yemeği kesince insan neden ölüyor?

    Rızık doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelal’in elindedir ve hazine-i rahmetinden çıkar. Herbir zîhayatın rızkı, taahhüd-ü Rabbanîsi altında olduğundan, açlıktan ölmek, olmamak lâzım gelir. Halbuki zahiren açlıktan ve rızıksızlıktan ölenler çok görünüyor. Şu hakikatın ve şu sırrın halli şudur ki: Taahhüd-ü Rabbanî hakikattır. Rızıksızlık yüzünden ölenler yoktur. Çünki o Hakîm-i Zülcelal, zîhayatın bedenine gönderdiği rızkın bir kısmını ihtiyat için şahm ve içyağı suretinde iddihar eder. Hattâ bedenin her hüceyresine gönderdiği rızkın bir kısmını, yine o hüceyrenin bir köşesinde iddihar eder. İstikbalde hariçten rızık gelmediği zaman, sarfedilmek üzere bir ihtiyat zahîresi hükmünde bulundurur.

    İşte bu iddihar edilmiş ihtiyat rızık bitmeden evvel ölüyorlar. Demek o ölmek, rızıksızlıktan değildir. Belki sû’-i ihtiyardan tevellüd eden bir âdet ve o sû’-i ihtiyardan ve âdetin terkinden neş’et eden bir marazla ölüyorlar. Evet zîhayatın bedeninde şahm suretinde iddihar edilen rızk-ı fıtrî, hadd-i vasat olarak kırk gün mükemmelen devam eder. Hattâ bir marazın veya bir istiğrak-ı ruhanî neticesinde iki kırkı geçer. Hattâ bir adam, şedid bir inad yüzünden Londra mahpushanesinde yetmiş gün sıhhat ve selâmetle, hiçbirşey yemeden hayatı devam ettiğini, onüç -şimdi otuzdokuz- sene evvel gazeteler yazmışlar.

    Madem kırk günden yetmiş seksen güne kadar rızk-ı fıtrî devam ediyor ve madem Rezzak ismi, gayet geniş bir surette rûy-i zeminde cilvesi görünüyor ve madem hiç ümid edilmediği bir tarzda, memeden ve odundan rızıklar akıyor, baş gösteriyor. Eğer pür-şerr beşer, sû’-i ihtiyarıyla müdahale edip karışmazsa, her halde rızk-ı fıtrî bitmeden evvel, o zîhayatın imdadına o isim yetişiyor, açlıkla ölüme yol vermiyor. Öyle ise: Açlıktan ölenler, eğer kırk günden evvel ölseler, kat’iyyen rızıksızlıktan değildir. Belki “Terk-ül âdât min-el mühlikât” sırrıyla, sû’-i ihtiyardan gelen bir âdet ve terk-i âdetten neş’et eden bir illetten, bir marazdan ileri gelmiştir. Öyle ise: Açlıktan ölmek olmaz, denilebilir.”

  7. Derya Turgay dedi ki:

    Böbrekler temizliğe yetişemezse, zararlılar yağ hücrelerinin içine doldurulur. Kişi hızlı kilo verirse, yağ hücrelerinden kana çok zararlı karışır, böbrekler yetişemezse kişi iç zehirlenmeden ölür. Ayda beden ağırlığının %5 inden fazla kilo vermek buna yol açabilir, özellikle kişi hatalı beslenme nedeniyle yağ hücrelerini çöplüğe döndürmüşse. Ölen kızcağızda aylık kilo verme hızı belirttiğim limitin oldukça üstünde. Ölüm sebebi ise bilinmemekte. Ben burada açıkladım zannedersem.

  8. Uz. Dr. Ahmet dedi ki:

    Arkadaşlar, Ahmet Rasim Hoca’ nın bu yorumuyla Kuşhan’ ı savunduğunu falan sanmıyorum. Hoca bu vesile ile tıp aleminin sebeplerini araştırmak ve çareler üretmekten uzak durduğu bir sorunu gündeme getiriyor. Elbette Kuşhan sorumlu olabilir veya değildir, bu memleketin obezite sorununda neyi değiştir ki?

  9. uz dr seyfullah kılıç dedi ki:

    Yahu kardeşim herkes de her şeyi biliyormuş. Bize de ufakdan uzamak düşer. Daa da yorum yazmam.

  10. şevket Bahçeci dedi ki:

    Bence de yorum mükemmel hatta Bülent Ersoy gibi söyleyecek olursak fevkaladenin fevkinde demek lazım. Seyfettin beyin yazıyı yeniden dikkatle okumasında fayda var, bana göre bu yazı Canan Karatay’ ı destekleyen bir yazı.

Siz de yorumunuzu paylaşın: