ÖZKÖŞK KADAR BİLE DELİKANLI OLAMADIN AHMET

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Melih Altınok’ un yazısı:

Hafta sonu Maltepe’de toplanıp, yasalara uyarak, kırmadan dökmeden, medeni bir şekilde pandemi politikalarını eleştiren vatandaşlara günlerdir edilmedik hakaret kalmadı.
Üstelik her ağzını açan, protestocuların sayısının azlığından dem vuruyor… Bir avuçlarmış.
E o zaman bu korkunuzun, telaşınızın, hatta süslü sıfatlar alıp savunduğunuzu söylediğiniz değerleri bir süreliğine askıya almanızın sebebi ne?
84 milyon aynı şeyi düşünmek, söylemek zorunda mı?
Baksanıza, gösteriye nasıl izin verildi diye valiliğe sitem eden “solcu” Evrensel gazetesinin yazarı ile “Ya alana maskesiz girerlerse” diye söylenen “liberaller”, “İslamcılar” birlikte saf tutuyor.
Düşünebiliyor musunuz… Medyada fikir ve ifade özgürlüğü denetimini kendine iş edinmiş “ebedi ombudsman” Faruk Bildirici bile mesleki itibarına jilet atmakta bir beis görmüyor…

Muhalefet ve hükümet yandaşı medyanın ortak karar almış gibi bu miting haberini görmemesini sorgulayacağına, Hürriyet‘e mitingin haberini nasıl verirsiniz diye yükleniyor.
Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan da haberi görmenin sebebini izah etmek gibi, gazeteci için utanç verici bir hamle yapıyor…
Haberi “Kafa bulmak için” yaptık diyor.
Aman ne komik!
Kendisiyle dalga geçen okur da gül gül ölmüştür kesin.
Tamam, kabul… Kriz anlarında resmi ideolojinin sözcülüğüne soyunmak, güçlünün, çoğunluğun yanında yer almak, toplumsal histeriyi körüklemek Hürriyet’in genlerinde var.
Ama o rezil dönemlerde gazeteyi yöneten Ertuğrul Özkök bile “411 el kaosa kalktı” manşetinden tut da Ahmet Kaya için attığı “Vay şerefsiz” başlığına kadar her işinin arkasında…
Onun kadar bile olamadın Ahmet.
Gazeteni de, yönettiğin ekibini de rezil ettin…
Duyamadım, bu da unutulur mu diyorsun?
Haklısın, unutulur.
Benim merak ettiğim, sen nasıl unutabiliyorsun?

***

NAGEHAN DÖNÜŞTE ANITKABİR’E GİDER Mİ?
Dünya Afganistan‘daki gelişmeleri, Biden’ın “Günlük maliyeti 300 milyon dolardı” sözleri üzerinden tartışıyor.
Bizim burada ise Türkiye ve Afganistan arasında kurulan anakronik düzlemin dışına çıkılamıyor.
Afganistan’a giden İslamcı gazeteciler bile döndüklerinde analizlerine Atatürk’e rahmet okuyarak başlıyorlar.

Dün Afganistan’dan tesettürlü pozları yayınlanan Nagehan Alçı‘ya da herkes, “Laikliğin değerini anladın mı” diye soruyordu.
Nagehan böyle şeylere takılmaz.
Ama bence dönüşte Ankara’da inip Anıtkabir‘e uğrarsa da hiç fena olmaz.
Hatta Edremit’in kurtuluş gününde sergilenen sürreal sahnede olduğu gibi, Afganistan’da üzerine geçirdiği burkayı aslanlı yolda çıkartıp atabilir.
Ne konuşulur ama…

***

EVET, BENİM BEDENİM BENİM KARARIM, NE OLACAK?
Maltepe mitingine “Benim bedenim benim kararım” pankartıyla katılan çarşaflı kadına söylenmedik laf bırakmadılar…
İğrenç cinsiyetçi imalar, göndermeler havada uçuşuyor.
Benim ilgimi çeken, memlekette 28 Şubat’ın mağduriyet ekmeğini yiye yiye karizma yapanların bu kadınla ilgili faşizan, özcü yorumları.
Çarşaflı bir kadının böyle bir pankart taşıması hayatın doğal akışına tersmiş… O halde bu kadın kesin küresel aşı karşıtı lobisinin ajanıymış… Belki de gizli LGBT’liymiş…
Vay arkadaş….

Siz ne ara böyle tek tipçi oldunuz?
Hatırlıyor musunuz?.. 28 Şubat’ta da imam hatibi bitirenin ilahiyat dışında bir bölümde okumasını, başını örten kızın üniversiteye gitmesini hayatın doğal akışına “sığdıramıyorlardı”.
Yıllarca “özgürlük” nutukları attıktan sonra, size mi düşerdi insanların eylemlerini ve söylemlerini kılığı kıyafeti üzerinden samimiyet testine tabi tutmak?
Ben de üstüne basa basa “Benim bedenim benim kararım” diyorum.
Sırf safım belli olsun diye.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2021/09/15/ozkosk-kadar-bile-delikanli-olamadin-ahmet

Siz de yorumunuzu paylaşın: