AŞIYI REDDEDENLERE KISITLAMA GELSİN

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

SEVDA TÜRKÜSEV: “Aşı olmak istemeyenler %16 kadar ve insanları rahat bıraksalar bunun en az yüzde 6/7’si aşı olacak geri kalan yüzde de zaten toplumsal bağışıklık kapsamı içinde. Ama aşı olmayanları neredeyse vatandaşlıktan çıkartacak gibi tepkiler iyice insanları uzaklaştırıyor.” Kaynakhttps://twitter.com/sevdaturkusev/status/1416666502661558273?s=20

ÜMİT AKTAŞ: “Aşı olmak istemeyenlere yaptırım uygulanması isteği ayrımcılıktır ve anayasaya aykırıdır. Toplumu bölmeye değil, birleştirmeye çalışmalıyız. Bilim Kurulu’nun bu tavsiyesini kınıyorum. Eminim ki devletimiz doğru kararı verecektir. Bayramlar birlik vaktidir, bayramımız kutlu olsun.” Kaynak: https://twitter.com/drumitaktas/status/1416678610577108993?s=20

ÜMİT AKTAŞ: “Hatırlatalım: Hiçkimseyi aşı için zorlayamazsınız. Sağlık Bakanlığına göre, ülkemizde hiç bir aşı zorunlu değildir. Aşı olmayanlara yaptırım uygulanmasını isteyenler, ayrımcılık yapmaktadır ve ayrımcılık suçtur! Her birey, tedavisini seçmekte özgürdür! Saygı duymak zorundasınız!” Kaynak: https://twitter.com/drumitaktas/status/1414651334456926209?s=20

***

Fatih Altaylı’ nın yazısı:

Corona ile mücadelede tüm dünya gibi biz de bir kez daha sınıfta kalmaya hazırlanıyoruz.

Tüm uyarılara, “O kadar da nomalleşmeyelim, dikkatli olmaya devam edelim” çağrılarına rağmen restorandan ibadethaneye kadar her yeri lebalep doldurmaya başlayınca, sokaklarda maske takan sayısı maske takmayan sayısından az olunca sayıların artması kaçınılmaz.

İngiltere, ABD, Fransa, Almanya hızlı bir artışın içinde biliyoruz.

Türkiye de dün sinyal vermeye başladı.

Geçen hafta “Böyle giderse Ağustos ortasında 20 binleri buluruz, sonbaharda başa döneriz” diye yazdım.

Gidişat da bunu gösteriyor.

Dün yine 6 bini aştık.

Sayı size yüksek görünmeyebilir ama artış bir hafta öncesine, hatta bir gün öncesine göre bile yüzde 20.

Aşı olmayanların oranı ise artıyor. Eldeki bol miktardaki aşıya rağmen, aşı olanların oranı bir türlü beklenen artışı göstermiyor.

İki doz aşısını tamamlayanların sayısını 20 milyon olarak verildi dün.

Oysa yüzde 50’yi aşmış olmamız gerekiyordu.

Dün eşimin 2, kızımın ilk doz aşısı için hastanedeydik.

3 dakikada aşılarını olup çıktılar.

Bayram tatilinde de aşılamanın daha da yavaşlayacağı kesin.

Sonuç olarak yine hastalık artacak.

Peki ne yapılacak!

Bazıları kızacak yine ama önlem gerek.

Yapılacak şey belli.

Kısıtlama.

Ama aşı olmamakta direnenlere kısıtlama.

Aşı olmamak elbette insan hakkı.

Ama aşı olmayanların yarattığı tehlikeye karşı toplumu korumak da insan hakkı.

Fransa böyle bir uygulamayı başlattı bile.

İngiltere, ABD önlemleri yeniden devreye sokmaya, belirli mecburiyetler getirmeye başladılar.

Aşı olmayanlara kısıtlama getirmeleri de an meselesi.

Türkiye de sayılar içinden çıkılmaz hale tırmanmadan bunu yapmak zorunda.

Aşı kartı olmayanların;

1. Uçak dahil, toplu taşıma kullanmaları yasaklanmalı.

2. Lokanta ve eğlence yerlerine, kafelere, barlara girmelerine izin verilmemeli.

3. Şehirlerarası yolculuk yapmalarına engel olunmalı.

4. İbadethanelere girmelerine, toplu ibadet yapmalarına izin verilmemeli.

5. Aşı hakkı olduğu ve sırası geldiği halde aşı olmamakta ısrar edenler birden fazla kişinin aynı oda ya da salonda çalışmak zorunda olduğu iş yerlerinde çalışıyorlarsa salgın sonuna ya da aşı oluncaya kadar ücretsiz izne çıkarılmalı.

6. Halkla doğrudan temas halinde olan görevleri ifa edenler de aşı olmamaları halinde ücretsiz izne çıkarılmalı.

Bu önlemleri almadığımız müddetçe bu salgını yenmemiz mümkün olmayacak gibi görünüyor.

Aşı olmamakta ısrar edenler şimdi “Kardeşim bu aşılar riskli. Biz niye bu riske katlanalım” diyeceklerdir.

Peki aşı olanlar eşek başı mı da toplumun faydası için var olduğunu iddia ettiğiniz riski alacaklar ama siz almayacaksınız!

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3136680-asiyi-reddedenlere-kisitlama-gelsin

***

19.7.2021: Çok severim doğal seçilimi

Aşı olmayanlara getirilmesini önerdiğim kısıtlamalara karşı aşı karşıtları bana epey bir saldırdılar.

Saldırmaya da devam edecekler.

Saldırı ve hakaretlerinin umurumda olduğunu zannediyorlarsa çok ama çok yanılıyorlar.

Aşı olmamak elbette hakları ama bu hakkı kullanmanın da bir bedeli olmuş hep.

Benim önerdiğim aşı olmayanlara getirilmesi gereken sınırlamalar da ne benim icadım ne yeni bir şey.

Aşı karşıtı bazıları cehalet ve zeka sorunları nedeniyle bunları bilmeyebilir ama siz eğer medyada bunların sözcülüğüne soyunup, üstüne üstlük bir de beni faşistlikle suçlayacaksanız ahmak ve hayli cahil olsanız bile en azından bu konuda bir şeyler okuyup öğrenip, bunları da hiç değilse yazınızı yazıncaya kadar aklınızda tutmanız o kadar bile zekanız yok ise not almanız gerekir.

Gerçi yazmak için bilgi ve zekadan çok yalakalık potansiyelinizi kullanıyor olabilirsiniz ama yine de bir miktar terakki göstermekte fayda vardır.

Gelelim aşı olmayanlara yönelik sınırlamalara.

Cahil sürüsünün haberi yok ki, aşı olmayanlara yönelik sınırlamalar yeni bir şey değil.

Mesela ilk olarak 1880’lerde “çiçek aşısı” karnesi bazı ülkelerde gerekli kılındı.

1920 ve 30’larda ise ABD’de bazı eyaletlerde bu toplu taşıma ile yolculuklarda gerekli seyahat belgeleri arasına alındı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluşundan sonra 1950’lerde “sarı” aşı karneleri oluşturuldu.

Özellikle Afrika kökenli bazı hastalıkların yayılmasını önlemek için bu ülkelere yapılacak seyahatlerde aşı zorunluluğu getirildi.

Elbette aşı olmak zorunda değildiniz ama olmadıysanız bu ülkelere seyahat edemiyordunuz.

Bugün hala pek çok Afrika ülkesine giderken bu aşı zorunluluğu var.

Yani “cühela” bilsin ki, ben icat çıkarmıyorum.

Dünyada bir asrı aşan bir süredir “aşı karnesi” diye bir şey var ve kısıtlama aracı olarak kullanılıyor.

Bugün de ABD’de zorunlu aşı tartışmaları var ve zorunlu aşı olması zor görülüyor. En azından ciddi bir yasal değişiklik gerektiriyor ki, bana göre de doğru bir şey değil.

Ama aşı olmayı, zorunluluk halleri dışında reddedenlere kısıtlama her yerde başladı bile.

ABD’de bazı eyaletler veya bazı kentler aşı karnesi olmayanları jimnastik salonlarına, otellere, tiyatro, sinema salonlarına, spor müsabakalarına, uçak ve toplu taşıma araçlarına, kapalı restoranlara almamaya başladı bile.

Aralarında çok ünlü üniversitelerin de olduğu pek çok üniversite aşı karnesini ibraz edemeyen öğrencilerin kayıtlarını yenilemeyeceğini ve donduracağını öğrencilere bildiriyor.

Tüm havayolu şirketleri ya aşı karnesi ya da  PCR test sonuç belgesi istemeye başladı.

Avrupa Birliği içinde benzer uygulamalara geçiliyor.

İngiltere, Çin, Singapur, Malezya aşı karnesi olmayanlara yönelik kısıtlamalara peyderpey başladı.

Kısıtlamalar giderek genişleyecek.

Aşı karşıtları ve özellikle de bunların düşük zekalı medya temsilcilerine şunu söylemek isterim.

Aşı olmamanıza hiç ama hiç karşı değilim.

Olmayabilirsiniz.  

Hatta olmayın da.

Çünkü aşı olmamanız benim çok inandığım doğal seleksiyonu hızlandıracak bir yaklaşım olur.

Evrimi hızlandırmış, gelecek nesiller açısından faydalı bir iş yapmış olursunuz.

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3138213-dingo-nun-ahirina-hosgeldiniz

***

29.7.2021 Serhat Fındık, bir Covid servisinde gönüllü çalışsana

Bir okurum uyarmasa haberim dahi olmayacaktı.

Açtım internetten izledim rezaleti.

İsmi lazım değil bir televizyon kanalında aşı ve salgın tartışması. Bir hanımefendi sunuyor.

Üç hekim ve bir de araştırmacı programda.

Araştırmacının ve adının başında bir de profesör unvanı olan iki konuğun söyledikleri akıl alır gibi değil.

Corona için aşı diye yapılan şeyler aşı değil, bu kadar kısa sürede aşı üretmek mümkün değil, zaten böyle bir hastalık da yok, bunların hepsi yalan, teşhis metotları yalan gibi bir sürü birbiriyle çelişen, tutarsız görüşü peş peşe sıralıyorlar.

Sunucu hanımefendi de onları destekliyor.

Bir ara sunucu “Ef di ay, Amerikan ilaç dairesi” diye bir cümle kurarak “Aşı yok, hastalık da yalan” diyenlere destek verecek bir tirada başladı.

Ben de gülmeye başladım.

Amerikan ilaç dairesi diye bir şey yok çünkü.

FDA (Food and Drug Administration) yani “Gıda ve İlaç İdaresi” var.

Onun da kısa adı “Ef di ay” değil, “Ef di ey”. Belli ki, sunucu hanımefendi “ef bi ay” diye bir şey duymuş. Oradan yürüyor.

“Acaba kim bu?” diye basit bir geçmiş araması yapıyorum.

Tekstil sektöründe çalışmış uzun yıllar. “Dizaynır”lık yapmış.

Sonra yöneticilik, genel müdürlük.

Şimdi de yaşam koçu, kişisel gelişim uzmanı falanmış.

Araştırmacıyı da boş verin.

Tipik bir dikkat çekmeye çalışan komplo teorisyeni.

Ama profesör doktor akıl alır gibi değil.

Bakın işte onu tanımak, bilmek lazım.

Adı Prof. Dr. Serhat Fındık.

Israrla “Aşı yok” diyor, “Bu kadar çabuk aşı geliştirilemez, yalan bu aşı” diyor.

Yetmiyor.

Giderek gaza geliyor ve “Ortada bir pandemi yok. Bu bir plandemi” diye ilerliyor.

Bir buçuk saat boyunca sürekli aşı karalanıyor, hastalığın olmadığına insanlar ikna edilmeye çalışılıyor.

Tekstilci, yaşam koçu sunucu da onlara destek veriyor.

Diğerlerini geçtim, Sağlık Bakanlığı ve yüzlerce üyesini bu hastalığa “şehit” veren Türk Tabipler Birliği bu “Doktor” adı altında kötülük saçan Serhat Fındık ve benzerleri hakkında ne yapmayı planlıyor?

Böylesine sorumsuzca edilen cümlelerin, iddiaların bir karşılığı, bir yaptırımı olmayacak mı!

Hekimlik kisvesine arkasına sığınarak insanları ölümle sonuçlanabilecek bir maceraya teşvik etmenin bir bedeli yok mu!

Ve siz Prof. Serhat Fındık.

Bu hastalıkla mücadelede canını veren, onlarca saygın hekime hiçbir saygınız ve vefanız olmadığı aşikar.

Eğer bir liralık adamlığınız var ise, inanmadığınız pandemi süresince bir hastanenin COVID servisinde maske takmaksızın gönüllü olarak çalışırsınız.

Bunu yaparsanız size haklı olmasanız bile saygı duyarım.

Ama bunu yapmazsanız benim gözümde bir “şarlatan” olursunuz.

Bu yolla ünlü olup, para götürmeye çalışan pek çok şarlatandan biri.

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3144441-serhat-findik-bir-covid-servisinde-gonullu-calissana

***

DOMUZ GRİBİ YAZILARI

Fatih Altaylı 14 Aralık 2020′ de “Ben Çin’ den gelen aşıyı olacağım” diyor, 20 Nisan 2021′ de bu sefer “Son derece güler yüzlü bir hemşire omuzuma Biontech aşımı yaptı” diye aşı tercihini değiştirdiğini açıklıyor.

“Virüs erkeklerde sertleşme sorunu yaratıyor” Koronavirüs pandemisi sürecinde aşı konusunda artık sona gelinde. Bu konuda dünya çapında yapılan çalışmalar netice vermek üzere. SinoVac-CoronaVac, BioNTech-Pfizer, Moderna, Oxford-AstraZeneca ve Sputnik-V aşıları öne çıkarken bu kez de ‘Hangi aşı’ tartışması başladı. Son günlerde hemen herkes hangi aşının daha güvenli ve koruyucu olduğunu merak ediyor. Koronavirüs ortaya çıktığı günden itibaren konuyla ilgili sayısız program ile yazıya imza atan ve bu konuda çok ciddi bir bilgi birikimine sahip olan Türkiye’nin en önemli gazetecilerinden Habertürk Yazarı Fatih Altaylı, konuyla ilgili merak edilen soruları haberturk.com için yanıtladı. Aşıların birbirinden farkı ne? Hangi aşılar piyasaya çıkmaya hazır? Aşı Türkiye’de ne zaman kullanıma girecek? İşte aşıyla ilgili merak edilenler… “Ben Çin’den gelen Sinovac aşısını olacağım” Aşıların menşei ile ilgili tartışmaların doğru olmadığını ifade eden Altaylı “Herkesin bayıla bayıla aldığı telefonları da Çin üretiyor” dedi. Altaylı “Şu ana kadar en fazla denenmiş aşı Sinovac’ın inaktif aşısı. Veriler yayınlanmadığı için en etkili emiyorum ama bana göre en güvenli aşı olabilir çünkü en geleneksel yöntemlerle hazırlandığı için yan etkiler konusundaki bilgilere sahibiz” şeklinde konuştu. Altaylı kendisinin de Çin’den gelecek olan Sinovac aşısını olacağını söyledi.”Yazdan önce 100 milyon doz aşı geliyor”Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kendisine yazdan önce 100 milyon doz aşının alınacağını söylediğini ifade eden Altaylı “Bir aşıdan olan bir başka aşıdan da olabilir. Zaten ne kadar süre koruyucu olacakları henüz belli değil” şeklinde konuştu. İlaçlarla ilgili çalışmalara da değinen Altaylı bu konuda da önemli ve sevindirici gelişmeler yaşandığına dikkat çekti. “Virüs erkeklerde sertleşme sorunu yaratıyor” Fatih Altaylı “Bu hastalığa çok dikkat etmek gerekiyor çünkü virüsün kimi nasıl etkileyeceği belli değil. Aşının yan etkilerinden korkanlar asıl virüsün kalıcı etkilerinden korksunlar” sözleriyle uyarırken virüsün cinselliğe olan etkilerine de dikkat çekti. Altaylı virüsün erkeklik ve kadınlık organlarındaki hücrelerde çoğaldığını belirterek “Bu durum da erkeklerde sertleşme sorunu yaratıyor. Erkeğin ürettiği semende bulunuyor ve bu yolla nakledilebileceği ve buralarda uzun süre varlığını koruyabileceği söyleniyor” dedi.

Kaynaklar:

https://www.haberturk.com/video/saglik/izle/fatih-altayli-ben-cinden-gelen-asiyi-olacagim/703684

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3046646-asimi-oldum-bekliyorum

***

Fatih Altaylı’ nın 6 Kasım 2009 tarihli “Ben yaptırmayacağım da bu aşılar nerede?” başlıklı yazısı:

SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ, haftalardır “Domuz gribi aşısı olun” diyerek tehlikelere karşı belki de “abartılı” bir uyarı yaparken Başbakan Erdoğan çıktı ve gayet “bilimsel” bir tavırla “Ben aşı olmayacağım” dedi.
Sağlık Bakanı biraz bozuldu haliyle.
İstifanın eşiğinden Başbakan tarafından döndürüldüğünü yakın çevresinden duyduk.
Doğrusunu isterseniz, ben 22 Ekim günkü yazımda “Ben aşı olmayacağım” diye ilan ettiğim için Başbakan’a hak veriyorum.
Bu tavrımda “bilimsel” bir yan yok.
Ama istatistiki bir taraf var.
22 Ekim’de yazdığım gibi virüsün mevcut formu “çok öldürücü” değil.
Özellikle de risk grubuna girmeyenler için.
Virüs form değiştirince öldürücü olabilir, ama o zaman da mevcut aşının fazla yararı yok.
Buna karşın aşının “olası” zararları var.
Benzer bir salgın 1976 yılında da olmuş.
O dönemde ABD’de milyonlarca kişi aşılanmış.
Aşı yaptıran milyonlarca kişiden 4 bini, daha sonra aşıya bağlı rahatsızlıklar yaşamış.
Aşıdan olumsuz etkilenen 4 bin kişiden 300’ü hayatını kaybetmiş.
Bu sayı, o dönemdeki salgından ölenlerin sayısından daha fazla.
Bu nedenle ben bu aşıyı olmayacağım.
Evde de sürekli bu konuyu tartışıyoruz. Olsak mı olmasak mı, Zeynep’e bu aşıyı yaptırsak mı yaptırmasak mı?
Gazetede de herkesin konusu bu.
Sadece Doğan Satmış, “Ben bu aşıyı yaptıracağım” dedi. 2 oğluna da yaptıracak.
Ama bu sefer de başka bir sorunla karşılaştı.
Aşı bulamıyor.
Geçmiş yıllarda ilaç firmaları her kış başında gazeteye gelir, isteyen herkesi aşılardı.
Şimdi gelen giden olmadığı gibi, ortalıkta aşı bulmak da mümkün değil.
Türkiye, 40 milyon doz aşı almış.
Bunlardan 80 bini uygulanmış.
Peki gerisi nerede?

Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/222861-ben-yaptirmayacagim-da-bu-asilar-nerede

***

Fatih Altaylı’ nın 7 kasım 2009 tarih ve “Bakan Akdağ’la domuz gribi sohbeti” başlıklı yazısı:

SAĞLIK Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ziyaret etti.
“Aşı olmayacağım diye yazıyorsunuz. Rica ederim yazmayın. Vebali vardır. Birisi sizi dinler olmaz, sonra Allah korusun kötü bir şey olur. Risk grubunda değilsiniz, siz olmayın ama yazmayın” dedi.
“Yapmayın Sayın Bakan, Başbakan söyledi. Ben söylesem ne olur?” dedim.
Acı acı gülümsedi.
“O da risk grubunda değil” dedi.
Recep Akdağ’ın yanında pek çok uzman profesör vardı.
Epey konuştuk.
“Ortalıkta aşı yok. Aşı olmak isteyenler panikte” dedim.
“Okuduk. Aşılar bir anda teslim edilmiyor. Peyderpey geldikçe aşılama yapıyoruz. Önce yüksek risk gruplarından, sağlık personelinden başladık. Hacı adayları, hamileler diye sırayla devam edeceğiz. Kasım, Aralık, Ocak aşı gelmeye devam edecek” dedi.
“Bu arada hastalık da yayılacak” dedim.
“Ne kadar aşı yaparsak o kadar savunma yapmış oluruz. Aşı yapıldıkça yayılma hızı düşecek” dedi.
Domuz gribinin hamilelerde ciddi risk yarattığını, önceliğin hamilelere verildiğini ve risk gruplarındaki etkilerinin geçmiş yıllar istatistiklerine bakılarak ölçüleceğini, faydalarının da bu istatistiklerle anlaşılacağını anlattı.
“Yan etkilerini” sordum.
“Kanıtlanmış yan etki” yok dedi ve eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un “doğru olmayan” bilgilerle kafaları bulandırdığını iddia etti.
Uzmanlarla konuşulması gerektiğine dikkat çekti.
“Farklı konuşan uzmanlar var” dedim.
“Doğru var. 20 kişi aynı şeyi söylüyor, 1 kişi farklı bir şey söylüyor. 20’si de uzman. Siz 1 kişiye mi inanırsınız, 19 kişiye mi?” diye sordu.
Aşıların tamamen devlet eliyle yapılacağını, eczanelere ve özel sağlık kuruluşlarına dağıtılmayacağını söyledi.
Şu anda her isteyene test yapılmasının söz konusu olmadığını, testlerin de gerekli hallerde yapıldığını, bunun kararının da uzman hekimler tarafından verildiğini belirtti.
“Hasta olduğunu düşünenler ve yakınları, hem test olmadığı için hem de aşı olmadığı için panikliyorlar. Paniklik bir durum yok” dedi ve ekledi: “İçim rahat. Bütün önlemleri aldık. Aşıları ısmarladık. Bizim gibi erken davranmayanlar, pandemi belirtisinin ilk görüldüğü ve bizce bir şans olan ilkbaharda aşısını ısmarlayamayanlar çok zorda. Bugün İsrail aşı arıyor, bulamıyor. Biz ise rahatız. Ben bakan olarak görevimi yaptım. Aşımız var. İsteyen vatandaşım olacak. Hazırız. Benim vazifem de hazır olmaktı.”

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Fethi dedi ki:

    ne zaman adam oluruz sorusunu önce kendine sormalı

  2. Yurt dedi ki:

    hiçbir zaman bana güven vermedi. medyada bu kadar uzun süre kalması hayret verici. Sonu yaklaşıyor.

  3. Enthusiast dedi ki:

    Bu hususda şu yazıyı okumak lazım;

    https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kivanc/kod-adi-siyah-48648

Siz de yorumunuzu paylaşın: