ZULME SES ÇIKARMAYAN DİLSİZ ŞEYTANDIR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Prof. Dr. Alişan Yıldıran’ ın yazısı:

Zulme ses çıkarmayan dilsiz şeytandır.

Eski bir yenidoğancı ve fetomaternal immünoloji ile uğraşan birisi olarak muhterem Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’a yapılan haksızlığa sessiz kalamam (1).

1. Tıpda pek çok kavramın daha sonra, daha farklı ifade edildiğini (örnek; Billroth ameliyatlarını hatırlayan kaldı mı?),

2. Kıdemli ve değerli bir hocanın tecrübe ve fikirlerine değer verilmesi gerekdiğini,

3. Aklı başında insanlara fikirleri sebebi ile deli denilmesinin, hattâ suçlanmasının en azından nezaketsizlik olduğunu,

4. American Diabetes Association (ADA)’nın diabet tanım kriterlerinde OGTT’nin olmadığını,

5. ADA ve diğer kurumların gebeliğin 24-28. haftasında OGTT’nin yapılmasını önerdiğini, önermenin ise mutlak gereklilik olmadığını,

6. 75 gr glikozun 30 adet küp şeker demek olduğunu ve plasenta vasıtası ile doğrudan yaklaşık 600 g’lık fetüse çok kısa bir süre içinde geçdiği ve çok hızlı bir insülin cevabı oluşdurduğunu, bunun akut ve kronik etkilerinin henüz bilinmediğini,

7. 75 g glikozun 600 g’lık fetüsün ağırlığının sekizde biri ettiğini; 80 kiloluk bir kişinin 10 kg şekeri iki saat içinde yemesi ile eşdeğer olduğunu,

8. Glikozun ana gıda olmadığını, bundan 150 sene öncesine kadar bilinmediğini hatırlatmak isterim.

Fizyopatolojiyi kısaca hatırlatacak olursak; anne ve fetüs glukoz seviyeleri arasında doğrusal bir ilişki vardır, yani anne kan şekeri arttıkça fetüs kan şekeri de artar (1).

Fakat anne kan şekeri fetüse hemen hemen doğrudan geçerken, maternal insülin ise kesinlikle geçmez (2).

Bu geçiş öncelikle kolaylaştırılmış difüzyon ve gerekli ise aktif transport ile gerçekleşir. Glikozun bir kısmını plasenta kullanır ve laktata dönüştürür (3).

Yirmidört haftalık bir fetüsün takrîben 600 g olduğu, 50 cc civarında dolaşan kan hacmi olduğu (80 cc/kg), normal kan şekeri seviyesinin 30-50 mg/dl (takribî, desilitreyi mililitreye siz çeviriniz), bunun da fetüsün 50 cc’lik total kan hacmi göz önüne alındığında;

a) 75 g glikozun yarısının bile fetal dolaşıma geçdiğinde fetal dolaşım viskozitesinin normalin kaç katına çıkaracağını,

b) bu glikozun hücre içine sokulabilmesi için gereken insülinin fetüsde iki saatte üretilmesi mümkün olmayacağına göre hayati endotelyal dokularda glikozilasyona yol açaçacağını düşünmek zor değildir.

Bu sebeple, günde iki defa annenin parmak ucundan kan şekeri bakmak ve HbA1c seviyesi ile teşhis konulabilecek iken OGTT ile teşhis koymaya çalışmanın pek mantıklı olmadığı, ülkemizde perinatoloji yan dalının geliştirilmesi gerekdiği kanaâtindeyim.

Kaynaklar:

(1) http://www.medimagazin.com.tr/hekim/tibbi-uygulamalar/tr-gebelikte-ogtt-yapilmali-mi-2-19-63640.html (yorum)
(2) https://books.google.com.tr/books?id=RNLsAwAAQBAJ&pg=PA575&lpg=PA575&dq=fetal+blood+glucose+level+physiology&source=bl&ots=G8krSk-D8W&sig=-n8-g2JyOQu_atG6DKbrYxdp-TY&hl=tr&sa=X&ei=lZ6hVJeeOIXwaPnygfAO&ved=0CEgQ6AEwBA#v=onepage&q=fetal%20blood%20glucose%20level%20physiology&f=false
(3) pubmed PMID: 20150774
(4) pubmed PMID: 12963518

Yazı için 13 yorum yapılmış:

  1. BİLİM DÜNYAMIZIN İLK KEŞFİ BU

    Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD), “hâmilelikteki diyabet testinin zararlı olduğu” yönünde açıklamalar yapan Prof. Dr. Canan Karatay hakkında suç duyurusunda bulundu. Artık bilimsel tartışmaları mahkeme salonlarında yapacağız. ‘Dünya yuvarlaktır’ diyerek bilinen görüşlere karşı çıkan Galile’den beri ilk defa böyle bir trajedi ile karşılaşıyoruz.

    Kendine güvenen bilim adamları, mahkemelerde değil kongrelerde tartışır. Halkı aydınlatmak için de çıkar TV lerde tartışır. Yabancı bilim derneklerine sığınarak, onların rehberlerine güvenerek bilim ilerlemez. Bilim dünyamız neden çekiniyor? Mahkemede neyi ispat edecekler? Dün yumurta haram diyorlardı, bugün helal olsun yiyin diyorlar. Alın hipertansiyon rehberlerini okuyun : birinin normal dediğine diğerleri anormal diyor. 10 yıldır doktor milletini rehber maymunu yaptılar. Demek ki bilim ve bilimsel rehberler kutsal değilmiş. Karşı çıkanda biz de olduğu gibi bilimden aforoz edilmiyormuş.
    Bilimi hukuka dayayanlara, bilimi mahkemede arayanlara bir kere daha anlatalım : Bilim inkara, din ise imana dayanır. Eski bilgilerimize sıkı sıkıya bağlı kalsaydık, bugün hala taş devrinde yaşıyor olacaktık. O da yontma taş devrinde. Çünkü cilayı da bulan, farklı düşünen insanlar.
    Bilim adamları kendini mahkemelerde değil, bilimsel arenalarda ispat eder ve bilgisi halkı aydınlatmak için kullanır. Sizler Canan hoca kadar halkı aydınlattınız da biz mi görmedik. Bilim adamları keşfettiği ile gündeme gelir, tanınır. Bilim dünyamız şimdiye kadar neyi keşfetti?
    Bilim dünyamız çok güzel caka satar, başkalarının yaptığı araştırmaları sanki kendi yapmış gibi ballandıra ballandıra anlatır, başkasının keşfettiği ilaç, aşı ve teknolojiyi sanki kendi keşfetmiş gibi fiyaka yapar ama acı gerçek, yabancılar penadur vermeyince sudan çıkmış balığa döndük. 60 yıldır penisilin ve insülün üretmekten aciz durumdayız. Yazdığınız insülünlere her yıl kaç milyar dolar ödüyoruz haberiniz var mı? Mahkeme ile meşhur olmak bizim bilim dünyasının ilk keşfi herhalde. Çok yazık.

  2. Patlama yapan ve yıllık maliyeti 10 milyar doları bulan şeker hastalığının en önemli nedeni olan GDO lu mısır şekerini satanları mahkemeye vermek yerine, şeker dahil hastalıkları önlemek için çırpınan Karatay hocayı mahkemeye vermek kimin işine yarıyor? Şeker ilaçlarına kaç milyar dolar harcıyoruz haberiniz var mı? Şeker hastalığı dev bir sektör oluşturdu. Gizli şekeri teşhis edeceklermiş. Siz önce patlama yapan şekeri önleyin.

    4600 yıl önce tıbbın ilk yazılı metnini hatırlatalım : Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder, adi doktorlar ise hastalıktan rant sağlar. Herkes grubunu belirlesin.

  3. zühtü tarhan dedi ki:

    Yorum yapan meslektaşlarım.
    WHO nun gestasyonel diyabette
    tek aşamalı tanı yaklaşımında önerdiği 75g Glukozlu OGTT.
    Sizin uyguladığınız, önerdiğiniz
    bir test var mı?

  4. zühtü tarhan dedi ki:

    Yazan veYorum yapan meslektaşlarım.
    WHO nun gestasyonel diyabette
    tek aşamalı tanı yaklaşımında önerdiği 75g Glukozlu OGTT.
    Sizin uyguladığınız, önerdiğiniz
    bir test var mı?

  5. zühtü tarhan dedi ki:

    Çok değerli meslektaşım,
    Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
    Kolesterol ilaçları kullanan hastalar, medyadan edindikleri olumsuz intibalar nedeniyle, bu ilaçların yararsız hatta zararlı olduğunu düşünerek ilaçlarını terk etmektedir. Hatta çok ciddi yan etkileri olduğu intibası edinen hastalar panik halinde kardiyoloji hekimlerine koşmaktadırlar.
    Sizlere gelmemelerinin nedeni, sizin göğüs hastalıkları konusunda otorite olmanız nedeniyledir. Size gelen mutlu intibalar ise, ilaç kullanmaktan kurtardığınız yazılarınız nedeniyledir. Çünkü insanlar sürekli ilaç kullanmayı sevmez, özellikle kötümser yayınlar varsa.
    Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır. Bu hastalar, tabiî ki size değil konunun uzmanlarına ve kalp merkezlerine gitmektedir.
    Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz.
    Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen meta-analizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız. Tüm ileri ülkelerde bu bilimsel yönetmelik uygulanmak zorundadır. Ta ki yeni rehber bilimsel kurallar çıkana kadar. Amerikan Kalp Birliği, Avrupa Kalp Birliği, Türk Kardiyoloji Derneği bu kurallara titizlikle uymayı tavsiye eder.
    Ayrıca Türk Kardiyoloji Derneği kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri önlemek için 400 sayfalık bilimsel bir raporu Sağlık Bakanlığına vereli tam 4 yıl olmuştur. Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birliktewww.tkd.org sitesinde istifadenize sunulalı yıllar olmuştur.
    Bilimsel açıklamalar böyle yapılır. Sizin istediğiniz gibi açıklamalarda ayrıca medyada yapılmaktadır, lütfen sitemizi inceleyin. Bu raporlar yüzlerce seçkin akademisyen tarafından yazılmıştır. Okuyup incelemenizi, yazılarınızı buna göre yazmanızı beklemektedir.
    ‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı?
    Konunun uzmanı olan kendi bilim adamlarımıza ve söylediklerine itibar etmiyor iseniz, kime itibar edeceksiniz? Ancak tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerine indirme başarımız maalesef çok düşüktür. Çünkü hastalar bu yazıların medyayı kuşatması yüzünden, ilaçlarını almıyor. Bunda sizlerin katkısı olduğu için övünebilirsiniz.

  6. zühtü tarhan dedi ki:

    Sayı Ahmet Rasimküçükusta
    Yorum eksik olunca anlam anlaşılmıyor.Size yazıyı yazan sınıf arkadaşım Dr. KemalYeşilçimen .Benim yazım ona. Düzeltilmesi rica.Günaydın

    SINIF ARKADAŞIM DR. KEMAL YEŞİLÇİMENE
    Ahmet Rasim Küçükusta Hocanın sitesinde bir yazında sorumla ilgili bir şeyler buldum Kemal Kardeşim. 2011 yılındaki bir yazın.” Tıpda kullanılan ilaçların yan etkileri, statin grubu kolesterol ilaçlarından daha az değil ki? Üstelik bu ilaçları da aynı ilaç firmaları üretiyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda hem hipertansiyon hem de yüksek kolesterol tedavisinde hedef değerlere ulaşma oranı çok düşük bulunduğu için tedavide başarılı olamadığımız anlaşıldı. Bu araştırmaya göre, ülkemizin sorunu bu ilaçların çok yazılması değil, tam tersine az yazılması. “Ayni görüştemisin?Daha çok kolesterol ilacımı yazılmalı?
    ***
    Çok değerli meslektaşım,
    Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
    Kolesterol ilaçları kullanan hastalar, medyadan edindikleri olumsuz intibalar nedeniyle, bu ilaçların yararsız hatta zararlı olduğunu düşünerek ilaçlarını terk etmektedir. Hatta çok ciddi yan etkileri olduğu intibası edinen hastalar panik halinde kardiyoloji hekimlerine koşmaktadırlar.
    Sizlere gelmemelerinin nedeni, sizin göğüs hastalıkları konusunda otorite olmanız nedeniyledir. Size gelen mutlu intibalar ise, ilaç kullanmaktan kurtardığınız yazılarınız nedeniyledir. Çünkü insanlar sürekli ilaç kullanmayı sevmez, özellikle kötümser yayınlar varsa.
    Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır. Bu hastalar, tabiî ki size değil konunun uzmanlarına ve kalp merkezlerine gitmektedir.
    Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz.
    Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen meta-analizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız. Tüm ileri ülkelerde bu bilimsel yönetmelik uygulanmak zorundadır. Ta ki yeni rehber bilimsel kurallar çıkana kadar. Amerikan Kalp Birliği, Avrupa Kalp Birliği, Türk Kardiyoloji Derneği bu kurallara titizlikle uymayı tavsiye eder.
    Ayrıca Türk Kardiyoloji Derneği kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri önlemek için 400 sayfalık bilimsel bir raporu Sağlık Bakanlığına vereli tam 4 yıl olmuştur. Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birliktewww.tkd.org sitesinde istifadenize sunulalı yıllar olmuştur.
    Bilimsel açıklamalar böyle yapılır. Sizin istediğiniz gibi açıklamalarda ayrıca medyada yapılmaktadır, lütfen sitemizi inceleyin. Bu raporlar yüzlerce seçkin akademisyen tarafından yazılmıştır. Okuyup incelemenizi, yazılarınızı buna göre yazmanızı beklemektedir.
    ‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı?
    Konunun uzmanı olan kendi bilim adamlarımıza ve söylediklerine itibar etmiyor iseniz, kime itibar edeceksiniz? Ancak tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerine indirme başarımız maalesef çok düşüktür. Çünkü hastalar bu yazıların medyayı kuşatması yüzünden, ilaçlarını almıyor. Bunda sizlerin katkısı olduğu için övünebilirsiniz.
    2011 de bu sitede yazdığın yazılar sınıf arkadaşım.
    Gelişerek değişmiş olabilirsin.
    Dör sene önce savunduklarının bugün tam tersini söylemen pek uygun değil canım kardeşim.

  7. zühtü tarhan dedi ki:

    Buradada Düzeltelim hocam.

    SINIF ARKADAŞIM DR. KEMAL YEŞİLÇİMENE
    Ahmet Rasim Küçükusta Hocanın sitesinde bir yazında sorumla ilgili bir şeyler buldum Kemal Kardeşim. 2011 yılındaki bir yazın.” Tıpda kullanılan ilaçların yan etkileri, statin grubu kolesterol ilaçlarından daha az değil ki? Üstelik bu ilaçları da aynı ilaç firmaları üretiyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda hem hipertansiyon hem de yüksek kolesterol tedavisinde hedef değerlere ulaşma oranı çok düşük bulunduğu için tedavide başarılı olamadığımız anlaşıldı. Bu araştırmaya göre, ülkemizin sorunu bu ilaçların çok yazılması değil, tam tersine az yazılması. “Ayni görüştemisin?Daha çok kolesterol ilacımı yazılmalı?
    ***
    Çok değerli meslektaşım,
    Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
    Kolesterol ilaçları kullanan hastalar, medyadan edindikleri olumsuz intibalar nedeniyle, bu ilaçların yararsız hatta zararlı olduğunu düşünerek ilaçlarını terk etmektedir. Hatta çok ciddi yan etkileri olduğu intibası edinen hastalar panik halinde kardiyoloji hekimlerine koşmaktadırlar.
    Sizlere gelmemelerinin nedeni, sizin göğüs hastalıkları konusunda otorite olmanız nedeniyledir. Size gelen mutlu intibalar ise, ilaç kullanmaktan kurtardığınız yazılarınız nedeniyledir. Çünkü insanlar sürekli ilaç kullanmayı sevmez, özellikle kötümser yayınlar varsa.
    Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır. Bu hastalar, tabiî ki size değil konunun uzmanlarına ve kalp merkezlerine gitmektedir.
    Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz.
    Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen meta-analizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız. Tüm ileri ülkelerde bu bilimsel yönetmelik uygulanmak zorundadır. Ta ki yeni rehber bilimsel kurallar çıkana kadar. Amerikan Kalp Birliği, Avrupa Kalp Birliği, Türk Kardiyoloji Derneği bu kurallara titizlikle uymayı tavsiye eder.
    Ayrıca Türk Kardiyoloji Derneği kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri önlemek için 400 sayfalık bilimsel bir raporu Sağlık Bakanlığına vereli tam 4 yıl olmuştur. Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birliktewww.tkd.org sitesinde istifadenize sunulalı yıllar olmuştur.
    Bilimsel açıklamalar böyle yapılır. Sizin istediğiniz gibi açıklamalarda ayrıca medyada yapılmaktadır, lütfen sitemizi inceleyin. Bu raporlar yüzlerce seçkin akademisyen tarafından yazılmıştır. Okuyup incelemenizi, yazılarınızı buna göre yazmanızı beklemektedir.
    ‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı?
    Konunun uzmanı olan kendi bilim adamlarımıza ve söylediklerine itibar etmiyor iseniz, kime itibar edeceksiniz? Ancak tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerine indirme başarımız maalesef çok düşüktür. Çünkü hastalar bu yazıların medyayı kuşatması yüzünden, ilaçlarını almıyor. Bunda sizlerin katkısı olduğu için övünebilirsiniz.
    2011 de bu sitede yazdığın yazılar sınıf arkadaşım.
    Gelişerek değişmiş olabilirsin.
    Dör sene önce savunduklarının bugün tam tersini söylemen pek uygun değil canım kardeşim.

  8. Muhterem Dr. Tarhan,
    DSÖ’nün ne kadar güvenilir bir kurum olduğu mütalaa edilmelidir.
    Bahsettiğiniz önerisinin linkini veriyor ve okumanızı rica ediyorum.
    http://apps.who.int/iris/bitstream/10665/85975/1/WHO_NMH_MND_13.2_eng.pdf
    Eğer yanlış anlamıyorsam (!) 2006’ya kadar açlık plasma glikozu 126 mg/dl’nin üzerine çıkması veya random 200 mg/dl üzerine çıkması veya OGTT yapılması ancak güvenilirliğinin bilinmediği;
    2006’dan sonra ise, plazma glikoz seviyelerinin birden azaltıldığı fakat güvenilirliğin çok düşük olduğu yazılmış!
    Takdir sizin ve meslekdaşlarımın.

  9. zühtü tarhan dedi ki:

    Sayın Alişan Yıldırım
    ADA ya güvenmeyeceğiz,WHO na güvenmeyeceğiz,ADPSG güvenmeyeceğiz,IDF ye güvenmeyeceğiz. Bunların ortak görüşe dayalı kanıtlarına güvenmeyeceğiz.Tıp Fakültelerimize ve hocalarına güvenmeyeceğiz.KİME GÜVENECEĞİZ.NASIL DOKTOR YETİŞTİRECEĞİZ.NASIL DOKTORLUK YAPACAĞIZ.Tek Canan Karataya güveneceğiz.Diğerleri hep yanlış, söyleyenler kötü doktor.Vatanlarını Canan hoca kadar sevmiyor.Canan Karatay toplum sağlığına zara veriyor artık. Yeterli reklamını yaptı.
    Kitapları iyi satıyor.yetmişinden sonra şöhret oldu. Yeter.Saygılarımla.

  10. zühtü tarhan dedi ki:

    Sayın Alişan Yıldırım
    Linki inceledim. 75 g şekerle yapılan OGTT testinin zararlı olduğu yapılmaması gerektiğini bildiren bir yazı yok.Gayet güzel Diyabet ve gestasyonel diyabet tanı kriterlerini yazmış.Varsa 75 g OGTT nin zararlı olduğu yapılmaması gerektiğini yazan bir bölüm varsa paragraf satır belirtmeniz rica olunur. Saygılarımla.

  11. İbrahim Çırğaoğlu dedi ki:

    Bir tarafta astronomik miktarda artan hasta- hastane-tedavi masraflarını azaltmayı amaçlayan ,kimyasal ilâç kullanma durumuna gelmeden doğal yollarla tedavi olabileceğini uygulamalarla ispat eden halkın bilim insanları ,diğer tarafta ise sömürü çarkının unsurları…İki cephe savaşıyor.Bir grup yeldeğirmenlerini,diğer grup ise Don Kişot’vari cesurları temsil ediyor…Benim safım belli.Kuzu postu giymiş vahşilerin değil,insan evladı olan adam gibi adamların yanındayım.

  12. Ersan Çetiner dedi ki:

    Annenin OGTT ile aldığı glikozun,vücuda dağılmadan,dilue olmadan,konsantre bir şekilde bebeğe ulaşıp, bebeğin vücut ağırlığının 1/8 ine denk, 80 kg lık bir erişkinin 10 kg şeker yemesine eşdeğer bir uygulama olacağını söylemek, ne kadar doğrudur? Aynı anne pekmez yediğinde ya da çikolata yediğinde de aynı riski taşıyorken ve bu durum muhtemelen bir gebelik süreci boyunca bir çok kez tekrarlanıyorken,olası şeker hastalığını ortaya koymak için bir kez yapılan bir testi karalamak ne kadar doğrudur?

  13. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Karalama iddiasını yeni farketdim, daha önce de bazı meslekdaşlarım fetüse ogtt ile bu kadar şeker geçmesini bir türlü idrak edememişlerdi.
    Tam da bu hususu inceleyen bir araştırma 2003’de yapılmış, aynen fakirin dediği gibi testden sonra fetal kan şekeri seviyesi anneninkinin aynısı olarak bulunmuş!!!
    (PMID: 12673629)

Siz de yorumunuzu paylaşın: