BİTKİSEL YAĞLARLA İLGİLİ HALKTAN SAKLANAN ACI GERÇEKLER

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Bitkisel yağlar neden zararlıdır?

İnsan vücudunun yüzde 97’ si doymuş ve tekli doymamış yağlardan sadece yüzde 3’ ü çoklu-doymamış yağlardan (bunun da yarısı omega 6 yarısı omega 3’ tür) oluşur.

Hücrelerin yeniden yapımı ve hormon üretimi için vücudun yağa ihtiyacı vardır ve bunun için bizim ona sunduğumuz yapı taşlarını kullanılır.

Ona çok fazla çoklu-doymamış yağ verince o da hücre tamiri ve yeni hücre oluşumunda bunları kullanmak zorunda kalır.

Ne var ki çoklu-doymamış yağ asitleri stabil değildir ve şayet üretimleri sırasında veya market raflarında dururken okside olmamışlarsa vücutta kolayca okside olurlar.

Bu okside yağlar enflamasyona ve hücrelerde mutasyona yol açarlar.

Atardamar hücrelerindeki mutasyon damarları tıkayan enflamasyona; bu yağlar deride iseler deri kanserine sebep olurlar.

Bitkisel yağlarda yüksek miktarda omega 6 yağ asitleri bulunur

İdeal olanı yediğimiz omega 6/omega 3 oranının 1:1 olmasıdır ama bu oran günümüzde 16:1 olmuştur.

Omega 6 yağ asitleri sıcak veya ışıkta kolayca okside olurken doymuş yağlar serbest radikal oluşumuna yol açmazlar.

Diyetteki doymuş yağ miktarı arttıkça kanser riski azalırken omega 6’ dan zengin diyet kanser riskini artırır.

Framingham çalışmasında tereyağı tüketimi arttıkça kalp krizlerinin azaldığı margarin tüketimi arttıkça ise krizlerin arttığı belirlemiştir.

Bu kişilerin durumu onar senelik dönemlerde değerlendirildiğinde ilk 10 senede her iki grup arasında kalp krizleri bakımından bir fark yokken 20 sene sonra margarin yiyenlerde krizlerin yüzde 77 artmış olduğu tespit edilmiştir.

Bu yağlardaki işlenmiş tahıl tüketimiyle beraber dengesizlik bağırsaklara da zarar verir ve gıda alerjilere ve oto-immun hastalıklara sebep olur.

Bitkisel yağlardaki kimyasallar ve katkı maddeleri

Bitkisel yağlar kimyasal olarak elde edildiği için bunlarda zararlı kimyasallar bulunması da kaçınılmazdır.

Bunların çoğunda okside olmalarını ve bozulmalarını önleyen suni antioksidanlar BHA (butylated hydroxyanisole) ve BHT (butylated hydroxytoluene) bulunur.

Bunların potansiyel kanserojen oldukları ve ayrıca böbrek/karaciğer hasarı, bağışıklık problemleri, kısırlık ve iktidarsızlık ve çocuklarda davranış bozukluğu yaptıkları gösterilmiştir.

Bitkisel yağlarda pestisit de bulunabilir ve bunların kaynakları da çoğu zaman GDO’ ludur.

Üreme ve çocuklardaki problemler

Bitkisel yağlar üreme sistemini ve bebek ve çocukların vücudun gelişimini de etkiler.

Üreme sistemi hücreleri sürekli olarak çoğaldıkları ve bölündükleri için yanlış yağlar yendiğinde ve bunlar okside olduklarında bunlarda mutasyon riski yüksektir.

Aynı durum hücreleri hızla çoğalmakta olan anne karnındaki bebek için de geçerlidir ve bu sebeple mutasyon riski de yüksektir.

Düşük yağlı veya hayvansal yağlar yerine bitkisel yağlardan oluşan diyetler çocuklarda gelişme geriliği ile öğrenme güçlüğü, enfeksiyonlara duyarlılık ve davranış problemlerine yol açar.

Bu tür diyetlere sıkı sıkıya uyan genç kızlarda üreme problemleri görülür, düşük doğum tartılı bebek ve doğumsal gelişim kusurlarına sık rastlanır.

Bitkisel yağların fazla tüketilmesi hormon yapımını da etkiler.

Bitkisel yağların diğer etkileri

Bitkisel yağlar kolay okside olduklarından vücudun antioksidan depolarını boşaltırlar; bunlarda E vitamini eksikliği riski çok yüksektir.

Bitkisel yağlar karaciğer için toksiktir.

Bağışıklık sistemini etkiler.

Bebeklerin mental ve fiziksel gelişimini baskılar.

Kanda ürik asit artar.

Kaynak: http://wellnessmama.com/2193/never-eat-vegetable-oil/

***

EK 1 (10.3.2022): NİNA TEİCHOLZ “Bitkisel yağlar başlangıçta makineleri yağlamak için kullanılıyordu. Nasıl bir gıda maddesi haline geldiler ve iddia edildiği gibi gerçekten sağlıklılar mı?

Kaynak: https://twitter.com/bigfatsurprise/status/1501611832867491853?s=20&t=jRIsxXWA0L_K6h7O5Nw-CQ

***

EK 2 (15.9.2022): “Soya proteini diyeti, C. difficile enfeksiyonuna duyarlılığı artırıyor.

Clostridioides difficile causes nosocomial antibiotic-associated diarrhea on a global scale. Susceptibility to C. difficile infection (CDI) is influenced by the composition and metabolism of gut microbiota, which in turn are affected by diet. However, the mechanism underlying the interplay between diet and gut microbiota that modulates susceptibility to CDI remains unclear. Here, we show that a soy protein diet increases the mortality of antibiotic-treated, C. difficile-infected mice while also enhancing the intestinal levels of amino acids (aas) and relative abundance of Lactobacillus genus. Indeed, Ligilactobacillus murinus-mediated fermentation of soy protein results in the generation of aas, thereby promoting C. difficile growth, and the process involves the anchored cell wall proteinase PrtP. Thus, mutual interaction between dietary protein and the gut microbiota is a critical factor affecting host susceptibility to CDI, suggesting that dietary protein sources can be an important determinant in controlling the disease.

Makale: Dietary-protein sources modulate host susceptibility to Clostridioides difficile infection through the gut microbiota

Kaynak: https://www.cell.com/cell-reports/fulltext/S2211-1247(22)01160-3

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: