SIKI GİYİN OĞLUM, NE GELİRSE SOĞUKTAN GELİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Kışın hastaneler özellikle sinüzit, tonsillit, grip, bronşit, zatürre gibi solunum yolları enfeksiyonları olan hastalarla dolup taşar.

Bu hastalıklarının hepsinin de sebebi “virüs” ve “bakteri” gibi mikroplardır ama “üşütme” yani soğuk havaya maruz kalma, bu enfeksiyonların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Üç çeşit üşütme var

Dilimizde ‘üşütme’ nin üç farklı anlamı var.

Birincisi, delirmek, aklını yitirmek yani ‘kafayı üşütmek’ anlamına gelir ki, soğukla hiç ilgisi olmayan hatta tam tersine aşırı sıcaklarda daha çok görülen bu durum psikiyatrinin ilgi alanına girer.

İkincisi, soğukta kalma sonucu “üşüme hissi ve titremeyi” ifade eder. Bu anlamda üşütme bir hastalık değil, geçici bir rahatsızlıktır.

İnsan kıyafeti ince olduğundan veya elleri, ayakları çıplak olduğundan yağmurda ıslanarak veya hava gerçekten çok soğuk olduğu için üşütebilir.

Üşütmek bir hastalık olmamakla beraber, üşütenlerde soğuk algınlığı, bronşit, zatürree gibi hastalıkların ortaya çıkma ihtimali yüksektir.

Üçüncüsü, ise ‘soğuk algınlığı’ veya ‘nezle’ karşılığı bir terimdir.  Burada kast edilen gerçekten bir hastalıktır.

Üst solunum yollarında virüslerin yol açtığı bir enfeksiyon söz konusudur ve burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, hafif ateş, kırgınlık gibi belirtiler vardır.

İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar

Atalarımızın asırlar önce, kendi gözlemlerine ve tecrübelerine dayanarak söyledikleri sözlerin doğruluğu yeni yeni ispatlanıyor.

Kim bilir kaç yüzyıl öncesine ait “İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar’’ sözü İskoçya’da yapılan bir araştırma ile doğrulandı.

Bu araştırmada sağlıklı 90 kişiden ayaklarını 20 dakika süreyle içinde buzlu soğuk su olan bir leğende, diğer 90 kişiden ise ayaklarını iç boş bir leğende tutmaları istendi.

Birkaç gün sonra yapılan incelemede, ayaklarını boş leğende tutanların sadece yüzde 9’ unda, buna karşılık buzlu suda tutanların ise yüzde 29’ unda soğuk algınlığı geliştiği tespit edildi.

Araştırmayı yapan uzmanlar bu durumu, şu şekilde açıklıyorlar:

Burada esas olay, üşüttüğümüzde yani soğuk havaya maruz kaldığımızda burundaki damarların büzüşmesi sonucu kan akımının azalması ve solunum yollarındaki titrek tüycüklü temizleme mekanizmasının bozulmasıdır.

Bu da, burnumuzda zaten bulunan ama uyku halinde olan virüslerin çoğalmağa başlamalarına ve hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor”.

Bunun için, havaların giderek soğumakta olduğu şu günlerde, soğuk algınlığına yakalanmak istemiyorsanız vücudunuzu sıcak tutmanız çok önemli.

Elinizi, ayağınızı, başınızı, burnunuzu ve kulaklarınızı soğuktan titizlikle korumalısınız.

Ayağını sıcak tut, başını serin Gönlünü ferah tut, düşünme derin

Aman, sakın yanlış anlaşılmasın. Burada başını serin tut sözü ‘kafanı soğukta bırak’ anlamında değil, fazla düşünme, hiç bir şeyi dert etme anlamındadır.

Atalarımız, hem ayağını üşütme, hem de kafana bir şey takma ki, sağlıklı olasın, hastalanmayasın demeye getiriyorlar.

Zaten dedelerimizin zemine ve zamana göre şapka, takke, bere, sarık, kavuk, kasket takmalarının sebebi de hep başlarını soğuktan korumak içindir.

İşte, bu atasözünün de doğruluğu birçok ciddi araştırma ile kanıtlandı.

Bu araştırmalarda, işsizlik gibi veya karı-koca, gelin-kaynana geçimsizliği gibi kronik streslerin, soğuk algınlığına yakalanmayı kolaylaştırdığı gösterildi.

Özellikle bir aydan daha uzun süreli olan psikolojik streslerin, vücudun enfeksiyonlarla savaşta en önemli silahı olan sitokinlerin miktarını azaltarak bağışıklık sistemini zayıf düşürdüğü ortaya kondu.

Elbette, kronik stresi olan kişilerin daha fazla sigara, alkol kullandıklarını ve diyetlerinin daha sağlıksız olduğunu da hesaba katmada yarar var.

Avustralya’ da yapılan bir araştırmada, stres altında olan kişilerde sinirlerden nöropeptid Y ismi verilen bir maddenin salgılandığının ve bunun da mikrop ve virüslerle savaşan bağışıklık sistemi hücrelerini baskı altına aldığının saptanması da atalarımızın haklılığını bir kere daha gösteriyor.

Gelelim neticeye

İnşallah bir gün de bana, “Oğlum, sıkı giyin; ne gelirse soğuktan gelir’’ diyen annemin sözlerini ispatlayacak bir araştırma yapmak kısmet olur.

***

EK 1 (13.1.2023): Her ülkenin kendine özgü başka başka gelenekleri ve yaşam tarzları var. Bazı ülkelerde uygulanan gelenekler diğer insanları çok fazla şaşırtabiliyor. Örneğin Danimarka’daki bebeklerin uyutulma biçimi gibi. Danimarka geleneğine göre, bebek arabalarının içerisindeki bebekler dondurucu soğuklarda bile dışarıda bırakılıyor. Bunun sebebi bebeklerin daha sağlıklı olmalarını sağlamak. Bebeklerin, daha sağlıklı bir yaşam ve daha rahat bir uyku için dışarıda bırakılması geleneği Danimarka’da uzun yıllardır uygulanıyor.

Danimarkalı ebeveynler 2 yaşından küçük tüm çocuklarını kar yağmur demeden bebek arabasıyla dışarıda bırakıyor. Böylece 2 yaşına kadar sık sık açık havada uyuyan bebeklerin ileride daha sağlıklı bireyler haline geldiği belirtiliyor. Buna paralel olarak bazı uzmanlar, kapalı ortamların açık havaya kıyasla çok daha fala mikroorganizma barındırdığını, bu nedenle açık havada daha fazla vakit geçirmenin bebekler için çok daha sağlıklı olduğunu belirtiyor.

Ayrıca yapılan bazı bilimsel çalışmalar Danimarka’nın dondurucu soğuklarında uyumaya alışkın bebeklerin, bebeklik dönemlerinde daha sağlıklı uyku düzenine sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu bebeklerin kapalı ortamda uyuyan bebeklere göre daha uzun süre uyuduğu ve bebeklik dönemlerindeki en önemli ihtiyaçlardan olan uyku ihtiyacının daha sağlıklı şekilde giderildiği ifade ediliyor.

Danimarkalı bir anne bebeğin açık havada uyuması için gerekli olan şartları şöyle anlatıyor; “Bebeğinizi dışarıda pusetinde uyutmak her türlü hava koşulunda yapılır. Bebekler hafif yün giydirilir ve kuş tüyü yorgan giydirilir, bu da bebeğin vücut ısısını düzenler ve onları aşırı ısınmadan sıcak tutar” dedi.

Kaynak: https://www.sondakika.com/dunya/haber-her-ulkenin-kendine-ozgu-gelenegi-ve-15465106/

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: