CORONA’ YI MANTIKLI DÜŞÜNCE İLE YENMEK…

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Hıncal Uluç‘ un yazısı:

Çevreme bakıyorum. Köşe yazılarını okuyorum.. Koronadan çok, onun getirdiği yasakları tartışıyor, onlara sinirleniyor, kızıyoruz.
“Saçmalıyor bunlar artık” diyenler o kadar fazla ki.. Bu düşünceler ve bu tür düşünenleri okumalar, sinirimizi bozuyor, keyfimizi kaçırıyor.
Oysa korona savaşının en büyük silahı insanın kendi bağışıklık sistemi. Bu sistemi ayakta tutan ve güçlendiren şey, kendimizi iyi hissetmemiz.
Ne kadar iyi hissedersek, bağışıklığımız o kadar dorukta.
Ne kadar kötü hissedersek, bağışıklığımız o kadar zayıf.
Konan yasaklar içinde itiraz edilmeyen, “Neden” denmeyen yok..
Hele mukayeselere başladık mı, “Saçma” dediğimiz o kadar çok şey var ki..
Hatta hepsi.. Böyle düşününce de sinirleniyoruz işte..
Oysa mantıklı düşünsek.. Bakın “Olumlu düşünün” demiyorum. 
– Hayır..
– O zaman ne yapmak lazım?.
– Mümkün olduğunca azaltmak!.
– Nasıl yani?
– Dışarı çıkması en zorunlu olanlar en başa, en şart olmayanları en sona koyan bir liste yapılır ve Yasaklar, hastalığın gelişmeleri dikkate alınarak, ya yukardan itibaren gevşetilir, ya da aşağıdan başlayarak sıkılaştırılır.
Bu soru ve yanıtların bir tekine itirazınız var mı?

Hasta hangi şehirde? Türkiye'de corona virüs vakası görüldü! Akla ...

Şimdi, “Niye 65’den yukarı ya da 18’den küçük yasak” sorularınızın, hele bunlara “Saçma” demenizin ne kadar yanlış ve sizi boşuna sinirlendirmekten başka işe yaramaz olduklarını da anlıyorsunuz değil mi?.
Bir yanda, toplumsal yaşam devam etmeli.
Ekonomi dönmeli. Bunun için yasaklar kalkmalı.
Bir yanda, Covid 19 salgınını önlemek için tek bulaşma yolu olan insanın insanla teması yasaklanmalı.
Bu iki taban tabana zıt gerçeği bir araya getirmenin tek yolu da, ikisinden de ödünler vermek..
En zorunlu, en şart olan yerlerden başlayarak, iş yerlerini yavaş yavaş açacaksın ve gelişmeleri yakından izleyeceksin.
En zorunlu, en şart insanlardan başlayarak yasağı yavaş yavaş gevşetecek ve gelişmeleri izleyeceksin.
İşte bugün ülkemizde yapılan bu.. “Ne zıt işler yapıyor bunlar” dediğimiz şeyler aslında ne kadar mantıklı..
Çünü amaç.. Hayatın mümkün olduğunca devam edebilmesini sağlayacak gevşemelere izin vermek.. ve teması “Ne kadar azaltırsak kardır” zihniyeti ile önleyen tedbirleri, sürdürmek.

Bir yasağı, ya da bir gevşetmeyi eleştirirken, kendinizi, yöneticilerin yerine koyun ve “Ben olsam onu değil, bunu yapardım” deyin bakalım..
O zaman eleştiriniz “Bu saçmalık” demek olmaz “Bu hatalı, şöylesi daha iyi olurdu” şeklini alır.

*

En büyük sıkıntılardan biri maske ve mesafe..
Niçin?.
Bu hastalık insandan insana bulaşıyor. Nasıl bulaşıyor?.
Hasta insanın hapşırık ve öksürükleri havaya tükrük damlacıkları saçıyor. Koronavirüs yaşamak için bir insan bulmak zorunda. Bu damlacıkla havaya uçan virüsün bir insan bulup yaşamak için saniyeleri var.
Bu saniyeler onu 1.5 metreye kadar götürebiliyor.
O mesafe içinde bir insan bulursa, ona bulaşıp, nefes yoluyla yerleşiyor.
İşte “Sosyal mesafe” dediğimiz şeyin sebebi.
Maske, hasta insanın hapşırıp öksürdüğünde fışkırttığı damlacıkların havaya yayılmasını önlüyor. Yani tüm damlacıklar, fiziksel olarak maskenin dışına çıkamıyorlar. O zaman taşıdığı virüs de maske içinde kalıyor. Havaya yayılmıyor.
Yani, sevgili okurlar, taktığımız maske bizi koronadan korumuyor. Çünkü dünyadaki bütün koronavirüsleri toplasanız ve tartsanız, hepsi 1 gram. Yazı ile “Bir gram.” Bu kadar küçük zerrecikleri fiziksel sürecek maske henüz icad edilmedi.
Maske, sadece hastanın mikrop yaymasını ve başkalarına bulaştırmalarını önlüyor.

O zaman sadece hastalar taksın. Sağlamlar niye takıyor?.
Peki kim hasta?.
Bilen var mı?. Bu hastalık bazılarında ölümcül belirtilerle ortaya çıkar, yoğun bakımlara sürüklerken, bazıları, ne kendileri, ne de yakınlarındakiler bile farkına varmadan ayakta geçiriyorlar.
Herkese, her gün test yapma imkanımız yok.
Madem kim hasta bilemiyoruz, o zaman herkesi potansiyel hasta kabul edip, nerdeyse bedava maskeyi herkese taktırmaya mecburuz..

*

Galiba her şeyi çok açık ve net anlattım. Şimdi, Sokrates mantığı ile gerçekleri gördükten sonra yapacağımız tek şey, “Değiştirmemiz mümkün olmayan bu gerçekleri kabul etmek.” İsyan etmek, durumunuzu daha kötü yapmaktan başka işe yaramaz.
Ben, neden birinci günden beri “Bomba” gibiyim?.
Çünkü Corona’yı henüz dünyanın en üstün bilim adamları çözemediler. Yarın ne olacak kesin bilen yok. Ben mi düşünerek çözeceğim?.
O zaman benim, hepimizin gerçeği, bugünü, bu kurallarla yaşamayı kabullenmek.
Ben daha ilk günde kabullendim.
Kendimi ve yaşamımı bu kurallara uydurdum.
Kurallar neye izin verirse, o kadarıyla yaşamın tadını çıkarıyorum.. Bal gibi de çıkarıyorum..
Bu yüzden de gayet mutluyum.
..Ve de, bugünleri böyle yaşamamı sağlayan Yüce Tanrıma şükür, devletime teşekkür ediyorum, bitirdiğim her günün gecesinde başımı yastığa koyarken..
Dünyada ne felaketler yaşanırken, bu halde oluşuma, şükür ve teşekkür!.
Mutlu olmanın yolu, şükürü ve teşekkürü bilmekten geçiyor dostlar!.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2020/07/07/coronayi-mantikli-dusunce-ile-yenmek

 

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Fuzuli dedi ki:

    Saçmalamak serbest

Siz de yorumunuzu paylaşın: