YUNANİSTAN’ DA DÖVMEK İÇİN BİLE DOKTOR BULUNAMIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
sirtaki 2

Bir süredir ekonomik krizle boğuşan Yunanistan için sağlıkta da alarm zilleri çalmaya başladı.

Kısa adı ECDC olan Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (European Centre for Disease Prevention and Control) müdürü Marc Sprenger’ in şu sözleri Yunanistan’ daki tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor:

Hastaneler öyle berbat bir durumdalar ki eldiven, önlük gibi temel ihtiyaç malzemelerinin temininde bile güçlükler yaşanıyor. Az sayıda doktor ve hemşire çok fazla hastaya bakmak zorunda, hastanelerin malzeme alacak paraları giderek azalıyor. Temel hijyen kuralları tehdit altında.

İki günlük seyahatimde hastaneleri ve diğer sağlık müesseselerini gezdim gördüm. Tüberküloz gibi çok bulaşıcı hastalığı olanlar gerekli ilaçları alamıyorlar. İlaçlara dirençli tüberküloz tehlikesi çok büyük”.

Sağlık sistemi kanıyor

Yunanistan zaten Avrupa’ nın hastane-enfeksiyonları ve antibiyotiklere dirençli mikroplar bakımından en kötü durumda olan ülkesi. Ekonomik krizden dolayı sağlık harcamalarında yapılacak kısıntıların bu durumu daha da kötüleştirmesinden endişe ediliyor.

Yunanistan sağlık için senede toplam bütçesinin yüzde 5’ inden biraz fazla olan 11 milyar Euro (14.4 milyar dolar) harcıyor.

Hükümet sağlık sisteminin 2 milyar Euro civarında borcu olduğunu ve harcamaların şiddetle kesilmesi gerektiğini söylüyor. 

Birçok doktor, hemşire ve sağlık çalışanı işlerini kaybetmiş durumda; çalışanlar ise maaşlarını aylardan beri doğru dürüst alamıyorlar.

Doktorlar tarafından Atina yakınlarında bir hastaneye ekim ayında asılan afişte “Sağlık Sistemi kanıyor” yazıyordu.

Atina Tabip Odasından beyin cerrahı Dr. Panas Papanicolau şunları diyor:

Hastalar perişan durumda. Birçok hasta hastane koridorlarında saatlerce bekliyor. Temel sağlık malzemeleri bile bulunmuyor. Hastalar evlerine dönüyorlar ama birkaç gün sonra daha kötü bir durumda geri geliyorlar.

Hemşireler eskiye göre 2 misli fazla hastayla ilgilenmek zorundalar. Bir kullanımlık eldivenler birkaç defa kullanılıyor. Enfeksiyon hastalıklarının hızla artması kaçınılmaz görünüyor.

Yakın bir zamanda para iyice azalacak ve ilaç temininde de güçlükler ortaya çıkacak. İlaçlar şu anda kredi ile alınıyor”.

Geçen ay Alman Merck firması kanser ilacı Erbitux’ u Yunan hastanelerine vermeyeceğini bildirirken, hemofili ve tetanos tedavisinde kullanılan kan ürünleri imal eden Biotest isimli firma ise ödenmeyen faturalar sebebiyle geçen haziran ayından beri siparişleri durdurdu.

Dünya Sağlık Örgütü’ nden Roberto Bellini “Yunanistan’ daki hastane enfeksiyonlarının artış oranları kaygı verici boyutlarda. Kaynaklarda ve çalışanlarda tasarrufa gidilmesi, enfeksiyon kontrolünü daha da güçleştirecek.

Kesintilerin nerede yapılacağı nerede yapılmayacağı çok önemli. Orta vadede halk sağlığı ciddi risklerle karşı karşıya. Bunları telafi etmek için tasarruf edilenden kat be kat fazla harcama kaçınılmaz olur.

Yunanistan’ da ekonomik krizden önce de ilaçlara dirençli enfeksiyonlar problemi vardı. Yunanistan Avrupa’ nın en çok antibiyotik kullanan ülkesi idi. İlaçlara dirençli hastalıkların başta gelen sebebi de bu zaten.

ECD, geçen ay Klebsiella adı verilen ve birçok antibiyotiğe direnç gösteren bir mikrobun sebep olduğu enfeksiyonların bazı Avrupa ülkelerinde artmakta olduğunu açıklamıştı.

Gelelim neticeye

Yunanistan’ ın düşmüş olduğu durum bize de tüm dünyaya da örnek olmalı.

Gereksiz ilaç, aşı, tıbbi malzeme kullanımı, tetkikler, tıbbi girişimlerin mutlaka önlenmesi lâzım.

Yoksa bizim de Yunanistan gibi bırakın ilacı, aşıyı, tomografiyi; eldiven, önlük, pamuk gibi en temel ürünleri bulmamız bile imkânsız hâle gelebilir.

Bu alıp başını giden israfın önlenmesinde sadece hükümete değil, doktorlara ve tüm vatandaşlara görev düşüyor.

Yoksa Yunanistan gibi “dövmek” için bile doktor bulamayız!

KAYNAK

http://newyork.newsday.com/news/health/greek-hospitals-staff-failing-to-keep-basic-hygiene-controls-with-budget-woes-1.4294017

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Doktorlarınızın “kıymetini” bilin.

    Yunanistan’ da “dövmek için” doktor bulunamıyor.

  2. ky dedi ki:

    SAĞLIK HARCAMASI SON 9 YILDA % 800 ARTTI

    Deniz bitti, uyanın artık. Dünyanın krizler içinde kıvrandığı bu dönemde binbir fedakarlıkla sağlığa ayırdığımız sınırlı kaynakların akıllı kullanımı gerekir. Akıllı kullanım; hastalıkların önlenmesi, sağlığın korunması demektir. Peki biz ne yapıyoruz? Zincir hastaneler, ilaçlar, pahalı teknolojiler… Bunca hastane, doktor, ilaç ve parayla yaptığımız, hasta balıkları taramalarla tesbit ederek son sistem makinalarla temizleyip yine aynı bataklığa atmak. Hastalıkları tarasan ne olacak, herkes bişekilde hasta. Bataklık oluşumunu önlemeyi idrak edemiyoruz. Peki tartışılan ne? Tartışılan şu; hasta balıklara 1000 euro’luk stent mi takalım, yoksa 100.000 euro’luk yapay kalp cihazı mı takalım? Halbuki bu iki yöntem de ne hastalığı önlüyor ve ne de ölümü. Elimizde ayda 5-10 euroya hastalığı önleyen, ölüm oranını azaltan koruma yöntemleri var ama gel de anlat. Bilimsel, mantıklı, ucuz ve kolay yöntemler sosyetemizi bozuyor. Hastalıktan sürünmeye ve ölmeye mahkumuz.

    Halbuki, Dünya Sağlık Örgütü, kişi başına yıllık 1,20 dolar harcanarak 5 kronik hastalığın yol açtığı sağlık sorunlarının tedavisinde önemli ilerlemeler sağlanabileceğini açıkladı. Örgüt, özellikle fakir ülkelerin küçük miktarlarda yapacağı sağlık harcamaları sayesinde, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önüne geçilebileceğini bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü, hükümetlere bir dizi öneride bulunarak sağlık alanında atılabilecek adımları sıraladı. Buna göre, tütün ve alkol vergilerinin artırılması, kapalı alanlarda sigara içilmesinin yasaklanması, tuz ve transyağ içeren gıdaların tüketim seviyesini düşürecek kampanyalar düzenlenmesi ile diyet ve fiziksel aktiviteyi artırmayı amaçlayan bilinçlendirme kampanyalarının başlatılması, bu hastalıkları ve neden olduğu ölümleri azaltabilir. Yıllardır söylediğimiz bilimsel gerçeklerin tekrarı. Bu yayının üzerinden bir yıl geçti, en az on kere konuyu gündeme getirdik ama kimse merak edip sorgulamadı, araştırmadı. Komik bir harcamayla hastalıklar nasıl önlenir diye kimse sormadı bile.

    SGK 2011 açıklaması dudak uçuklatıyor: Sağlık harcaması son 9 yılda % 800 arttı, ancak bu artış bize sağlık olarak geri dönmüyor. Hastalıkları önleme yoluna gitmediğimiz için boşuna para harcıyoruz. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar ve ne de giydiğimiz kırmızılar sağlığı korumuyor, hastalık ve ölümler artıyor. ”Vasküler Risk” araştırması kötü kaderimizin belgesi; Balon, stent, baypas oranı son 5 yılda % 90 artarken, azalması gereken kalp krizi veya inmeye bağlı ölüm oranı ; % 270 arttı. TV’lerde aydın ve bilim dünyası neyi tartışıyor? En zengin ülkeler bile hastalıkları önlemek için en kolay, en ucuz ve en etkili yöntemleri uygularken biz neden yapamıyoruz?

    Hasta sayısı artmış, ilaç satışı rekor kırmış herkes övünüyor. Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf. Herkesin elinde tahliller, filmler dev hastaneleri tavaf ediyor. Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? Hasta ve hastalık artışıyla övünen başka toplum var mı? Milyarlarca dolara aldığımız ilaçların % 40’ını da çöpe atıyoruz. Yazık değil mi?

    Sebepleri ortadan kaldırmadan kötü sonuçları önleyemeyiz, bilim böyle söylüyor ama bilimsel stratejiler, hastalıktan beslenen sistemi ve sektörü çökertiyor. Hastalıkları önlerseniz milyarlarca dolarlık harcamalar, ilaçlar, zincir hastaneler ne olacak? Hasta olacak, tedavi olacaksınız mesele bu kadar basit. Hasta olmanızı ve tedavi olmanızı sağlayan kirli akvaryum ve her çeşit sağlık taramaları hizmetinizde(!).

    Ya hasta toplum olup doktor ithal edeceğiz, ya da sağlıklı toplum olup doktor ihraç edeceğiz, hangisini seçelim? Hasta ve hastalık odaklı sistemden sağlık odaklı sisteme geçmeliyiz. Dünyanın ileri ülkeleri bile bu sistemi yeni yeni idrak ediyor.
    PARAMIZLA HASTA OLUYORUZ
    http://www.kemalyesilcimen.com/haber.php?haber_id=59

  3. tuna erinçler dedi ki:

    Bir ekonomi yazarının dediğine göre Türkiye’de özel sektörün dış borçları ödeyebilecekleri kapasiteyi aşmış. İflasın tanımı da böyledir. Borçları alacaklarından fazla olan tüccar iflas etmiş sayılır. Buna göre belki yakında Türkiyenin durumu da pek parlak olmayacak. Artık ayağımızı yorganımıza göre uzatmasımnı öğrensek ve tanı ve tedavi yöntemlerinin en pahalılarını tercih etmesek nasıl olur?

Siz de yorumunuzu paylaşın: