mRNA AŞILARI KANSER TEDAVİSİNDE ÇIĞIR AÇABİLİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu‘ nun tivit dizisi:

mRNA ‘dan aşı olması sakıncalı ve riskli “kanaatim” şu anki bilimsel bilgilerimiz ve teknolojimiz için geçerliliğini koruyor! Peki #mRNA ‘dan ne olur? Hiç mi yararı olamaz? Bu teknolojinin hiç mi iyi yanı yok? Gelin bu seride de bunu tartışalım…

Prof. Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin liderliğindeki ekip tarafından geliştirilen kanser aşısının sonuçları nasıl? İşe yarıyor mu? Pankreas kanseri çalışmasında, mRNA kanser aşısının, bağışıklık sistemini tümör hücrelerine saldırması için tetiklediği görüldü.

Resim

Pankreas kanserinde hastaların sadece dörtte birinin bir yıl veya daha uzun süre hayatta kalabildiği ve en öldürücü kanserlerden bir tanesi olduğu biliniyor. On altı hasta üzerinde yapılan, 9 aşılık çalışmada, hastaların yarısı kanseri tamamen yendi. Bu adeta mucize gibi

Resim

NY, Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezinden, Dr. Vinod B. “Diğer bazı immünoterapilerin aksine, bu mRNA aşılarının pankreas kanseri hastalarında bağışıklık tepkilerini uyarma kabiliyetine sahip olduğu görülüyor” diyor. “Bağışıklık tepkiniz varsa bu daha iyi” diyerek ekliyor

On altı hasta, pankreas kanseri ameliyatından dokuz hafta sonra dokuz aşı dozunun ilkini alıyor ve bunların yarısı önemli bir bağışıklık tepkisi üretiyor. 18 ayda, sekiz hastanın tümü kanseri yeniyor, aşı tarafından aktive edilen T hücrelerinin kanserin tekrarını durduruyor.

Resim

Aşıya yanıt vermeyen sekiz hasta oluyor, bunların kanserleri ise bir yıl sonra nüksediyor. Araştırmacılar grubun yarısının neden yanıt vermediğini halen araştırıyorlar.

Pankreas kanseri hastalarının sadece yüzde beşi tedaviye yanıt verir, neredeyse tüm hastalar kısa zamanda kaybediliyor. Bu sebeple bu çalışmanın sonuçları oldukça önemli. 1. Faz sonuçları gayet olumlu

Resim

#coronavirus aşısı olarak kullanılmasına karşı olsam da kanser tedavisi için oldukça umut veren ve çığır açacak bir immunoterapi olarak heyecanla beklediğim bir teknoloji olduğunu söylemek istiyorum. Kanser büyük sorun, gelecekte artarak devam edecek. Yeni tedaviler şart

Bugün kullandığımız kemoterapi ve radyoterapi, immunoterapiler ile karşılaştırıldığında ilkel ve yan etkisi çok fazla, bir çok hasta bu terapileri kaldıramıyor, ayrıca kanser için seçici olmadıkları için etkileri ve işe yararlılıkları çok sınırlı. mRNA bu alanda çığır açabilir.

mRNA ‘ya karşı olan tepkileri biliyorum. Fakat unutmayın, milyonlarca kanser hastası, gelecekte çıkacak, onlara umut olacak yeni nesil tedaviler bekliyor ve immunoterapiler bu tedaviler olabilir. Bugün sağlıklı olabilirsiniz ama birgün kanser olursanız sizde umut arayacaksınız…

Kaynak: https://twitter.com/drkaanyl/status/1595113811727773696?s=20&t=HcA-TNeejKgZ_tSk8otUYA

***

 

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Canan Karatay dedi ki:

    mRNA aşısı olmuş olan hastalarımda, pankreatik amylase enzimi ve de ALT, AST yükseliyor. Hiiç bir yakınmaları olmadığı halde.

  2. Müderris Tabib dedi ki:

    Sen yine de çok dikkatli ol Kaan kardeşim, daha bir şey bilmiyorsun..

    ….
    Genetiği bilgi teknolojileri gibi düşünen bilgi dünyasında DNA’nın çift sarmallı yapısının belirlendiği 1953’ten bu yana çok yol kat edildi. “Genetik okunabilir, yazılabilir, hacklenebilir. Son yarım yüzyılda kaydedilen bilimsel gelişmeler biyolojiyi, bilgi teknolojisinin bir türüne dönüştürdü. İnsan deşifre edilemez bir varlık olmaktan çıkıp yazılım kodunun biyolojik taşıyıcısı haline geldi.” Jamie Metzl bu genetik devrimin tam anlamıyla gerçekleştiği takdirde bir felakete evrilme ihtimalinden söz ediyor.

    İnsanın geleceğini etkileyecek soruları şöyle sıralıyor:

    Bu güçlü teknolojileri insanlığı genişletmek için mi, daraltmak için mi kullanacağız?

    Bu bilimden yararlananlar ayrıcalıklı azınlıklar mı olacak? Yoksa yenilikler; çeşitliliğe saygı duymak ve herkesin refahını artırmak için mi kullanılacak?

    Bir bilgi bankasına dönüşen insan genetik havuzunu tümüyle etkileyecek kararları alma hakkı kimin olacak?

    Bu sorular ve cevapları üzerine toplumun düşünmesi gerekiyor.

    Biyoetik konusunda çalışan önemli bilim adamlarından Prof. Dr. İlhan İlkılıç uzun süre Almanya’da Etik Konsey üyeliği de yapmış, bu sahadaki gelişmeleri takip eden önemli bir isim. Bu konudaki gelişmelerin insan türü açısından oluşturacağı tehditlerin Müslümanca bir bakış açısıyla da ayrıca gözden geçirilmesi için ilahiyatçıların çalışma yapması kanaatini paylaşıyor. Yasa yapıcıların da toplumun da bu konuda doğru bilgilendirilmesi gerektiğini savunuyor. Onun İslam ülkelerini de kapsayan bir “Biyoetik Konseyi” önerisini önemli buluyorum.

    İlhan hocanın tavsiyesi ile aldığım Jamie Metzl’lin “Darwin Hackleniyor- Genetik Mühendisliği ve İnsanı Geleceği” kitabını okurken bu önerinin tez elden gerçekleşmesi gerektiğini düşündüm. Çocukları daha doğmadan embriyo tüplerinde onları biçimlendiren teknolojilere kim direnebilir ki? Elbette her ebeveyn en mükemmel çocuğa sahip olmayı isteyecek. Yeni bir dünya düzeni yeni tür ayrımcılıklarıyla birlikte çok yaklaşmışken toplumla birlikte siyasetin de bu konuya kafa yorması gerekiyor.

    Jamie Metzl geleceğe karşı bizi uyarırken bugünkü çocukların ve ailelerin üzerinde kurulan “sen biçimlendir, sen şekil ver, değiştir” baskısına ilişkin uyaranları da var.

    Bugün cinsiyet üzerinden yürütülen “özgürleşme” stratejileri çocukları daha çok hedef alıyor. Kontrolsüz her türlü heveslerini gerçekleştirmek için çocukların istismarını özgürleşme kılıfına sokan fikirlere dikkat etmek gerekiyor.

    https://www.yenisafak.com/yazarlar/ayse-bohurler/genetik-devrim-ve-cocuklarin-istismari-2064664

Siz de yorumunuzu paylaşın: