AŞI YAPTIRMAYANA NE YAPILABİLİR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Habertürk’ te Muharrem Sarıkaya‘ nın yazısı:

EN son Almanya Başbakanlık Dairesi Başkanı Braun’un açıklaması geldi, “Aşı olana yaptırım uygulanmayacak” dedi.

Sözü tersten okursanız, aşı olmayanlar kısıtlamalardan kurtulamayacak.

Yani sinema, tiyatroya gidemeyecek veya sokağa çıkma kısıtlaması onlar için geçerliliğini sürdürecek.

AŞI OLMAYANIN CEP TELEFONUNA İPTAL

Benzer bir açıklama Pakistan Pencap Sağlık Departmanı Sözcüsü Hammad Reza’dan geldi, “aşı yaptırmayanların cep telefonu iletişime kapatılacağını” duyurdu.

İngiltere, Yunanistan, Hollanda, Belçika da benzer şekilde toplumu aşı olmaya zorlayan kararların altına imza koydu.

Her şeyin ötesinde AB Aşı Sertifikası uygulamasını 1 Temmuz itibarıyla başlattı…

Ayrımcılığın da kapısını sonuna kadar açıp, belirlediği aşıların dışında aşı yaptırmayanların AB ülkelerine girişinin yasak olduğunu söyledi.

Buna karşın bir AB üyesi olan İspanya, AB listesinde olmayan Sinovac aşısını yaptıranların da ülkesine girebileceğini belirtiyor…

Bazı ülkeler ise daha katı davranıp, aşı olmayanların geri hizmette çalıştırılacağını bildiriyor.

AŞI TEREDDÜTÜ 30 YAŞ ALTINDA YÜKSEK

Türkiye açısından ise durum biraz farklı.

Tek doz aşı yaptıranların sayısı 50 milyonu aşan Türkiye’de aşı tereddüdünün 30 yaş altında devam ettiğini dün konunun uzmanları bir daha dile getirdi.

Nedenlerine de bakmışlar, birinci etken olarak gençlerin, “Nasıl olsa koronavirüs benim yaşımdakiler üzerinde etki yaratmıyor” yaklaşımını görmüşler.

İkinci etken olarak da bu yaş grubu altında olanların sosyal medya kullanımlarının çok yüksek olması nedeniyle, ortaya atılan asılsız iddialara çabuk kandıkları sonucuna varmışlar.

Peki 30 yaş altında %50’ye yaklaşan aşı karşıtlığının giderilmesi için AB ülkelerinde olduğu gibi katı yaptırımlar getirilebilir mi?

Daha doğrusu buna yasalar izin veriyor mu?

Görünen o ki Anayasa başta olmak üzere yasaların hemen hepsi, temel hak ve özgürlükler ile kamu yararı arasındaki dengenin kurulması konusunda ne denli zorluk yaşadıklarını madde metinlerinde de sergiliyor.

Anayasa’nın 17. maddesi, “tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz” hükmünü taşıyor.

ÇİÇEK AŞISI ZORUNLU

Tıbbı zorlukların neler olduğu konusunda da temel veri ise Hıfzıssıhha Kanunu…

Kanun’un 57. Maddesi, başta Çiçek Aşışı olmak üzere hangi aşıların zorunlu yapılması gerektiğini sıralamış.

Koronavirüs çok yeni bir salgın olduğu için de dolayısıyla 1930 tarihli yasada yer bulmamış.

Ancak o tarihte Kanun’u kaleme alanlar gelecekte olacakları da düşündüğü için 64. maddesinde sayılan salgınların dışında ortaya çıkabilecek bir virüsün önüne geçilebilmesi için Sağlık Bakanlığı’na yetki vermiş.

Burada da kalmamış, yeni sisteme geçilmesiyle birlikte yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkındaki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise salgın hastalıkların önlenmesi konusunda halk sağlığının korunması ve önlenmesi için Bakanlık tam yetkili kılınmış.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Buna karşın aralarında Prof. Dr. Süheyl Batum’un da bulunduğu bazı Anayasa hukukçuları aşı zorunluluğunun getirilmesinin mümkün olmadığı görüşünü savunuyor.

Anayasa Mahkemesi’nin geçmişte aldığı ve etkisini de bugün de devam ettiren, bu satırların yazarına göre o günün ikliminde alınmış yanlış bir kararın yükü bugüne de yansımış durumda.

O gün aşı karşıtı bir kamu görevlisinin, çocuğuna aşı yaptırmamasının hukuki dayanağını yaratmak amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı davası, bugünkü sonucu doğurdu.

Çelişki ise Yargıtay’ın tam tersi kararına yönelik de herhangi bir itirazın olmamasında…

Bu durumda ne olacak?

Sonradan Yargıtay’ın aldığı karar mı geçerli sayılacak, yoksa Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel kararı mı?

Sağlık Hukuku alanında çalışan Avukat Çağrı Şükrü Uluslu’ya aşı olmayana yaptırım uygulanıp uygulanamayacağını sordum.

“Yine de yasal değişikliğe ihtiyaç var” diye söze girdi…

Buna rağmen Hıfzıssıhha Kanunu’nun 64. maddesinden hareketle yapılabileceğini söyledi.

Ortada olan çelişkinin ancak bu yolla kaldırılmasının doğru olacağına vurgu yaptı.

AŞI OLMAYANIN İŞİNE SON VERİYOR

Halk Sağlığı Uzmanı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın ise bir başka noktadan konuya yaklaştı.

AB’nin Aşı Sertifikası çıkarmasının ötesinde ABD’de bazı eyaletlerde yıllardır grip aşısı olmayan sağlık çalışanlarının işten atma serbestisinin olduğunu anımsattı.

Buna rağmen, kişinin vücut bütünlüğünü koruma hakkı, dini inancı, korkularını da bir kenara bırakamayacaklarını belirtti.

Ancak burada önemli bir durum var.

Kişi, vücut bütünlüğünü koruma hakkına sahip olabilir, ama ondan çok daha fazla kişilerin hakkının başladığı yerde bu hakkı tükenir.

Son varyantlarda bir kişinin 7 kişiye virüs bulaştırabildiği, virüse yakalananların aşılı olması halinde hastalığı daha hafif geçirdikleri ve çevrelerine virüs yaymalarının daha az olduğu bilimsel bir gerçek olarak duruyorsa o zaman herkesin de buna uyması gerekir.

Aşı olmak istemiyorsa Almanya’nın aldığı kararda duyurduğu gibi evinde oturabilir.

Böylece hem sağlık sistemine yeni yük getirmez, hem de mevcut virüsü kapması halinde çok sayıda insana yayamaz…

Unutulmasın ki bu ülkede günde 50 kişi hayatını virüs nedeniyle kaybediyor.

HİÇBİR HASTALIK BU KADAR ÖLDÜRMEDİ…

Prof. Dr. Akın’a sordum, kanser, kalp krizi veya diğer rahatsızlıklar nedeniyle günde bu kadar kişinin ölümüne yol açan başka bir hastalık yok…

Son dönem Delta, Alfa veya Gama, Beta veya Latin Amerika’yı kavuran Lambda mutantlarının daha büyük etkisinden söz edilebilir.

Bazı aşı üreticisi ülkelerin bu varyantlara yönelik abartılı yaklaşımları ekonomik kazançlarını coşturmak amacıyla yaptıkları da söylenebilir.

Ancak unutulmaması gereken bir durum var ki aşı olunduğunda bu varyantlara karşı da ağır hasta olmadan sağlıklı yaşamaya devam edildiği gerçeği de reddedilemez…

İNGİLTERE ÖRNEĞİ

En iyi örneği de İngiltere…

Vaka sayısı 25 bin civarında, ancak aşı öncesi, bugünkü varyantlardan çok daha az etkili olan Vuhan varyantından ölen sayısı 300 civarındaydı.

Toplumun büyük bölümünün aşılanması sonrası ise 25 bin vaka karşısında ölen kişi sayısı 11 ile 14 arasında; ki bunların ağırlıklı bölümü de aşısını yaptırmamış olanlar…

Aşı yapılıp yapılmamaları kendi kararları, ama başkasına yük olmadan…

Evlerine kapanabilirler, toplumdan izole olabilirler, kimsenin de onlara karışma hakkı yok.

Ama hastalık kaptıklarında onun bedelini toplum olarak hepimiz ödediğini de unutmayalım…

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3122600-asi-yaptirmayana-ne-yapilabilir

***

EK 1 (6.7.2021): İkinci dozdan neden vazgeçildi?

KORONAVİRÜS enfeksiyonu kapmış ve ikinci doz aşı randevusu iptal edilmiş gençler üç gündür öfke dolu…

Neden de kendilerinden büyük olan 35 yaş üstü iki doz aşı yaptırmışken, bir anda alınan karar ile ikinci doz aşılarının ortadan kalkmış olması.

Sordukları soru çok basit:

“Madem ikinci doz yapılmayacaktı, 35 yaş üstüne neden yapıldı? Onlardan 5 yaş genç olmamız, enfeksiyonu yeniden kapmamızın önünde engel mi? AB ülkeleri iki doz aşı yapılmayı zorunlu kılıyor, bu durumda aldığımız biletleri ne yapacağız? Nasıl gideceğiz?”

BAKANLIK NE DİYOR?

Bu soruları yöneltenlerin ağırlıklı bölümü yüksek lisans yapmak isteyenler veya AB ülkelerinde önceden tatil planı yapan gençler.

Randevularını aldıklarında uçak biletlerini ayarlamış veya bir şekilde okul bağlantılarını kurmuş gençler.

Onlardan yoğun olarak bu sorular gelince, hem Sağlık Bakanlığı’ndan hem de işin uzmanlarını arayıp nedenini sorguladım.

İŞTE YANITLARI

Dediler ki…

1- Koronavirüs enfeksiyonu kapmak iki doz aşı olmaya eşdeğerdir. Dolayısıyla nasıl ki iki doz Sinovac veya Biontech olana tek doz aşı yapıyorsak, hastalığı geçirene de tek doz yapılması yeterlidir.

2- Eğer hastalığı geçiren kişi Sinovac aşısı olmak istiyorsa, ikinci doz için randevu alabilir. Buna neden Sinovac’ın etkinliğinin yüksek olmaması.

3- Ancak tek doz Biontech olduysa bütün veriler de gösteriyor ki 9 ile 12 ay süresince ciddi şekilde korunur. Herhangi bir sorunla karşılaşmaz…

AB VİZESİNE ENGEL DEĞİL

4- AB ülkelerine girişte de sorunla karşılaşmalarının imkanı yok. Çünkü hastalığı geçirdiği zaten aşı karnelerinde açık şekilde görülüyor. Bu bile AB ülkelerine girmeleri için yeterliyken, üzerine bir de tek doz aşı olmaları girişlerini daha da kolaylaştırır. Vize belgelerini doldururken, hem enfeksiyon kapıp hastalığı geçirdiklerini hem de üzerine bir doz Biontech olduklarını eklediklerinde vize almamalarının imkanı yok. Çünkü AB mevzuatını biz de takip ediyoruz. Bugüne kadar da vizede herhangi bir sorun çıkmadı. Bazı AB ülkeleri de iki doz Sinovac aşısını yeterli buluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği bir aşıyı hiçbir ülke kabul etmiyorum diyemez…

KORUMA SAĞLAMIYOR

5- Kendilerinden 5 yaş büyüklere iki doz yapıldığı doğrudur. Ancak onlar için ikinci doz aşı randevusunun açıldığı tarihte elimizde ikinci dozun gerekli olup olmadığına ilişkin bir veri yoktu. Şimdi ise bilimsel verimiz var. Koronavirüs geçirmiş ve tek doz Biontech aşısı yaptırmış olanlarda çok yüksek koruma sağlıyor. Hatta ikinci doz yapıldığında antikor seviyesinde milim oynama söz konusu olmuyor, aynı kalıyor. Dolayısıyla vücuda boş yere aşı yüklemenin gereğini görmedik.

Bunlar bakanlık ve aşı konusunda çalışmaları olan güvenilir bilim insanlarının yaklaşımı.

İki doz yaptırma kararı alınması için Bilim Kurulu üyelerinin uyarıları baştan dikkate alınarak beklenilmiş olunsaydı, böyle olmayacaktı.

AŞI KARŞITLIĞI

Maalesef bütün dünya yeni bir durumla karşı karşıya ve bu süreçler deneme yanılma ile bir noktaya gidiyor.

Bazıları iki doz yapıyor; bir yıl yeter diyor…

Bazıları ise iki doz üzerine bir doz hatırlatmada bulunuyor…

Birileri de nerede bizim diğer ikinci dozlar diye eleştiriyor…

Kabul edelim ki bütün bunların tek nedeni var, toplumun daha sağlıklı bir seviyeye ulaşması…

Önemli olan dün Kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı’nın da vurguladığı gibi aşı konusunda yürütülen olumsuz kampanyaların ilmi ve akli hiçbir karşılığının bulunmaması…

Herkesin buna dikkat etmesi gerekiyor.

Yoksa sağlık olsun diyerek, sağlıklı kalınmıyor…

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3124348-ikinci-dozdan-neden-vazgecildi

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Saçmalamak Serbest

  2. Ayşe dedi ki:

    Bu toplum ne kadar çok şeyin bedelini öyle bir ödüyor ki bu hastalık yanında hiç kalır…

  3. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Herhalde görevli olan bu arkadaşın bu konuda bugün bir yazısı daha çıkdı.

    Kendisine bir yorumcunun fevkalade yorumunu hediye ediyorum, kesip saklasın, yusufiyede okurken lazım olur;

    fv25980
    Her geçen gün, baskıcı, zorlamacı ve tehditkar açıklamaların dozunu artırmaktadırlar. Halkı korku ve paniğe sevk eden bu tür açıklamalar yapanlar suç işliyor. Türk Ceza Kanununun “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” başlıklı 213/1 maddesinde “Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu suçun basının kullanılarak yapılması cezayı artıran etkendir. Aşı olanlar veya olmayanlar, halkı korku ve paniğe sevk eden açıklamalar yapan, Doktor, Vali, Kaymakam, Hukukçu ve Gazetecilerin isimlerini bir yere not alın, haberin ekran görüntüsünü de alın. İleride lazım olacaktır. Aşıdan dolayı vücudunuzda kalıcı organ hasarları oluşursa veya ölürseniz, siz veya yakınlarınız halkı korku ve paniğe sevk eden açıklamalar yapanlar hakkında tazminat davası açabilirsiniz. Bu tür açıklamalar, aşı olmadan önce imzalatılan onam formunu geçersiz kılıyor. “Bazı kamu görevlilerinin hemen hemen her gün, Halkı korku ve paniğe sevk eden açıklamalarından korktuğum için aşı olmak zorunda kaldım” diye hakkınızı savunabilirsiniz.

    https://www.memurlar.net/haber/979786/asi-olmayip-virus-bulastiran-hapis-yatabilir.html

Siz de yorumunuzu paylaşın: