TIP KONGRELERİ BAYİ TOPLANTISI OLMAKTAN NASIL ÇIKARILABİLİR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
tıp kongresi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Prof. Dr. Coşkun Özdemir 4 Temmuz 2010 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Tıp Yalanları başlıklı yazısında adımı vermeden benim tıp kongrelerine karşı çıkışımı eleştiriyor ama kendi iddiaalarını kanıtlayacak bir şey de söylemiyor. Şöyle yazmış: Göğüs hastalıkları uzmanına göre bugün artık kongrelerin hiçbir yararı yoktu ve bunlar ilaç firmalarının denetiminde turistik maksatlarla yapılmakta idi.

Elbette bu kongrelerin tümü için hiçbir yararı yok demek akıl ve mantık dışı. Bu toplantılara tamamen bilimsel amaçla ve bir şeyler öğrenmek için katılanlar olduğuna da yürekten inanıyorum. Ancak bunlar, kongrelerle ilgili yanlışları, olumsuzlukları, eksiklikleri dile getirmemize hiçbir şekilde engel de olmamalı!

Ülkemizde ve dünyada özellikle son 10 yıl içinde bilgiye ulaşma yollarında köklü değişiklikler olduğunu, kongrelerin işlevlerini yitirdiklerini, âdeta bir ‘tıp dernekleri ve kongre enflasyonu’ yaşandığını ayrı bir tartışma konusu olarak bir tarafa bırakıyor ve tıp kongrelerinin beni neden rahatsız ettiğini ve bunlara ait çözüm tavsiyelerimi aktarmak istiyorum.

Kongreler beni neden rahatsız ediyor?

BİR: Birçok tıp kongresi bilinenin tekrar edildiği, bilimsel özelliklerinden çok sosyal etkinliklerin ön planda olduğu ‘turistik toplantılar’ haline gelmiştir. Kongrelere eşleri, sevgilileri, çocukları ve hatta baldızı, kaynanası ile biraz da tatil yapmaya gidenler, birçok kongrenin tatil yörelerindeki pahalı ve lüks plaj otellerde düzenlenmesi de bunun delilidir.

İKİ: Kongrelere kayıt ücretleri bilinçli olarak çok yüksektir. Bundan amaç da, doktorların kendi imkânları ile kongrelere katılabilmelerini engellemek ve onları ilaç firmalarına muhtaç duruma düşürmektir.

Elbette ülkemizde çok iyi kazanan doktorlar vardır ama, çoğu geçim derdinde olan, aybaşını iple çeken meslektaşlarımın ‘ortalama doktor maaşı’ ile bu kongrelere katılmaları hemen hemen imkânsız gibidir.

Kendi parası ile kongreye katılabilecek gücü olanlar da ‘enayi’ damgası yememek için bedavacılığı seçmek zorundadır. Sonuçta bu kongrelere asistanı, uzmanı, hacısı, hocası herkes masrafları bir ilaç firması tarafından karşılanarak katılmış olur.

Oysa, kongreye katılım çoğunluğun rahatlıkla kendi cebinden karşılayabileceği fiyatlarda olsa, kimse ilaç firmalarına bazen ‘ricada bulunmak’ bazen ‘yalvarmak’ veya bazen de onları ‘tehdit etmek’ zorunda kalmasa iyi olmaz mı? Olmaz. Çünkü, o zaman doktorlar ilaç firmalarına muhtaç olmazlar.

ÇÖZÜM İÇİN TAVSİYELER

Kongreleri hemen herkesin rahatlıkla ödeyebileceği daha uygun fiyatlarla ve doktorları ilaç firmalarına muhatap etmeden gerçekleştirmek, istenirse pek alâ da mümkündür.

BİR: Amaç, turizm değil de gerçekten ‘kongre’ ise bu toplantılar plaj otellerde değil, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerimizde kamuya ait merkezlerde düzenlenmelidir. Bu şehirlerde, birçok kişinin yanlarında kalabilecekleri arkadaşları, akrabaları olabileceği gibi, üniversite ve diğer özel, resmi kuruluşların misafirhaneleri ve de herkesin bütçesine göre çok çeşitli konaklama seçenekleri vardır. Bu sayede hem daha ucuza konaklama imkânları doğar, hem de insanların aklı plajdaki ‘üstsüzlerde’ kalmamış olur.

İKİ: Katılımcı sayısı çok yüksek, aynı zamanda çok sayıda oturumun yapıldığı, günlerce süren kongreler yerine, bir veya en fazla iki günlük, daha spesifik konularda ve katılanların birbirleriyle rahatça tartışabilmelerinin, görüş alış-verişinde bulunabilmelerinin mümkün olduğu toplantılar yapılmalıdır.

ÜÇ: Açılış kokteyli, gala yemeği, açık büfe, şarkıcılı, çalgılı, dansözlü içkili akşam yemekleri gibi bilimsel olmayan ve maliyeti fırlatan işlerden vazgeçilerek epeyce tasarruf edilebilir.

DÖRT: Firmalar doktorları tek tek davet edeceklerine veya doktorlar kendilerini zorla davet ettirteceklerine, firmaların kongre kayıt, ulaşım, konaklama gibi masraflar için ayırdıkları paranın bir kasada toplanması meselenin çözümüne çok önemli katkı sağlayacaktır. Bu sayede, ayrıca kongre kayıt parası alınmasına gerek kalmayacağı gibi, bu kasadan kongreye katılanların konaklama ve ulaşım giderlerine de belirli oranda yardım da yapılabilecektir.

Doktor kongre için kendisine destek olan firmanın hangisi olduğunu, firma da hangi doktor için sponsorluk yaptığını kesinlikle bilmemelidir.

Gelelim neticeye

Prof. Dr. Coşkun Özdemir’ in şu sorularıma cevabını merakla bekliyorum:

BİR: Kimsenin kimseye menfaati yoksa bir kuruş vermediği bir dünyada en azından birkaç bin lira tutan kongrelere kendi cebinizden hiç para çıkmadan katılmak sizi rahatsız ediyor mu?

İKİ: Her ‘iyiliğin’ bir karşılığının olduğu bir düzende, firma neden herhangi birini değil de sizi götürüyor, düşündünüz mü?

ÜÇ: Bir kongreye katılmak isteyen bir doktor bunu nasıl başaracaktır? Bunun bilimsel ve ahlâki kriterleri var mıdır, varsa nelerdir?

DÖRT: En azından birkaç bin lira harcama gerektiren kongrelere katılmanın akademik hayattaki ilerlemeler için gerekli şartlardan olması doğru mudur?

BEŞ: Kongreye katılmayı çok arzu eden ama bu istekleri firmalar tarafından geri çevrilen doktorlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

ALTI: Herkesin kendi kesesinden katılabileceği kongrelere ve bunların nasıl yapılabileceğine hiç kafa yordunuz mu?

YEDİ: Neredeyse herkesin bir firmanın davetlisi olduğu kongrelere ‘bayi toplantısı’ demek yanlış mıdır?

***

EK 1 (9.5.2023): Biyolog arkadaşların 25. Ulusal Biyoloji Kongresi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ nün (İYTE) İzmir’deki Güzelbahçe kampüsünde düzenleniyor. Konaklama da öğrenci yurtlarında.

Kongre katılım ve konaklama ücretleri asistanların bile ceplerinden rahatlıkla ödeyebileceği seviyede.

Demek ki kongre yapmak için ille beş yıldızlı oteller, tatil köyleri gerekmiyormuş.

Resim

Kaynak: https://twitter.com/drahmetrasim/status/1655667389415997440?s=20

***

EK 2 (10.5.2023): Şov programı değil. 10. Tıbbi Onkoloji Kongresi. Kelle Paça İktidarı’nda kongreler, üniversite salonlarında yapılacak. Katılım ücretsiz olacak, asistan bile konaklama ücretini kendi ödeyebilecek. Tıbbın itibarını zedeleyen bu tür şovlara izin verilmeyecek.

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/guncel/10-turk-tibbi-onkoloji-kongresi-750yi-askin-hekimin-katilimiyla-gerceklestirildi-105552

Kongre katılım ücreti uzman: 8.000 Asistan:6.750. 

Konaklama Susesi Luxury Resort tek kişilik oda:1.200 Euro, çift kişilik odada kişi başı 850 Euro.

Kaynak: https://tibbionkoloji2023.org/kayit-konaklama/

***

Yazı için 6 yorum yapılmış:

  1. Dr.Ateş Ülker dedi ki:

    Sayın Prof.Dr.Küçükusta,
    Kongre katılım masraflarının giderek yükselmesi ve bunun neden olduğu sorunlar hakkında yaptığınız yorumlar tamamen doğrudur.Yaşadığımız ilde yapılan ve otellerde kalmadan katılabileceğimiz kongrelere bile katılmamız imkansız hale getirilmektedir.Ne yazık ki Toplumda gerçekleri söyleyenlerin sayısı çok azdır.Özellikle her dalda senede bir defa yapılan Ulusal Kongrelere hem doktorların hem de yardımcı sağlık personelinin katılımı teşvik edilmelidir.Çünkü Tıp bilimi herkesin kendini geliştirebileceği geniş bir alandır.Rütbesine,ünvanına bakılmaksızın herkesin Tıp alanında öğrenebileceği yenilikler vardır.Herkesin ilerlemesi ve katkıda bulunması mümkündür.Bu düşünceler doğrultusunda her dalda geniş kitlelere hitap eden Ulusal Kongreler önemi açısından diğerlerinden ayrı tutulmalıdır.
    Selamlar,saygılar
    Dr.Ateş Ülker
    İç Hast.Uz.
    Avusturya Sen Jorj hastanesi

  2. Oygar Aytekin dedi ki:

    Sayın Hocam,
    “İKİ: Katılımcı sayısı çok yüksek, aynı zamanda çok sayıda oturumun yapıldığı…” noktasında da değinmişsiniz ama açmakta fayda görüyorum. En azından benim katıldığım kongrelerde, AYNI ANDA, farklı salonlarda (o mohteşem otellerde yeterince toplantı-kongre salonu var biliyorsunuz) farklı oturumlar düzenlenmektedir. Bu sebeple, isteseniz bile birçok oturuma katılamıyorsunuz. “Gelsinler yeter, katılmasalar da olur” fikrinin yansıması gibi. Sonra da “Kongreye gittin mi?”, “Gittim!”…
    Saygılar, hoşcakalın.
    Oygar Aytekin

  3. Metin Sancaktar dedi ki:

    Sayın Hocam,

    Yazdıklarınıza bütünüyle katılıyorum. Ne yazık ki pek çok kongre havuz başında geçmekte, oturumlara katılımı zorlamak için yoklama alınmakta ve STE puanı verilmektedir. Kongre sonunda verilen kitapçık bir özet biçiminde olmakta ve tüm konuşmacıların konularını ayrıntılı biçimde içermemektedir. Katılıma zorlamak için tüm kongre bilgileri çoğu zaman kongre sonrasında bile kitap ya da cd olarak verilmemektedir. İnternette de paylaşılmamaktadır. Tezgah para harcamaya yönelik kurulmuştur. İş böyle olunca ne yazık ki firmalarla karşılıklı çıkar ilişkileri ortaya çıkmaktadır.

    Dr.Metin Sancaktar
    Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Trabzon

  4. Mustafa Torun dedi ki:

    Küresl Anamalcı sistemin at gez
    dirdiği bir yapılanmada Bilimsel? kurultayları,(kongreleri)bu oluşumdan ayrı düşünürsek yanılırız.Tedavi Hekimliğinin cazip olduğu bu örgütlenmede Anamalcıların(Dev ilaç kuruluşlarının dediği dedik çaldığı düdüktür.)Elbette kuru fasulye,pilavın olduğu samimi mütevazi toplantıları hangi hekim istemez…Sevgiler….DR.MUSTAFA TORUN..ENF.HST.UZM/GİRESUN

  5. muhammed ikbal dedi ki:

    bu kongre efnflasyonunun bir nedeni de akademisyenlerin kongrelerde yaptıkları sunumlara göre puan alıyor olmaları da olabilir. zira bir çok kongrenin içerik bakımından bilinen şeylerin tekrarından ibaret olduğunu biliyoruz. aslında aynı eleştiri tıbbi dergiler için de geçerli gibi. saygılarımla efendim..

    dr. muhammed ikbal

  6. ky dedi ki:

    BİLİM DÜNYASINDAKİ VESAYET
    Hastalık ve sömürü lobisinin gücü, bilim dünyası üzerinde kurdukları vesayet sistemine dayanır. Dünyaya yön veren küresel şirketler, dünya nüfusunun çoğunun gelirinden fazlasına sahip bir güç olarak sadece bilim dünyasına değil devletlere, bilimsel kurumlara, akademiye ve sivil toplum kurumlarına yaptığı yardımlarla sızmış bulunuyor. Trilyonlarca dolarlık ilaç, aşı, elektronik, taşıt, uçak, yazılım, pahalı teknolojinin pazarlanması, bürokratik oligarşi ve akademik destek olmadan mümkün değil. Ayrıca bu ürünlerin milli üretiminin de engellenmesi lazım. Kongreler ve akademi bunu garantiliyor. Kurdukları postmodern sömürü düzeni sessiz ve derinden tıkır tıkır işliyor. 

    Ülkelerin yönetimleri ise yönetirken GDOdan her çeşit gıda ve ilaca kadar bilimsel konularda yetkin bilim insanlarından raporlar alıyor ve bu akademik raporlara göre hareket ediyor. Bilimsel danışma gereken durumlarda, söylentileri veya kamuoyunu değil bilim dünyasını dikkate alıyor. GDOdan domuz gribi aşısına kadar her konuda güya işin ehli olan bilimsel kurum ve kişilere soruyor. Masai kabilesi bile bir bilene danışıyor. Dünyada izlenen yol budur. Bunda bir yanlış yok. Doğrusu bu. 

    Peki yanlış nerede? Neden bizi aldatan, hasta eden ve hayatımızı karartan bir dünyada yaşıyoruz? Bir kere daha anlatalım da devletinizi suçlamayın.

    Bağımsız ve özgür olması gereken bilim dünyası, bağımsız ve özgür değil. Milyar dolarlık bilimsel araştırmalardan dünyanın her yerinde yapılan bilimsel kongrelere kadar bilim dünyasına ve bilimsel rehberlere yön veren küresel vesayetin etkisinde. Bu yüzden bilimsel gerçekleri küresel çıkarlara göre yorumluyor ve yansıtıyor. Çünkü akademi ve bilim dünyasının beyin olduğunu bilen küresel üst akıl asırlardır bu gücü etki altına almaya çalışmış ve başarmış. Dünyanın en ünlü bilim kurumları ve üniversiteleri zaten kendi elinde. Süper beyinler, küresel iradenin milyar dolarlık araştırma laboratuvarlarında küresel üst akla çalışıyor. Bu yolla yani bilim dünyasıyla ve bilimsel yöntemlerle küresel politikaları kolayca belirliyor, bilime ve dünyaya yön veriyor. Mesela hipertansiyonu önleyen koruyucu yöntemler yerine ilaç araştırmalarına milyar dolarlar harcıyor. Çünkü hasta edip tedavi etmek çok para kazandırıyor. Hastalıkları niye önlesin ki? Bu konuda yüzlerce örnek mevcut. Amaç bilimsel doğrular değil, küresel politikalar. Mesela ABD halkı yılda kişi başına 125 kg, Avustralya 139 kg, Türkiye 12 kg et tüketirken bilim dünyamız, küresel ısınmayı önlemek amacıyla planlanan beyaz ete geçme projesine alet oluyor. Kırmızı et zararlı, yemeyin diyor. Bilim dünyası aynı hatayı sigara, yumurta ve tereyağ konusunda da yaptı ve halkın güvenini kaybetti. Bilim dünyası bir dönem sigarayı ilaç olarak yazıyordu.

    Türkiye gibi ülkelerde durum çok daha vahim. Oynanan oyun o kadar süfli ki mide bulandırıyor ve dosyalar henüz açılmadı. Sonuçta son 30 yılda trilyonlarca doları, yabancı ülkelere hediye etmişiz. Kongre yıldızları, küresel çıkarlara reklam ve pazarlama yaparak ülkenin kaynaklarını dışarıya transfer etmek için emme basma tulumba gibi çalışmış. Türkiye son 10 yılda ARGE ve bilimsel gelişim için onlarca milyar dolar para ayırmış ama Tübitak ve bilimsel kurumlarda yuvalanan fetöcü hainler bu parayı devleti işgal etmek için kullanmış. Devletin kozmik belgelerini çalarken, bir düzine güzide bilim insanımızı da suikastlarla katletmiş. Bakalım bu dosyalar açıldığında daha neler duyacağız. Boş tartışmaları bırakalım, ilaç ve teknoloji üretimini tartışan ve organize eden milli kongreleri başlatalım.

Siz de yorumunuzu paylaşın: