DOKTOR, NABZIMA DEĞİL KALBİME BAK

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
doğan hızlan

Hürriyet gazetesinde Doğan Hızlan’ ın yazısı:

Mesleklerle ilgili çalışmalar ayrı bir önem taşır benim için. Sunuşunu Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yazdığı ‘Şarkılarda Sağlık ve Sağlıkla İlgili Şarkılar’ adlı kitabı elime alınca da “Doktorlarla ilgili ne çok şarkımız varmış” dedim.
Tematik kitaplara ilgimi okuyucularım bilir.
Sağlık Bakanlığı daha önce Türkülerdeki Hekimlik ve Sağlıkla İlgili Türkler adlı bir kitap yayımlamıştı. Bu kitapla ilgili 8 Mayıs 2010’daki yazımın başlığı da; ‘Benden bu ömrümü çalanı getir’di. Şimdi yeni ciltle, şarkılarla tamamlanıyor.
Mesleklerle ilgili çalışmalar ayrı bir önem taşır benim için.
‘Şarkılarda Sağlık ve Sağlıkla İlgili Şarkılar’ı hem okur hem söylerken, ne kadar çok doktorla, sağlıkla ilgili şarkılarımız varmış, dedim. Çünkü birçok şarkıyı dinlerken temasının ne olduğuna pek dikkat etmeyiz, oysa biraz dikkat ettiğimizde nice antolojileri dolduracak pek çok temaya dair şarkımız mevcuttur.
Fuzûlî’nin meşhur beytidir:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır”
Yani evvelden beri, şiirlere, şarkılara konu olan ve onulmaz en büyük yara aşk yarası, aşk acısıdır. Mâşuk’un âşık’a çektirdiği dertlerden dolayı âşığın/şairin yüreği yaralar bağlar, onun kirpikleri ok ok yüreğini dağlar, gözlerine mil çeker. Ancak hiçbir âşık/şair bu yaraların iyileşmesini istemez. O, bu devasız derdiyle mutludur. O günden bugüne kadar gelen bütün şarkı ve türkülerde en çok bu konu işlendiği gibi, doktorlar ve sağlık meselesi binlerce adedi bulmaktadır.
Recep Akdağ, Sunuş’ta bu güfteler, besteler toplamının ne anlam ifade ettiğini yazmış:
“Hekimlerimiz başta olmaz üzere bütün sağlık çalışanlarımız şarkılarımızda dile getirilen aşk ve ayrılık acılarına, gönül dertlerine belki çare bulamamışlardır. Ancak fedakârlık ve diğerkâmlıkla çok üstün gayretler göstererek vatandaşlarımızın sağlıkla ilgili bütün sorunlarına deva olmuşlar, bu hususta önemli eserler icra etmişlerdir…”
Kitabın başında yer alan üç incelemenin yazarlarını ve konusunu tanıtayım önce:
Dr. Mustafa Çıpan’ın Musiki ve Şiir İkliminde, ‘Dert, Derman, Tabip Olgusu’, Yrd. Doç. Dr. Pınar Somakçı’nın ‘Türklerde Müzikle Tedavi’ ve Abuzer Akbıyık’ın ‘El Çek Tabip Yaram Üstünden’, yazısı gerçekten dikkate değer.
Çıpan, tabiplerin musikiyle ilgilerini geniş açıdan değerlendiriyor:
“Tabipler, bu maksatla, kendilerini mes’ud etmeye yönelik gayretlerinin yanına; Yahya Kemal’in: ‘Bizim romanlarımız şarkılarımızdır’, A. H. Tanpınar’ın ‘Halkımıza ve hayatımıza ne kadar yaklaşırsak o kadar mes’ud olacağız. Biz bu türkülerin milletiyiz’ cümlelerdeki kanaatlerin gereklerini de ortaya koymaya çalışmışlardır.
Anadolu’nun romanını yazmak isteyenler gibi, Anadolu insanının dertlerine derman olmak isteyenler de onlara bu şarkılardan ve türkülerden gitmelidirler.”

YİRMİ BİNE YAKIN GÜFTE TARANDI

Peki kitap nasıl hazırlandı?
Çıpan, onu da açıklıyor:
“Bu makalede, yirmi bine yakın güftenin dört bin kadarı kelime kelime okunmak, kalanı da bilgisayar marifetiyle tetkik edilmek suretiyle konuyla ilgili görülen hasta, hastane, dert, derman, şifa, onarmak, gönül, hekim, tabip, doktor, can, yara, zahm, göz göz olmak, kan, merhem gibi kelimelerin geçtiği binlerce güfte içinden bir seçme yapılmıştır.”
Somakçı, Sonuç ve Öneriler bölümünde; saptamalarını özetliyor:
“Bu incelemeler ışığında aşağıdaki sonuçlara varılmıştır:
1. Müzikle ruhi tedavi yöntemi çok eski dönemlerde Orta Asya Türk Kültürü içerisinde başlamış.
2. Türk-İslam dünyasındaki müzikoterapi faaliyetlerinin ve özellikle hastanelerde müzik kullanarak tedavi yöntemlerinin ilk defa 9.yy’da başladığı ve 18. yy’a kadar bu konuda büyük ilerlemeler olduğu görülmüştür.
3. Müzikoterapide, ülkelerin milli otantik müziklerinin etkili olduğu, hastalığın çeşidine göre değişik makam ve enstrümanların fayda sağladığı dikkati çekmektedir.
4. Güvenç’in belirttiği gibi, pentatotik asıllı olan, improvize ve sezgi imkanı yüksek olup, bünyesindeki koma seslerin çokluğu sebebiyle çok yönlü bir ifade gücüne sahip olan Türk Müziği gittikçe psikoterapide önem kazanmaktadır. Çeşitli ülkelerde yapılmakta olan araştırmalar, 1993’te İstanbul’da gerçekleştirilen ’II. Uluslararası Müzikoterapi ve Etnomüzikoloji’ sempozyumunda sunulan bildiriler bu düşünceyi desteklemektedir.”
Akbıyık da yazısını şöyle bitiriyor:
“Sonuç olarak; aşk, doktorların ilacını bulamadığı, derman olamadığı tek derttir. Hatta onlar çare bulsalar bile aşık bu ilacı istemediği için aşk hastası olanlar tedaviyi reddettiklerinden tıbbın yapacağı bir şey yoktur. İşte bu nedenledir ki, asırlardan beri aşk derdi üzerine şiirler yazılmakta, şarkılar, ilahiler söylenmektedir.”
Kitapta doktor ve sağlıkla ilgili şarkıların güfteleri ve notaları da yer alıyor.
Müziğimizde birçok icracı ve besteci doktor vardır. Onların müziğimize katkısını belgeleyen etkili ve kapsamlı bir çalışma. Aynı zamanda müzik meraklıları için güzel bir toplam. Bir de CD’si var.

Siz de yorumunuzu paylaşın: