TOPUK KANI ZULMÜ VE K VİTAMİNİ YANLIŞI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Alişan Yıldıran‘ ın yazısı:

Müddeinin iddiasını ispat etme yükümlüğü bizde temel hukuk kaidesidir.

Bu Roma hukukunda “Actori incumbit onus probandi” yani “ispat yükü davacıya aittir” şeklinde yer alır.

Sultan Orhan Gazi ‘Adâletin en kötüsü geç tecelli edenidir, sonunda hüküm adâletli olsa da geciken adâlet zulümdür’ diyerek muazzam bir ders veriyor.

Ta 2019’da Gerçek Hayat’ta neşredilen ve şeref beratım olan ‘Doktorunuza rağmen sıhhatli bir çocuk nasıl yetiştirilir’ serlevhalı makalemiz maalesef gayet şuurlu ‘etnik’ yapıların elinde olan bir kurum tarafından verilen ceza ve buna Anayasa Mahkemesinin yakın zamanda ders niteliğindeki cevabı hukukun eninde sonunda doğruyu bulacağı konusunda bizlere ümit veriyor.

Regeneron, bakanlığımızın geçenlerde ruhsat verdiği, benim hiç kullanmaya ihtiyaç duymadığım yeni bir biyolojik ajan olan dupilumab’ı da üretiyor. Regeneron’un son yayınında ise insan toplulukları, ırklarının genetik farklılıkları ve buna yol açan genomik farklılıklar, splicing kusurlar ve epigenomic işaretçiler inceleniyor. Bunun ne demek olduğunu ülkemizdeki genetikçilerin içinde anlayabilecek olanların sayısı inşallah umduğumdan fazladır.

Biyolojik ajanlarla ilgili sıkıntıları ve bu konuda ülkemizin parayı sokağa saçtığını düşündüğümü de daha evvel yazmıştım. Orada yazmaktan içtinap ettiğim husus ise biyolojik ajanların gittikçe arttığı ama bunların hiçbirisine, olması gerektiği halde (antibiyotik-enfeksiyoncu muvafakati gibi) immünoloji uzmanı muvafakati istenmemesidir.

Hemen tipik ve acıklı bir örnek vermeliyim; konjenital nötropeni formları (doğuştan nötrofil üretiminin yokluğu/azlığı) olup, abd-i aciz gibi immünologlara iyi gözle bakmayan, (HSCT sertifikam olmasına rağmen HSCT yapmamı engelleyen, laboratuvarımızı kapatan, bununla ilgili CİMER’e yalan söyleyen) hematologların muvafakati olmadan reçete edilememesidir.

İmmünoloji uzmanlarına reva görülen bu muamelenin sebebi ne ola ki?

YENİDOĞAN TARAMASI VE TOPUK KANI TESTİ AYNI ŞEY DEĞİL

Daha evvel folik asit, gebelikde aşı ve ogtt, yenidoğana K vitamini ve hepatit B aşılaması, doğum şeklinin ehemmiyeti konularını anlatmış ve bunların yenidoğanda (term ve/veya preterm) yaratacağı oksidatif stres ile ‘yenidoğan tarama programı’ için ŞART koşulan ‘topuk kanı’ ile değerlendirilen şimdilik altı hastalığa ait pozitif ve/veya false pozitif sonuçların yenidoğan ve annesine verdiği/verebileceği zararları, hukûkî mahzurları dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştık.

Bu hususta yazılarımızı takip eden ve kalp gözü açık milletimizin pek çok mensubundan, münevverinden güzel geri bildirimler alıyorum ve topuk kanının mahzurlarını bildikleri için ve hukuk karşısında bebeğini korumak isteyen aileler geldiğinde, hemen hepsinin işitme ve görme testlerinin yapılmış olduğunu görüyorum. Yani iddia edilenin aksine bu aileler çocuklarının üstüne titriyorlar, ihmal etmiyorlar! Bu bebeklere topuk kanı ile taranan beş hastalığın ilgili tetkiklerini yapıyorum ve epikriz hazırlayarak mahkemeye sunmalarını temin ediyorum. Altıncı hastalık Spinal Muskuler Atrofi (SMA)’yi aşağıda ayrıca ele alacağız. 

Bu konuda bakanlığın mânâsız bir direnç gösterdiğine ve yargıyı yanlış bilgilendirdiğine, bu sebeple de bilhassa bazı sağlık müdürlüklerinin bulunduğu şehirlerde topuk kanı aldırmak istemeyen ailelerin aleyhine kararlar çıktığına dair bilgiler geliyor.

Hadi abd-i acizi geçiniz, millî bir tabip olan Dr. Cüneyt Konuralp’in bu hususta anlattıklarını dinleyin be mübarekler. Bu arada üzerinde yıllardır çalıştığım ‘germ teorisi’ hakkında Cüneyt beyin mütalaası ve ileri sürdüğü ‘kontrat teorisi’ hakkındaki yazı üzerinde çalışıyoruz. Kısmetse k vitamini ve kontrat teorisi münasebeti hakkındaki isabetli yorumunun ehemmiyetini ve ne ile alâkası olduğunu da anlatırız inşallah.

Kendisinin bu konu hakkında söylediği ve hukûkî olarak çok mühim nokta ise ‘yenidoğan taraması’ (yukarıda işitme ve görme testlerini söylemiştim) ile ‘topuk kanı testi’ aynı şey değil. Yabancı literatürdeki insdispensable kelimesini muhtemelen bilmeyerek uydurmaca ‘zorunlu’ kelimesi ile tabiri caiz ise kakalıyorlar.

Hâlbuki bu tabir daha evvelde bir yazımızda belirttiğimiz gibi ‘zaruri-vazgeçilmez’ anlamındadır, compulsory-mandatory yani ‘mecburi’ icbar edilen, zorla yaptırılan anlamında değildir. Nitekim değerli bakanlığımız yargı önünde ‘mandatory heel prick’ (mecburi topuk kanı) şeklinde bir belge sunamamıştır. Çünkü hiçbir ülkede böyle bir uygulama yoktur. Ancak bu noktada millî, muhtar ve müstakil bir devletin asla muvafakat veremeyeceği DSÖ coğrafi ayrık ofisini sorgulamak gerektiğini hatırlatırım.

Esasında daha önce de Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde bir tıbbi istihbarat ve mütalaa birimi kurulması gerekliliğini arz etmiştik, inşallah böyle bir birim kurulmuştur. Şu haber artık gözünüzün açılmasını sağlamalı. Gazze’de 20 bin bebeğin öldürülmesine sesini çıkarmayanlar bir de bombalamaya ara vererek uydurma bir hastalığın aşısını yapıyorlarmış! İnsan haysiyetiyle alay ediyorlar yani.

SMA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

Daha önceki yazı ve konuşmamda topuk kanı testi ile ilgili doğru bilinen yanlışları, bilimsel ve sosyal yanlışları, bu uygulamanın cebren yapılamayacağını anlatmıştık. Popülasyon kontrolü ile topuk kanı zulmü arasında çok mühim bağlantıyı da ele almamız gerekiyor ama evvela bu zorlamanın en önemli noktası SMA hakkında da mâlumat sahibi olmak gerekiyor.

Bu konuda uygun ve yeterli bilgiyi Dr. Serdar Ceylaner’in yazısından alabilirsiniz. Hastalığın önemi, ağır tipinin ilerleyici ve öldürücü olması. Taşıyıcılık sıklığının nisbeten yüksek olmasına (1/40) rağmen, görülme sıklığı oldukça düşük (1/10000). Ülkemizde 2022’den beri evlenmeden evvel yapılan tetkiklere SMA taraması ilave edilmiş, yani bu tarama testi evlenecek kadın veya erkekten birisinde negatif ise yani bebekte klinik bulgu olmadıkça topuk kanı alma ihtiyacı yoktur (Grafik), çünkü bebeğin SMA olma ihtimali yok gibidir.

Bebekten SMA değerlendirmesi yapılması için kan alınması evvela klinik şüphe olmasını (gevşek bebek olacak, dilinde fasikülasyon denilen titremeler olacak) gerektiriyor. Topuk kanı ile SMA diyebilmek için ise SMN1 kopya sayısı sıfır olmalı, ‘Bir’ kopya var ise MLPA tetkiki ile bu kopyadaki nokta mutasyon varlığı da gösterilmelidir.

Zaten annesi gebelikte folik asit kullanmamış, aşı olmamış, ilk üç ayda USG ile yüksek frekanslı ses dalgalarına maruz kalmamış, doğar doğmaz K vitamini ve onun koruyucu muhteviyatına, anlamsız hepatit B aşısına, oksidatif stres yapıcı topuk kanı zulümüne mâruz kalmamış, epigenetik, epigenomik unsurların ‘splicing bozucu’ tesirlerinden uzak kalmış bebeğin anne babası SMA taşıyıcı olsa bile (SMN1 ekson 7 veya 8 delesyonu yok ise) SMN1 ekson 7 veya 8’de homozigot delesyon taşıma ihtimali hemen hiç yoktur.

NİYE BU KADAR BASKI YAPILIYOR?

Bu baskının altındaki neden yaklaşık iki milyon dolarlık duygusal sebepler olabilir mi? Yuvarlak hesap yılda bir milyon bebeğin doğduğu ülkemizde, on binde bir görüldüğü düşünülürse, yılda ‘100’ SMAlı bebek, yıllık 200 milyon USD’lik zolgensma (SMA ilacı) satma ihtimali eder, yaa! Üstelikte ailelere söylenmeyen şey; bu ilacı verseniz bile bu bebek asla normal olmayacak! En iyi ihtimalle biraz oturabilecek. Diğer iki ilaç ile de durum böyle, yan etkileri de cabası. Daha 25-30 yıl evvel birkaç yüz milyon dolar kredi veya borç almak için yabancılara yalvaran siyasiler görmüş idik, ne çabuk unuttunuz yahu!

Bir başka nokta, klinik şüphe olmadan topuk kanı ile “hastalığı bulduk” diye yangından mal kaçırır gibi hemen tedaviye başlanmasının onulmaz sorunlara yol açmasıdır. Benim fikrimi almak için gelen beş bebek ve ailesi oldu ve biri hariç, yapılan bu uygulamanın doğru olmadığı, bebeklerin hasta olmadığı kanaati hâsıl oldu.

Bu uygulamanın bir başka mahzuru ise başka genetik hastalıklarda da mesela ataksi-telenjiektazi için aynı ayak oyunlarının yapılması ihtimalidir. Lütfen unutulmasın, ülkemizde akraba evlilikleri bazı bölgelerde %50 civarındadır. Binaenaleyh yukarıda ifade ettiğimiz halk sağlığı uygulaması adı altında epigenetik tetkikleyiciler ile ilaç firmaları için bulunmaz bir memleket burası!

 YENİDOĞANCILAR ARTIK K VİTAMİNİ UYGULAMASINDAN VAZGEÇİN!

 Sekiz sene kadar evvel yenidoğan bebeğe K vitamini uygulamasının doğru olmayabileceği konusunda da bir yazı kaleme almıştık. Üstelik geçen sene Nature’da çıkan bir makale bu konudaki bilgilerin azlığını ifade etmektedir. Aradan geçen zamandan sonra bu konuda tecrübeme istinaden şunu söylemek icap ediyor: K vitamini uygulaması külliyen yanlıştır. Çünkü doğumdan sonra bebeğe verilen birkaç damla evde hazırlanmış turşu suyu, ihtiva ettiği bakteriler ile bebeğin bağırsaklarında sıhhatli bir mikrobiyota husule getirmeye ve fizyolojik olarak yeterli ve uygun K vitaminini temin etmesine kâfidir.

Yenidoğan karaciğerinin başa çıkamayacağı glikokolik asit, sodyum, hidroksit, lesitin ihtiva eden K vitamininin karaciğerin ürettiği akut faz reaktanı CRP’yi arttırması ve bebeğin yoğun bakımlık olmasını geçen sene ortaya çıkan yenidoğan çeteleri de biliyor olmalı. Siz yenidoğancı arkadaşlarım, artık uyanın ve itiraz edin!

Ehemmiyetine ve daha yaygın okunması için binaen Dr. Cüneyt Konuralp’in Bağışıklığın Arka Bahçesi-2 kitabında yer alan yazımdaki paragrafı buraya da alalım:

Ülkemizde yenidoğan sağlığı ile ilgili şu bilgiler dikkatle incelenmelidir. İkisi de yenidoğancı olan Değerli Prof. Dr. Türkan Dağoğlu’nun talebesi Prof. Dr. Fahri Ovalı’nın 2018’de kaleme aldığı şu bilgileri okuyalım:

“Ülkemizde yılda yaklaşık 1.300.000 doğum olduğu düşünülürse, ihtiyaç duyulan 3.düzey yoğun bakım yatağı sayısı 1300 civarındadır. Ancak Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre halen tescilli bulunan toplam yenidoğan yatağı sayısı 10.000, 3.düzey yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı ise 6.200 civarındadır ve bunların da 4.000 tanesi özel hastanelerde bulunmaktadır. Yoğun bakım yatak ihtiyacı 1300 ama 4000 yatak var! Neden acaba? Yoğun bakım yatağına verilen günlük ücret SUT’da ne kadardır sizce?          

Türk Neonatoloji Derneği’nin yılda bir yayınlanan bülteninin 35. sayısında sahife 53-54-55’deki tablolarda aralarında hiç bir özel merkez bulunmayan 56 adet yenidoğan merkezinin (yukardaki bilgiye göre 2200 yatak yani) verilerine göre 2023 yılında 40.000 hasta yatmış ve bunların 2000’i vefat etmiştir.

Ovalı’nın verdiği rakamlara göre özel merkezlerin yatak sayıları 56 merkezin toplam yatak sayısına oranladığımızda ülkemizde yılda yaklaşık on yenidoğan bebeğin biri hastaneye yatmakta, 1000 bebeğin 30’u kaybedilmektedir… Yenidoğan hayatın sadece ilk 28 günü anlamında kullanıldığını hatırlatmalıyız. Hiç de makul rakamlar olmadığını söylemeliyiz. Topuk kanı taraması ile 1/10.000’de bir görülen hastalıkların belirlenmesinden daha önemli ve hayâtî olan husus evvela bebeklerin sıhhatli olması ve bir vehim uğruna ölmemesidir.

Erenler, topuk kanı zulmünün ezoterik cihetini anlattırmayın fakire…

“…vallahu hayr-ul mâkirin” (Enfal 30). Allah c.c. tuzak kuranların en hayırlısıdır.

Kaynak: https://www.akasyam.com/topuk-kani-zulmu-ve-k-vitamini-yanlisi-200707/

***

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: