1 TEMMUZ’A BU USULEN SAÇMALIKLARLA GİRMEYELİM

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Melih Altınok‘ un yazısı:

Geçenlerde İstinye Park”a gitmek zorunda kaldım. AVM’ye giriş pandemi tedbirleri nedeniyle hepten eziyete dönmüş.
İşe yaramadığı kanıtlanan ateş ölçme uygulaması, arama noktalarındaki kuyrukları uzatıyor. Üstüne bir de HES kodu kontrolü. Aynı AVM’ye giren turistin muaf olduğu HES kodu beyanında, kimin kimin numarasını verdiğinden nasıl emin olunuyor belli değil.
İş yükü artan güvenlik görevlileri de bu uygulamaların işlevsel olmadığının farkında…
“Usulen bakıyoruz işte” diyorlar, “Biz de bıktık, bitse de gitsek…” diye ekliyorlar.
İş girişte bitse iyi… “Usuller” içeride de devam ediyor.

Kafelerde, restoranlarda maskesiz
 oturabiliyorsunuz. Ama garsonların ağızlarını kapatmaları “şart” mesela. AVM koridorlarına atılmış masalarda soluk alıp kahvelerini yudumlayan müşterilerin önünden maskeyi burun altına indirerek geçmekse yasak!
Anında, kendilerini bu saçmalıklara ikna ettiği gibi sağa sola salça olmayı da çağdaşlık sanan bilinçli vatandaştan “Lütfen maskenizi düzeltin” diye uyarıyı yiyorsunuz.
“İki adım ötemde kafede oturan adam maskesiz, bu virüs hesap fişine göre mi bulaşıyor?” diye soruyorsunuz.
Cevap yine aynı: “Usulen efendim usulen…” Pardon ama Bilim Kurulu bu uygulamaları pandemiden korunmaya yarıyor diye başımıza açmamış mıydı?
O halde şimdi usulen oldukları anlaşıldığı halde niçin devam ediyoruz?
Hepsinden öte, “Ben uyuyorum, enayi miyim” diyerek işlevine inanmadığı yasakların zabıtalığına soyunan rahatsız tiplerin tacizine katlanmak zorunda mıyız?
Makul vatandaşlık provaları mı bunlar?
Değilse, sokağa çıkma yasaklarının son bulacağı 1 Temmuz’da pandemiyle mücadelede hiçbir işlevi olmayan bu uygulamalardan vazgeçmemiz şart.
İsteyen yine çift maskeyle dolaşsın, uyusun, öpüşsün… Karışan mı var?
Ama arapsaçına dönmüş izolasyon uygulamaları nedeniyle işte, lokantada, sokakta, trafikte zaten gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi gezinen insanlara hayatı daha da zorlaştırmanın anlamı yok.

***

BİZ SÖYLEYİNCE KIZIYORSUNUZ AMA…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, pandemi süresince sağlık hizmetine erişimin kısıtlanması gibi dolaylı nedenlerle dünyada 10 milyonun üzerinde ölümün gerçekleştiğini söyledi.

Bu tehlikeyi 
ta pandeminin başından beri kim bilir kaç kez dile getirdik… Ve yemediğimiz laf kalmadı.
Şimdi Bakan Bey söylüyor. Umarım gereken yapılır…
Zira korkutulup çaresizliğe terk edilen ya da “bu senenin mevsimsel gribini” kapmışlara yol açmak için evinde sessiz sedasız tedavi sırası bekleyen milyonlarca ağır hastamız var.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2021/06/25/1-temmuza-bu-usulen-sacmaliklarla-girmeyelim

***

EK 1 (28.6.2021): DİPLOLAMAYLA OLMAZ OLMAZ “HEKİM” OLANLAR…

Twitter’da insanlara “sakın hastalanıp elimizi düşmeyin” diye tehditler savuran sonra da silen Prof. Dr. Bengi Başer’ i pandemide meşhur olan korku figürlerinden.
Geçen gece de yine işi gücü bırakmış, sabah sınava girecek milyonlarca gencin moralini bozmak için Twitter’daki yalan ateşine benzin döküyordu.
Evet evet, şu Katarlı gençlerin Türkiye’deki tıp fakültelerinden sınavsız diploma alacağı asparagası işte.
Ardından da haberini yapan T24 gibi CHP yandaşı sitelerin bile özür dileyerek paylaşımlarını silince o da yaydığı “ırkçı yalanı” sayfasından kaldırdı.
Merak ediyorum…


Hemşireler, sağlık görevlileri yoğun aşı mesaisinden başlarını kaldıramazken pandemi meşhuru bu tipler trollüğe nasıl vakit buluyorlar?
Maaşlarını ödeyen hastaneler, kendilerinin hekimlikle bağdaşmayan kişisel reklam faaliyetlerine nasıl göz yumuyor?
Sormak hakkımız…
Ekranlarda insanları korkutan, tehdit eden, parti trolü seviyesinde siyaset yapan bu isimlerin, tedavi sırasında sinirlerine hakim olabileceklerinin garantisini verebiliyorlar mı?
Zira görüşlerini paylaşmadığı bir kısım vatandaşın hastalanıp eline düşmesi halinde, hipokrat yeminini askıya alacağını itiraf eden önümüzdeki profil, bildiğimiz, tanıdığımız hekimlerimize hiç benzemiyor.
Siz söyleyin, nefretlerin sırıtarak saklamaya çalışan Korona ünlülerinin, görüş belirten hastasını “tıp okumamış cahiller” diye küçümsemeyen, parmak sallamayan, tehdit etmeyen, umut veren, nazik hekimlerimizle uzaktan yakından alakaları var mı?
Mahsuni Şerif “Diplomayla olmaz olmaz, hâkim olanlar...” diye yakınıyordu ya…
Pandemide gördük ki, yalnızca diplomayla hekim de olunmuyormuş…

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2021/06/28/diplomayla-olmaz-olmaz-hekim-olanlar

***

EK 2 (7.7.2021): 

Düne kadar açık havada soluk almak için maskesini burnunun altına indirene “vatan haini” diyorlardı…
Şimdi ise anayasal hakkını ve hür iradesini kullanıp, türlü gerekçelerle aşı olmayan insanları “aşı karşıtı” diye yaftalayıp “suçlu” ilan ediyorlar.
Dahası, şüpheci vatandaşa hayatı dar edecek “nihai çözüm” önerilerini iktidara sunuyorlar.
İlk aşamada, aşı olmayan sinemaya, tiyatroya alınmamalıymış mesela…
Baktın yine mi olmuyor?

Bu kez devlet seyahat hakkını, eğitim hakkını “falan” elinden almalıymış bu “şüphecilerin”.
Eğer kâr etmiyorsa, işyerine sokmayıp tayınını kesmeliymiş bunların…
Bakalım iş ne zaman “içeri tıkalım” şeklindeki “tıbbi”, “bilimsel” tavsiyelere gelecek?
Ama sanmayın ki bunları keyiflerine göre talep ediyorlarmış…
Zira aşı olamayanlar virüsün mutasyona uğramasına ve yayılmasına sebep oluyorlarmış. Yarın bir gün yeniden kapanmalar başlarsa sorumlusu onlarmış.
Bu söylediklerini kanıtlayan bilimsel bir delil var mı?
Yok.
Aksine, bu tezi çürüten bilgilere sahibiz. Birkaçını hatırlayalım:
1- Yüzde kaç etkili olduğuna dair henüz kesin verilerden yoksun olsak da aşı, yaptıranı korumayı hedefleyen bir yöntem.
2- Aşı olmak bulaştırmayı engellemiyor. Olan da olmayan da hastalığı bir başkasına bulaştırabilir.
3- Varyantların sebebinin bizzat aşının kendisi olduğunu gösteren pek çok bilimsel delil ortaya konuyor.
4- Ve son olarak, aşıları üreten firmanın “Sorumluluk kabul etmiyoruz” uyarısını ciddiye almak paranoyaklık ya da “aşı karşıtlığı” değil, tıbba, bilime güvenen her sağlıklı bireyin normal refleksidir.
Sesleri çok çıkıyor diye, “Virüs Suriyelilere neden bulaşmıyor, acaba bağışıklık sistemleri mi farklı” türünden sorularıyla “bilim programları” yapan ırkçı küfürbazların fantezilerine teslim olacak değiliz.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2021/07/07/dort-maddede-asi-olmayanlar-vatan-haini-mi

***

EK 3 (9.7.2021): İngiltere hükümetinin 19 Temmuz’da İngiltere’deki tüm covid-19 kısıtlamalarını sona erdirme kararı, 122 bilim insanı ve doktordan oluşan bir grup tarafından “tehlikeli ve erken” olarak değerlendirildi. Lancet’ e yazılan mektupta, hükümet ergenler de dahil olmak üzere herkese aşı teklif edilene kadar ve okullarda yeterli havalandırma ve boşluk gibi hafifletici tedbirler alınana kadar yeniden açılmayı ertelemeye çağırıyor. Kaynak: https://www.bmj.com/content/374/bmj.n1751

***

EK 4 (12.7.2021): 84 MİLYONLUK ÜLKEDE VAKA SAYISI 1000’İN ALTINA İNERSE ŞİRİNLER’İ GÖREBİLİRMİŞİZ
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, vaka sayısının 1000’in altına düşmesi durumunda sürekli maske takma zorunluluğunun ortadan kalkabileceğini “müjdelemiş”:
“AVM’ye, kalabalık bir yere gittik, metroya bindik; o zaman maskemizi takacağız, sonra çıkarıp cebimize koyacağız.”
Seçim yapmayan otoriter birkaç ülke dışında, dünyanın hiçbir yerinde açık havada maske zorunluluğu yok…
Hatta son olarak Avusturya‘nın yaptığı gibi, maskenin kapalı alanlarda kullanımı bile mecburi olmaktan çıkartılıyor.

O halde, nedir bu açık havada maske takıntısının bilimsel izahı?
Her yıl binlerce can alan grip vakalarının “sıfırlandığı”, tüm üst solunum yolu vakalarının Korona kabul edildiği 84 milyonluk ülkede “1000 vaka” limiti ütopik değil mi?
Dünyanın en iyi sağlık alt yapısına, son teknolojiyle donatılmış muazzam şehir hastanelerine sahip Türkiye bu kadarcık “mevsimsel grip” hastası için mi paniğe sevk ediliyor?
ABD’deki, Avrupa’daki bilim adamlarının gerek görmediği tedbirleri siyasete ve topluma dayatan bizim Bilim Kurulu anlatsa da öğrensek?

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2021/07/12/ne-diyelim-feto-bey-mi-diyelim-zulfu-bey

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: