AİLELER AŞI KONUSUNDA KİMİ DİNLEMELİDİR?
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Aşıların otizme yol açtığı kesin midir yoksa bir şüphe veya iftiradan mı ibarettir?
Aşıların doğrudan otizm yaptığı ispatlanmamış olmakla beraber hem otizme sebep olma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu gösteren araştırmalar var ve hem de son senelerde otizmin çok arttığı da şüphesiz. Bu artışı sadece teşhislerin artmasıyla izah etmek mümkün değil.
Biz hekimlerin öğrenciyken adını bile duymadığımız bu hastalığı artık halk bile çok iyi biliyor, birçok insanın tanıdığı otistik bir erişkin veya çocuk var. Sıradan bir insan bile otistik birini davranışlarından kolaylıkla teşhis edebiliyor.
Kısa süredeki bu artışın genetik bir sebebi olması imkânsız olduğuna göre çevresel faktörlere bakmak lazım. Burada birçok faktör rol oynayabilir ve aşılardaki civa ve alüminyum gibi ağır metaller ve aşılara konan katkı maddeleri de etken olabilir.
Otizmle aşıları ilişkilendiren veya bunun aksi sonucu ortaya koyan çalışmalar var ama ilişki olmadığını iddia eden araştırmaların endüstri destekli olması bunların güvenilirliğini azaltıyor.
Her aşı olan çocuk otistik olacak diye bir şey de yok elbette ve hastalığın ortaya çıkmasında birden fazla faktörün birlikte etkili olması mümkün.
Burada asıl mesele, aşıların otizm yaptığının ispatlanması değil “aşıların otizm yapmadığı yüzde 100 gösterildikten sonra” kullanılmaya başlamasıdır.
Hangi aşılar aileler istemese bile zorunlu olarak yapılmalıdır?
Zorunlu aşı takviminin mutlaka yeniden değerlendirilmesi icap eder ama bunun aşı firmalarıyla çıkar ilişkileri olan uzmanlarla değil bağımsız bilim adamlarıyla yapılması lazım.
Hangi aşıların zorunlu olduğuna Amerikan şartlarıyla değil her ülke kendi özelliklerine göre karar vermelidir.
Tüm dünyada genel olarak WHO veya CDC, FDA gibi kurumların kararları Allah’ ın emri gibi kabul edilip savunuluyor.
Bunu hiç doğru bulmuyorum çünkü bunlar endüstri ile çok sıkı ilişkileri olan ve sabıkaları bulunan kuruluşlardır.
Çocuklara bu kadar çok aşı yapılmasını hele de sinir sistemi ve bağışıklığın tam gelişmemiş olduğu 2 yaşından önce aşı yapılmasını doğru bulmuyorum.
Aşı taraftarlarının her çıkan aşıyı gözü kapalı mutlaka yapılmalıdır şeklindeki savunmaları bilimle de akıl ve mantıkla da bağdaşmıyor.
Hangi aşıların yapılması zorunlu olmamalıdır?
Bana göre grip, suçiçeği, pnömokok (zatüre), hepatit A, hemofilus B, menenjit aşılarının rutin olarak uygulamasını doğru bulmuyorum, bunlar ancak özel durumlarda düşünülebilir.
Karma aşılar yerine “tekli” aşıların tercih edilmesinin de daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Aşı yapılmayan hastalıklar öldürücü olabilir mi?
Aşılar sağlam çocukların korunmasından ziyade hastalandıklarında ağır bir tablo gösterme ve ölüm ihtimalleri yükse olan çocukları korumak için yapılıyor.
Çünkü bağışıklığı baskılanmış olanların bağışıklık sistemleri cevap veremediği için aşıdan fayda görmeleri mümkün olmuyor.
Yaygın aşılama ile o mikrobun yok edilmesiyle hastalandıklarında ölüm riskleri yüksek olan çocuklara bulaşacak mikrobun ortadan kalkması amaçlanıyor.
Çocukluk enfeksiyonları sağlıklı çocuklarda genellikle ciddi bir problem yaratmaz ve geçiren çocuklarda ömür boyu bağışıklık kalır ama bazı aşıların sağladığı bağışıklık hem geçicidir ve hem de tam değildir.
Ayrıca, unutulmaması gereken bir husus da çocukluk çağında geçirilen enfeksiyonların astım ve alerjik hastalıkların ortaya çıkmasını engellemesidir (hijyen nazariyesi).
Aşıların gerçekten ciddi yan etkileri var mıdır?
Aşıların yan etkileri hemen ortaya çıkanlar ve seneler sonra ortaya çıkanlar olmak üzere iki türlüdür.
Aşıların yan etkilerinden endişe edilmesi doğrudur çünkü bunları sapasağlam bir çocuğa yapıyorsunuz; bunun için de aşıların %100 emniyetli olmaları icap eder.
Oysa hiçbir aşı için %100 etkili ve %100 zararsızdır denemez.
Aşıların uzun vadedeki risklerini gösteren hiçbir araştırma yoktur.
Aşılarda bulunan civa ve alüminyum gerçekten riskli midir?
Ağır metallerin insan bilhassa da çocuk sağlığı ve gelişimi için zararlı olduğuna hiç şüphe yok.
Bunlar bir de beynin ve bağışıklık sisteminin gelişmediği dönemde vücuda girdiğinde daha da zararlı oluyor.
Ağır metallerin ağız yoluyla alınması da mümkün olabilir ama bunların doğrudan vücuda zerk edilen bir iğne ile alınması zararının daha fazla olmasına yol açabilir.
Ağız yoluyla alınan ağır metallerin bir kısmı sağlıklı bağırsaklar vasıtasıyla emilmeden atılabilir ancak vücuda zerk edilen bir ağır metal için aynı şey söylenemez.
Neden her geçen gün daha çok aşı yapılıyor?
Aşıların tıbbi bir uygulama olması yanında tüm dünyada milyarlarca doz yapılan ve çok ciddi kazanç sağlayan bir ticari ürün oldukları unutulmamalıdır.
Aşıların gün geçtikçe artmasının arkasında endüstrinin kazanç hırsı vardır.
Aşı danışma kurullarında aşı firmalarından çıkar sağlayan görevliler oldukça sayısının her geçen gün artması da kaçınılmazdır.
Aşı taraftarlarının her yeni aşıya sarılmaları onlara olan güveni sarsıyor ve bu sefer gerçekten yapılması gereken aşılara karşı da bir güvensizlik oluşuyor.
Enfeksiyonlardan her mikroba karşı aşı olarak korunmak da zaten mümkün değildir, bu durumda binlerce mikroba karşı aşılanmak gerekir.
Enfeksiyonların önlenmesinde temel mantık, çevre sağlığı ve vücut bağışıklığının yerinde olmasının sağlanması ve genel temizlik kurallarının doğru uygulanması olmalıdır.
Aileler aşı konusunda kimi dinlemelidir?
Burada esas görev tüm hekimlerin yaklaşımlarını etkileyen Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere düşüyor. Bakanlığın aşı danışma kurullarının endüstrinin tesiri altında kalmayacak olan bağımsız bilim adamlarından oluşturulması şarttır.
Bizde bu kurullar WHO ne derse kabul etme eğilimindedir ki bu hiç de doğru değildir. Her ülkenin şartları farklıdır.
Aileler, kendi hekimlerinin tavsiyelerine uymalıdır.
***
EK 1 (12.11.2023): Kızamık virüsü ihtiva eden aşıların çocukluk çağı mortalitesi ve morbiditesi üzerinde spesifik olmayan yararlı etkileri olduğunu gösteren gözlemse dayalı araştırmalar vardır.
Bu araştırma, 5-7 aylık bebeklere erken dönemde uygulanan canlı zayıflatılmış kızamık, kızamıkçık ve kabakulak (KKK) aşısının 12 aylıktan önce hedef dışı enfeksiyon sebebiyle hastaneye yatış oranını azalttığı hipotezini desteklemedi.
KKK aşısının erken uygulanması, aşının hedeflediği hastalıklara karşı spesifik, koruyucu etkisine dayanmalıdır.
Makale: Measles, mumps, and rubella vaccine at age 6 months and hospitalisation for infection before age 12 months: randomised controlled trial
Kaynak: https://www.bmj.com/content/381/bmj-2022-072724
***
Bu çocuk aşıları konusunda tartışmanın biteceğini sanmıyorum. En doğrusu da yazının sonunda belirtildiği gibi durumun kendi doktorunuzun kararına bırakılması. Burada bence esas önemli olan doktorunuzun ne kadar bilgili ilgili olduğudur. Doktorla karşılıklı konuşmak lazım fakat bizde doktorla karşılıklı konuşma tartışma adabı yok. Bir şeyi sorgulamaya kalktığınız alacağınız cevap çoğu zaman Daha iyisini biliyorsan sen kendin karar ver oluyor ve tabii ki de olmuyor.
Konuyla ilgili Natasha Campbell McBride’ın Gut and Psychology Syndrome kitabının 8.bölümünde yararlı bilgi olduğuna inanıyorum.
Kabaca şöyle bir hipotez var: Aşı, sağlıklı bireyde genelde herhangi bir soruna sebep olmasa da; bağışıklık sisteminde sıkıntı olan bireylerde otizmi tetikleyebiliyor. Modern yaşam tarzımız ise bağışıklık sistemi sorunlu bireyler yetiştiriyor. (Bu da ağırlıklı olarak yanlış beslenmeden kaynaklanıyor) Bundan ötürü yıllar ilerledikçe (“modern”liğimizin şiddeti arttıkça) otizm vakalarında sıklaşma görülüyor.
İlgilenenler için kitabın türkçesi de mevcut.
Benim anladığım kadarıyla; çok kabaca, çocuğu bu tür risklerden korumak için, daha anne karnına düştüğü andan itibaren (hatta düşmeden) beslenme ve gelişmesine dikkat etmek, alerjen / toksik / yanlış maddeler tüketmediğinden emin olmak, dolayısıyla sağlıklı bir sindirim ve bağışıklık sistemi geliştirmesine müsaade etmek gerekli.
demişsiniz.
Burada aşıyı zevk için alınan, alınmasıyla alınmaması arasında çok fark olmayan bir şey olarak değerlendirip, önce tamamen zararsız olduğundan emin olunmasını istiyorsunuz. Oysa tamamen zararsız, tamamen yan etkisiz br şey bulmak imkansıza yakın. İçtiğimiz tüm ilaçların yan etkisi var. Evimize aldığımız suda bile zararlı madde var. Asıl olan faydalarla riskleri karşılaştırmaktır. Aşı olmamanın olası öldürücü etkileri (hem bireysel, hem toplumsal) görmezden gelerek aşılardan böyle bir sıfır risk beklentisine girmek mantıklı değil. Tabii ki araştırmalar sürmeli, bütün yan etkiler sıfıra ininceye kadar aşılar geliştirilip saflaştırılmalı ama bu arada bekleyelim de aşı olmayalım demeyi rasyonel bulmuyorum.