ABD’ NİN BİYOLOJİK SİLAH ÜSLERİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Gülümser Heper‘ in yazısı:

İnsanların dünyayı sarsan Covid salgınını salt bir bulaşıcı hastalık olarak algılamaları ve hükümetlerin tedbir ve açıklamalarından medet ummaları beni rahatsız ediyor. Oysa sağlık konusunun bir silah olarak kullanılabileceğini bilmek çok yüksek bir dehayı gerektirmiyor. Ancak itiraf etmeliyim ki koruyucu sağlık stratejilerinin bir çeyrek asır içerisinde kapitalizm ve emperyalizme teslim edilmesi benim bile düşünce boyutumun ilerisine geçti. Oysa her şey göstere göstere geliyordu ve bizler insanlığın bu boyutta alçalabileceğini hesaplayamamıştık ya da emperyalizmin gücünü küçümsemiştik. Tam bir cehalet!

Tarihte bilinen ilk biyolojik silah saldırısı 250 yıl önceye dayanır. İngilizler, Kuzey Amerika’nın yerli halkına saldırmak için çiçek virüsü ile enfekte edilmiş battaniyeler gönderirler. Sonuç olarak yerli halkın çoğunluğu ölür ve kıtanın kontrolü sağlanır.

Biyolojik silahlar, nükleer silahlardan çok daha etkin bir potansiyel taşırlar. Nükleer bir saldırıda, saldırı için kullanılan personel, ekipman, malzeme temini maliyetli işlemlerdir. Hepsinden önemlisi geride bıraktığı izlerdir. Bu izler sorumluların tespiti için çok fazla ipucu içerir. Ancak biyolojik silahlı bir saldırı iz bırakmadığından, geriye doğru tespiti son derece zordur. Milyonları öldürmek için kararlı birkaç ruh hastası dahi, bu işi tereyağından kıl çekercesine kolaylıkla başarabilir.

Bazı bilimsel tahminlere göre, biyolojik silahlar, sadece bir yıl içinde dünya nüfusunun üçte ikisini yok edebilir. Dünya’yı büyük bir metropol gibi düşünürsek, genetik dizayn edilmiş tek bir virüs bile minimal maliyetle geride hiçbir iz bırakmadan çok kısa sürede bu metropolü yerle bir edebilir.

Biyolojik silahların potansiyelini algılayan yapılar, biyolojik silah üretim ve geliştirme faaliyetlerini her daim gizleme ihtiyacı duymuşlardır. Dünya ülkelerine empoze edilen Biyolojik Silahlar Sözleşmesinin (BWC) ardında yatan temel güdü budur. Biyolojik Silahlar Sözleşmesi (BWC), silah kategorisinde değerlendirilen katalogda tanımlanan biyolojik ve toksin silahların, üretilmesi, geliştirilmesi, depolanmasını engellemek üzere yapılmış, ilk çok taraflı anlaşmadır. Birleşik Krallık tarafından sunulan BWC taslağı, 1972’de imzaya açılmış, 1975’de yürürlüğe girmiştir. Halihazırda 109 ülkenin imzaladığı, 22 ülkenin onayladığı anlaşmanın 9. Toplantısı Genova’da 2021 de yapılacaktır. Anlaşmanın biyolojik silahların geliştirilmesi, üretilmesi ve depolanması konularında zorlayıcı mekanizmalarının olmaması, en büyük eksikliği olup hali hazırda biyolojik silahların üretilmesi tüm dünyada hızla devam etmekte ve birçok ülke bilimsel zeminde, barış amaçlı ve salgınlara tedbir amaçlı program yürüttüğünü savlamaktadır.

Dünya’daki biyolojik silah üretim, geliştirme çalışmaları hakkında bazı gazetecilerden oluşan sivil girişimciler ciddi çalışmalar yürütmekteler. Ancak EcoHealth Alliance isimli, ABD hükümeti ve askeri yapılanması için çalışan bir örgütten alınan bilgiler biyoloji laboratuvarlarının insanlığı taşıdığı noktayı algılamak için son derece değerli. Peter Daszak, EcoHealth Alliance isimli bu yapının başkanıdır. Dazsak, bilimsel çalışmaları toplayan bir yazar ve konuşmacıdır. Dazsak’ın askeri ve sivil laboratuvarlarda virüslerin dual (iki yönlü) kullanım amaçlı çalışmalarının nasıl yapıldığını, virüslerin kaynaklarından nasıl toplandığını ve virüslere nasıl yeni fonksiyonlar kazandırıldığını bilimsel olarak irdeleyen yazıları, bu laboratuvarların insanlığı nasıl bir tehlikeli noktaya taşıdığını anlamak için yeterli.

Daszak, dünyada yüksek bulaşıcı özelliği olan birçok virüsle çalışan laboratuvarlarında, toplanan virüslere daha çok bulaşma özelliği kazandırmak ve daha öldürücü hale getirmek, ilaca dirençli kılmak için yapılan çalışmaları anlatmış. ABD savunma departmanının kontrolünde olan bu laboratuvarlar, ağırlıklı olarak eski Sovyetler Birliği ülkelerinde, Ortadoğu’da, Güney Asya ve Afrika’da konuşlanmakta. Bu laboratuvarların çalışmalarını tek tek irdeleyebilmek çok zor olsa da makalelerinden elde edilen ipuçları ağır bir dramı deşifre ediyor.

Dazsak, bu laboratuvarların tamamının, biyolojik silah üreten araştırmacılarla dolu olduğunu belirtiyor ve biyolojik silah araştırmaları adı altında bu virüslere yeni fonksiyonlar kazandırdıklarını yani çift amaçlı kullanım çalışmaları yapıldığını söylüyor.

İnsanlarda enfeksiyon üretmek üzere Korona virüs üzerinde yapılan çalışmalar, 1999 öncesinden başlar. Yani çalışmalar ilk Korona virüs salgınından öncesi başlamıştır. ABD hükümetinin yararına dizayn edilen bu çalışmaların başlatılma amacı Dünya’daki hayvansal patojenleri toplamak, katalog altında sınıflamak, üzerinde çalışma ve manüple etmek olarak tanımlanmıştır.

Dazsak ve birlikteki arkadaşları, eğer bir virüs salgını oluştuysa, onlar salgındaki virüs etkeniyle, kendi laboratuvarlarında üretilen daha doğrusu manüple edilen virüsü karşılaştırıyorlar. Dazsak ve arkadaşlarının çalışmalarından alıntı yapan bir dergi, 2012 yılında toplanan virüslerle, SARS-CoV-2’nin %96 oranında eşleştiğini söyledi.

EcoHealh Alliance’ın kolları gittikçe genişlemiş. Tüm Dünya’dan bilgiler sunuyorlar.

1. Tanzanya: Tanzanya, çok uzun yıllardır, yabancı şirketlerin tıbbi araştırmalarına “evet” diyen bir ülke konumunu sürdürdü. 2019 yılına kadar Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ni imzalamadı. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi birincil olarak hayvanları enfekte eden insanlara da kene aracılığıyla bulaşan bir enfeksiyon olup, ilk Nijerya’da tespit edildi. 1986’da Tanzanya’da sadece bir vaka vardı. The National Bio and Agro Defense Facility Biosafety Level 4 (BSL4) lab da çalışmaya alındı. Tanzanya aynı zamanda potansiyel bir biyolojik silah olan ve ABD’de kültürü başarılan, seyahat hastalığı da olarak bilinen chikungunya virüsünün çalışma alanı oldu. Patenti Texas Üniversitesi olan şimerik (kombine) chikungunya virüsü genetik mühendislik ve sentetik biyoloji kullanılarak üretildi. 1981’de lab çalışanlarında solunum yoluyla bulaşan 39 kişide tespit edildi. ABD ordusu, chikungunya virüsünün kullanıldığı çalışmaları sonrasında bitirme kararı aldı. Tanzanya aynı zamanda, PREDİCT Projesi adı altında, Yarasa Korona virüslerinin toplandığı bir projeye de eşlik etti. Tanzanya’daki biyo güvenlik seviyesi 3 olan bir lab PREDICT projesinde yer aldı.

2. Güney Afrika: ABD askeri yapılanması, biyolojik silahlar programı kapsamında, Rift Vadisi Ateşinde sorumlu etken olan virüs konusunda bir çalışma yürüttü. Çalışma öncesi 237 vaka bildirilmiş ve 26 ölüm olmuştu. Yine Project Coast adıyla bilinen bir proje, Güney Afrika Biyolojik Silahlar programı aracılığıyla, anti-apartheid olarak bilinen ve ırk ayrımcılığıyla mücadele eden Afrikalı aktivistleri türlü yöntemlerle öldürdüler ve AIDS in zencilerde yayılması için, geliştirdikleri patojenlerle ve aşılarla adeta bir soykırım uyguladılar. Projenin baş sorumlusu Dr. Wouter Basson, Güney Afrika’daki Pretoria Yüksek Mahkemesin’deki ifadesinde CIA’nın kendisini arkasındaki gücü açıklamaması için tehdit ettiğini ifade etti. Yarasa Korona virüsleri 2011 yılından itibaren, Güney Afrika’da toplanmaya başlandı.

3. Liberya: Liberya 2016 yılına kadar Biyolojik Silahlar Sözleşmesini imzalamadı. ABD, etik dışı birçok çalışmayı bu ülkenin vatandaşlarında gerçekleştirdi. Pentagon-fonlu Ebola İlaç Çalışması, bu ülkede yürütüldü ve birçok Liberyalı,  TKM-100802 adıyla bilinen ilacın üretici firması olan Tekmira’nın Ebola salgınından sorumlu olduğunu düşünmeye başladı. İlacın Faz 1 çalışması sırasında çoğu kişide sitokin fırtınası yaşandı ve ilacın ebola enfeksiyonunda işe yaramadığına karar verildi. Ebola’da kullanılan bu ilacın daha Ebola salgını başlamadan kullanılması şüpheleri iyice artırdı. ABD li araştırmacılar tarafından, Liberya’daki lab a bağışlanan 66 şempanze yine şüphe çekti. Dazsak ve ark gibi virüs avcılarının, doğada yaşayan bazı şempanzelerin yakalayarak virüs enjekte ettikten sonra tekrar doğaya bırakıldığına dair tespitler yapıldı. New York Kan Merkezi’nin Hepatitis-B ile enfekte HIV aşılarını Liberyalılarda kullandığına dair ifadeler daima tartışıldı.

4. Gürcistan: Gürcistan’da The Richard Lugar Halk Sağlığı Araştırma merkezi, ABD devleti programı kontrolünde 2011 yılında Tiflis’te uluslararası hava alanının hemen yakınlarında konuşlandırıldı. ArmsWatch isimli nükleer biyolojik silahlar dahil olmak üzere uluslararası silahladırmaları takip eden bir yapılanma, merkezin biyolojik tehlike oluşturduğuna dikkat çekti. Rusya, Dışişleri Bakanlığı Silahlandırma Kontrol Programı direktörü Vladimir Yermakov, 2018 yılında Rusya sınırlarındaki bir ülkede biyolojik deneyler yapılmasına müsaade etmeyeceğini açıkladı. Yermakov, Amerikalılara, askeri biyologların Rusya sınırında illegal askeri biyolojik çalışmalar yapamayacağını ilettiklerini de ifade etti. İnsanlar üzerinde de çalışmalar yapıldığını tespit ettiklerini ve Donald Trump’ı arayarak merkezlerini kontrol etmesi için uyardıklarını da ekledi.

ArmsWatch isimli gazetecilerden oluşan ve Rusya için bilgi toplayan bu girişim hareketi, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye ve Ürdün’den toplam 5000 yarasadan toplanan korona virüslerin bu merkezde çalışıldığını açıkladı. Pentagon’un bu faaliyet için 161 milyon dolar fon ayırdığını açıkladı Gürcistan’da Lugar Center’ın Tiflis’in biyolojik silah üretim merkezi olduğunu söyledi.

16 Ocak 2018’de Bulgar araştırmacı gazeteci Dilyana Gaytandzhieve dünyadaki 25 ülkede ABD’nin biyolojik silah üretim merkezi kurduğuna dair ayrıntılı bir makale yazdı. Gaytandzhieva makalesinde, ABD ordusunun düzenli bir şekilde, öldürücü virüsler, bakteriler ve toksinler ürettiğini, bu çalışmaların BM’in biyolojik silahlar üretimini engelleme sözleşmesini ihlal ettiğini ve bu çalışmalar neticesinde yüzbinlerce insanın tehlikeli patojenlere maruz kalıp, tedavisiz hastalıklara yakalandığını iddia etti. Gazeteci, biyolojik silah üreten bilim adamlarının diplomatik koruma kalkanına alındığını, özel plakalı araçlar tahsis edildiğini, yaptıkları çalışmaların denetim, kontrol ve yargılanma imkanı olmadığını söyledi. Bu biyoloji lab. Nın ABD ordusuna bağlı the Defense Threat Reduction Agency (DTRA) kapsamında çalıştığını, 2.1 milyar dolar fona sahip adlı program kapsamında Ukrayna, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Ürdün, Irak, Afganistan, Pakistan, Laos, Kamboçya, Filipinler vd de Cooperative Biological Engagement Programı (CPEP) (Biyolojik Ortaklık Programı) yürüttüklerini ifade etti.

Resim 1. The Lugar Center, the Pentagon-fonlu biolaboratuar; Gürcistan’ın Başkenti Tiflis’te (photo: Dilyana Gaytandzhieva)

5. Malezya: Malezya’ya halen Biyolojik Silahlar Sözleşmesinin şartlarına uyulması yönünden baskılar yapılmakta. Bölgede tarımsal alanlarda ve avlanan hayvanlar üzerinde Henipavirus ve Filovirusler üzerinde çalışmalar yapılmakta. Belirtilen virüslerden ayrı olarak Singapur’da başlayan sonrasında Malezya’ya yayılan Nipah virüsler üzerinde çalışmalar yapılmakta. Contagion isimli filme de konu olan Nipah virüsün tedavisi yok ve son derece öldürücü. Malezya’dan temin edilen Nipah Virüs, Kansas’da The National Bio and Agro-Defence lab da ve Kanada’da Ulusal Mikrobiyoloji Lab. Da çalışıldı ve 2019 ‘da WIV (Wuhan Viroloji Enstitüsü) lab na gönderildi.

Malezya’da BSL-4 bir lab da BioThrax aşısının helal versiyonunun üretilmesi için çalışmalar da başlatıldı ancak proje yürümedi. Tayland, Singapur ve Malezya’nın üç ayrı idari bölgesi bir araya gelerek zoonotik virüsler üzerinde ve pandemik riski olan virüsler üzerinde çok sayıda proje yürütmekteler.

6. Wuhan Institute of Virology Lab (WIV): Dazsak teşvikleri kapsamında 2014-2020 yılları arasına münhasır WIV lab desteklemek üzere 3.7 milyon dolarlık bir teşvik söz konusu. Yarasa kaynaklı Korona Virüslerin risklerini anlamak üzere NIH (National Institute of Allergy and Infectious Diseases) WIV lab na 2.6 milyon dolarlık bir teşvik daha vermiş.

2. Dünya savaşının ağır yıkımı sonrasında, bireysel mutluluk, sağlık, refah, konforlu hayat düşüncesinin ön plana çıkması, sağlık tüccarlarını harekete geçirdi. Sağlık alınabilir, satılabilir, herkese gücü ölçüsünde dağıtılabilir bir metaya dönüştü. Öncülüğü büyük Amerikan şirketleri yaptı. Tabii ki iş bu noktada kalmadı. ABD’nin Dünya’ya hakim olma emeliyle birlikte Dünya’nın birçok ülkesinde önce askeri üsler kuruldu. Şimdilerde bunu Biyolojik Silah Üreten Üsler izliyor. Bu üslerin tamamı diplomatik koruma şemsiyesinde insanlığı yok edebilecek çalışmalar yürütüyor.

Türkiye ne yazık ki bu süreçten bağımsız değil. DSÖ’nü ele geçirmiş Küresel İlaç ve Aşı Çetesi, daha birkaç ay önce İstanbul’un göbeğinde aynen Gürcistan’da olduğu üzere diplomatik koruma şemsiyesinde bir merkez açtı. SB, bu girişimi allayıp pullayarak toplum sağlığı yararına bir merkez açtık diyerek anlattı. Bu işler böyle yürüyor. Toplum sağlığı bile satın alınabilir bir metaya dönüştüğünden beridir bu merkezlerin açılmasına onay verenlerin cahil mi hain mi olduğunu bilemiyoruz. Cehaletle hainliğin bir araya geldiğinde oluşacak yıkımı tahayyül dahi edemiyoruz.

Kaynak: https://www.veryansintv.com/abdnin-biyolojik-silah-usleri

Siz de yorumunuzu paylaşın: