KALP KRİZİ VE FELÇLERDEKİ ARTIŞIN BİR NUMARALI SEBEBİ BİTKİSEL/TOHUM YAĞLARDIR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Tüm dünyada özellikle son yarım asırda giderek salgın şeklinde artan kalp-damar hastalıklarının en mühim sebeplerinden biri de omega 6 çoklu doymamış yağ asitlerinden (linoleik asit) zengin bitkisel/tohum yağ tüketimindeki artıştır.

Bu yağların başlıcaları ayçiçeği, soya, mısır, pamuk, kanola ve aspirden elde edilir.

Bunlara bitkisel yağ demek ve zeytinyağını da bunlarla aynı grupta değerlendirmek sahtekârlık olur.

Bu yağların elde edildikleri bitkiyle bir alâkaları kalmamıştır, bunlara endüstriyel yağlar demek gerekir.

BMJ’ de James J DiNicolantonio ve James H O’Keefe‘ nin “Omega-6 vegetable oils as a driver of coronary heart disease: the oxidized linoleic acid hypothesis” başlıklı makalelerinin özeti:

Linoleik asidin ateroskleroz (damar sertliği) ve koroner kalp hastalığına sebep olduğunu gösteren sayısız araştırma vardır:

BİR: Linoleik asit oksidasyon ürünleri LDL’ de ve aterosklerozlu hastaların plazmalarında yüksek miktarlarda bulunur.

İKİ: Linoleik asit oksidasyon ürünleri aterosklerotik plaklarda yüksek miktarlarda bulunur ve oksidasyonun derecesi aterosklerozun ağırlığını belirler.

ÜÇ: Oleik asitten zengin veya linoleik asitten fakir bir diyet LDL’ nin oksidasyona hassasiyetini azaltır.

DÖRT: Endotel hücreleri LDL oluşturan linoleik asit hidroperoksitleri okside eder.

BEŞ: LDL’ de en fazla miktarda bulunan yağ asidi linoleik asittir ve oksidasyona çok hassastır, ilk okside olan yağ asitlerinde biridir.

ALTI: Bir meta-analizde doymuş yağlar yerine omega 6 yağ asitleri tüketilmesi tüm sebeplere bağlı ölümleri, koroner kalp hastalıkları ve kalp-damar hastalıklarını artırdığı gösterilmiştir.

YEDİ: LDL’ deki linoleik asidin oksidasyonu malondialdehit ve 4-hidroksi nonenal gibi konjuge dienlerin oluşumuna yol açar. Bunlar ApoB’ ye kovalen bağlanıp yapısını değiştirerek LDL oksidasyona sebep olurlar. Okside LDL, karaciğerdeki LDL reseptörleri tarafından tanınmadığı halde makrofajlar üzerindeki reseptörler tarafından tanınır. Bu da endotel altına monosit enfiltrasyonu, köpük hücre oluşumu ve nihayetinde de ateroskleroza yol açar.

SEKİZ: Ölmüş dokularda linoleik asidin oksidasyon ürünleri (9-HODE ve 13-HODE) bulunmuştur.

DOKUZ: LDL’ de yüksek miktarda 9-HODE bulunan sağlıklı kişilerin karotis ultrasonlarında ateroskleroz işaretleri tespit edilmiştir.

ON: 9-HODE’ de artış 40-50 yaşlar arasında aterosklerozun klinik belirtilerinden önce başlar.

ON BİR: 9-HODE, okside LDL’ nin iyi bir göstergesidir; hele de enflamasyonun diğer sebepleri dışlandığında. Romatoid artritli hastalardaki artmış okside LDL ve bundan dolayı LDL’ de artmış 9-HODE ve 13-HODE bunlarda kalp hastalıkları riskinin nden arttığını izah eder.

ON İKİ: 9-HODE ve 13-HODE makrofajlardan interlökin-18 salgısını uyarır.

ON ÜÇ: Linoleik asit metaboliti olan 9-HODE enflamasyonun güçlü bir teşvikçisidir ve bundan dolayı da aterosklerozun belirteci ve endükleyicisi olabilir.

ON DÖRT: LDL’ nin oksidasyona olan hassasiyeti aterosklerozun derecesiyle bağımsız olarak ilişkilidir.

ON BEŞ: Linoleik asit serbest yağ asitleri ve 13-HODE gibi hidroksi asitler endotel üzerinde doğrudan toksik etkiler oluşturarak enflamasyonda, reaktif oksijen türlerinde ve adezyon moleküllerinde artışa sebep olabilir.

ON ALTI: Endotelin linoleik aside maruz kalmasının aterosklerozda önemli bir aşama olan endotel boyunca LDL transferini artırdığı gösterilmiştir.

ON YEDİ: Okside linoleik asit metabolitler (OXLAMs) immun hücreler tarafından tanınır ve monosit/nötrofillerin aterosklerotik lezyonlarda toplayabilir. OXLAMs, ateroskleroz oluşumunda rol oynayan doğuştan gelen bağışıklık hücrelerini aktive eden bir tehlike sinyali olarak kabul edilir.

ON SEKİZ: Linoleik asit ateroskleroz plaklarında en fazla bulunan yağdır ve bu 1960’ lardan beri de bilinmektedir.

ON DOKUZ: Aterosklerotik plaklarda okside oleik asit değil ama okside linoleik asit bulunur.

YİRMİ: Fazla miktarda linoleik asit tüketmek komplike aterosklerotik plâklardaki linoleik asit miktarını artırır.

YİRMİ BİR: Yağ dokusu ve trombositlerdeki linoleik asit koroner arter hastalığı ile pozitif korelasyon, trombositlerdeki EPA ve DHA ile negatif korelasyon vardır.

YİRMİ İKİ: Linoleik asit serum konsantrasyonları, yağ asitlerinin yüzdesinin aksine koroner arter hastalığı olanlarda yüksektir.

YİRMİ ÜÇ: Omega-6’yı omega-3’e dönüştüren ve dokularda ve organlarda yaklaşık 1:1’lik bir omega-6:omega-3 oranı oluşturan fat-1 transgenik fare modelini kullanmak, sistemik ve vasküler inflamasyonu engelleyerek aterosklerotik lezyonları azaltır.

YİRMİ DÖRT: Mısır yağı (omega-6) ile karşılaştırıldığında balık yağı (yüksek omega-3 içeriği) ile beslenen fareler, muhtemelen antioksidan enzim aktivitesindeki bir artışa bağlı olarak aterosklerotik plak oluşumunda önemli bir azalma gösterirler.

YİRMİ DÖRT: Omega 6’ dan zengin olan ayçiçek yağı verilen hastalarda kontrol grubuna göre daha az stabil plak ve plak yırtılması vardır; ince lifli aterom fazla iken kalın lifli aterom azdır.

YİRMİ BEŞ: Diyette fazla miktarda linoleik asit bulunması daha fazla doymuş yağa oranla daha fazla endotel aktivasyonuna sebep olur. Linoleik asit ateroskleroz başlamasında önemli bir adım olan endotel hücre aktivasyonuna yol açar.

YİRMİ ALTI: Linoleik asit damar endoteli için enflamatuardır.

YİRMİ YEDİ: Linoleik asit metabolitleri kalpte aritmi, hücre ölümü, organ yetersizliği ve kalp durmasını teşvik eder.

YİRMİ SEKİZ: Ani kalp ölümü olanların koroner arterlerinde trafik kazalarından ölenlere kıyasla daha fazla linoleik asit ve daha az omega 3 vardır.

Omega-6 yağ asitlerinin marifetleri:

BİR: Oksidatif strese yol açar.

İKİ: Okside LDL artar.

ÜÇ: Kronik düşük dereceli enflamasyona sebep olur.

DÖRT: Küçük yoğun LDL artar.

BEŞ: HDL azalır.

ALTI: Trigliseritler artar

YEDİ: LDL ve diğer lipoproteinlerin oksidasyona hassasiyetini artırır.

Gelelim neticeye

Muhtevası omega 6 yağ asitleri olan linoleik asit tüketimi Batı Dünyası’ nda esas olarak bitkisel yağlar şeklinde çarpıcı bir biçimde artmıştır.

Okside LDL’ nin ateroskleroz oluşumunda önemli bir rolü vardır: bununla beraber aterosklerozu ve kalp hastalıklarını tetikleyen zararlı okside linoleik asit metabolitleri oluşumuna sebep olan LDL’ de bulunan okside linoleik asittir.

Böylece, diyette temel olarak endüstriyel bitkisel/tohum yağlarından kaynaklanan linoleik asidin azaltılması LDL’ deki linoleik asidi ve muhtemelen de okside LDL gibi koroner kalp hastalıklarını azaltacaktır.

Sayısız delil, omega-6 çoklu doymamış yağ linoleik asidinin oksidatif stresi, oksitlenmiş LDL ‘yi, kronik düşük dereceli enflamasyonu ve aterosklerozu desteklediğini ve özellikle genellikle ‘bitkisel yağlar’ olarak adlandırılan endüstriyel tohum yağları şeklinde tüketildiğinde koroner kalp hastalığına sebep olmak için büyük bir diyet suçlusu olduğunu göstermektedir.

Makale: Omega-6 vegetable oils as a driver of coronary heart disease: the oxidized linoleic acid hypothesis

Kaynak: https://openheart.bmj.com/content/5/2/e000898

Why You Should Stay Away From Vegetable Oils | Healthy-ish & Happy

***

EK 1 (15.9.2022): “Soya proteini diyeti, C. difficile enfeksiyonuna duyarlılığı artırıyor.

Clostridioides difficile causes nosocomial antibiotic-associated diarrhea on a global scale. Susceptibility to C. difficile infection (CDI) is influenced by the composition and metabolism of gut microbiota, which in turn are affected by diet. However, the mechanism underlying the interplay between diet and gut microbiota that modulates susceptibility to CDI remains unclear. Here, we show that a soy protein diet increases the mortality of antibiotic-treated, C. difficile-infected mice while also enhancing the intestinal levels of amino acids (aas) and relative abundance of Lactobacillus genus. Indeed, Ligilactobacillus murinus-mediated fermentation of soy protein results in the generation of aas, thereby promoting C. difficile growth, and the process involves the anchored cell wall proteinase PrtP. Thus, mutual interaction between dietary protein and the gut microbiota is a critical factor affecting host susceptibility to CDI, suggesting that dietary protein sources can be an important determinant in controlling the disease.

Makale: Dietary-protein sources modulate host susceptibility to Clostridioides difficile infection through the gut microbiota

Kaynak: https://www.cell.com/cell-reports/fulltext/S2211-1247(22)01160-3

***

EK 2 (5.8.2023): Inflammatory bowel disease (IBD) is a multifactorial disease with increasing incidence in the U.S. suggesting that environmental factors, including diet, are involved. It has been suggested that excessive consumption of linoleic acid (LA, C18:2 omega-6), which must be obtained from the diet, may promote the development of IBD in humans. To demonstrate a causal link between LA and IBD, we show that a high fat diet (HFD) based on soybean oil (SO), which is comprised of ~55% LA, increases susceptibility to colitis in several models, including IBD-susceptible IL10 knockout mice. This effect was not observed with low-LA HFDs derived from genetically modified soybean oil or olive oil. The conventional SO HFD causes classical IBD symptoms including immune dysfunction, increased intestinal epithelial barrier permeability, and disruption of the balance of isoforms from the IBD susceptibility gene Hepatocyte Nuclear Factor 4α (HNF4α). The SO HFD causes gut dysbiosis, including increased abundance of an endogenous adherent invasive Escherichia coli (AIEC), which can use LA as a carbon source. Metabolomic analysis shows that in the mouse gut, even in the absence of bacteria, the presence of soybean oil increases levels of LA, oxylipins and prostaglandins. Many compounds in the endocannabinoid system, which are protective against IBD, are decreased by SO both in vivo and in vitro. These results indicate that a high LA diet increases susceptibility to colitis via microbial and host-initiated pathways involving alterations in the balance of bioactive metabolites of omega-6 and omega-3 polyunsaturated fatty acids, as well as HNF4α isoforms.

Kaynak: https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/19490976.2023.2229945

Makale: Diet high in linoleic acid dysregulates the intestinal endocannabinoid system and increases susceptibility to colitis in Mice

***

EK 3 (29.8.2023): Çin’ de kalp-damar hastalıklarında yaygın olarak kullanılan; idrar söktürücü, damar genişletici ve kalbi güçlendirici tesirleri bilinen; 11 bitki karışımından oluşan Çin ilacının (Qiliqiangxin) kalp-damar hastalığına bağlı ölüm ve kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışları önemli ölçüde önlediği tespit edildi.

Kaynak: https://www.medscape.com/viewarticle/995876

***

EK 4 (23.2.2025): ARK

Tohum yağlar çöpe, hayvani yağlar mutfağa! Geçtiğimiz yüzyılda, insan vücudundaki yağ bileşimi büyük ölçüde değişmiş, çoklu doymamış yağlar (PUFA’ lar), özellikle de linoleik asit, stabil doymuş yağların yerini almıştır.

Araştırmalar, insan yağ dokusundaki linoleik asit seviyelerinin son 50 yılda %136 oranında arttığını ve bunun da diyetle alınan PUFA tüketimindeki artışla paralel gittiğini gösteriyor.

Doymuş yağların aksine, PUFA’ lar oldukça kararsızdır ve oksidasyona yatkındır, bu da enflamasyona, metabolik işlev bozukluğuna ve zararlı yan ürünlerin üretiminin artmasına sebep olur. Diyetle PUFA alımının azaltılması oksidatif stresi önemli ölçüde azaltabilir, ancak depolanan PUFA’ ların yaklaşık 680 gün gibi uzun bir yarılanma ömrü olduğundan, daha sağlıklı bir yağ dengesinin yeniden kurulması zaman alır.

Otla beslenen süt ürünleri ve geviş getiren hayvan yağlarında bulunan tek zincirli doymuş yağ olan C15:0 (pentadekanoik asit), hücre zarlarını güçlendirir, iltihabı azaltır ve PUFA kaynaklı oksidatif hasara karşı korunmaya yardımcı olur.

Modern tarım uygulamaları süt ürünlerindeki C15:0 seviyelerini düşürmüştür, bu da otla beslenen kaynakları bu temel yağ asidini elde etmek için en iyi seçenek haline getirmektedir. PUFA alımını azaltırken geleneksel hayvansal yağlara öncelik vermek, metabolik sağlığı geri kazanmaya yardımcı olabilir ve vücudun yağ bileşimini atalarımızınkiyle uyumlu hale getirebilir.

***

EK 5 (5.4.2025): Tohum Yağı Yağları Agresif Meme Kanseri Büyümesini Tetikliyor

📈 Omega-6 linoleik asit (tohum yağlarında bol miktarda bulunur) mTORC1’i aktive ederek üçlü negatif meme kanserine yol açar

📊 Yüksek omega-6/omega-3 oranı kanser, kalp ve her türlü ölüm oranındaki artışla ilişkilendiriliyor.

✅ Tohum yağları ve işlenmiş gıdaları kesin

✅ Daha fazla omega-3 ve otla beslenmiş hayvan eti tüketin

Kaynak: https://www.science.org/doi/10.1126/science.adm9805

Makale: Direct sensing of dietary ω-6 linoleic acid through FABP5-mTORC1 signaling

***

EK 6 (4.6.2025): Herkesin mutfak dolabının bir köşesinde büyük ihtimalle ayçiçek ya da kanola yağı vardır. Yemek pişirmede veya salatalarda kullanılan bu tohum yağları dünya genelinde yoğun şekilde tüketiliyor.

Fakat internette bu yağlarla ilgili ateşli bir tartışma da yürüyor.

Tohum yağları son yıllarda sayısız sosyal medya paylaşımında hedef alındı, “zehirli” ve sağlığa zararlı oldukları iddia edildi.

Hatta tohum yağı karşıtları bu yağ grubuna “nefret edilen sekizli” adını verdi. Sekiz farklı tohum yağından bahsediyorlardı: kanola yağı, mısır, üzüm çekirdeği, soya, pirinç kepeği yağı, ayçiçek yağı ve aspur.

Bu yağları kalp hastalıklarına ve Tip 2 diyabete yol açmakla suçluyorlardı.

Peki, tohum yağları gerçekten düşmanımız mı ya da bu yağlara karşı olmak meşru mu? Tohum yağlarıyla kalp sağlı arasında ilişki var mı?

Tohum yağları karşıtlarının eleştirileri genelde, yüksek Omega 6 yağ asidi içeriğine odaklanıyor.

Omega 6 yağ asidi vücudumuzun üretemediği ama ihtiyacımız olan yağlardan olduğu için önemli.

Son yıllarda bazı bilim insanları, Omega 6’nın kalp hastalıkları ya da kansere yol açabilen kronik enflamasyona neden olduğunu iddia etmişti.

“Omega 6 enflamasyonu artırmıyor”

Ancak ABD’nin Masschusetts eyaletindeki Tufts Üniversitesi’nde bulunan Gıda İlaçtır Enstitüsü’nün Direktörü Profesör Dariush Mozaffarian, kontrol gruplu deneylerde Omega 6 yağ asitlerinin enflamasyonu artırmadığının tespit edildiğini söylüyor.

“Yeni araştırmalar, Omega 6 yağ asitlerinin vücutta güçlü bir enflamasyonla mücadele etkisi olan lipoksin gibi eşsiz ve doğal molekülleri artırdığını gösteriyor.”

Yakın tarihli bir araştırmada, ABD’deki 200 binin üzerindeki kişinin beslenmesi ve sağlık durumu 30 yıl boyunca izlendi.

Uzmanlar, araştırma süresi boyunca daha çok bitki yağı (kanola yağı da dahil) tüketenlerin kalp ve damar hastalıklarıyla kanserden ölme ihtimallerinin düştüğünü tespit etti.

Daha çok tereyağı tüketenlerde ise bu riskler artıyor.

Omega 6 yağ asidinin sağlığımız üzerindeki etkileri konusunda pek çok gözleme dayalı araştırma var. Bu tür araştırmalarda bilim insanları beslenme ve sağlık konusundaki verilere bakıp ikisi arasında ilişkiler kuruyor.

ABD’deki Johns Hopkins Bloomberg Kamu Sağlığı Okulu’ndan beslenme uzmanı Matti Marklund “Ama gözleme dayalı araştırmalar, insanların ne yediklerini kendilerinin söylemesine dayanıyor” diyor.

Marklund insanların beslenme alışkanlıklarını bazen hatırlamadığını bazen de dürüst yanıtlar vermediğini, bu yüzden de yöntemin sorunlu olduğunu vurguluyor.

Omega 6 alımını tespit etmenin bir diğer yöntemi de, kişinin beslenmesindeki farklı gıdaların ortalamasını almak. Ancak Marklund’a göre insanların yediklerini söyledikleri şeyleri belirli ölçülerde yansıtmanın zor olduğunu ekliyor.

Linoleik asit

Omega 6’nın sağlığımız üzerindeki etkilerine dair sayısız araştırma, linoleik asite odaklanıyor.

Linoleik asit, kanola yağında yüksek miktarlarda bulunan bir yağlı asit ve kandaki ‘kötü’ kolesterol olarak bilinen LDL kolestrol seviyesini düşürdüğü tespit edildi.

Marklund, 2019’daki çalışmasında bunun yerine 30 dolayında gözleme dayalı araştırmaya katılan ve bazıları 30 yıl kadar takip edilen deneklerin kanındaki yağ asidi oranlarına odaklandı. Kaçının kalp ve damar rahatsızlığı yaşayıp, bu nedenle öldüklerini inceledi.

Kanlarında en çok linoleik asit bulunanlarda kalp ve damar hastalıkları yaşama riskinin en düşük düzeye indiği tespit edildi.

Tohum yağlarına dair bir diğer iddia da Omega 3 yerine çok fazla Omega 6 tüketmenin zararlı olduğu yönünde.

ABD’deki Stanford Önleme Çalışmaları Merkezi’nin yöneticisi Christopher Gardner, Omega 6 ve kalp sağlığı konusunda biraz kafa karışıklığı olduğunu söylüyor.

Gardner bunun kısmen Omega 6’nın kan pıhtılaşmasında oynadığı rolden kaynaklandığını, insanların bunu yanlış bir şekilde sadece felç ve kalp krizleriyle ilişkilendirdiğini belirtiyor.

Omega 3’ün kanı incelttiğini söyleyen Gardner “Elinizde bir yara olursa, kanın pıhtılaşmasını istersiniz. Bir dengeye ihtiyaç var” diyor.

Bu arada, 30 farklı araştırmayı inceleyen bilim insanları 2019’da yaptıkları analizde, kanlarında daha yüksek düzeyde linoleik asit bulunanların kalp hastalıkları riskinin %7 azaldığı sonucuna varmıştı.

Marklund, “Linoleik asit kolesterolü iyileştirebilir ve kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır. Ayrıca, glikoz metabolizmasını düzelterek tip 2 diyabet riskini düşürür” diyor.

Tohum yağları ve omega 3 ile omega 6 oranı

Batı dünyasında enerjinin %15’lik dolayındaki bir kısmı Omega 6 yağ asitlerinden alınıyor. Bir insanın Omega 3 ve Omega 6 oranı 50’ye 1’e kadar gidebiliyor.

Ancak bir çalışmaya göre kalp-damar hastalıkları riskini azaltmak için oranın dörde bir dolayında olması gerekiyor.

2022’de Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yaptığı bir veri incelemesi çalışmasına göre Omega 6 ve Omega 3 rasında daha yüksek bir oran, bilişsel sorunlar ve ülserli kolit gibi rahatsızlıkların riskini çoğaltıyor.

Ama diğer yandan, iki yağ asidi arasındaki daha büyük fark aynı zamanda depresyon riskinde %26’lık bir azalmayla da ilişkilendiriliyor.

Sonuç olarak WHO’nun çalışmasına katılan uzmanlar, tohum yağlarıyla yüksek oranda Omega 6 yağ asidi tüketmenin büyük ihtimalle ölüm ve hastalık riskini artırmadığı sonucuna vardı. Fakat bu alanda daha kaliteli araştırmalar yapılması gerektiğini de vurguladılar.

Bazı bilim insanları, Omega 3 ile kıyaslandığında çok fazla Omega 6 almamamız gerektiğini iddia ediyor.

Marklund ise ikisinin de sağlığa çeşitli faydalarla ilişkilendirildiğini söyleyerek, Omega 6 tüketimini azaltmak yerine Omega 3 tüketimini artırmayı öğütlüyor.

Tohum yağları nasıl işleniyor.

Diğer yağların tersine, bu yağlar bitkilerin tohumlarından elde ediliyor.

Tohum yağlarının ham petrolden elde edilen heksan adlı bir kimyasalla çıkartılması konusunda bazı endişeler var. Ancak bu işleme sürecinin herhangi bir soruna yol açtığına dair çok fazla kanıt yok.

Yağ çıkarıldıktan sonra koku gideriliyor ve beyazlatılıyor. Gardner “Bilim insanları size heksanla yağ çıkartmanın gıda işlemede normal olduğunu söyleyecektir. Kokudan arındırma ve beyazlatma potansiyel zararlı maddeleri temizliyor” diyor.

Soğuk presle yapılan tohum yağlarında heksan kullanılmıyor, ancak ürün maliyeti artıyor.

Tohum yağları tümör büyümesini hızlandırabilir mi?

Omega 6’nın potansiyel yararlarıyla ilgili çok sayıda çalışma var fakat araştırmacılar yakın geçmişte bu yağ asidinin, belirli bir meme kanseri türünde tümör büyümesini teşvik ettiğini buldu.

Bulguların, Omega 6 tüketiminin diğer hastalıklardaki rolü alanında etkisi olabilir.

Kanser hücreleri, büyümek ve çoğalmak için besleyici maddeler kullanıyor, ancak şimdiye kadar Omega 6 yağ asitlerinin oynadığı rol konusunda çok fazla çalışma yapılmamıştı.

Fakat bu yılın Mart ayında yayımlanan bir çalışmada, Omega 6 yağ asidinin üçlü negatif meme kanseri olan hastalarda kanser hücrelerinin büyümesine ve çoğalmasına yardımcı olduğu tespit edildi.

Bu, meme kanserinin en agresif türü ve tedavilere pek iyi yanıt vermiyor.

Hangi tohum yağı?

Mozaffarian, “Tohumlar, doğanın en besleyici armağanlarından biri; faydalı sağlıklı yağların deposu” diyor.

Kanola yağı ve soya yağı gibi bazı tohum yağları konusunda, diğerlerine kıyasla daha çok araştırma yapıldı ve daha sağlam kanıtlar var.

Mozaffarian’a göre “Bunların her biri dengeli bir sağlıklı yağlar kombinasyonu sağlıyor. Bunlara doymamış yağlar, Omega 6 çoklu doymamış yağlar ve Omega 3 çoklu doymamış yağlar da dahil”.

Kanola yağının benzer enflamasyonla mücadele özellikleri bulunduğunu ve kandaki kolesterol oranlarını, uzun süredir en sağlıklı yağ olarak görülen zeytinyağından daha iyi geliştirdiğini söylüyor.

27 çalışmanın verileriyle yapılan bir incelemeye göre kanola yağı, ayçiçek yağı ve doymuş yağa kıyasla LDL kolesterolü önemli ölçüde düşürüyor. Bir diğer incelemeye göre de özellikle tip 2 diyabet hastalarında vücuttaki yağ oranını önemli ölçüde azaltıyor.

Mozaffarian “Kanola yağı kandaki kolesterol oranında müthiş yararlar sağlıyor ve ayrıca bir miktar kilo verdiriyor. Kanola yağındaki sağlıklı yağlar, özellikle de Omega 6, kandaki şeker oranını, insülin direncini ve üretimini geliştiriyor” diyor.

Soya yağının da doymuş yağlara kıyasla, kolesterol seviyesini düzelttiği tespit edildi.

Bir çalışmada daha soya yağı tüketenlerin ölüm risklerinin %6 düştüğü bulundu.

Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/articles/cy90gwe8ly1o#:~:text=Sonu%C3%A7%20olarak%20WHO%27nun%20%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1na,hastal%C4%B1k%20riskini%20art%C4%B1rmad%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20sonucuna%20vard%C4%B1.

***

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Mehmet Sabri Tezcan dedi ki:

    Bunca bilimsel veriyi okuduktan sonra inanmamak olmaz.
    Ayrıca tıp dünyası ilaç tekellerinin baskısı altında.İlaçların bir çoğu yarardan çok zarara neden oluyor, ilaç bağımlılığı giderek artıyor.

Siz de yorumunuzu paylaşın: