BUĞDAY GÖBEĞİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Geçenlerde bir yakınım bir konu hakkında danışmak istediğini söyledi. Bir doktora gitmiş ve doktor buğdayı hayatından tamamen çıkarması gerektiğini söylemiş. Beni arayıp ben ekmek yemeden duramıyorum ne yapmam gerekiyor diye yakınıyordu.

Günümüzde çok sayıda doktorun beslenme uzmanlarının işini yaptığını ve gazetelerde boy boy birçok moda diyetlerin var olduğunu düşürsek bu durum beni çok da şaşırtmamıştı. Ancak beslenme uzmanlarının diyetlerinde sıkça tam tahıllı ürünlere yer verirken bu buğdaysız diyetin ne olduğunu merak etmiştim ve bununla ilgili olarak da bir araştırma yapmaya karar verdim.

Dr. William Davis’in yazmış olduğu ‘Buğday Göbeği’ kitabıyla tanıştım. Kitap Dünyanın en popüler tahılının aynı zamanda dünyanın en zararlı diyet ürünü olduğunu savunuyor. Beslenme ve Diyetetik öğrencisi olarak her ne kadar birçok doktorun diyet önerilerinde bulunmasına karşı olsam da her zaman farklı görüşleri de okumuşumdur ve bu kitapta yazılanlar da beni oldukça şaşırttı ve konu üzerinde daha fazla araştırma yapmaya itti. İşte kısaca kitapta yer alan buğdayla ilgili görüşler.

Dr. Davis günümüzde tükettiğimiz buğdayın genetik yapısının çok daha farklı olduğu kanısında. Artan dünya nüfusuna karşılık tarımda teknolojinin kullanılmasının gerekliliği savunulmuş ve kuraklık gibi iklim koşullarına ya da mantar gibi zararlılara dayanıklı olması için buğday türleri melezleştirilmiştir. Kısacası daha fazla ürün almak için genetik yapısı değiştirilmiş.

Verim arttıkça stoklardaki sıkıntılar giderilmiş ve buğday ürünleri ucuzlayarak kolayca ulaşılabilir hale gelmiştir. Bunun sonucunda da son elli yıldır binlerce yeni tür hiçbir güvenlik testine tabi tutulmadan insan tüketimine sunulmuştur.

Bu kitapta genetiği değiştirilmiş ve cüce yetişen bu buğdayların iştah artışına, kan şekerinin yükselmesiyle tetiklenen doyum hissine, hastalık ve yaşlanmanın gerisinde yatan glikasyon sürecine ve kıkırdak ve kemikleri yıpratan iltihaplanmaya neden olduğu görüşü savunuluyor.

Beslenme uzmanlarının diyetteki tam tahıl yani kompleks karbonhidrat tüketiminin oldukça önemli olduğunu söylerken bu kitap tam tersini savunmaktadır. Her kompleks karbonhidratın içeriği aynı değildir.

Buğdayda en fazla oranda sindirilen dolayısıyla kan şekerini en fazla oranda yükselten Amilopektin A %75 oranında bulunur. Böylece tam tahıllı ekmek (glisemik indeksi 72) kan şekerini en az şeker ya da sakaroz (glisemik indeksi 59) kadar hatta daha da fazla arttırır.

Amilopektin B muz ve patateste bulunur ve bir miktar daha dirençlidir.

Amilopektin C ise en az sindirilebilir olandır ve çoğunlukla baklagillerde bulunur. Gıda tüketiminden sonra kandaki glikoz ne kadara artarsa insülin seviyesi o kadar artar ve insülin anabolik bir hormondur yani yediklerimizi depolamaya yönelik çalışır. Bu durum da glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenmenin yüksek düzeyde insülin seyrine yol açacağından buğday göbeği oluşumuna neden olmaktadır.

Aynı zamanda buğday beyin üzerinde uyusturucuya benzer etkiler yapıp bağımlılık hissi yaratmaktadır. Bu durum da bana danışmak isteyen yakınımın ben ekmek yemeden duramam demesini bir nevi açıklıyor.

Diyabetin tarihçesinde insülin direnci 80li yıllarda keşfedildikten sonra bunu yağdan kaynaklandığını düşünüp tam tahıllara yöneldiler. ADA kriterlerine göre diyabet hastaları yağı kesmeli doymuş yağı azaltmalı ve her öğünde 45-60 gr karbonhidrat tercihen sağlıklı tam tahıl tüketmeli ya da her öğün 135-180 gr karbonhidrat almalı.

Bu yöntem uygulanan hastalarda glikozu kontrol edemedikleri bu nedenle de daha fazla ilaç almaları gerektiği gözlemlenmiştir. ADA nın kriterleri göz ardı edilerek karbonhidrat tüketimini kesmek kan şekerini denetim altına almış ve HbA1c yi düşürmüştür.

Diyabetli hastalar üzerinde yapılan karbonhidrat kısıtlı diyet çalışmaları sonuncunda kilo kaybının sağlandığı ve kan şekerinin düzenlendiği sonucunda ulaşıldı. Dr. Davis diyetlerin bu titizlikle uygulandığında diyabet ilaçlarını bırakmanın mümkün olacağını söylüyor.

Sebzelerle beslenmek vücudumuzda alkali dengesini sağlar. Tahıllar ise vücutta asitli yan ürünler oluşturan tek bitkilerdir. Buğday sülfürik asitin en güçlü kaynağıdır ve her gramında bir çok etten daha fazla oranda asit içerir. Ufacık bir miktarı bile olağanüstü güçlüdür ve alkalilerin etksisini yok eder. Sonuç olarak vücutta alkalilerle dengelemeyen asit artışı kemilerde harabiyete neden olarak osteoporoza yol açar.

Buğday göbeğinde içsel yağdan kaynaklanan iltihap kemiklerin de iltihaplanmasına neden olur. Kilo vererek iç organlardaki yağın eritilmesi artritte beklenen düzeyde iyileşme sağlandığını gösterir. Aynı zamanda tam tahıllı gıdaların bir başka etkisi de glikasyon sürecidir. Bu süreç eklemlere geri dönüştürülemez zararlar verir.

Aynı zamanda AGE şeklinde adlandırılan ileri glikasyon son ürünleri (hiçbir işlevi olmayan kalıntılardır) de damar sertliğine ateroskeleroz , katarkata ve erken bunama gibi sinirsel bağlantıları bozan hastalıklara neden olur. Diyabetli hastaların kanındaki AGE miktarı normale göre %60 daha fazladır. Kandaki yüksek AGE düzeyi oksidatif stres ve iltihaplanmaları tetikler. Bu kireçleme ve iltihaplar da kalp hastalıklarına, kansere diyabete ve birçok hastalığa neden olur.

Sonuç olarak kitabın içeriğine göre diyetinizden mısır nişastası ve mısırlı yiyecekleri , atıştırmalıkları, tatlıları, pirinci, patatesi, baklagilleri, glutensiz gıdaları, meyve suları ve meşrubatı, kurutulmuş gıdaları ve diğer tahılları çıkarmalı onun yerine bol bol sebze, biraz meyve, beslenme uzmnalarının aksine bolca yağ tüketin, et ve yumurta yiyin, süt ürünleri tüketmelisiniz.

Aslına bakarsanız gelişen teknolojiyle birlikte birçok besinin genetiği eskisinden çok daha farklı. İnsanların nasıl beslenmeleri konusunda kafaları çok karışık. Her geçen gün farklı bir besinin yapısında kanserojen madde bulunuyor ve uzmanlar kesinlikle o besinin diyetten çıkarılması konusunda uyarıyor.

Bir diyetisyen adayı olarak benim görüşüm ise insanların bu konularda alanında uzman kişiler tarafından bilinçlendirilmesi ve bir besini tamamiyle diyetten çıkarmak algısı yerine her besinden dengeli bir şekilde tüketerek sağlıklı bir yaşama kavuşulması ve bunun sürdürülmesi yönündedir.

Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/bugday-gobegi/Blog/?BlogNo=526211

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Gerçekten harika bir kitap. Bende okudum hatta Glutensiz Beslenme ve Şekersiz Yaşam diye bir yazı hazırlayarak blogumda paylaştım. Herkese faydalı olacağını umuyorum.

Siz de yorumunuzu paylaşın: