YAĞ FOBİSİ NASIL DOĞDU

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Kardiyoloji uzmanı Dr. Özcan Yücel‘ in “Ketojenik Diyet Son Şansınız Olabilir” isimli kitabından bir bölüm:

Tıpta bilinenlerin % 50’si yanlıştır! Yirmi yıldan fazla bir süredir icra ettiğim hekimlik hayatımda geldiğim nokta işte bu. Durun bir dakika! Bu kitabı okuyan meslektaşlarımın büyük bir kızgınlıkla bana karşı kollarını sıvadığını hissedebiliyorum. Meslek hayatım boyunca onca yazı, makale ve kitap okudum; binlerce anjio ve stent taktım; on binlerce hasta muayene ettim, dertlerini dinledim.

Sonunda geldiğim nokta ‘’Tıpta bilinenlerin %50’si yanlıştır’’ yüzleşmesidir. Meslektaşlarımı daha fazla kızdırmadan bu fikrin bana ait olmadığını, 2012 yılında JAMA’da (Journal of the American Medical Association) yayınlanan bir derleme yazıdan alıntı yaptığımı belirtmek istiyorum.

Peki kalan doğru %50’yi nasıl bulacağız? Oldukça zor bir soru. Tıp bilimi bizlerin bile hayal edemeyeceği kadar çok büyüdü. Hekimlik mesleği işte bu dev bilime dokunabilme sanatıdır. 20 yıllık deneyimim bana diyor ki; ‘’İyi bir hekim, sanatıyla doğru %50’ye sürekli dokunmaya çalışandır’’.

2001’de genç bir kardiyolog olarak mesleğe başladığımda bir çalışma yayınlandı. Çalışmaya göre acile başvuran kalp krizi şüphesi taşıyan hastalara daha acildeyken derhal Atorvastatin 80 mg (kolesterol düşürücü) verilmeliydi. Kendi kendime “yahu; adam zaten can çekişiyor, göğsü ağrıyor, terliyor, kusuyor, tansiyonu düşük veya yüksek olabilir. Adamın damarı tıkanmış arkadaş. Kolesterol ilacının yeri mi şimdi?” diye sorardım. Neymiş efendim; “bu hastalara daha acildeyken ilk dakikalarda hemen kolesterol düşürücü ilaç verilirse, hastane içi ölümlerde ve ilk 6 aylık ölümlerde azalma sağlanıyormuş”. İşte daha o zamanlarda bile kendi kendime dedim ki; ‘’hadi leenn’’.

Anladım ki birileri, güya bilimsel yayınlar ışığında bizi ve dolayısı ile hastaları ‘’keklemeye’’ çalışıyorlar. Böylece bu ilk şüphe ve karşı koyuşum dolayısıyla, yıllık 28 milyar dolarlık kolesterol düşürücü ilaç sektörü dünyası ile meslek yıllarımın ta başında tanışmış oldum.

Bugün ilaç endüstrisinin dünya genelinde yıllık milyarlarca dolarlık cirosu mevcut. Bu endüstrinin hepsine kötü demek tabii ki büyük haksızlık ve vicdansızlık olur. Ancak sektörde 20 yıldan fazla bir süredir çalışan uzman hekim olarak bir kısmına kesinlik şüpheyle bakıyorum. Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isteyen okuyucularımın YouTube’dan Dr. Marcia Angell’ın vermiş olduğu konferansı (The Truth About the Drug Companies) sonuna kadar izlemelerini öneririm (ki kitabı da mevcuttur).

Bu gün geldiğim nokta şudur; kendi babama 3 adet stent taktım ve kesinlikle kolesterol düşürücü vermiyorum. Kitabın ilerleyen bölümlerinde yağlar meselesini ayrıntıları ile yeniden ele aldığımızda bu konulara tekrar döneceğiz.

Elinizdeki kitabı yazabilmek için binlerce sayfa doküman ve arşive ulaştım. ’’Fat Fobia’’ yani yağ fobisinin kaynaklarına ulaşmaya çalıştım ve olayların uzun bir derlemesini yaptım. Kitabımın ana konusu ‘’Ketojenik Diyet Prensipleri” olduğundan çok derin ayrıntıya girmeyeceğim. Ancak diyetsel yağa karşı nasıl düşmanlaştırıldığımızı da sizlere anlatmazsam ‘’Ketojenik Diyeti’’ sizlere öğretmenin de bir anlamı yoktur.

Resim-1: Dr. Nikolai Anichkov 1904.

Nikolai Anichkov isimli bir Rus bilim adamı, 1912 yıllında tavşanlar üzerinde bir deney yapar. Bu deneyde; tavşanlara kolesterol bakımından zengin gıdalar verildiğinde (deneyde yumurta sarısı, süt ve tereyağı verilmiş), tavşanlarda erken ateroskleroz (damar sertliği) ve bazı tavşanlarda da erken ölümler olduğu gözlemlenirken; yumurta sarısı verilmeyen tavşanlarda ise bu etkiler görülmemekteydi. Nikolai tavşanlara yaptığı otopsilerde, damar çeperlerinde kolesterol plaklarını görmüş ve ölümlere bu kolesterol
plaklarının yol açtığını öne sürmüştür. Böylece kolesterolün kötü bir şey olduğunu, damarlarımızı tıkayabileceğine dair ilk çalışmayı da gerçekleştiren insan olarak tıp tarihine geçmiştir.

Bu deneye dayanarak bu gün bile sürmekte olan; “yumurta yiyelim mi, yemeyelim mi?” tartışması bitmiş değildir. “Yumurtanın sarısını atın, beyazını yiyin” gibi saçmalıkların da kökeni, işte bu basit deneye dayanıyor. Bu gün bile bir çok hekim kolesterolün doğrudan damarımıza yapışıp, damarı tıkandığına inanmaktadır.

Neyse, biz yine sevgili Nikolai’nin deneyinde şu an sizin de atladığınız küçük ayrıntıya dönelim. Ayrıntı şuydu; Nikolai deneyi tavşanlar üzerinde yapmıştı. Be kardeşim tavşanlar otobur hayvanlardır. Bu hayvana et-yumurta neden verirsin ki? Otobur bir hayvanın karaciğerinin kolesterolle baş etme yeteneği insanınki ile aynı olabilir mi? Peki otobur bir hayvana et, yumurta yedirtip bizim gibi 2.5 milyon yıldır et ve ot yiyebilmeye programlanmış ve genetik adaptasyonu bu doğrultuda gelişmiş bir canlıya nasıl bir çıkarım yapabiliyorsun kardeşim?

İşte bu son sorduğum soru maalesef 100 yıl sonra sorulduğu için, bugün koskoca bir kolesterol sorunumuz var. Daha sonraki 10 yılda tavşanlar ve kolesterol deneyimi üzerine sayısız çalışmalar yapılır. (Nedense o dönemlerde bu adamlar, bu zavallı tavşancıklara fena halde takık durumdalar. Aslında bu hayvancıklara bu yiyeceklerin nasıl yedirildiği de ayrı bir merak konusu! Önüne koysan zaten yemez. O zamanlar plastik icat edilmemişti ki boruyla midelerine indiresin. İlginç!) Bu çalışmalarda kolesterol plaklarının özellikle yaralanmış, hasar görmüş damarlarda daha çok biriktiği görülmüştür. Ve artık kolesterolün damarlarımızı tıkadığına dair kanı da giderek kesinleşmeye başlamıştır.

Gördüğünüz gibi; kolesterol mitolojisinin başlangıcı, bir dizi ‘’tavşan’’ deneyinden yola çıkılarak start almış ve bu tür deneyler 1950’li yıllara kadar da sürüp gitmiştir.

Ama aslında; damarlarımızda biriken kolesterol bir tamir malzemesi, bir dolgu malzemesi olmasın?

Vücudumuz kolesterolü bir yara bandı misali çatlayan, berelenen damarlar yırtılıp kan kaybından ölmeyelim diye hasarlı bölgelerde kullanıyor olmasın? Vücudumuz; kolesterolden cinsiyet hormonları (östrojen, testosteron), D vitamini, 100 trilyon hücremizin zarını yaparken; bir yandan da damar içi çatlakların yırtılıp açılmasını önlemek amaçlı kullanıyor olmasın?

İşte bu sorular hiç sorulmadı. Suçlu bulunmuştu çünkü; Kolesterol!

Kaynak: http://www.ozcanyucel.com/book.pdf

 

Yazı için 4 yorum yapılmış:

  1. İlknur dedi ki:

    Annem bu ilaç yüzünden bacak ağrılarından yürüyemez oldu. Doktoruna danıştık ama kolesterol hapı asla böyle bir şey yapmaz annenin zaten romatizması var kemik erimesi var ondandır ilaca devam edin dedi. Baktık olacak gibi değil kendimiz ilacı kestik ve birkaç hafta sonra annemin ağrısı falan kalmadı kadın kendine geldi.

  2. Arda Zengin dedi ki:

    Size ve Karatay’a bir destekçi daha çıktı. İnşallah sayınız daha da artar.

  3. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Aklın yolu bir, tebrikler!

  4. Nilay dedi ki:

    Aferin doktor beye. Doktor dediğin önüne konan her öneriye balıklama atlamaz. Aklı olan bir düşünür taşınır. Modern bilimin önerilerinin ilaç şirketlerinin çıkarlarını ön planda tutacağı unutulmamalıdır.

Siz de yorumunuzu paylaşın: